Gelişmiş Arama
Ziyaret
4395
Güncellenme Tarihi: 2014/10/07
Soru Özeti
İslami vahdetin gerçek manası nedir?
Soru
Şia ve Ehlisünnet arasında korunması gereken vahdeti açıklar mısınız? Bu vahdetin gerçek anlamı nedir? Bu vahdetten kasıt Ehlisünnetle Şia arasında inanç ve dini konularda farklar olmadığı anlamında mıdır?
Kısa Cevap

İslami vahdetten kasıt mezheplerin ezcümle Şia ve Ehlisünnetin bir olması anlamında değildir. Çeşitli İslam mezheplerinin Müslümanların birlik ve beraberliğini kurmaları ve korumaları anlamındadır. Bütün Müslümanlar farklılıklara rağmen sahip oldukları birçok ortak noktadan yola çıkarak İslam düşmanları karşısında tek saf olmaları ve yabancı güçlerin Müslümanlara sulta kurmasının önüne geçmeleri anlamındadır. Bunun yanında birbirlerine karşı Müslüman olmanın gerektirdiği saygı, sevgi ve hukuku riayet ederek Müslümanların kendi arasında siyasal ve toplumsal sorunlar yaşamasının önüne geçmektir.

Ayrıntılı Cevap

 İslami Vahdet

İslami vahdetten kasıt Müslümanların bir mezhebe tabii olmaları değildir. Böyle bir vahdet günümüzde ne mümkündür nede İslami vahdeti kurmak isteyen kanaat önderlerinin  böyle bir hedefi vardır. İslami vahdetten kasıt bütün görüş farklılıklarını  bir kenara bırakıp bir Ehlisünnetin Şia olması veya bir Şia’nın Ehlisünnet olması da değildir.

İslami vahdetten kasıt bütün İslam mezheplerinin birlik ve beraberlik içinde ihtilaflarını bir kenara bırakıp İslam düşmanları karşısında tek saf olmalarıdır. İslam dininin yücelmesi için el ele vermeleri bunun yanında da Müslümanların sorunlarında birbirlerine hemdert olmalarıdır.

Şia ve Ehlisünnet vahdetinin gerçek manası: İki mezhebin sahip olduğu birçok ortak nokta üzerinden İslam’ın yüceltilmesi ve korunması için birbirlerine yakınlaşması,  yardımlaşması ve dayanışma içinde olmalarıdır. Zira her iki mezhebinde kökü olan İslam’ın düşmanları doğal olarak ikisinin de düşmanlarıdır. Bu ortak düşmanın karşısında düşmanın iki mezhebin arasında bulunan ihtilaflardan su istifade etmemesi için ortak noktalar üzerinden tek saf oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde İslam düşmanlarına karşı durulabilir ve ancak bu sayede hem Şia hem de Ehlisünnet kendisini koruyabilir.

Yüzyıllardır Şia ve Ehlisünnet çeşitli konularda görüş farklılıkları ihtilafları bulunmaktadır. Bu durum tarihte kimi vakit fitneciler tarafından iki mezhep arasında kırılmalara hatta çatışmalara yol açmıştır. Hiç şüphesiz günümüzde Müslümanların batı emperyalizmi (istimarı)   karşısında zayıf düşmesindeki önemli sebeplerden biri bu çatışmalardır.

Şia ve Ehlisünnet her ikisi Müslüman  ve aynı zamanda İnanç , Ahkam ve ahlak alanlarında kayda değer derecede ortak noktaları bulunan iki mezheptir. Elbette inkar edilemeyecek ihtilaflarda söz konusudur. Lakin bu ihtilaflar düşmanlığa husumete yol açmamalı ve İslam kardeşliği ve İslam birliğine darbe indirmesine izin verilmemelidir.

Şia ulemasının öne çıkan isimlerinden biri olan Allame Şerafettin şöyle bir tahlilde bulunmaktadır:

“Siyaset Şia ve Ehlisünnetin birbirinden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Şimdi ise siyasetin kendisi Şia ve Ehlisünnetin birlik ve beraberliğini sağlayan sebep olmalıdır.”[1]  Bu ifadeden kasıt İslami mezheplerin ezcümle Şia ve Ehlisünnetin birbirinden uzaklaşmasına sömürge düzenlerini kurmak isteyen zamanın İslam düşmanları, kafirler ve münafıklar yol açtığıdır. Doğal olarak İslam’ın siyaseti ise tam olarak ortak düşmana karşı birlik ve beraberliği tesis etmek olmalıdır.

Vahdet ve İlmi Münazara

Vahdetten kasıt bu iki mezhep arasında söz konusu olan ilmi bahisleri ve münazaraları tatil etmek değildir. Vahdeti ve birlik, beraberliği koruyarak İslam düşmanlarının su istifade edemeyeceği şekilde  ilmi ortamlarda ilmi tartışmalar yapılabilir. Açıktır ki birlik ve beraberliğe ulaşmak için öncelikle bölücü faktörler ve birliğin önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Taraflar birbirlerinin inanç ve düşünceleri hakkında doğru ve sahih bilgilere sahip olmalıdırlar. Bu ise ulemanın karşılıklı ilmi bahisler ve münazaralar yapmadan mümkün olabilecek bir şey değildir.

‘İttihat’ ve vahdet düşünce özgürlüğünün, araştırmanın, hakikati aramanın ve adalet istemenin engellenmesi değildir.  Ancak bu ulvi değerlerin yaşatıldığı vahdet ve ittihat değerlidir.

Eğer  ilmi bahislerde ve münazaalarda bilimsel metotlar ve münazara adabı[2] riayet edilecek olursa; bu münazaralar iki mezhep arasında ayrışmalara ve tefrikaya yol açmayacağı gibi tarafların birbirlerini daha doğru ve sahih bir şekilde tanımasına yol açacaktır. Bu ise yakınlaşmaya ve vahdete yol açacaktır. İşte bu yüzden doğru bir şekilde ve doğru niyetlerle yapılan münazaralar tefrikaya yol açmayacağı gibi vahdeti ve beraberliği  sağlayan unsuru da doğuracaktır.

Tarih sayfasında Vahdet

İslam tarihini dakik bir şekilde inceleyecek olursak İslami vahdetin ve birlik, beraberliğin birçok örneğini ve semeresini müşahede edebiliriz. İslam toplumuna bu örnek ve numuneleri tanıtabiliriz.

Hz. Ali (a.s)’ın tutumu İslami vahdeti ve kardeşliği kurmada  olgu ve örnek alınabilecek en iyi numunedir.  Hazret Müslümanların kafirler karşısında vahdetini korumak için kendi hakkından geçmekle kalmayıp muhaliflerine yardım etmekte tereddüt dahi etmemiştir.

Hem Şia hem de Ehlisünnet büyükleri tarih boyunca İslami vahdetin oluşması için çaba göstermiştir. Ezcümle Şia ulemasından Ayetullah Burucerdi, İmam Humeyni, Allame Şerafettin, Seyit Cemalettin Esedabadi (Afgani), İmam Musa Sadr; Ehlisünnet ulemasından Şeyh Mahmud Şaltun, Hasan El-benna, Şeyh Muhammed Gazali ve aynı çizgide birçok ehlisünnet alimini İslami vahdetin oluşması için çok çaba sarf etmiş ve kayda değer adımlar atmıştır.

Tarih sayfalarına müracaat edecek olursak Şia ve Ehlisünnet dayanışma ve yardımlaşmasına birçok şahit ve örnek bulabiliriz. Örnek olarak Abbasiler döneminde vezir olan Şia mezhebine mensup Sahib bin. Abad  başkadı olarak Ehlisünnetin büyüklerinden olan Gazi abd’ul-Cabbar  atamış ve uyum içinde çalışmışlar ve bir anlamda birlik ve beraberlik sağlanmıştır.

Müslümanlar arasında vahdeti meydana getirecek birçok ortak değer ve altyapı mevcuttur. Bu ortak değerler üzerinden İslami vahdeti oluşturup güçlendirmek mümkündür. Tevhit, Kuran, Resul Ekrem (s.a.a), Hz. Ali (a.s), Mehdi inancı, Ehlibeyt sevgisi, mazlum Müslüman halkları savunmak özelikle Filistin meselesi, bütün İslam alemini tehdit eden ve Müslümanlarla alenen savaşan İsrail ve Amerika’ya karşı tek saf olma İslami vahdeti oluşturacak ortak değerlere verilebilecek örneklerdir.

Her şeyden öte Müslümanlar sadece şu ayeti ihya etse İslami vahdet en güzel şekliyle cilve eder ve en kısa sürede Müslümanlar yeniden her alanda insanoğlunun öncüleri olurlar:

“وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا” ‘Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.’[3]

 

[1] Şerafettin, Abdulhuseyin, İctihad der mukabil nas, 8.s, 2.bk, kitabhane’yi bozorg İslami, 1396.h.

[2] Kod:3652, site: 4080.

[3] Ali-imran/103.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • cinsel sapıklık ve inhiraftan korkulmadığı taktirde evlilik bırkalabilinir mi?
    10114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/01
    Evlilik olgusu bütün milletler arasında süre gelmiş bir gelenektir. Ancak islam dini evliliğe ve aile yuvasının ve teşkilatının kurulmasına çok önem vermiştir. Ayet ve rivayetlerdeki bütünlükten evliliğin ne kadar önemli olduğu çok güzel bir şekilde anlaşılıyor. Allahu teala kuranı kerimde bekar olanları evlendirin, şeklinde emr ...
  • İmam Musa Kazım’ın (a.s) hayatı, evlatları ve torunlarını özetle benim için açıklar mısınız?
    21759 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Melekler Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bilmekteydiler?
    13280 Tefsir 2011/06/20
    Meleklerin Âdem’in yaratılmasından önce Âdem’in bozgunculuk çıkaracağını nerden bildiği hususunda bir takım ihtimaller beyan edilmiştir:1. Lavh-i Mahfuz kanalıyla Âdem’in zürriyetinin yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağı ve kan akıtacağı öğrenilmiştir. 2. İlahi haberler yoluyla öğrenilmiştir.3. Bu konu gerçekte meleklerin öngörüsüydü; çünkü onlar insanın bir takım tabii çelişkiler taşıyan toprak ...
  • Cennet ve cehennemde ölüm var mıdır?
    18303 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    Kur’an, rivayet ve aklî deliller, insanların cennete veya cehenneme gittiği zaman artık bir ölümün olmadığı hususunda müttefiktirler. Kur’an’ı Kerim bir taraftan kıyameti daimi gün (ebediyet günü) olarak adlandırmış ve öte taraftan da cennetlikleri daimiler (ebediler) sıfatıyla nitelemiştir. Rivayetlerde geldiği üzere cennetlik ve cehennemliklere şöyle ...
  • Yolculuktayım ve yolculuğumun müddeti belli değil. Lütfen seferî kılma ve tam kılma açısından namazımın durumunu belirtiniz.
    6948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Cemaat namazı niyetinde namaz rekâtlarının sayısı belirtilmeli midir?
    6376 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Asıl yanıta değinmeden önce niyette iki önemli konunun dile getirildiği noktasını hatırlamak gerekir:1. Niyette söz gerekli midir?2. Niyette muteber olan şeyleri dile getirmenin lazım olmadığı açıklığa kavuştuktan sonra[1] hangi şeylerin niyette gerekli ve muteber olduğu konusu ortaya çıkmaktadır. ...
  • Hicr suresi 91. ayetteki bölenlerden Allah’ın kasti nedir?
    11333 Tefsir 2010/11/27
    Bu ayet-i şerifede yer alan “el-muktesimin” kavramı bölen ve bölücüler anlamındadır. Bu ayetin nüzul sebebinin ne olduğu ve kimler hakkında nazil olduğu hususunda ise tefsirlerde birkaç ihtimal beyan edilmiştir. 1. Hac aylarında yolculara Muhammed adındaki bir şahsın bir takım iddiaları olduğunu ve kesinlikle kendisinin sözlerini dinlememelerini ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7310 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • Sigaranın orucu bozduğunu bilmeyen biri, sigara içerek tuttuğu oruçların kazasının yanı sıra keffarette vermeli midir?
    8350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    İmam Humeyni (r.a) ve diğer büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: (Oruç tutan kişi) Meseleyi bilmediğinden dolayı orucu bozan bir şey yapsa, eğer meseleyi öğrenme imkanı vardıysa farz ihtiyat gereği üzerine keffaret gelir. Eğer meseleyi öğrenme imkanı yoktuysa veya meselenin farkında değildiyse yahut filan şeyin orucu bozduğunu kesin olarak ...
  • Hz. Müslim kimdi?
    19268 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2010/12/22
    Akil’in oğlu olan Müslim üç imam (müminlerin önderi Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin (a.s) ) ile aynı asırda olup onları yakından görmüş, İmam Hüseyin’in (a.s) imameti zamanında imamının hedefleri için canını feda etmiş ve Übeydullah b. Ziyad emriyle şahadete ulaşmıştır. O bu zamanda İmam Hüseyin’in (a.s) ...

En Çok Okunanlar