Gelişmiş Arama
Ziyaret
10617
Güncellenme Tarihi: 2011/11/12
Soru Özeti
Kıyamet azabından kurtulmak için bir ümit var mı?
Soru
İnsanın kabir ve kıyamet azabından kurtulmasına herhangi bir ümidi olabilir mi?
Kısa Cevap

Dini öğretilerden anlaşıldığı kadarıyla Allah’ın rahmetine ümit bağlamak ve kıyamet azabından korkmak birbirini tamamlayan iki önemli özellik olup mümin kul eşit bir şekilde bu iki özelliğe sahip olmalıdır. Yani mümin kimse farzları yerine getirip, haramları terketmekle akıbetinin hayırlı olması için Allah’ın rahmetine ümit bağlarken aynı ölçüde Allah’tan korkmalıdır. Çünkü, ilahi azaptan korkmamak insanın günah işlemeye cüret ettirir. Fazla korku da ümitsizliğe neden olur.

Ayet ve rivayetlerde Allah’ın rahmetine ümit bağlamak ve Onun azabından korkmak bir arada getirilmiş, bu ikisinin insanın kalbindeki birer nur olduklarını ve kemale doğru uçabilmesi için birer kanat vazifesini gördükleri belirtilmiştir. Zira ahiretten korkmak ve Allah’ın rahmetine ümit bağlamak insanı Allah’a itaat etmeye götürür, bu da onu kurtuluşa erdirir.    

Ayrıntılı Cevap

Hz. İmam Humeyni (r.a) gibi ahlak ve ilim üstatları, dini öğretilerden yola çıkarak korku ve ümidin birbirlerini tamamlayan iki özellik olduğunu belirtmiş ve şöyle buyurmuşlardır: Ümidin güzel yönü, insanın elindeki bütün sebepleri, onu saadete götürecek yolda harcatması, sonrada Allah Teala’nın, insana elinde olmayan sebepleri inayet etmesine ümitli olmasını sağlaması ve uhrevi saadeti götürecek engelleri ortadan kaldırmasıdır. Yani kalbini kötü ahlakın dikenlerinden ve günahların pisliklerinden temizleyen, ardından oraya amel, itaat ve kulluk tohumunu eken ve imanın halis suyuyla sulayan, sonrada Allah’ın rahmet ve fazlına ümit bağlayan kimsenin akıbeti hayırlı olur. Böyle birinin ümidi güzeldir.[1] Nitekim Kur’an buyuryor: ‘İnananlar, Allah yolunda muhacir olanlar ve savaşanlarsa, onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah da suçları örtücüdür, rahimdir.’[2]

Allah Teala bu ayette rahmetini, iman, hicret ve kendi yolunda savaşanlardan sonra getirmiştir. Yani mümin insan farzları yerine getirmeli, günahları terketmeli, mücadele etmeli, ardından Allah’ın rahmetine ümit bağlamalıdır.

Korkunun güzel yönü ise insanın, Allah’a mutlak bir bağımlılığı ve muhtaçlığını, hiç bir şeyin kendisinden olmadığını bilmesini sağlamasıdır. Bütün yaratılmışlar, mutlak feyiz sahibi olan kimseye muhtaçtırlar. Dolayısıyla insan ne istiyorsa onu mutlak kudret sahibinden istemelidir; herkesin akıbeti Onun elindedir ve O bütün iyiliklerin kaynağıdır.[3]

Kur’an buna şöyle işaret ediyor: ‘De ki: Hepsi Allah'tandır.’[4]

Mümin kul, korku ve ümidi eşit şekilde içinde yaşatmalıdır. Yani Allah’tan, kabir azabından ve kıyametten kendisini Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyecek şekilde korkmalıdır. Aynı şekilde, Allah’a olan ümidi onu küstahlığa itecek şekilde olmamalıdır. Masum İmamlardan (a.s) gelen rivayetlerde bu yöndedir. Örneğin:

1-İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Allah’tan (Azze ve Celle) öyle kork ki insanların ve cinlerin iyiliklerine sahip olsanda azap edilecekmiş gibi; ve ümidini Ona öyle bağla ki insanların ve cinlerin günahlarına sahip olsanda sana merhamet edilecekmiş gibi.’[5]

2-İmam Ali (a.s) buyuruyor: ‘En iyi amel korku ve ümitli olmakta ölçülü olmaktadır; yani Allah’ın azabından korkmakla Allah’ın rahmetine ümitli olmak arasında bir halete sahip olmalısın. Allah’tan korkmak ve Onun rahmetine ümit bağlamak belli bir ölçüde olmalıdır. Ne aşırı derecede korkupta rahmetinden ümidini kesmeli, ne de aşırı derecede ümitli olupta gurur ve gaflete kapılmalıdır.’[6]

3-İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘(Allah’tan) Korkmak kalbin (günaha ve gaflete düşmemesinin) bekçisidir; (Allah’ın rahmetine) ümit ise insanın (Allah’ta uzaklaşmaması ve ümitsizliğe düşmemesi için) vasıta ve şefaatçisidir. Kim Allah’ı bilirse hem Ondan korkar hem de Ona ümit bağlar. Bu ikisi (korku ve ümit) imanın iki kanadıdır. Gerçek kul onlarla Allah’ın rıdvanına doğru uçar; aklının iki gözüyle Allah’ın müjde ve azap vaadine bakar. Korku Allah’ın adaletini ve Onun azabının engelleyiciliğini gösterir. Ümit, Allah’ın fazl ve rahmetinin yüksek feryadıdır. (Allah’ın sonsuz rahmetine) ümit etmek kalbi canlı tutar. (Allah’ın azabından) Korkmak nefsi (ve nefsani istekleri) öldürür.'[7]

Yukarıda söylenenenlerden alınan netice şudur: Kıyamet azabından kurtulmayı ümit etmek,mutlak kemale uçmak, imanın iki kanadından biri olan farzları yerine getirmek ve haramları terketmekle olur. Bu özellik (Allah’ın rahmetine ümit bağlamak) ve Allah’ın azabından korkmak aynı derecede olmalıdır. Yani insan, Allah’ın rahmetine öyle bir şekilde ümit bağlamalı ki bu onu günah işlemeye sürüklememelidir. Korku nuruda öyle bir şekilde olmalı ki, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeye neden olmamalıdır.       



[1] -İmam Humeyni, Kırk Hadis, s.229, 16. Baskı, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar İmam Humeyni, Tahran, HŞ.1376

[2] -Bakara/218

[3] -İmam Humeyni, a.g.e. s.222

[4] -Nisa/78

[5] -Kuleyni, Usul-u Kafi, (Mustafavi’nin Çevirisi), c.3, s.109, 1. Baskı, Kitapfuruşi-i İlmiyyey-i İslami, Tahran

[6] -Gureru’l Hikem, (Ensari’nin Çevirisi), c.1, s.395, 8. Baskı, Tahran.

[7] -Misbahu’ş Şeria, (Mustafavi’nin Çevirisi), s.398, 1. Baskı, Encümen-i İslamiy-i Hikmet ve Felsefey-i İran, Tahran, HŞ. 1360

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Istakoz, deniz kabukları ve ahtapot yemek haram mıdır?
    59266 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/09
     Istakoz[1] ve deniz kabuklarını yemek haramdır. Dini kaynaklar uyarınca helal ve haram olan hayvanların birbirlerinden ayırt edilmesi için bir takım genel kurallar açıklanmıştır. Bu kurallar deniz ve kara hayvanları hakkında birbirinden farklıdır. Kuşların da kendilerine özgü hükümleri vardır…
  • Bir şahıstan veya bankalardan aldığımız borca ve her ay taksitini ödediğimiz paraya humus düşer mi?
    5865 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Dikkatinizi buna benzer bir soruya İmam Humeyni (r.a) ve Ayetullah Hamaney tarafından verilen cevaba çekiyoruz: 868. Soru: Birkaç yıl önce bir bankadan borç aldım ve onu bir yıllığına banka hesabıma aktardım. Bu borçtan faydalanamadım ve her ay ...
  • Kız ve oğlan elçilik ve nişanlılık aşamasından sonra ve nikahtan önceki ilişkileri nasıl olmalıdır?
    12259 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Hikmet sahibi Allah kadın ve erkeği birbiri için yaratmıştır. İslam’a göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar; zira birbirlerine sükunet vermekte, cinsel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarını gidermekteler. İslam, her iki tarafında ...
  • Hz. Ali'nin (a.s) dilenciye yüzüğünü vermesi haliyle, ayağından ok çekildiğinde bunu fark etmemesi hali arasında bir çelişki yok mudur?
    15833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2009/04/18
    Sorunuza şu şekilde cevap verebiliriz: 1- İnsan, ilahi rızaya uygun ameller yaparak kemale erişebilme gücüne sahiptir. Yani insan-ı kâmil makamına ulaşarak bütün mükemmellikleri kendisinde toplayabilir. 2- İnsan-ı kâmil makamına ulaşmak demek, bu makama ulaşanların çeşitli halleri olmayacağı anlamına gelmez. Bize ve birçok Müslüman'a göre İmam Ali (a.s), Müslümanlar için mükemmel bir örnektir ve ...
  • Cude’nin Hz. Hasan’dan (a.s) olma bir evladı var mıydı?
    19559 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cude, Eş’as b. Kays Kindi’nin kızıdır. Eşas, İslam’ın ilk yıllarındaki meşhur şahıslardan olup o dönemin tehlikeli münafıklarından sayılmaktaydı. Belazeri’nin yazdığına göre Cude babasının hilesiyle İmam Hasan Mücteba (a.s) ile evlenmiştir.[1] Bir rivayette İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Eşas, Müminlerin ...
  • Sehl bin Sa’d Saidi kimdi?
    9033 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Sehl bin Sa’d Ensari Saidi, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) tanınmış sahabelerinden olup Peygamberimiz vefat ettiği zaman 15 yaşındaydı. Onun asıl adı ‘Hazn’ idi, ama Peygamber (s.a.a) adını ‘Sehl’ diye değişti. Künyesi ‘Ebu’l Abbas’ idi. Uzun bir ömür sürdü. Medine’de ölen son sahabe olduğu söylenmektedir. Kimisi hicri 88 yılında, kimisi ...
  • Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl konu edilmiş?
    12615 Tefsir 2010/12/18
    Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpte bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.
  • Peygamberin (s.a.a.) Teşkil Etmiş Olduğu Hükümetin, Allah’ı Arayan Fıtrat ile İrtibatı nedir?
    8033 کلیات 2012/10/24
    Bize göre Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) teşkil etmiş olduğu hükümet ilahi bir emir idi. Ama bu emri iktiza eden nokta, bu hükümetin insan yaşamının tüm alanlarında tesir etmesidir. İmam Bakırdan (a.s.) “…velayete davet edildiği kadar hiç bir şeye davet edilmedi”[i] şeklinde nakledilen tabir buna yöneliktir. ...
  • “Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
    8041 Tefsir 2012/05/12
    Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    20774 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...

En Çok Okunanlar