Gelişmiş Arama
Ziyaret
6283
Güncellenme Tarihi: 2011/11/21
Soru Özeti
Âlimlerin kendini Ayetullah ve Hüccetü’l-İslam unvanlarıyla tanıtması tekebbür değil midir?
Soru
Bilgin ve âlim olduğu varsayılan bir ferdin kendini bu unvanlar (bilgin ve âlim olarak) tanıtması ve örneğin bir Ayetullah’ın kendini tanıtırken ben Ayetullah’ım veya bir ruhaninin ben Hüccetü’l-İslam’ım demesi gayri ahlakî değil midir? İmamlar kendilerini tanıtırken kendilerini imam olarak adlandırmakta mıydılar? Bu şekilde kendini tanıtmak, zihne hodbinlik ve tekebbürü yansıtmaz mı?
Kısa Cevap

Tevazu, insanın gelişmesine neden olan çok beğenilen sıfatlardan biridir. Bunun mukabilinde tekebbür ve kendini büyük görme ise çok çirkin ve kötüdür. Tekebbür, insanın kendisini başkaları karşısında olduğundan daha çok ve büyük göstermesidir. Bu nedenle, eğer insan kendini gerçekte olduğu gibi tanıtırsa, tekebbür etmemiş ve sadece tevazuu terk etmiş olur. Halkın yeteneklerini bilmesi ve yardımlarıyla sorunlarını çözebilmesi için birçok yerde âlim, bilgin ve uzmanların kendilerini halka tanıtması gerekir. Peygamberlerin meselesi çok önemli ve hayati olduğundan, onlar Allah tarafından kendilerini topluma tanıtmakla ve peygamberliklerini ispat etmek için mucize getirmekle memur kılınmışlardı. Aynı şekilde masum imamlar (a.s) Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki imam tarafından halka tanıtılmalarına rağmen, birçok yerde bazı zorunluluklar gereği, şahsen geçmişlerini ve yeteneklerini dile getirmekte ve kendilerini toplumun imam ve önderi olarak tanıtmaktaydılar.

Ayrıntılı Cevap

Tevazu ve alçakgönüllülük insanın gelişmesine ve yükselmesine neden olan çok beğenilen sıfatlardan biridir. İmam Cafer sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allah için tevazu ederse, Allah onun makamını yükseltir.”[1] Büyük insanlar genellikle tanınmazlar, yeteneklerini gizlerler ve hatta bazen öldükten sonra bile az bir grup dışında kimse onları tanımaz. Bunun mukabilinde, tekebbür ve hodbinlik ise çok çirkin ve kötüdür. İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyuruyor: “Her kim halka karşı tekebbür ederse, Allah onu zelil eder.”[2] Tekebbür, insanın kendini olduğundan çok ve büyük tanıtması ve kendi makamından daha üstün olarak başkalarının kendisine saygı göstermesini beklemesidir. Bu nedenle, insan kendini gerçekliği ölçüsünde tanıtırsa, tekebbür etmemiş, sadece tevazuu terk etmiş olur. Elbette halkın yeteneklerini bilmesi ve yardımlarıyla sorunlarını çözebilmesi için birçok yerde âlim, bilgin ve uzmanların kendilerini halka tanıtması gerekir. Örneğin, bir uzman ve profesyonel doktor kendi muayenehanesinin önüne bir tablo koymaz, tahsil ve uzmanlığını oraya yazmazsa, yardıma ihtiyaç duyan hastalar onu nasıl tanıyabilir ve kendisinden ne şekilde yardım isteyebilir? Bu durumlarda âlim, bilgin ve uzmanlar tevazuu kenara bırakmalı ve kendilerini tanıtmalıdır. Eğer gerçek bir uzman kendini halka tanıtmazsa, halkın sahte uzmanların tuzağına düşmesi bile muhtemeldir. İslam âlimleri hakkında da bu husus aynen geçerlidir. Eğer halk gerçek âlimleri tanımaz ve dinî meselelerde onlara müracaat etmezse, iddia sahibi sahte âlimlerin tuzaklarına düşüp sapmaları muhtemeldir. Bu nedenle, kendilerini halka tanıtmaları ve bu sayede halkın onları tanımayla sahtekârların tuzağına düşmemesi için gerçek bilgin, âlim ve uzmanları ödüllendirmek ve teşvik etmek gerekir. Elbette gerçek bilgin, âlim ve uzmanların bizzat kendilerini tanıtmaması ve diğer kurumların bu işi üstlenmesi durumunda, birçok ithamın bertaraf olacağı inkâr edilemez. Hâliyle peygamberlerin meselesi çok önemli ve hayati olduğundan, onlar Allah tarafından kendilerini topluma tanıtmakla ve peygamberliklerini ispat etmek için mucize getirmekle memur kılınmışlardı. Böylece halkın mucize vasıtasıyla gerçek peygamberleri nübüvvet iddiasında bulunanlardan ayırması hedeflenmiştir. Aynı şekilde masum imamlar, (a.s) Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki imam tarafından halka tanıtılmalarına rağmen, bazı bireylerin iddiada bulundukları yerlerde, halka gerçeği duyurmak ve onların kendi imamlarını desteklemede ve ona itaat etmede görevlerini yerine getirmeleri için, şahsen kendilerini tanıtmakta ve geçmişlerini ve yeteneklerini beyan etmekteydiler. İmam Ali (a.s) kendini tanıtırken şöyle buyurmaktadır: “Ben sizin peygamberinizin vâsii, halifesi, muttaki ve müminlerin imamı ve onların emir ve velisiyim…”[3]



[1] Kuleyni, el-Kâfi, c. 2, s. 122, h. 3, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365, "قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ (ع): مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللَّهُ وَ مَنْ تَکَبَّرَ وَضَعَهُ اللَّهُ"

[2] el-Kafi, c. 8, s. 18, h. 4: "قَالَ علی (ع): َ مَنْ تَکَبَّرَ عَلَى النَّاسِ ذَلَّ"

[3] İbn. Şazan-ı Kumi, Mietün Mankabe, s. 59, çap-ı Medrese-i İmam Mehdi, Kum, 1407:

  المنقبة الثانیة و الثلاثون: "أمیر المؤمنین ع قال و الله لقد خلفنی رسول الله ص فی أمته فأنا حجة الله علیهم بعد نبیه و إن ولایتی لتلزم أهل السماء کما تلزم أهل الأرض و إن الملائکة لتتذاکر فضلی و ذلک تسبیحها عند الله أیها الناس اتبعونی أهدکم سبیل الرشاد لا تأخذوا یمینا و شمالا فتضلوا أنا وصی نبیکم و خلیفته و إمام المتقین و المؤمنین و أمیرهم و مولاهم و أنا قائد شیعتی إلى الجنة".

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar