Gelişmiş Arama
Ziyaret
6350
Güncellenme Tarihi: 2011/11/21
Soru Özeti
Âlimlerin kendini Ayetullah ve Hüccetü’l-İslam unvanlarıyla tanıtması tekebbür değil midir?
Soru
Bilgin ve âlim olduğu varsayılan bir ferdin kendini bu unvanlar (bilgin ve âlim olarak) tanıtması ve örneğin bir Ayetullah’ın kendini tanıtırken ben Ayetullah’ım veya bir ruhaninin ben Hüccetü’l-İslam’ım demesi gayri ahlakî değil midir? İmamlar kendilerini tanıtırken kendilerini imam olarak adlandırmakta mıydılar? Bu şekilde kendini tanıtmak, zihne hodbinlik ve tekebbürü yansıtmaz mı?
Kısa Cevap

Tevazu, insanın gelişmesine neden olan çok beğenilen sıfatlardan biridir. Bunun mukabilinde tekebbür ve kendini büyük görme ise çok çirkin ve kötüdür. Tekebbür, insanın kendisini başkaları karşısında olduğundan daha çok ve büyük göstermesidir. Bu nedenle, eğer insan kendini gerçekte olduğu gibi tanıtırsa, tekebbür etmemiş ve sadece tevazuu terk etmiş olur. Halkın yeteneklerini bilmesi ve yardımlarıyla sorunlarını çözebilmesi için birçok yerde âlim, bilgin ve uzmanların kendilerini halka tanıtması gerekir. Peygamberlerin meselesi çok önemli ve hayati olduğundan, onlar Allah tarafından kendilerini topluma tanıtmakla ve peygamberliklerini ispat etmek için mucize getirmekle memur kılınmışlardı. Aynı şekilde masum imamlar (a.s) Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki imam tarafından halka tanıtılmalarına rağmen, birçok yerde bazı zorunluluklar gereği, şahsen geçmişlerini ve yeteneklerini dile getirmekte ve kendilerini toplumun imam ve önderi olarak tanıtmaktaydılar.

Ayrıntılı Cevap

Tevazu ve alçakgönüllülük insanın gelişmesine ve yükselmesine neden olan çok beğenilen sıfatlardan biridir. İmam Cafer sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allah için tevazu ederse, Allah onun makamını yükseltir.”[1] Büyük insanlar genellikle tanınmazlar, yeteneklerini gizlerler ve hatta bazen öldükten sonra bile az bir grup dışında kimse onları tanımaz. Bunun mukabilinde, tekebbür ve hodbinlik ise çok çirkin ve kötüdür. İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyuruyor: “Her kim halka karşı tekebbür ederse, Allah onu zelil eder.”[2] Tekebbür, insanın kendini olduğundan çok ve büyük tanıtması ve kendi makamından daha üstün olarak başkalarının kendisine saygı göstermesini beklemesidir. Bu nedenle, insan kendini gerçekliği ölçüsünde tanıtırsa, tekebbür etmemiş, sadece tevazuu terk etmiş olur. Elbette halkın yeteneklerini bilmesi ve yardımlarıyla sorunlarını çözebilmesi için birçok yerde âlim, bilgin ve uzmanların kendilerini halka tanıtması gerekir. Örneğin, bir uzman ve profesyonel doktor kendi muayenehanesinin önüne bir tablo koymaz, tahsil ve uzmanlığını oraya yazmazsa, yardıma ihtiyaç duyan hastalar onu nasıl tanıyabilir ve kendisinden ne şekilde yardım isteyebilir? Bu durumlarda âlim, bilgin ve uzmanlar tevazuu kenara bırakmalı ve kendilerini tanıtmalıdır. Eğer gerçek bir uzman kendini halka tanıtmazsa, halkın sahte uzmanların tuzağına düşmesi bile muhtemeldir. İslam âlimleri hakkında da bu husus aynen geçerlidir. Eğer halk gerçek âlimleri tanımaz ve dinî meselelerde onlara müracaat etmezse, iddia sahibi sahte âlimlerin tuzaklarına düşüp sapmaları muhtemeldir. Bu nedenle, kendilerini halka tanıtmaları ve bu sayede halkın onları tanımayla sahtekârların tuzağına düşmemesi için gerçek bilgin, âlim ve uzmanları ödüllendirmek ve teşvik etmek gerekir. Elbette gerçek bilgin, âlim ve uzmanların bizzat kendilerini tanıtmaması ve diğer kurumların bu işi üstlenmesi durumunda, birçok ithamın bertaraf olacağı inkâr edilemez. Hâliyle peygamberlerin meselesi çok önemli ve hayati olduğundan, onlar Allah tarafından kendilerini topluma tanıtmakla ve peygamberliklerini ispat etmek için mucize getirmekle memur kılınmışlardı. Böylece halkın mucize vasıtasıyla gerçek peygamberleri nübüvvet iddiasında bulunanlardan ayırması hedeflenmiştir. Aynı şekilde masum imamlar, (a.s) Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki imam tarafından halka tanıtılmalarına rağmen, bazı bireylerin iddiada bulundukları yerlerde, halka gerçeği duyurmak ve onların kendi imamlarını desteklemede ve ona itaat etmede görevlerini yerine getirmeleri için, şahsen kendilerini tanıtmakta ve geçmişlerini ve yeteneklerini beyan etmekteydiler. İmam Ali (a.s) kendini tanıtırken şöyle buyurmaktadır: “Ben sizin peygamberinizin vâsii, halifesi, muttaki ve müminlerin imamı ve onların emir ve velisiyim…”[3]



[1] Kuleyni, el-Kâfi, c. 2, s. 122, h. 3, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365, "قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ (ع): مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللَّهُ وَ مَنْ تَکَبَّرَ وَضَعَهُ اللَّهُ"

[2] el-Kafi, c. 8, s. 18, h. 4: "قَالَ علی (ع): َ مَنْ تَکَبَّرَ عَلَى النَّاسِ ذَلَّ"

[3] İbn. Şazan-ı Kumi, Mietün Mankabe, s. 59, çap-ı Medrese-i İmam Mehdi, Kum, 1407:

  المنقبة الثانیة و الثلاثون: "أمیر المؤمنین ع قال و الله لقد خلفنی رسول الله ص فی أمته فأنا حجة الله علیهم بعد نبیه و إن ولایتی لتلزم أهل السماء کما تلزم أهل الأرض و إن الملائکة لتتذاکر فضلی و ذلک تسبیحها عند الله أیها الناس اتبعونی أهدکم سبیل الرشاد لا تأخذوا یمینا و شمالا فتضلوا أنا وصی نبیکم و خلیفته و إمام المتقین و المؤمنین و أمیرهم و مولاهم و أنا قائد شیعتی إلى الجنة".

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar