Gelişmiş Arama
Ziyaret
6566
Güncellenme Tarihi: 2011/11/21
Soru Özeti
Âlimlerin kendini Ayetullah ve Hüccetü’l-İslam unvanlarıyla tanıtması tekebbür değil midir?
Soru
Bilgin ve âlim olduğu varsayılan bir ferdin kendini bu unvanlar (bilgin ve âlim olarak) tanıtması ve örneğin bir Ayetullah’ın kendini tanıtırken ben Ayetullah’ım veya bir ruhaninin ben Hüccetü’l-İslam’ım demesi gayri ahlakî değil midir? İmamlar kendilerini tanıtırken kendilerini imam olarak adlandırmakta mıydılar? Bu şekilde kendini tanıtmak, zihne hodbinlik ve tekebbürü yansıtmaz mı?
Kısa Cevap

Tevazu, insanın gelişmesine neden olan çok beğenilen sıfatlardan biridir. Bunun mukabilinde tekebbür ve kendini büyük görme ise çok çirkin ve kötüdür. Tekebbür, insanın kendisini başkaları karşısında olduğundan daha çok ve büyük göstermesidir. Bu nedenle, eğer insan kendini gerçekte olduğu gibi tanıtırsa, tekebbür etmemiş ve sadece tevazuu terk etmiş olur. Halkın yeteneklerini bilmesi ve yardımlarıyla sorunlarını çözebilmesi için birçok yerde âlim, bilgin ve uzmanların kendilerini halka tanıtması gerekir. Peygamberlerin meselesi çok önemli ve hayati olduğundan, onlar Allah tarafından kendilerini topluma tanıtmakla ve peygamberliklerini ispat etmek için mucize getirmekle memur kılınmışlardı. Aynı şekilde masum imamlar (a.s) Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki imam tarafından halka tanıtılmalarına rağmen, birçok yerde bazı zorunluluklar gereği, şahsen geçmişlerini ve yeteneklerini dile getirmekte ve kendilerini toplumun imam ve önderi olarak tanıtmaktaydılar.

Ayrıntılı Cevap

Tevazu ve alçakgönüllülük insanın gelişmesine ve yükselmesine neden olan çok beğenilen sıfatlardan biridir. İmam Cafer sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allah için tevazu ederse, Allah onun makamını yükseltir.”[1] Büyük insanlar genellikle tanınmazlar, yeteneklerini gizlerler ve hatta bazen öldükten sonra bile az bir grup dışında kimse onları tanımaz. Bunun mukabilinde, tekebbür ve hodbinlik ise çok çirkin ve kötüdür. İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyuruyor: “Her kim halka karşı tekebbür ederse, Allah onu zelil eder.”[2] Tekebbür, insanın kendini olduğundan çok ve büyük tanıtması ve kendi makamından daha üstün olarak başkalarının kendisine saygı göstermesini beklemesidir. Bu nedenle, insan kendini gerçekliği ölçüsünde tanıtırsa, tekebbür etmemiş, sadece tevazuu terk etmiş olur. Elbette halkın yeteneklerini bilmesi ve yardımlarıyla sorunlarını çözebilmesi için birçok yerde âlim, bilgin ve uzmanların kendilerini halka tanıtması gerekir. Örneğin, bir uzman ve profesyonel doktor kendi muayenehanesinin önüne bir tablo koymaz, tahsil ve uzmanlığını oraya yazmazsa, yardıma ihtiyaç duyan hastalar onu nasıl tanıyabilir ve kendisinden ne şekilde yardım isteyebilir? Bu durumlarda âlim, bilgin ve uzmanlar tevazuu kenara bırakmalı ve kendilerini tanıtmalıdır. Eğer gerçek bir uzman kendini halka tanıtmazsa, halkın sahte uzmanların tuzağına düşmesi bile muhtemeldir. İslam âlimleri hakkında da bu husus aynen geçerlidir. Eğer halk gerçek âlimleri tanımaz ve dinî meselelerde onlara müracaat etmezse, iddia sahibi sahte âlimlerin tuzaklarına düşüp sapmaları muhtemeldir. Bu nedenle, kendilerini halka tanıtmaları ve bu sayede halkın onları tanımayla sahtekârların tuzağına düşmemesi için gerçek bilgin, âlim ve uzmanları ödüllendirmek ve teşvik etmek gerekir. Elbette gerçek bilgin, âlim ve uzmanların bizzat kendilerini tanıtmaması ve diğer kurumların bu işi üstlenmesi durumunda, birçok ithamın bertaraf olacağı inkâr edilemez. Hâliyle peygamberlerin meselesi çok önemli ve hayati olduğundan, onlar Allah tarafından kendilerini topluma tanıtmakla ve peygamberliklerini ispat etmek için mucize getirmekle memur kılınmışlardı. Böylece halkın mucize vasıtasıyla gerçek peygamberleri nübüvvet iddiasında bulunanlardan ayırması hedeflenmiştir. Aynı şekilde masum imamlar, (a.s) Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve önceki imam tarafından halka tanıtılmalarına rağmen, bazı bireylerin iddiada bulundukları yerlerde, halka gerçeği duyurmak ve onların kendi imamlarını desteklemede ve ona itaat etmede görevlerini yerine getirmeleri için, şahsen kendilerini tanıtmakta ve geçmişlerini ve yeteneklerini beyan etmekteydiler. İmam Ali (a.s) kendini tanıtırken şöyle buyurmaktadır: “Ben sizin peygamberinizin vâsii, halifesi, muttaki ve müminlerin imamı ve onların emir ve velisiyim…”[3]



[1] Kuleyni, el-Kâfi, c. 2, s. 122, h. 3, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365, "قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ (ع): مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللَّهُ وَ مَنْ تَکَبَّرَ وَضَعَهُ اللَّهُ"

[2] el-Kafi, c. 8, s. 18, h. 4: "قَالَ علی (ع): َ مَنْ تَکَبَّرَ عَلَى النَّاسِ ذَلَّ"

[3] İbn. Şazan-ı Kumi, Mietün Mankabe, s. 59, çap-ı Medrese-i İmam Mehdi, Kum, 1407:

  المنقبة الثانیة و الثلاثون: "أمیر المؤمنین ع قال و الله لقد خلفنی رسول الله ص فی أمته فأنا حجة الله علیهم بعد نبیه و إن ولایتی لتلزم أهل السماء کما تلزم أهل الأرض و إن الملائکة لتتذاکر فضلی و ذلک تسبیحها عند الله أیها الناس اتبعونی أهدکم سبیل الرشاد لا تأخذوا یمینا و شمالا فتضلوا أنا وصی نبیکم و خلیفته و إمام المتقین و المؤمنین و أمیرهم و مولاهم و أنا قائد شیعتی إلى الجنة".

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12632 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Senetleri sahih olan Mütevatir-i Lafzi, Mütevatir-i Manevi ve Mütevatir-i İcmali hadis çeşitlerinin kuralı nedir?
    15900 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Şii alimleri, bir haberin her tabakasında ki senet silsilesinde ravilerin sayısı ilime neden olacak ve rivayetin Masum’un (a.s) söylediğine yakin haddine ulaştıracak habere mütevatir hadis demekteler. Her tabakada yerine göre kişilerin sayısını farklı saymış ve ravilerin sayısı hakkında belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre ölçü sözün Masumdan çıktığını ...
  • Dini mektep ve nizamlarla dini olmayanların arasında ne gibi ayrıcalıklar vardır?
    7258 Teorik Ahlak 2012/05/12
    İlk önce şunu hatırlatmamız gerekmektedir ki; İslam dini ve tahrif olmamış diğer semavi dinler arasındaki asli benzerlik, yeryüzünde tevhidin istikrarı ve Allah’a ibadet etme ve insanların kulluktan uzaklaştırma ve Allah’tan başkasına ibadet etmektir; Nitekim Kur’an’-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” ...
  • Acaba Mütalaada başarılı olmak ve daha iyi öğrenmek için Kur’an-ı Kerimden bir ayet veya bir dua var mıdır?
    11238 Pratik Ahlak 2010/01/16
    Mütalaa etmek, bir şey üzerinde onu anlamak ve öğrenmek için yoğunlaşmak ve düşünmektir. Bu yüzden bu özelliği taşımayan her okuma mütalaa değildir. Bir Mütalaanın faydalı ve verimli olması için diğer işler gibi özel şartların hazırlanmasına ihtiyacı vardır.
  • Şia mezhebinde namazın sırları ve felsefesi nedir?
    10034 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    Şüphesiz ilahi hükümlerin tümünün felsefe ve delili vardır, ama ilahi hüküm ve buyrukların tümünün delillerini bulmamız gerekli değildir. Müslümanlar vahiy mesajı karşısında teslim olmalıdır. Bu teslim ve kabul etme psikolojisi insanın kemalidir ve esasen bazı buyruklar teslim ve kulluk ruhunu sınamak içindir. Ama bununla birlikte Kur’an defalarca ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    10594 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
    13678 Masumların Siresi 2010/04/07
    İmam Hüseyin’in (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmemesinin sebebi hakkında şunları söyleyebiliriz:1- İmam (a.s) kardeşi ve imamı olan İmam Hasan’ın (a.s) hayatı döneminde Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya gösterdiği saygı ve Muaviye’nin de böyle bir anlaşmaya göstermelik olarak yaptığı saygıdan dolayı.2- ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6333 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Bütün peygamberlerin kitabı var mıydı? Vardıysa Hz. Nuh’un kitabının adı nedir?
    29340 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde Hz. Nuh’un kitabının olduğuna dair bir şey gelmemiştir. Ama ‘Andolsun ki biz, peygamberlerimizi, apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla beraber kitap ve terazi de indirdik...’ ayetinden bütün peygamberlerin kitap sahibi olduğu anlaşılsa da bazı rivayetlerde bu ayet değişik şekillerde ...
  • Farz namazların kazaları yerine sünnet namazları kılınabilir mi?
    7489 Kaza Namazı Ve Kiralık Namaz 2012/10/01
    İmam Humeyni (r.a) benzeri bir soruya yanıtta şöyle buyurmuştur: Geçmiş farz namazların kazası farzdır ve sünnet namazlarını kılmayla bir çelişki arz etmez. Lakin sünnet namazı, farz namazın kazasının yerini almaz.[1] Bundan dolayı her ne kadar sünnet namazları birçok fazilete sahip olsa da sizin kaza ...

En Çok Okunanlar