Gelişmiş Arama
Ziyaret
17085
Güncellenme Tarihi: 2012/05/19
Soru Özeti
Hz Meryem için cennetten yiyecek ve meyve gönderilmesi nasıl mümkündür? Cennette bulunanlar da dünyaya dönebilir mi?
Soru
1. Hz Meryem’e cennetten yiyecek ve meyve geldiği konusu doğru mudur? 2. Bu tür şeylerin cennetten yeryüzüne gelmesi nasıl mümkündür? Çünkü yüce Allah Kur’an’da cennetlik şeylerin sürekli ve ebedi olduğunu beyan etmektedir. Eğer cennetten bazı şeylerin yeryüzüne gelebileceğini kabul edersek, cennette bulunanlar da dünyaya gelebilir mi sorusu akla gelmektedir.
Kısa Cevap

Ayet ve hadislerde bulunan karine ve delillere binaen Hz Meryem’in yiyeceği direkt olarak ve maddi aracılar kullanılmaksızın Allah tarafından ve cennetten sağlanıyordu. İslami öğretiler esasınca, cennette insanların hayatı ebedi olacak, onlar cennetteki nimet ve lezzetlerden daimi olarak yararlanacak ve nimetler yenilenecektir. Bundan dolayı bu nimetler için bir son düşünülemez.  Ama doğal olarak her nimetten yararlanmak, bir tür onun sonu sayılır ve bu açıdan her ne kadar yenilense de o ebedi addedilemez. Bu esas uyarınca evvela, Meryem’in cennetlik yiyeceklerden istifade etmesi cennetlik nimetlerin ebedi oluşuyla çelişmez. İkincisi, onun yemeğinin berzah cennetinden sağlanmış olması muhtemeldir ve berzah cennetinden dünyaya dönüşün muhal olmadığı bilinmelidir. Ama dünyanın sona ermesi ve insanın son durumunun belirginleşmesiyle artık geri dönülebilecek bir dünya olmayacaktır.  

Ayrıntılı Cevap

Bu soru birkaç açıdan incelenmelidir:

1. Hz Zekeriya’nın (a.s) Hz Meryem’in (a.s) yanında gördüğü yiyecekler ona cennetten mi getirilmekteydi?

2. Cennetlik yiyecekler zorunlu olarak ebedi midir veya maddi dünyada bulunan eşyalar gibi değişim ve dönüşüme uğrar mı? 

3. İnsanların cennetten dünyaya dönmesi mümkün müdür yoksa mümkün değil midir?

Şimdi bu düzenle bu soruları cevaplıyoruz:

1. Birinci kısımla irtibatlı olarak şöyle söylemek gerekir: Kur’an Hz Meryem’in yiyeceği hakkında şöyle buyurmaktadır: Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.[1] Bu yiyeceğin ne tür bir yiyecek olduğu ve nereden Hz Meryem’e geldiği ayette belirtilmemiştir; lakin hadis kitaplarında nakledilen değişik rivayetlerden bu ilahi hanımın yiyeceğinin mevsim dışı meyveler olduğu ve Allah’ın izniyle onun mihrabının yanında yer aldığı anlaşılmaktadır.[2] Allah’ın sakınan kulunu bu şekilde ağırlaması hayret edilebilecek bir husus değildir. Ama bazı müfessirler (el- Menar yazarı gibi) rızık kelimesinden maksadın dünyadaki normal yiyecekler olduğuna inanmaktadır; zira İbn. Cerir’den nakledildiği üzere İsrail oğulları kıtlığa yakalanmıştı ve Hz Zekeriya (a.s), Hz Meryem’in (a.s) yaşamını temin edemiyordu. Bu esnada kura çektiler ve bu kura marangoz bir erkeğe çıktı. O, bir övünç vesilesi olarak Hz Meryem’in yiyeceğini temin etmeyi üstlendi. Hz Zekeriya (a.s) Hz Meryem’in (a.s) mihrabının yanına yaklaştığında belirtilen mevcut şartlarda böyle bir yiyeceğin varlığından dolayı şaşırıyor ve Hz Meryem onun sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu: “Bu Allah tarafındandır”; yani Allah imanlı bir erkeğin böyle zor şartlarda bu hizmete ilgi duymasını sağlamıştır. Bu tefsir, ne ayetteki karineler ve ne de ayet hakkında nakledilmiş rivayetler ile bağdaşmaktadır! Ayyaşi tefsirinde İmam Bakır’dan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Bir gün Hz Peygamber (s.a.a) Hz Fatıma Zehra’nın (a.s) evine geldi. Bu esnada onun evinde birkaç gündür bir yiyecek görülmemişti. Aniden Hz Peygamber (s.a.a) onun yanında bir yiyecek gördü ve ondan bu yiyecek neredendir diye sordu.  Hz Fatıma (s.a) bu Allah tarafındandır; o istediğine hesapsızca bağışlar dedi. Hz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Bu hadise Hz Meryem’in mihrabının yanına gelen ve orada özel bir yiyecek gören ve Hz Meryem’den bu yiyecek nerdendir diye soran ve Hz Meryem’in Allah tarafındandır diye cevap verdiği Hz Zekeriya’nın (a.s) hadisesi gibidir.[3] Elbette “ bir rızık” kelimesinden kastedilenin cennetlik yiyecek olduğu hususu ayetin köşe ve bucağında bulunan karinelerden de anlaşılmaktadır; zira evvela “bir rızık kelimesi genel bir şekilde zikredilmiş ve bu Hz Zekeriya (a.s) için rızkın özel ve tanınmayan bir şey olduğunu yansıtmaktadır. İkincisi, Hz Meryem’in “bu Allah tarafındandır” diyerek verdiği cevap bu konu için başka bir göstergedir. Üçüncüsü, sonraki ayette işaret edilen Hz Zekeriya’nın (a.s) heyecanlanması ve Allah’tan bir evlat talebinde bulunması da bu iddia için başka bir karine sayılır.”[4] Öte taraftan kelam ilminde fiilsel tevhit konusunda ispatlandığı üzere yüce Allah mutlak kudrete sahiptir ve yaratmak rızık, diriltmek, öldürmek, zenginlik, fakirlik, izzet, zillet, sağlık, hastalık vb. konular onun kudret elindedir; ama bazen feyizlendirmek normal sebepler aracılığıyla (insanın iradi ve iradi dışı sebepleriyle) gerçekleşir ve bazen de normal sebepler olmaksızın vuku bulur. Hz Adem ve Hz. Havva’nın yaratılışı ve diğer peygamberlerin gerçekleştirdiği mucizeler de bu türden sayılır ve olağanüstü addedilir. Aynı şekilde Hz Meryem’in rızkı da olağanüstü bir şekilde ve zahiri sebepler olmaksızın sağlanmaktaydı.[5]

Sorunuzun ikinci kısmıyla irtibatlı olarak da şöyle söylemek gerekir: Bugün maddi dünyada kabul edilmiş bir kaide mevcuttur ve bu kaide esasınca madde ve enerji hiçbir zaman yok olmaz, birbirine dönüşüverir ve değişik şekillerde zahir olur. Bu anlamıyla bu dünyada normal bir şekilde tüketilen bir yiyeceğin bir miktarı beden içinde enerji ve maddeye dönüştükten sonra, onun kalan kısmı insan bedeninden dışarıya atılmaktadır. Ama bunun maddeye dönüştürme yönünde geçerli tek sistem olduğuna dair her hangi bir delil mevcut bulunmamaktadır ve akli açıdan atılmış maddelerdeki mevcut mikrobun bertaraf edilmesi veya tüketilmiş tüm maddelerin enerjiye dönüştürüleceği başka bir sistemin göz önünde bulundurulması imkânsız değildir. Uhrevi âlem hakkında da bilinmelidir ki ayet ve rivayetler cennette insanın ebedi olarak yaşayacağına ve oradaki nimet ve lezzetlerin daimi olacağına işaret etmektedir. Bu, cennetliklerin yediği yiyeceklerin de daimi olması anlamına gelmez, bu konunun aksi yönünde deliller mevcuttur. Zeyd b. Erkam şöyle nakletmektedir: Ehlikitaptan bir şahıs Hz. Peygamberin (s.a.a) yanına geldi ve siz cennetliklerin yediklerine ve içtiklerine inanıyorsunuz diye söyledi. Hz Peygamber (s.a.a) evet diye buyurdu. Soru soran şahıs orada yenilen ve içilenler nasıl dışarı çıkmaktadırlar diye tekrar soru sordu. Hz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu maddeler bedenlerinden ter şeklinde ceylan kokusu gibi güzel bir koku şeklinde dışarıya çıkar.”[6] Başka bir ifadeyle cennetteki nimetler sonsuz değildir, ama onlarda değişim ve dönüşüm mümkündür. Belirtilen hususlar ve Allah’ın kudretini göz önünde bulundurmayla cennetlik türden yiyeceklerin bu dünyadaki seçilmiş bireylere verilmesi hiçbir sorun yaratmaz.

Cennetliklerin dünyaya dönmesi bağlamında sorunuzun üçüncü bölümü hakkında da şöyle söylemek gerekir: İslami metinlerde cennet ve cehennem hakkında en az iki mana göze çarpmaktadır: 

1. İnsanın ölmesiyle ve dünya berzahından başlayan cennet ve cehennem. Bir rivayette okuduğumuz üzere her insanın kabri ya kendisi için cennetten bir bahçe veya cehennemden bir çukur olacaktır.[7] Kur’an’da ölülerin dirilmesiyle ilgili hususlar göz önünde bulundurulduğunda[8], böyle bir cennetten insanın geri dönmesi mümkün gözükmektedir.

2. Borunun üflenmesi ve amellerin muhasebe edilmesinden sonra insanların gireceği cennet ve cehennem. Bu cennetten dışarıya çıkmak Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirtmesiyle imkânsızdır[9] ve esasen artık kendisine dönülebilecek bir dünya mevcut olmayacaktır.

Cennet ile ilgili olarak aşağıdaki konuları okumanız yararlı olacaktır:

1. Hali hazırda cennet ve cehennemin varlığı, 101 (Site: 1798).

2. Cennet ve cehennemin hakikati, 1945 (Site: 1948).

3. Cennet nimetlerinin usandırmaması, 11270 (Site: tr11125).

 


[1] A’li İmran Suresi, 37. ayet.

[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c: 14, s: 195, Müessesetu El- Vefa, Beyrut, 1404 h.k

[3] Arusiyi Huveyzi, Abdu Ali bin Cuma, Nuru’s Sakaleyn, c: 1, s: 333, İntişaratı İsmailiyan,çapı çaharum,Kum, 1415 h.k.

[4] Tefsiri Numune, c: 2, s: 530; Tefsiri El- Mizan, c: 3, s: 273 ve 274.

[5] Tefsiri Numune, c: 2, s: 530.

[6] Biharu’l Envar, c: 8, s: 149, hadis 82.

[7] Biharu’l Envar, c: 6, s: 214.

[8] A’li İmran Suresi, 49. ayet.

[9] Hicr Suresi, 48. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar