Gelişmiş Arama
Ziyaret
25501
Güncellenme Tarihi: 2013/08/25
Soru Özeti
Bizim Allah’a ettiğimiz dua ve isteklerimizin maslahatımıza uygun olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Soru
İsteklerin yerine getirilmesi için Allah’a dua etmemize dair Kuran ayetleri ve hadisler bulunmaktadır. Başka bir taraftan da Allah’tan hiçbir şeyi zorla istemeyin belki o şey sizin maslahatınıza değildir denmektedir. Bu yüzden dua ettiğimiz şeyin maslahatımıza uygun olup olmadığını nereden bileceğiz?
Kısa Cevap

Ayet ve rivayetlere göre, dua bir ibadettir ve kendine özel hükümleri, şartları ve kuralları vardır. Örneğin; duanın hükümlerinden birisi haram olan ve diğerlerinin zararına olan şeyleri istememektir.

Aynı şekilde rivayet ve ayetlerde önerilen dua, ilahi emir ve yasaklara uyma başarısı ve İslam toplumu ve müminler için edilen dua gibi manevi ihtiyaç ve istekler için yapılan dualardır.

Buna göre dini öğretilerde bize küçük büyük her şey için dua etmemiz ve duada ısrarlı olmamız söylense de, maslahatın belirlenmesi için duanın da kurallar çerçevesinde olduğu ve Allah’ın teşrii ve tekvini kanunlarıyla çelişmemesi gerektiği noktasına dikkat edilmelidir. Buna ilave olarak duanın kabul olmasında aceleci olunmamalı ve kabul edilme zamanı maslahatımıza uygun olması için Allah’a bırakılmalıdır.

Ayrıntılı Cevap

Dua etmek, bir ibadettir ve ayet ve rivayetlerde çok tavsiye edilmektedir. Allah-u Teâlâ Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.”[1]

Yukarda zikredilen ayette, duanın ihtiyacı ve istekleri elde etmede mukaddeme yönünün olmasına ilave olarak: Dua etmenin kendisinin kullukta bir temel olduğuna dikkat çekilmiş ve ayetin devamında “Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.”

Yani; dua bir istek olmanın yanı sıra kendiside istenilen bir şeydir (kabul edilsin veya kabul edilmesin yapılması bizden istenmiştir), hem araçtır ve hem de hedef, hem mukaddimedir ve hem de sonuç ve amaç. Hadislerde duaya ısrar ve tekit edilmesinin sırrı da bu noktada yatmaktadır.[2]

İmam Sadık (a.s.), kendisine hangi ibadetin daha üstün olduğu sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Allah katında, O’ndan bir şey istemekten daha üstün bir ibadet ve O’na ibadet etmekten kaçınan ve O’ndan bir şey istemeyen kimseden de daha aşağı birisi yoktur.”[3]

Aynı şekilde hadislerde, dua ederken hiçbir küçük ihtiyacı küçük olmasından dolayı terk etmememiz gerektiği geçmektedir; çünkü büyük ihtiyaçlar kimin elindeyse küçük ihtiyaçlar da onun elindedir.[4]

İmam sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah-u Teâlâ, insanların birbirlerinden bir şey istemede ısrarcı olmalarını sevmez ama kendisi için bu işi sever.”[5]

Dua etmek bir ibadet olduğu için kesinlikle dua eden kimse için maslahatı vardır. Ama duanın da diğer ibadetler gibi hüküm ve kurallarının olduğuna dikkat etmek gerekmektedir. Eğer bir dua kurallarına ve şartlarına göre yapılmışsa mutlaka kabul edilir ve eğer kabul edilmemişse, ihlâssızlık, nifak, haram yiyecek ve Allah yolunda yapılan sadaka ve infakı terk etmek gibi duanın kabulünü engelleyen şeylerden kaynaklanmaktadır.[6]

Başka bir tabirle, dua ve Allah’tan bir şey istemek, insanın bazı isteklerine ulaşmasına sebep olsa da bu her isteğin dua ve tevessülle elde edileceği anlamına gelmemektedir. Duanın da kuralı, şartı ve engelleri vardır ve bunların bazıları şunlardır:

1) Niyette kâmil bir şekilde ihlâslı ve imanlı olunmalıdır; çünkü Allah’ın verdiği şeyler halis niyetle orantılıdır. Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “İlahi bağışlar niyetteki ihlâs miktarındadır.”[7]

2) İnsanın istekleri makul ve şer’i ölçüler dâhilinde olmalıdır. Yani dua eden kimse şer’i açıdan, Allah’tan haramı yapmayı veya bir farzı terk etmeyi gerektirecek bir şeyi istememelidir. Örneğin, sıla-i rahim farz olmasına rağmen akrabalardan uzaklaşmak için dua etmek yanlıştır.

3) Dua, tabii sebepler ve araçlarla birlikte olmalıdır; yani dua eden kimsenin, Allah’ın tekvini kurallarına dikkat etmesi gerekmektedir. Çünkü bazen bir kimsenin duasının kabul olması, tekvini ve tabiat açısından imkânsız veya ilahi kuralların dışında olabilir ya da duanın kabul olması için bazı maddi veya manevi altyapıyı oluşturması gerekmektedir. Örneğin birisi evinde oturarak, Allah’ım bana rızık ver dese Allah ona şöyle der: Ben sana rızkı aramayı emretmedim mi?

4) Duanın kabul edilmesindeki en önemli ve etkili şartlardan birisi, iman ve iyi amellerdir. Tabii ki Allah karşısındaki sözünü tutmayan birisi, her isteğinin hemen yerine getirilmesini beklememelidir.

5) Bazen de istenilen şeyin gerçekleşmesi için uygun zaman gelmemiş olabilir. Bunun başka sebepleri de olabilir örneğin duanın kabul olma süresinin uzaması durumunda, dua eden kimsede Allah’a karşı huşu ve yalvarma durumu gerçekleşerek Allah ile olan irtibatı uzayacak ve sonuçta da bu irtibatı güçlenecektir.

Aslında, insanın dua ve tevessül etmesinin kendisi kulluğun en üst düzeyi ve Allah’ın bu kimseye olan lütuf ve inayetinin ve daha büyük rahmet ve lütufları peşinden getireceğinin bir göstergesidir.

6) Bazen de dua eden kimsenin isteğinin yerine getirilmesi, onun maslahatına ve faydasına uygun olmamaktadır ve bu kimsenin maslahatı duasının kabul olmamasındadır: “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[8]

Böylesi bir durumda zahiren dua eden kimsenin duası kabul olmamıştır ama bu onun maslahatına ve faydasınadır.

Her halükarda Allah-u Teâlâ, dua eden kimsenin duası ve tevessülü karşısında ona büyük bir sevap verecektir ve bu kimse Allah’a yakınlaşma ve irtibat kurma nimetine ulaşacaktır.

Dua eden kimsenin isteği verilmiş olsun veya maslahatından dolayı zahirde verilmemiş olsun ilahi rahmet kapısı hiçbir zaman kimsenin yüzüne kapalı değildir. Çünkü bu şekilde yapılan duaların gerçekte gizli bir kabul yönü vardır.[9]

Sonuç:

1) Duada ısrarlı olmak tavsiye edilmiş olsa da sonucunun gerçekleşmesinde acele edilmemelidir. Duanın kabul edilme zamanı hikmet sahibi olan Allah’a bırakılmalı ve O’nun yaptığına razı olunmalıdır. Belki de duanın çabuk kabul edilmesi dua eden kimsenin maslahatına uygun olmayabilir veya istenilen şey dua eden kimsenin zararına olabilir, böyle bir durumda ya dünyada istenilen şeyin yerine başka bir şey ona verilir ya da kıyamet günü istenilen şeyin çok daha fazlası kula verilir. Ama duanın şartları yerine getirildiği takdirde dua mutlaka kabul edilir.[10]

2) Bizden istenilen, dua etmemizdir ve insanın kendi maslahatına uygun olan şeyler için dua etmesi doğaldır ama bu duanın zikredilen şartlarla bir çelişkisi olmamalıdır. Duanın şartları eksik olursa, örneğin tekvini veya teşrii kuralların tersine olursa, mutlaka böylesi bir duada maslahat da yoktur. Duanın bize göre maslahatı olsa ve akıl ve şeriat ile de çelişmese yine de bizim maslahatımıza uygun olmayabilir. Bu yüzden duanın bizim maslahatımıza uygun olup olmadığını belirlemek kula değil Allah’a aittir. Çünkü bütün maslahatları tam olarak bilmek sonsuz bir ilmi gerektirmektedir ki bu kullarda yoktur.

3) Anlatılanlardan, soruda geçen “Hiçbir zaman, bir şeyi Allah’tan zorla istemeyin çünkü belki o şey sizin faydanıza olmayabilir” cümlesinin, açıklamaya ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü eğer şartlarına dikkat ederek dua etmişseniz ve bu istediğiniz şey tekvini ve teşrii kurallarla çelişmiyor ve dünya ve ahret maslahatınıza da uygunsa, duada ısrarlı olmalısınız ve belki benim maslahatıma uygun değildir diyerek ısrar etmekten vazgeçmemelisiniz. Eğer bütün bunlara rağmen duanız kabul olmazsa, mutlaka benim düşünmediğim başka bir maslahat vardır denilmelidir. Her halükarda biz, neyin maslahatımıza uygun olduğunu kendi akıl ve anlayışımıza göre değerlendiriyoruz ama Yüce Allah sonsuz ilmiyle işin gerçeğini bilir. Buna göre eğer biz, istediğimiz şeyin kendi maslahatımıza uygun olduğunu değerlendirirsek duada ısrar etmeliyiz ve bu ısrarın kendisi bizim faydamızadır ve bu ısrar bizim Allah’la olan irtibatımızın güçlenmesine sebep olur.


[1] MÜ'MİN suresi, 60. Ayet.

[2] Daha fazla bilgi edinmek için şu kaynağa başvurabilirsiniz: Mutahhari, Murtaza, Yirmi konuşma, s: 226–237.

[3] Usul-u Kâfi, c:4, s: 210, hadis: 2.

[4] Usul-u Kâfi, c:4, s: 212, hadis: 6.

[5] Usul-u Kâfi, c:4, s: 224, hadis: 2.

[6] Numune Tefsiri, c: 20, s: 152.

[7] Nehc’ül Belağa, 31. Mektup. Tabii ki Hz. Ali (a.s)’nin bu cümlesi daha farklı bir şekilde de anlamlandırılabilir. Yani Hz. Ali (a.s)’nin bu cümleden maksadı şöyle olabilir: İlahi bağışlar niyetin ölçüsü miktarındadır, eğer küçük bir şey istediysen o sana verilir ama önemli ve değerli bir şey istediysen o değerli şey sana verilir. Bu yüzden insanın büyük hedefi olması daha iyidir.

[8] Bakara Sûresi, 216. ayet.

[9] Ayet ve rivayetlerde duanın kesin olarak kabul olacağı vurgulanmış ve bir kulun Allah’a elini açtığında, Allah-u Teâlâ’nın bu kula rahmetinden bir şey vermeden geri döndürmeyeceği geçmektedir. Usul-u Kâfi, c: 4, s: 218, h:2.

[10] Dünyada duası kabul olmayan bir kimseye ahrette sevabı verilirken sevabının ne kadar çok olduğunu görünce, keşke dünyada hiçbir duam kabul olmasaydı diye arzu edecektir. Usul-u Kâfi, c:3, s: 246, h: 9. 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerim mucize olduğunun boyutları nelerdir? Ve neden nehcü'l-balaga mucize değildir?
    9145 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Kuranı kerim bazı özellik ve niteliklere haizdir ki diğer kitaplar bu özellik ve niteliklere sahip değildir. Eğer Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmuş olsaydı oda mucize olacaktı. Ancak Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmadığı için kuranı kerim gibi olamaz.
  • Su fiyatlanın yüksek olduğu taktirde cenabet guslü için ne yapmalıyız?
    6255 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/20
    Cenabet guslü kendiliğinde farz değildir, ancak farz namazı yerine getirmek ve benzeri bazı işler için farz olur. [1] Ancak gusül için su kullanmak size tahammül edilmesi mümkün olmayacak derecede iktisadi yönünden zorluk getiriyor, sizi ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17152 Pratik Ahlak 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Batılıların Hz. Muhammed’e (s.a.a) saygısızlık etmekten hedefleri nedir?
    9330 Politika Felsefesi 2009/06/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    5827 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Modern dünyada dinin işlevi nasıldır?
    7137 Eski Kelam İlmi 2010/01/14
    “Din” kelimesi, ilahi olan veya olmayan, tahrif olmuş veya olmamış (İslam dini) bütün dinleri kapsamaktadır. Bize göre, her asır ve yerde doğru işlevi olan tek din İslam dinidir; çünkü İslam dini kâmil ve son ilahi dindir. Bu yüzden, İslam dininin, bireysel olsun ...
  • Peygamberin (s.a.a) üvey kızının Habbar b. Esved tarafından korkutulması olayı ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) onun katline hüküm vermesi doğru mudur?
    8515 تاريخ بزرگان 2012/04/03
    v Sözünü ettiğiniz rivayet kaynaklarda şöyle gelmiştir: Habbar b. Esved’in de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Mekke’den Medine’ye hicret eden Resulullah’ın (s.a.a) üvey kızı Zeynep’e eziyet etmek için onun peşinden gitmişti. Zeynep’e ilk ulaşan kişi Habbar b. Esved’di. O, Zeynep’in kecavesine mızrak fırlattı. Zeynep bu ...
  • Ehlisünnetin görüşünde beyan edilen Ehlibeyt kimlerdir?
    12525 Eski Kelam İlmi 2012/07/25
    “Ehlibeyt” kelimesi iki defa Kur’an-ı Kerim’de zikrolunmuştur.[1] İlki Hz İbrahim’in (a.s) ailesi hakkında ve diğer ayet ise konumuz olan Ahzab suresinin 33. ayetinde. Bu ayetin sonunda, Allah-u Teala iradesinin Ehlibeyt’in tathiri olduğundan haber vermektedir. Tarih boyunca bu ayet farklı yönlerden İslami ilimler bilginlerinin araştırma ...
  • Hadislerin masumlardan (a.s) geldiğine nasıl güvenebiliriz?
    10310 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/04/12
    Tarihe güvenmek bir ölçüye kadar çağdan çağa, zamandan zamana ve nesilden nesle intikal eden şöhret, karine ve deliller aracılığıyla hâsıl olur. Tarihte yer alan bazı hadise ve vakıaların deyim yerindeyse tevatür derecesinde ve birçok delil ve karineleri mevcuttur ve bundan ötürü bunların doğruluğundan çok az insan şüphe ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’

En Çok Okunanlar