Gelişmiş Arama
Ziyaret
25669
Güncellenme Tarihi: 2013/08/25
Soru Özeti
Bizim Allah’a ettiğimiz dua ve isteklerimizin maslahatımıza uygun olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Soru
İsteklerin yerine getirilmesi için Allah’a dua etmemize dair Kuran ayetleri ve hadisler bulunmaktadır. Başka bir taraftan da Allah’tan hiçbir şeyi zorla istemeyin belki o şey sizin maslahatınıza değildir denmektedir. Bu yüzden dua ettiğimiz şeyin maslahatımıza uygun olup olmadığını nereden bileceğiz?
Kısa Cevap

Ayet ve rivayetlere göre, dua bir ibadettir ve kendine özel hükümleri, şartları ve kuralları vardır. Örneğin; duanın hükümlerinden birisi haram olan ve diğerlerinin zararına olan şeyleri istememektir.

Aynı şekilde rivayet ve ayetlerde önerilen dua, ilahi emir ve yasaklara uyma başarısı ve İslam toplumu ve müminler için edilen dua gibi manevi ihtiyaç ve istekler için yapılan dualardır.

Buna göre dini öğretilerde bize küçük büyük her şey için dua etmemiz ve duada ısrarlı olmamız söylense de, maslahatın belirlenmesi için duanın da kurallar çerçevesinde olduğu ve Allah’ın teşrii ve tekvini kanunlarıyla çelişmemesi gerektiği noktasına dikkat edilmelidir. Buna ilave olarak duanın kabul olmasında aceleci olunmamalı ve kabul edilme zamanı maslahatımıza uygun olması için Allah’a bırakılmalıdır.

Ayrıntılı Cevap

Dua etmek, bir ibadettir ve ayet ve rivayetlerde çok tavsiye edilmektedir. Allah-u Teâlâ Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.”[1]

Yukarda zikredilen ayette, duanın ihtiyacı ve istekleri elde etmede mukaddeme yönünün olmasına ilave olarak: Dua etmenin kendisinin kullukta bir temel olduğuna dikkat çekilmiş ve ayetin devamında “Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.”

Yani; dua bir istek olmanın yanı sıra kendiside istenilen bir şeydir (kabul edilsin veya kabul edilmesin yapılması bizden istenmiştir), hem araçtır ve hem de hedef, hem mukaddimedir ve hem de sonuç ve amaç. Hadislerde duaya ısrar ve tekit edilmesinin sırrı da bu noktada yatmaktadır.[2]

İmam Sadık (a.s.), kendisine hangi ibadetin daha üstün olduğu sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Allah katında, O’ndan bir şey istemekten daha üstün bir ibadet ve O’na ibadet etmekten kaçınan ve O’ndan bir şey istemeyen kimseden de daha aşağı birisi yoktur.”[3]

Aynı şekilde hadislerde, dua ederken hiçbir küçük ihtiyacı küçük olmasından dolayı terk etmememiz gerektiği geçmektedir; çünkü büyük ihtiyaçlar kimin elindeyse küçük ihtiyaçlar da onun elindedir.[4]

İmam sadık (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah-u Teâlâ, insanların birbirlerinden bir şey istemede ısrarcı olmalarını sevmez ama kendisi için bu işi sever.”[5]

Dua etmek bir ibadet olduğu için kesinlikle dua eden kimse için maslahatı vardır. Ama duanın da diğer ibadetler gibi hüküm ve kurallarının olduğuna dikkat etmek gerekmektedir. Eğer bir dua kurallarına ve şartlarına göre yapılmışsa mutlaka kabul edilir ve eğer kabul edilmemişse, ihlâssızlık, nifak, haram yiyecek ve Allah yolunda yapılan sadaka ve infakı terk etmek gibi duanın kabulünü engelleyen şeylerden kaynaklanmaktadır.[6]

Başka bir tabirle, dua ve Allah’tan bir şey istemek, insanın bazı isteklerine ulaşmasına sebep olsa da bu her isteğin dua ve tevessülle elde edileceği anlamına gelmemektedir. Duanın da kuralı, şartı ve engelleri vardır ve bunların bazıları şunlardır:

1) Niyette kâmil bir şekilde ihlâslı ve imanlı olunmalıdır; çünkü Allah’ın verdiği şeyler halis niyetle orantılıdır. Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “İlahi bağışlar niyetteki ihlâs miktarındadır.”[7]

2) İnsanın istekleri makul ve şer’i ölçüler dâhilinde olmalıdır. Yani dua eden kimse şer’i açıdan, Allah’tan haramı yapmayı veya bir farzı terk etmeyi gerektirecek bir şeyi istememelidir. Örneğin, sıla-i rahim farz olmasına rağmen akrabalardan uzaklaşmak için dua etmek yanlıştır.

3) Dua, tabii sebepler ve araçlarla birlikte olmalıdır; yani dua eden kimsenin, Allah’ın tekvini kurallarına dikkat etmesi gerekmektedir. Çünkü bazen bir kimsenin duasının kabul olması, tekvini ve tabiat açısından imkânsız veya ilahi kuralların dışında olabilir ya da duanın kabul olması için bazı maddi veya manevi altyapıyı oluşturması gerekmektedir. Örneğin birisi evinde oturarak, Allah’ım bana rızık ver dese Allah ona şöyle der: Ben sana rızkı aramayı emretmedim mi?

4) Duanın kabul edilmesindeki en önemli ve etkili şartlardan birisi, iman ve iyi amellerdir. Tabii ki Allah karşısındaki sözünü tutmayan birisi, her isteğinin hemen yerine getirilmesini beklememelidir.

5) Bazen de istenilen şeyin gerçekleşmesi için uygun zaman gelmemiş olabilir. Bunun başka sebepleri de olabilir örneğin duanın kabul olma süresinin uzaması durumunda, dua eden kimsede Allah’a karşı huşu ve yalvarma durumu gerçekleşerek Allah ile olan irtibatı uzayacak ve sonuçta da bu irtibatı güçlenecektir.

Aslında, insanın dua ve tevessül etmesinin kendisi kulluğun en üst düzeyi ve Allah’ın bu kimseye olan lütuf ve inayetinin ve daha büyük rahmet ve lütufları peşinden getireceğinin bir göstergesidir.

6) Bazen de dua eden kimsenin isteğinin yerine getirilmesi, onun maslahatına ve faydasına uygun olmamaktadır ve bu kimsenin maslahatı duasının kabul olmamasındadır: “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[8]

Böylesi bir durumda zahiren dua eden kimsenin duası kabul olmamıştır ama bu onun maslahatına ve faydasınadır.

Her halükarda Allah-u Teâlâ, dua eden kimsenin duası ve tevessülü karşısında ona büyük bir sevap verecektir ve bu kimse Allah’a yakınlaşma ve irtibat kurma nimetine ulaşacaktır.

Dua eden kimsenin isteği verilmiş olsun veya maslahatından dolayı zahirde verilmemiş olsun ilahi rahmet kapısı hiçbir zaman kimsenin yüzüne kapalı değildir. Çünkü bu şekilde yapılan duaların gerçekte gizli bir kabul yönü vardır.[9]

Sonuç:

1) Duada ısrarlı olmak tavsiye edilmiş olsa da sonucunun gerçekleşmesinde acele edilmemelidir. Duanın kabul edilme zamanı hikmet sahibi olan Allah’a bırakılmalı ve O’nun yaptığına razı olunmalıdır. Belki de duanın çabuk kabul edilmesi dua eden kimsenin maslahatına uygun olmayabilir veya istenilen şey dua eden kimsenin zararına olabilir, böyle bir durumda ya dünyada istenilen şeyin yerine başka bir şey ona verilir ya da kıyamet günü istenilen şeyin çok daha fazlası kula verilir. Ama duanın şartları yerine getirildiği takdirde dua mutlaka kabul edilir.[10]

2) Bizden istenilen, dua etmemizdir ve insanın kendi maslahatına uygun olan şeyler için dua etmesi doğaldır ama bu duanın zikredilen şartlarla bir çelişkisi olmamalıdır. Duanın şartları eksik olursa, örneğin tekvini veya teşrii kuralların tersine olursa, mutlaka böylesi bir duada maslahat da yoktur. Duanın bize göre maslahatı olsa ve akıl ve şeriat ile de çelişmese yine de bizim maslahatımıza uygun olmayabilir. Bu yüzden duanın bizim maslahatımıza uygun olup olmadığını belirlemek kula değil Allah’a aittir. Çünkü bütün maslahatları tam olarak bilmek sonsuz bir ilmi gerektirmektedir ki bu kullarda yoktur.

3) Anlatılanlardan, soruda geçen “Hiçbir zaman, bir şeyi Allah’tan zorla istemeyin çünkü belki o şey sizin faydanıza olmayabilir” cümlesinin, açıklamaya ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü eğer şartlarına dikkat ederek dua etmişseniz ve bu istediğiniz şey tekvini ve teşrii kurallarla çelişmiyor ve dünya ve ahret maslahatınıza da uygunsa, duada ısrarlı olmalısınız ve belki benim maslahatıma uygun değildir diyerek ısrar etmekten vazgeçmemelisiniz. Eğer bütün bunlara rağmen duanız kabul olmazsa, mutlaka benim düşünmediğim başka bir maslahat vardır denilmelidir. Her halükarda biz, neyin maslahatımıza uygun olduğunu kendi akıl ve anlayışımıza göre değerlendiriyoruz ama Yüce Allah sonsuz ilmiyle işin gerçeğini bilir. Buna göre eğer biz, istediğimiz şeyin kendi maslahatımıza uygun olduğunu değerlendirirsek duada ısrar etmeliyiz ve bu ısrarın kendisi bizim faydamızadır ve bu ısrar bizim Allah’la olan irtibatımızın güçlenmesine sebep olur.


[1] MÜ'MİN suresi, 60. Ayet.

[2] Daha fazla bilgi edinmek için şu kaynağa başvurabilirsiniz: Mutahhari, Murtaza, Yirmi konuşma, s: 226–237.

[3] Usul-u Kâfi, c:4, s: 210, hadis: 2.

[4] Usul-u Kâfi, c:4, s: 212, hadis: 6.

[5] Usul-u Kâfi, c:4, s: 224, hadis: 2.

[6] Numune Tefsiri, c: 20, s: 152.

[7] Nehc’ül Belağa, 31. Mektup. Tabii ki Hz. Ali (a.s)’nin bu cümlesi daha farklı bir şekilde de anlamlandırılabilir. Yani Hz. Ali (a.s)’nin bu cümleden maksadı şöyle olabilir: İlahi bağışlar niyetin ölçüsü miktarındadır, eğer küçük bir şey istediysen o sana verilir ama önemli ve değerli bir şey istediysen o değerli şey sana verilir. Bu yüzden insanın büyük hedefi olması daha iyidir.

[8] Bakara Sûresi, 216. ayet.

[9] Ayet ve rivayetlerde duanın kesin olarak kabul olacağı vurgulanmış ve bir kulun Allah’a elini açtığında, Allah-u Teâlâ’nın bu kula rahmetinden bir şey vermeden geri döndürmeyeceği geçmektedir. Usul-u Kâfi, c: 4, s: 218, h:2.

[10] Dünyada duası kabul olmayan bir kimseye ahrette sevabı verilirken sevabının ne kadar çok olduğunu görünce, keşke dünyada hiçbir duam kabul olmasaydı diye arzu edecektir. Usul-u Kâfi, c:3, s: 246, h: 9. 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar