Gelişmiş Arama
Ziyaret
16954
Güncellenme Tarihi: 2008/02/18
Soru Özeti
Namaz ve diğer ibadetler niçin Arapça okunmalıdır?
Soru
Namaz ve diğer ibadetler niçin Arapça okunmalıdır?
Kısa Cevap

İslam evrensel bir dindir ve Müslümanları bir cephede ve tek bir sıfatta karar vermek istiyor. Böyle bir topluluğu oluşturmak, herkesin birbirleriyle anlaşacakları bir tek dil olmadan mümkün değildir. Uzmanların itiraf ettiğine göre dünyanın en kapsayıcı ve geniş dillerinden biri olan Arapça dili, uluslararası bir dil olarak tanınabilir.

Müslümanların namazı Arapça diliyle kılmaları, Müslümanların birliklerinin simgesi ve yegâne nişanesidir. Bu esas, tek bir kıbleye doğru namaz kılmaları gibi İslami diğer emirlerde de tecelli etmiştir.

Buna ek olarak, namazı değişmeyen belli bir şekilde kılmak, onu diğer dillere tercüme edilirken, uzman olmayan kişiler tarafından yapılacak olan herhangi bir tahriften ve temelsiz konularla karışmasının etkilerinden korumaktadır. Bu vesile ile de bu İslami ibadetin ruhu muhafaza edilmektedir.

Dua gibi bazı ibadetlerin Arapça olmasına gerek yoktur. Gerçi masum imamlardan bizlere Arapça olarak nakledilmiş dualar, bir taraftan derin öğretileri içermektedir ve tercüme edilirken bu öğretilerin hakkıyla nakledilmemesi mümkündür ve diğer yandan eşsiz bir edebi güzelliğe ve tatlılığa, sahiptir. Bundan dolayı Arapça nakledilmiş duaların onların manalarına dikkat edilerek Arapça diliyle okunması tavsiye edilir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya daha dakik ve açık cevap vermek için birkaç mukaddimeyi sunmak zorundayız:

Birinci mukaddime: Arapça dili uzmanların itiraf ettiği üzere dünyanın en kapsayıcı ve geniş dillerinden biridir. Onda, en derin ve dakik manaları en etkili ve en güçlü bir edebiyatla açıklama kabiliyeti vardır.[1]

Bu yüzden neden Yüce Allah’ın beşerle konuşmak, varlığın hakikatini açıklamak ve insanların hidayeti için Arapça dilini kullandığının sırrı anlaşılır. Tabi Kuran'ın Arapça diliyle inişinin diğer delilleri de vardır. Onlardan bazılarına işaret ediyoruz:

1- İslam, Arap yarımadasında ortaya çıktı. Bu yüzden birinci derecede o bölgenin halkını kendi etrafında toplamalıydı. Cahil ve inatçı olan halkı İslam kendi eğitimi ışığında öyle bir değişime uğratmalıydı ki diğer bölgelere nüfuz edecek olan bu dinin asıl çekirdeğini oluşturmalıydı. O halde Kuran'ın Arapça diliyle inişi, doğal bir olay idi.[2] Eğer Kuran Arapça dili dışında bir dille inseydi, şöyle bir soru sorulabilirdi: Neden bu mesaj ilk muhatapları Arapça dilini konuşanlar olduğu halde Arapça dilinde inmedi?

2- Kuran birkaç yerde kendisinin hak olduğunu ispatlamak için meydan okumuştur.[3] Meydan okuma, bu mesajın ilk muhataplarının anlayacakları dilde olmasını gerektirmektedir. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) iddiasının doğru olduğunu ispatlamak için muhataplarının buna güçlerinin yetip yetmediğini deneyebilmeleri gerekmekteydi.[4]

3- Muhaliflerin bahanelerini ortadan kaldırmak da Kuran'ın Arapça dilinde inmesinin delillerinden birisidir. Eğer böyle olmasaydı bir grup, Kuran'ın anlaşılamaz olduğunu bahane ederlerdi onu kabul etmekten kaçınırlardı.[5] Diğer bir grup da şöyle bir şüphe ortaya atarlardı: Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu Kuran'ı kendisi gibi Arap olmayan bir insandan almıştır.[6]

İkinci mukaddime: İslam evrensel bir dindir.[7] Tek bir ümmeti oluşturmak, böyle bir dinin programında yer alır. Peygamber Efendimiz (s.a.a) de Medine'deki hükümetin başlangıcında Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okudu ve onlar birliğe çağırdı. Bu asıl, birçok İslami ibadetlerde kendisini göstermiş ve tecelli etmiştir.

Her ibadet iki bölümden oluşmuştur. Bir bölümü onun şekli ve zahiriyle ilgilidir. Öyle ki amelen onu yerine getirmeyi gerektirir. Ve diğer bir bölümü de onun ruhu ve batınıyla ilgilidir. O da insanı ona iten sebep ve niyetle ilgilidir.

Zahirde bir insanın bir ibadetsel ameli yerine getirmesi mümkündür. Örneğin bir sıra insan bir cemaat namazını yerine getiriyorlar. Ama o safta yer alanların namaza özünü teşkil eden niyet yönünden farklı olmaları mümkündür. Birisi sırf Allah rızası için safta duruyor ve diğeri ise dünyevi bazı hedeflerine ulaşmak için safta duruyor olabilir.

Eğer bir ibadet gerçek muteva ve öze sahip ise insanın kendisini yetiştirmesine sebep olabilir.[8] Böyle bir ibadetin ışığında insanlar terbiye olurlar ve maksada ulaşırlar.

Ama İslam güzel bir plan ile ibadetlerin şeklini ve zahirini de insanların eğitilmeleri için bir ders olarak planlamıştır. Acaba neden İslam bütün Müslümanların bir yöne doğru namaz kılmalarını emretmiştir? Acaba ibadetin ruhunu yani Allah'la irtibatın diğer bir yöne namaz kılmakla gerçekleşmesi mümkün değil miydi? Meğer Allah sadece o noktada mıdır? Veya neden bütün Müslümanlar bir ayda ve özellikle de Mekke'de bir araya geliyorlar ve belli amelleri belirlenmiş günlerde yerine getiriyorlar? Meğer o zamandan başka bir zamanda ve başka bir mekânda hac ibadetinin ruhu elde edilemez ve Allah'la irtibat kurulamaz mı? Hiç şüphesiz İslam bu ibadetlerin ışığında bütün Müslümanların mutlak bir olan Allah'a yönelmelerini ve hem de toplumsal vahdete ulaşmalarını istemektedir. Bincisi ibadetin ruhuyla elde edilir ve ikincisi de ibadetin zahiriyle elde edilir.

Arapça diliyle namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak, İslam'ın evrensel oluşunun nişanelerinden birisidir. Zira bir tek cephede ve bir tek safta yer alan topluluk, birbirleriyle anlaşmaları için bir tek dillerinin olmasını gerektirmektedir. Yani kendi yöresel ve anadillerinin yanında bir genel dilerinin de olması gerekmektedir. Çünkü böyle bir topluluğun bir tek dilleri olmadan aralarında birlik sağlanmaz.[9]

Bugün bir grup düşünürler şuna inanmaktadırlar: Dünya bir tek ülke olmadıkça onlar mutlu olamayacaklardır. Bundan dolayı da çeşitli proje ve programlar yapmaktadırlar. Onların programlarından birsi de uluslararası bir dilin oluşturulmasıdır.

Acaba Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanında İslam'ın ilk muhatapları, o günün dünyasının kültürü, tarih boyunca insanların hidayetinin lüzumu ve gerekliliği ve tek bir yürek olma ve birlik içinde olma konuları dikkate alındığında, en mükemmel bir dilin, Kuran'ın ve ibadetlerin dili seçilmesinden başka diğer bir yol mu vardı? Neticede derin manaları ve ince hakikatleri açıklamanın yanı sıraonun ışığında insanlar birbirlerine bağlılığa ve güzel bir İslami anlaşmaya varmış olsunlar. Şimdi tasavvur ediniz ki örneğin Hac günlerinde Mescid'ul Haram'da kılınan cemaat namazında eğer herkes namazı kendi yöresel diliyle kılmış olsaydı, bunun kendisi karmaşa meydana getirmez miydi ve çirkin ve beğenilmez bir şey olmaz mıydı?

Elbette namazın dilinin bir olması namazın zahiriyle ve şekliyle ilgili olsa da bu namazın batınının ve ruhunun da korunmasını sağlamaktadır. Yani eğer herkes kendi diliyle namaz kılması gerekiyor olsaydı, uzman olamayan kimseler tarafından yapılan yanlış tercümelerle namazın tahrif uğraması ve ibadetlerin hurafeler ve esassız konularla karışma ihtimali ortadan kalkmazdı.

Konun sonunda bahsimizin kâmil olması için iki noktayı hatırlatmak gerekmektedir:

1- Kelimelerin ve zikirlerin Arapça olması her hükümde gerekli ve şart değildir. Örneğin bazı âlimlerin görüşüne göre nikâh akdinin Arapça okunmasının zarureti yoktur.[10] İmam Humeyni (k.s) gibi bazı âlimler de şöyle buyuruyorlar: Eğer mükellefin kendisi nikâh akdini Arapça okuyamıyorsa ve birisini vekil ederek Arapça okutması mümkün olsa da akdi Arapça dışında bir dille kendisinin okunması kuvveti bir görüştür.[11]

Duaların da mutlaka Arapça okunması gerekli değildir. Yani namazda duanın Farsça (ya da başka bir dilde) okunması caizdir. Gerçi masumlardan (a.s) nakledilen duaların manalarına dikkat edilerek ve düşünülerek Arapça okunmaları daha iyidir.

2- Söylenenler Müslümanların namazdaki ve diğer ibadetlerdeki zikirlerin manalarına dikkat etmedikleri manasında değildir. Her Müslüman'a kendi Allah'ıyla ne konuştuğunu anlaması için namazın ve duaların manasıyla aşina olması gereklidir. İşte ancak bu durumda onun amelleri kuru ve ruhsuz olmaz ve ibadetler onun için yücelmek için bir atlama tahtası  ve yükseliş makamı olur.



[1] El-Mizan, c4 s160 Tefsiri Numune, c9 s300, c13 s311, c21 s8 Ayetullah Mekarim Şirazi ve Ayetullah Subhani, Şüphelere Cevap, s293

[2] İbrahim, 4: “(Allah'ın emirlerini ve hakikatleri) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik.” Bakınız: Tefsiri Numune, c10 s237, 238 ve c9 s301.

[3] Meydan okuma, mübareze ve karşı karşıya gelmek için davet etmektir. Öyle ki eğer Kuran'ın Allah tarafından gelen bir mucize olmadığını düşünüyorsanız, onun benzeri bir sure ya da bir ayet getirin.

[4] Yusuf, 4, Zuhruf, 3, Şuara, 195, Taha, 27-28, Zumer, 28, Şura, 7, Ahkaf, 12, Duhan, 58, Kamer, 27, 31 ve 40 ve Fussilet, 3 ayetleri bu noktaya işaret etmektedirler. Bakınız: El-Mizan, c17, s359, Ayetullah Misbah Yezdi, Kuran'ı Tanımak, c1 s94-101.

Fussilet, 44, Şuara, 198. İmam Sadık (a.s) bir rivayette şöyle buyuruyor: Eğer bu Kuran, Arapça dışında bir dilde inmiş olsaydı, Araplar onun karşısında eğilmezlerdi. (El-Mizan tefsirinin Tefsiri Ayyaşi'den nakline göre, c15, s332) Araştırma için bakınız: Tefsiri Numune, c20 s303 ve Kuran'ı Tanımak, s94-101.

[5]

[6] Nahl, 13

[7] Araf, 158, Enam, 19, Enbiya, 107, Ahzab, 40, Secde, 42. Bakınız: El-Mizan, c4 s159-161.

[8] İnsan, namaz vesilesi ile Allah ile irtibata geçer. İşte bu namazın ruhu ve batınıdır. Öyle ki ona Kuran'ın ayetlerinde işaret olunmuştur: “Beni zikretmek ve yâd etmek için namaz kılın” (Taha, 13). “Şüphesiz namaz, insanı kötülüklerden ve çirkinliklerden alıkoyar” (Ankebut, 45). “Bilin ki kalpler ancak ve ancak Allah'ı yâd etmekle mutmain olur” (Rad, 28).  

[9] Bakınız: Ayetullah Mekarim Şirazi ve Ayetullah Subhani, Şüphelere Cevap, s293

[10] Ayetullah Girami, Muallakat, c4 s645

[11] Urvet'ul Vuska, c 2 645. dipnot.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Erkek karısını dışarıda çalışmaya mecbur edebilir mi?
    11433 Pratik Ahlak 2011/01/17
    Aile düzeninde masrafların karşılanması erkeğin vazifesi olup, erkek bu konuda karısını çalışmaya zorlayamaz. Ama kadın kocasının rızasını kazanmak için yapacağı her işin karşılığında çok sevap alır, ancak yapacağı iş dini kural ve ölçülerle çelişmemelidir. ...
  • Zaman nedir? İnsan tarafından kontrol edilebilir mi?
    13370 İslam Felsefesi 2011/11/22
    Filozofların önemsedikleri ve görüş ayrılığına düştükleri felsefî önemli konulardan birisi zaman meselesidir. Zaman hakkında değişik teoriler öne sürülmüştür. Meşhur filozoflar şöyle demektedir: Zaman hareketin miktarıdır, müstakar olmayan bir varlıktır ve hareketle vardır. Hareket onu taşır. Molla Sadra şöyle der: Zaman hareketin miktarıdır ve hareket etmeleri açısından hareket eden şeylerin ...
  • Acaba Allah yetmiş yaşındakileri seviyor ve seksen yaşındakileri, azap etmeyeceğini söylemiş midir?
    8027 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/05/27
    İmam Sadık’tan (a.s.), rivayi (rivayet içerikli) kaynaklarda müminlerin mükâfatı noktasında bir rivayet nakil edilmiş ki şöyle buyuruyor: kırk yaşından sonra imanlı kimseler her on senede Allah tarafından özel merhamet ve lütufla karşılaşıyorlar. Eğer bu rivayetin senedinde, azıcık tesamuh göstersek ve başka rivayetleri de bunun yanına koyup, dikkate alırsak ...
  • Neden kötü bir olay yaşandığında maslahatın bu olduğu söylenir?
    4043 شبهه شناسی 2020/01/20
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    7270 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Mümkünse nur suresinin 30 ve 31. Ayetlerini açıklayınız. Yani bu iki ayet hakkında zikredilen tefsirleri açıklayınız. Elimde bir araştırma var bu araştırmamda açıklamanıza ihtiyacım var.
    17828 Tefsir 2011/08/30
    Bu iki ayet İslam’da kadınların hicabı ve örtünmeleri ve örtünmelerinin haddi hakkındadır. “Tefsiri nümüne” farklı tefsirlerin özeti ve onların bir alıntısı konumda olduğu itibariyle bu iki ayetin tefsirini söz konusu tefsirde yapılmış açıklamayı burada zikrediyoruz. ...
  • İslam’a ve Şia’ya göre İnsan hangi alanlarda ihtiyar ve hürriyete sahiptir?
    8467 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Dini metinlere başvurduğumuzda ayet ve hadislerin manalarında dikkat ettiğimizde insanın muhayyer olduğu görüşü ortaya çıkar. Bu sözden insanın her yönlü muhayyerliğe sahip olduğu ve hiçbir etkenin onun davranış ve işlerine etki yapmadığı anlamı kastedilmiyor. Maksat sadece şu ki bütün bu faktörlerin, koşulların varlığının ve ilahi iradenin egemenliğinin yanı sıra yine ...
  • Estetik ameliyatlar konusunda İslam’ın görüşü nedir?
    7884 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/05/14
    Ehl-I Beyt Mektebinin büyük Taklit Mercilerinin güzellik amaçlı estetik ameliyatları konusunda ki çeşitli görüşleri aşağıda sıralanmıştır:Ayatullah el-Uzma Hamei’nin yetkili bürosu tarafından yayınlan fetva:Mahrem olmayanın insana dokunmasının ve başka günahı gerektirmediği müddetçe, estetik ameliyeti haddi zatında caizdir.Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazi’nin bürosu tarafından yayınlana fetva:Başka bir haramı ...
  • Acaba "Bütün imamlar İslam peygamberiyle aynı derecededirler" hadisi (Kafi, c. 1 s. 270) doğru mu?
    7407 Eski Kelam İlmi 2010/09/20
    Ondört masum manevi, melekuti ve insani kemaller yönünde en doruk noktada yer almalarına rağmen Son Peygamber (s.a.a) bunların en kamili ve nuru en üstün olanıdır. Resul-i Ekrem Hz. Muhammed hiçbir imam'ın taşımadığı üstünlük ve özelliklere sahiptir. Nitekim ayni hadiste şöyle deniyor: İmamlar Peygamber'in makamındadırlar ancak peygamberlik makamı hariç ve ...
  • İmam Ali (a.s) ölüleri diriltebilir mi?
    12748 Tefsir 2012/07/24
    Bir kimsenin bağımsız olarak ve Allah’a ihtiyaç duymadan böyle bir işi yapması fiilsel tevhit (yaratılışta tevhit) ile çelişir; çünkü ölüm ve hayat sadece Allah’ın elindedir. Ama bir kimse ilahi izin ile böyle bir iş yapmak isterse, böyle bir fiil gerçekleşebilir ve bu hususta hiçbir akli bir engel ...

En Çok Okunanlar