Gelişmiş Arama
Ziyaret
22513
Güncellenme Tarihi: 2014/05/18
Soru Özeti
İtret kelimesinin manası nedir? Ehlibeyt’in bakışında Sakaleyn hadisindeki manası nedir?
Soru
İtret kelimesinin manası nedir? Ehlibeyt’in bakışında Sakaleyn hadisindeki manası nedir?
Kısa Cevap
İtret sözlükte yakın akrabalar ve zürriyet anlamına gelir. Ama Şia’nın bakışında rivayetlere binaen Allah Resulü'nün (s.a.a) Sakaleyn hadisindeki itretten kastettiği, müminlerin önderi Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) zürriyetinden biri diğerinin ardınca gelen ve en sonuncusu Hz. İmam Mehdi (a.c.f) olan kimselerdir.
 
Ayrıntılı Cevap
İtret sözlükte yakın ve özel akrabalar ve zürriyet anlamına gelir.[1] Nitekim sözlük bilginleri şöyle demiştir: Şahsın itreti, özel akrabalarıdır.[2] Bundan dolayı itretin sözlük anlamı uzak da olsa mutlak akrabalar değil ehlibeyt, evlat ve zürriyettir. Bazıları da şöyle demiştir: İtret erkeğin evladı ve onun soyundan gelen zürriyetidir.[3] Bu da yakın ve özel akrabaların açık bir mihengidir. Elbette bilinmelidir ki sözlük bilginlerinin itretin anlamı hakkında kendi kitaplarında belirttikleri, hakikat ve mecazı kapsayan lafızların kullanışıdır ve bunlar ile gerçek manalar elde edilemez.[4] Sözlük bilginleri itret kavramı hakkında sözlük manasına ek olarak Hz. Peygamberin (s.a.a) itretinin mihengini belirleme noktasında açık ifadelerde bulunmuşlardır. Örneğin Zübeydi “Tacu’l-Arusta” şöyle demektedir: Meşhur olduğu ve bilindiği üzere Allah Resulü'nün (s.a.a) itreti, onun ehlibeytidir. Onlar zekat ve farz sadakanın kendilerine haram olduğu kimselerdir. Onlar kendileri için humusun belirlendiği zevil kurbadır. Bu humus Enfal süresinde[5] belirtilmiştir.[6] İbn. Arabi şöyle demektedir: Hz. Peygamberin (s.a.a) itreti Hz. Fatıma Betül’ün (s.a) evlatlarıdır.[7] Ebu Said’den şöyle nakledilmiştir: Allah Resulü'nün (s.a.a) itreti Abdul-Muttalip ve onun evlatlarıdır.[8] Aynı şekilde şöyle söylenmiştir: Onun itreti, kendisine en yakın bireyler olan ehlibeytidir ve onlar Hz. Peygamberin (s.a.a) evlatları, Ali (a.s) ve onun evlatlarıdır.[9] İbn. Ebil-Hadid, “o halde sizi nasıl şaşkınlık vadisine götürmekteler? Siz nasıl şaşkın olmuş ve yolu kaybetmişsiniz? Oysaki sizin aranızda Peygamberinizin (s.a.a)  itreti mevcuttur!”[10]  Müminlerin önderi Hz. Ali’nin bu sözlerinin açıklamasında şöyle demektedir: Allah Resulü'nün (s.a.a) itretinden kastedilen, onun en yakın ehli ve neslidir. Kastedilen, uzak da olsa Hz. Peygamberin (s.a.a) akrabalarıdır diye bir sözün söylenmesi doğru değildir. Ebubekir’in sakife günü veya ondan sonra söylediği “Biz Allah Resulü'nün (s.a.a) itretiyiz ve Allah Resulünden (s.a.a) ayrılmış yumurtanın kabuğu gibiyiz”[11] sözünü sadece mecazi olarak anlamak gerekir; çünkü onlar uzak şehir ve bölgelerde yaşayan topluluk ve çeşitli kabilelere nazaran onun itreti sayılmaktaydılar; bu hakikat ve gerçeklik anlamında değildi. Adnani’nin Kahtaniye karşı övünerek ve iftihar ederek şöyle dediğini görmüyor musun: Ben Allah Resulünün (s.a.a) amcaoğluyum![12] O, ben Hz. Peygamberin (s.a.a) gerçek ve hakiki amcası oğluyum demek istememekte ve sadece bağı çok uzak olan Kahtaniye karşı ben Hz. Peygamberin (s.a.a) amcası oğlu gibiyim diye söylemek istemektedir. Dolayısıyla amca oğlu kelimesini mecazi olarak kullanmış ve dile getirmiştir. Allah Resulü (s.a.a) itretinin kim olduğunu bizzat açıklamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a)  ben size iki emanet bırakıyorum diye buyurduğunda benim itretim ehlibeytimdir diye buyurmuştur. Başka bir zamanda da kendisinin ehlibeytinin kim olduğunu açıklamış ve abasını onların üzerine atmıştır. “İnnema yuridullahu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyt” ayeti nazil olduğunda Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle dua etmiştir: Ey Allah’ım bunlar benim ehlibeytimdir, onlardan her türlü kiri gider.[13] 
Müminlerin önderi Hz. Ali’de (a.s) sizin içinizde Peygamberinizin itreti bulunmaktadır, diye buyurduğu hutbesinde kendisini ve iki evladını kastetmiştir. Gerçekte asıl olan kendisidir ve iki evladı ona tabidir. Onların Hz. Ali (a.s) karşısındaki konumu parlayan yıldızların tüm dünyayı aydınlatan güneş ışınına karşı konumudur.[14] Özetle, Şia’nın bakışında rivayetlere binaen, Allah Resulü'nün (s.a.a) itretinden kastettiği şey müminlerin önderi Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) zürriyetinden biri diğeri ardınca gelen ve en sonuncusu Hz. İmam Mehdi (a.c.f) olan kimselerdir.[15]
 

[1] Cezri, İbn. Esir, Mübarek b. Muhammed, en-Nihaye fi garibi’l-Hadisi ve’l-Eser, c. 3, s. 177, müessese-i matbuatiyi İsmailiyan, Kum, çapı evvel, 1367 h.ş; Tureyhi, Fahru’d-Din, Mecmeu’l-Bahreyn, Tahkik: Hüseyni, Seyyid Ahmed, c. 3, s. 395, Kitapfuruşiyi Murtezevi, Tahran, çapı sevvum
 1375 h.ş. 
[2] en-Nihaye fi garibi’l-Hadisi ve’l-Eser, c. 3, s. 177.
[3] Mecmeu’l-Bahreyn, Tahkik: Hüseyni, Seyyid Ahmed, c. 3, s. 395; Vasıti zübeydi, Muhibbu’d-Din Seyyid Muhammed Murtaza, Tacu’l-Arus min Cevahiru’l-Gamus, Muhakkık ve Musahhih: Şiri, Ali, c. 7, s.186, Daru’l-Fikri littabae ve el-Neşr ve’t-Tovzi’i, Beyrut, çapı evvel, 1404 h.k.
[4] Hüseyni Tahrani, Seyyid Muhammed Hüseyin, İmam Şinasi, c. 13, s. 419, Neşri Allame Tabatabai, Meşhed, çapı sevvum, 1426 h.k.
[5] Enfal Suresi, 41. ayet.
[6] Tacu’l-Arus min Cevahiru’l-Gamus, c. 7, s.186
[7] a.g.e
[8] a.g.e
[9] a.g.e
[10] Şerif er-Rezi, Muhammed b. Hüseyin, Nehcü’l-Belağa, Muhakkık: Salih Subhi, s. 119 – 120, Hicret, Kum, çapı evvel, 1414 h.k.
[11] «نَحْنُ عِتْرَةُ رَسُولِ اللهِ صلى الله علیه و آله وَ بَیْضَتُهُ الّتِى فُقِأَتْ عَنْه».
[12]  أنَا ابْنُ‏عَمّ رَسُولِ اللهِ صلى الله علیه و آله
[13] «اللّهُمّ هَؤُلَاءِ أهْلُ‏بَیْتِى فَأذْهِبِ الرّجْسَ عَنْهُمْ!».
[14] İbn. Ebil-Hadid, Abdul-Hamid b. Hibetullah, şerhi Nehcü’l-Belağa, muhakkık ve musahhih: İbrahim, Muhammed Ebul-Fazl, c. 6, s. 375 – 376, Mektebetu Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, çapı evvel, 1404 h.k.
[15] Bkz: "Ehlibeyet", Soru: 829; "İmamet ve İmamlara İnanmanın Delilleri", Soru: 321; "İmametin Peygamberin Nesline Özgü Oluşu", Soru: 2969.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar