Gelişmiş Arama
Ziyaret
6386
Güncellenme Tarihi: 2012/05/03
Soru Özeti
Bir kimsenin keramet sergilemesi onun hak oluşu manasına gelir mi?
Soru
Keramet ve olağanüstü işler sergilemek bu fiilleri yapan şahsın hak oluşu manasına gelir mi?
Kısa Cevap

İrfanda yaygın olan konulardan birisi, keramet ve olağanüstü işler yapma meselesidir. İrfan ve seyr-i sülûk yolunda keramet, mükaşefe ve olağan dışı işlerin meydana gelmesi, insanın bunlar ile mağrur olacağı ve bu hususları çok önemseyeceği hususlar değildir. Bunlar yüce Allah’ı şuhudi olarak tanımanın ilk ve çok düşük basamaklarıdır. Gerçek ve temiz arifler hiçbir zaman bu hususlara gönül bağlamamıştır. Bu hususta bu tür kabiliyetler ve olağanüstü işler yapmak hak ve batıl arasında ortak olduğundan, her ferdin, meşrebinin ve yönteminin hakkaniyetine ve de onun Allah’a yakın bir insan olduğuna delil teşkil etmez. Bu, o şahsın Allah’ın velilerinden olduğuna ve yüce Allah nezdinde bir makam ve konum taşıdığına delil sayılmaz. Elbette böyle bir makam ve konuma sahip olunmadığına da delil teşkil etmez; böyle şahısların gerçekten Allah’ın liyakatli kulları olması ve yüce Allah’ın onların eliyle birtakım olağanüstü işler yapmayı maslahat bilmesi de muhtemeldir. Bu nedenle keramet ve olağanüstü işler yapan şahısların doğru bir şekilde tanınması gerekir.

Ayrıntılı Cevap

İrfan ile özdeşleşmiş konulardan ve çok yaygın olan tabirlerden birisi keramet ve olağanüstü işler yapma meselesidir. Böyle makamlara sahip olan birçok büyük şahsiyet ve Allah velisini tanıyoruz. Onların bazıları hatta hayatları döneminde keramet ve olağanüstü işler ile meşhur olmuş ve halk kendilerine özel bir ilgi beslemiştir. İslam irfanında kerametten kastedilen mana, şahsın ruhsal olarak olağanüstü işler yapacak ve evrende birtakım tasarruflarda bulunabilecek bir güce sahip olmasıdır.[1] Örneğin ani yer değiştirme, hastaya şifa verme veya zahiri imkânlar olmaksızın bir şeyi bir yerden başka bir yere intikal ettirmek bu kabildendir. Eğer bu işler ilahi izne istinat edilir ve Allah ile irtibatın bir göstergesi olursa keramet olarak adlandırılır. Peygamberler, veliler ve temiz imamlar tarafından nübüvvet ve imamet iddiasının ispatı için gerçekleştirilen bu fiilin yüksek mertebesi mucize olarak adlandırılır.[2] İrfan ile olağanüstü işler yapmak arasındaki ilişki hakkında önemli olan nokta şudur: Esasen irfan ve seyr-i sülûk yolunda keramet, mükaşefe ve bireylerin kalbinden haberdar olmak insanın bu vesileler ile mağrur olacağı hususlar değildir ve bunlar pek önemli hususlar olarak telakki edilmemelidir. Bunlar yüce Allah’ı şuhudi olarak tanımanın ilk ve en küçük adımlarıdır. Gerçek ve doğru arifler hiçbir zaman bu hususlara gönül bağlamamıştır. Yüce Allah bildiği bir maslahat esasınca, bazen birtakım hususları bazı bireylere verir ve bazen de bir takım maslahatlar bu tür hususların bir bireyden alınmasına neden olabilir. Nitekim bir takım fertler keramet sahibi olmalarına rağmen bir takım maslahatlar esasınca bunu ortaya koymamaktadır. Netice itibari ile bazıları tarafından keramet sergilenmesi inkâr edilmeyen gerçek bir husustur ve kesinlikle bazı insanlar birtakım hallerde ve taşıdıkları kutsal kudret vasıtasıyla bazı hususları idrak etmekte ve başkalarının idrak etmekten, görmekten, duymaktan ve yapmaktan aciz oldukları birtakım şeyleri görmekte, duymakta ve yapmaktadır. Ama bu tür kabiliyetler ve olağanüstü işlerlerde bulunmak, hak ve batıl arasında ortak olduğundan, her bireyin, meşrebinin ve yönteminin hakkaniyetine ve de bireyin Allah nezdinde yakın bir kul olduğuna delil teşkil etmez. Bu, böyle bir bireyin Allah’ın velilerinden olduğuna ve onun nezdinde bir makam ve konuma sahip olduğuna delil sayılmaz; zira:

1. Bu tür kabiliyetler hatta Allah’a hiçbir inancı olmayan bir kimse için dahi hâsıl olabilir. Örneğin din, Allah ve kıyamete inancı olamayan birçok Hindistanlı sihirbaz çektikleri riyazetler ile bir takım bulgular elde etmekte başkalarının göremediği ve yapamadığı işleri görmekte ve yapmaktadır. Öte taraftan bazı olağanüstü işler ve kerametler de kulluğun, yüce Allah’ın buyruklarıyla amel etmenin, doğru ve şer’i riyazetlerin neticesidir. Nitekim bu alandaki büyük şahsiyetler herkes tarafından tanınmaktadır.

2. İrfan ve Allah’a yönelik yolculukta temel ve önemli rükün bireyin yüce Allah’ı tanımada elde ettiği temel derecedir.  Bu tanımadan kastedilen şey, huzuri ve sezgisel tanımadır. Bu, şahsın dışında başka hiç kimsenin ulaşamayacağı bir şeydir. Böyle bir tanımanın bireyin varlığında bulunup bulunmadığı ve eğer bulunuyorsa hangi derece ve merhalede bulunduğu meselesi bizim bilgi ve bulgularımızın alanı dışındadır ve bu hususta ancak bir takım sanılarda bulunulabilir.[3]

3. İrfanın hakikati, yüce Allah’ı kalpsel ve sezgisel olarak tanımaktan ibarettir. Bu hiçbir şekilde irfani konuları söylemeyi veya olağanüstü işler yapmayı gerektirmez. Ne irfani konu ve kavramları bilmek, zikretmek ve olağanüstü işler yapmak bir şahsın irfanın hakikatine erdiğine delil teşkil eder ve ne de irfan ıstılah ve kavramlarını bilmemek ve olağanüstü işler yapmamak bir şahsın yüce Allah’ı sezgisel ve huzuri olarak tanımadığına delalet eder.[4] Bundan dolayı keramet ve olağanüstü işler sergileyen bir şahıs doğru bir şekilde tanınmalıdır; yani böyle bir şahsın inanç, mezhep, meşrep, davranış ve hareketlerinin doğruluğu ve hayatının kutsal şeriat buyrukları esasınca şekillenip şekillenmediği veya şeriat karşıtı ameller ve batıl riyazetler ve yanlış inançlar ehli olup olmadığı incelenmelidir. Çünkü keramet ve benzeri şeylerin sergilenmesi insanın gönül bağlayacağı şeyler değildir. Hatta bu hususlara gönül bağlamak gerçekte bir tür şirktir ve şeytanın bu yoldaki tuzaklarından sayılır. Yüce Allah’a gerçek kul olmak, insanın Allah’a sadece ilah olmasından dolayı tapınmasıdır. Eğer Allah uygun görürse bu hususları bahşeder; o halde Allah’a keşif ve keramet dürtüsüyle kulluk edilmemelidir. Aksi takdirde Kur’an’ın tabiriyle böyle bireyler heveslerini rab edinenlere dönüşür: Nefsinin hevesini kendisine rab edineni gördün mü?[5]

 


[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Der Costecuyu İrfanı İslami, s: 294, İntişaratı Müessesei Amuzeşi ve Pejuheşiyi İmam Humeyni (r.a), Kum, çapı dovvum, 1387 h.ş.

[2] Daha fazla bilgi edinmek için “Peygamberlerin Misyonunda Mucizenin Konumu” adlı 11681. Soruya (Site: 13467) müracaat ediniz.

[3] Der Costecuyu İrfanı İslami, s: 317.

[4] a.g.e, s: 318.

[5] Casiye Suresi, 23. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar