Gelişmiş Arama
Ziyaret
22379
Güncellenme Tarihi: 2008/07/26
Soru Özeti
İnsanlar yaratılırken (dünyaya gelip gelmemede) seçme hakları olmuş mudur? Nasıl?
Soru
İnsanlar yaratılırken (dünyaya gelip gelmemede) seçme hakları olmuş mudur? Nasıl?
Kısa Cevap

İnsan kendi yaratılışında mecburdur ve dünyaya gelmede hiçbir rolü ve etkisi bulunmaz. Lakin yaratıldıktan sonra özgür ve irade sahibidir. Elbette insanın mutlak şekilde irade sahibi olduğuna inanan Mutezile mütekellimlerinin bakışı ve insanın fiil ve amellerinde bile mecbur olduğuna inanan Eşa’ire mütekellimlerinin bakışının tersine İmamiye Şiiliği insanın yaratıldıktan sonra fiil ve amellerinde ne mutlak anlamda özgür ve ne de mutlak anlamda mecbur olduğunu savunur. Başka bir ifadeyle bu hususta bu iki yol arasındaki bir yola inanır. Üstat Şehit Mutahhari insanın irade sahibi ve özgür oluşu hakkında şöyle der: İnsan irade sahibi ve özgür olarak yaratılmıştır; yani kendisine akıl, düşünce ve irade verilmiştir. İnsan kendi iradî işlerinde, mecbur olan diğer varlıklar gibi değildir. İnsan her zaman kendini dört yolların başında bulur ve bu yollardan sadece birini seçmek için herhangi bir mecburiyet taşımaz. İnsanın diğer yolları seçmesinin önünde herhangi bir engel yoktur.

Ayrıntılı Cevap

İnsan; erkek, dişi, çoğul ve tekil için bir şekilde kullanılan bir tür isim olup Arapça bir kavramdır. Sözlük kitaplarında insan sözcüğünün genellikle “üns” maddesinden türediği yazılmıştır. Üns “cin” karşısında olup evcil, alışabilen ve menus anlamındadır. Genellikle insan sözcüğünün kökeninin “üns” olduğu ve manasının da alışmak ve ülfet kurmak olduğu söylenmiştir.[1] İnsanların kendi yaratılışlarında hiçbir şekilde seçme hakkı olmamıştır; yani gerçekte insan yaratılmada ve seçim hakkı taşımada mecburdur ve bu hususta hiçbir rol ve etkisi bulunmamaktadır. Aynı şekilde yaratılıp bu dünyaya geldikten sonra burada kalma da kendinin elinde değildir; çünkü kesin ve mecburi bir şekilde bir gün bu dünyayı terk etmesi ve başka bir âleme gitmesi gerekmektedir. Sadece insan değil, diğer varlıklar da kendi yaratılışlarında seçme hakkına sahip değildirler. İnsan ve diğer varlıklara hayat ve yaşam bahşeden sadece yüce Allah’tır.[2] İnsan yaratılmadan önce var değildi ve var olmadığından seçme hakkı da yoktu. Seçme hakkının var olduktan sonra geldiği apaçıktır. İnsan ilk önce var olmalıdır; ancak var olduktan sonra onun seçme hakkı ve özgürlüğü hakkında tartışılabilir. Bu nedenle insan mecburi olarak ilahi irade ve meşiyyet kanalıyla yaratılır ve varlık sahnesine ayak basar: “İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.”[3]

Varlık bahşedenin var etmediği zat

Nasıl bahşeden varlık olur.

Lakin insan dünyaya geldikten sonra dünya hayatında özgürleşir, seçim ve irade sahibi olur. Elbette bu mutlak anlamda değildir. İnsanı kadim dönemlerden beri düşündüren eski konulardan biri cebir ve irade meselesidir. Bu tartışmaların İslam tarihinde uzun bir geçmişi vardır ve cebir ve irade konusu hakkında mütekellim ve filozoflar arasında üç görüş ve bakış mevcuttur. Bir grup, insanın fiillerinin kendi irade ve seçimiyle gerçekleştiğine ve Allah’ın kulların fiillerinde herhangi bir rolü olmadığına inanmaktadır. Bu kesim, tefviz görüşünü ve mutlak anlamda insanın özgür olduğunu savunur. İslam düşüncesinde bu grup Mutezile olarak adlandırılmıştır.[4] İkinci grup, insan fiillerinin cebir vasıtasıyla gerçekleştiğini ve irade adında bir fenomenin mutlak anlamda var olmadığını savunur. Bu kesim, insan faaliyet ve çabaları bağlamında insan iradesi dışında bulunan bir dizi etkenin insanı harekete geçirdiğini savunur. Eşa’ire mütekellimleri bu görüşün (cebir) taraftarları olup Allah’ın insanda fiilleri yarattığını, O’nun gerçek fail olduğunu ve insanın mecazi anlamda fail olduğunu söylerler.[5]İmam Ali (a.s), Sıffin hadisesi esnasında kendisinden bizim Şam’a doğru bu hareketimiz ilahi kaza ve kader ile mi gerçekleşmektedir diye soran bir şahsa verdiği cevapta bu görüşü reddetmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Kaza ve kaderin dogmatik olduğuna ve insanların böyle bir cebre mahkûm olduklarına inandığından sana yazıklar olsun. Eğer böyle ise sevap ve ceza düzeni ortadan kalkar ve müjdeleme ve uyarmak tümden geçersiz olur. Şüphesiz yüce Allah kullarına seçme hakkına sahipken emirde bulunmuştur…”[6] Cebir okulunun kurucusu şeytandır; çünkü şeytan sapmasını kendine değil Allah’a isnat etmektedir.[7] “Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.”[8] Üçüncü bakış ise insanın kendi iş ve amellerinde ne mutlak anlamda irade sahibi ve ne de mutlak anlamda mecbur olduğunu savunur. Başka bir ifadeyle insan irade ve seçme özgürlüğüne sahiptir, ama bu özgürlük tefvize inanacak şekilde değildir. İnsanın varlığı Allah’tandır ve bu varlık gücünü kullanmak ise insanın elindedir. Şia’nın insanın fiilleri hakkındaki görüşü şudur: İnsanın yaptığı her iş hem kendisinin ve hem de Allah’ın fiilidir; yani Allah’ın failliği nedensel faillik ve insanın failliği ise katılımcı failliktir. Bu teori ıstılahta “iki yol arasındaki yol” olarak adlandırılmıştır. Bu bakış, birçok Kur’an ayeti ve masum imamların öğretilerinden iktibas edilmiştir. İmamiye Şia’sı bu teorinin taraftarıdır. Büyük Kur’an müfessiri Allame Tabatabai bu hususta şöyle der: “Şüphesiz insan bilgi ve irade vesilesi ile yaptığı işlerde tekvini olarak seçim sahibidir. Elbette bu seçim mutlak değildir; zira insanın seçimi nedenler silsilesinin bir cüzüdür. İnsanın seçerek gerçekleştirmiş olduğu fiillerde dış sebep ve nedenler de etkindir. Örneğin insan seçmeye dayalı işlerinden biri olan bir lokma yiyeceği yediği vakit, hem kendisinin iradesi, hem de dış dünyada yiyeceğin varlığı ve yiyeceğin lezzetli oluşu bu fiilde müdahildir. İnsanın yemesinden ibaret olan bu iradi fiilde diğer neden ve sebepler de müdahildir ve onların hazır olması gerekir. O halde insanın seçerek işlediği bir fiilin gerçekleşmesi, kendisinin iradesinin dışında olan ve bununla birlikte iradi fiiline müdahil olan bir takım sebeplere bağlıdır. Yüce Allah bu sebeplerin en başında gelir. İnsan iradesi de dâhil olmak üzere bütün sebepler O’nun temiz zatına döner. Çünkü insanı seçen bir varlık olarak yaratan odur. Hem insanı ve hem iradesini yaratan Allah’tır.”[9]  Allame Tabatabai bu konunun devamında şöyle der: Öte taraftan insan doğal olarak kendini seçim sahibi bilir; teşrii iradeyle bir işi yapıp veya yapmayacağını bilir. Başka bir ifadeyle tekvini seçiciliğin karşısında yasal olarak da kendini özgür bilir. Bunun için eğer iyi bir iş yaparsa övülür ve kendi iradesiyle bu işi yaptı denilir. Eğer iyi bir işi terk ederse insanlar kendisini kınar ve mecburdu diye onu mazur görmezler. İnsanı kendi türünden hiç kimse bir işi yapmaya veya yapmamaya mecbur kılamaz. Çünkü diğer insanlar da onun gibidirler ve insan olma noktasında ondan daha fazla bir şey taşımamaktadırlar. Dolayısıyla onun iradesinin malik ve sahibi olamazlar. Bu, insanın doğal olarak hür ve özgür olması anlamındadır. Bu nedenle insan zatı itibari ile hür ve doğası geresi özgürdür. Eğer insan kendi iradesiyle kendinden bir şeyi başkasına verirse ve bu iş neticesinde özgürlüğünü kaybederse durum değişir. O halde insan diğer insanlar karşısında kendi amellerinde özgürdür. Lakin yüce Allah karşısında durum farklıdır. Allah insanın zat ve fiillerinin malikidir, bu malikiyet mutlaktır. Allah hem tekvini ve hem de teşrii mülkiyete sahiptir. Bu nedenle insan yüce Allah’ın teşrii emir ve yasaklarına karşısında ve de tekvini iradeyle insandan istediği şeyler hakkında hiçbir özgürlük ve iradeye sahip değildir. “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”[10] Bu ayette belirtilen konu budur.[11] Üstat Şehit Mutahhari insanın seçim ve özgürlüğü hakkında şöyle der: İnsan seçim sahibi ve özgür olarak yaratılmıştır; yani kendisine akıl, düşünce ve irade verilmiştir. İnsan kendi iradi işlerinde, mecbur olan diğer varlıklar gibi değildir. İnsan her zaman kendini dört yolların başında bulur ve bu yollardan sadece birini seçmek için herhangi bir mecburiyet taşımaz. İnsanın diğer yolları seçmesinin önünde herhangi bir engel yoktur. İnsanın diğer varlıklardan ayrıcalıklı yönü, amel ve fiillerinin kesin ve değişmez bir akıbeti olmayan bir dizi hadiseler silsilesinin bir parçası olmasıdır; çünkü insan fiilleri binlerce neden ve sebebe bağlıdır. Bu sebeplerden biri de kendisinin kullandığı seçim, tercih ve iradedir.[12]

 


[1] Seccadi, Seyit Ziyau’d-din, İnsan der Kur’an-ı Kerim, s. 11. 

[2] “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.”, Mülk Suresi, 2.ayet.

[3] İnsan Suresi, 1.ayet.

[4] Rabbani Gülpeygani, Ali, Muhazıratıfi’l-İlahiyat, s 199 - 203.

[5] a.g.e, s. 192- 197.

[6] و يحک لعلک ظننت قضاءً لازماً و قدراً حاتماً، و لو کان ذالک لبطل الثواب و العقاب و سقط الوعد و الوعيد. ان الله سبحانه امر عباده تخييراً...”, Meadihah, Abdül-Mecid, Hurşidibi Gurup, (Tercümeyi Nehcü’l-Belağa), s. 407.

[7] Nasr, Abdullah, Mebaniyi İnsan Şinas. Der Kur’an, s. 386.

[8] A’raf Suresi, 16.ayet.

[9] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan (Tercüme), c. 16, s. 97.

[10] Kur’an-ı Kerim, Ahzab Suresi, 36.ayet.

[11] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan (Tercüme), c. 16, s. 97 – 98.

[12] Mutahhari, Murtaza, Mecmuayı Asar, c. 1, s. 386 – 387.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Güneş elbise, battaniye veya halıyı da temizleyebilir mi?
    7195 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Güneş; yer ve binayı ve de kapı ve pencere gibi binada kullanılan şeyleri ve de duvara çakılmış çiviyi (binadan sayılır) beş şartla temizler:1. Necis olan şey bir başka şey kendisine değdiği zaman yaş olacak kadar yaş olmalıdır. O halde kuru olması durumunda güneşin kurutması için bir vesileyle o ...
  • Acaba Allah, kendisinin yok ve imha edemeyeceği bir varlık türünü yaratabilir mi?
    10203 پروردگار. نامها و ویژگی ها 2012/09/15
    Allahın kudreti her ne kadar kapsamlı ise de ama tahakkuk bulma kabiliyetine sahip ve mümkün olan şeylere taalluk eder. Bu nedenle zati itibariyle mümteni (imkansız) veya zati olarak mümteni ve muhal değil ama mümteni ve muhal olan durumları gerektirecek şeylere taalluk etmiyor. Oysaki Allah, kendisinin yaratmış olduğu ...
  • Farz veya müstehap oruç tutarken dalgınlıkla yemek ve içmek orucu batıl eder mi?
    6380 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/21
    Oruçlu kimse bilerek bir şeyi yer ve içerse orucu batıl olur.[1] Bu meselede farz ve müstehap oruç arasında fark yoktur. Ama bilmeden ve dalgınlığına gelerek bir şey yer ve içerse orucu batıl olmaz.[2] ...
  • Ortaklık nedir?
    10878 Şirket 2012/04/04
    Ortaklık İslam hukukunda(fıkhında) iki anlamda kullanılmaktadır: İki veya daha fazla şahıs kıymeti olan bir şey üzerinde bu mal veya alacak vb. şeyler olabilir şerik olarak ortak olması. Bu durumda hiçbir ortak diğer ortakların izni olmadan mal üzerinde hiçbir tasarrufta bulunamazlar.[1] Ortaklık ...
  • Alkollü içecek servis edilen bir mekânda çalışmanın sakıncası var mıdır?
    14867 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Sorduğunuz sorunun mevcut fıkhî hükmünü istemeniz hasebiyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan yanıtların açıklaması şudur:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Alkollü içecek veya diğer haramlar alanında çalışmamanız ve sadece helal maddeler bölümünde çalışmanız şartıyla bir sakınca taşımaz. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü ...
  • Allah Resulünün İmam Ali’ye duyduğu aşırı muhabbet Hz. Yakup’un Hz. Yusuf’a duyduğu muhabbet gibi diğerlerinin haset etmesine yol açmamış mıdır?
    2292 گناه و رذائل اخلاقی 2020/01/20
  • Hangi kaynaklarda hüküm ve yaratıkların hikmeti beyan edilmiştir?
    5626 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Esasen her hikmeti bilmek mümkün değildir; zira Yüce Allah bazı maslahatlar uyarınca birçok konuyu insana bildirmemiştir. Beyan edilenler hususlar da çok geniştir ve onların tümünü elde etmek ve bilmek herkes için müyesser değildir. Bu sebeple ve ömür ve fırsatın sınırlı olmasına binaen en faydalı ...
  • Evde kedi beslemenin hükmü nedir?
    3941 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Fakihlerin evde kedi barındırmanın caiz olduğu noktasında hiçbir kuşkuları yoktur. Bilakis Masum İmamlar rivayelerde bizleri bu amele teşvik etmişlerdir. ...
  • İnsanın yeryüzünde Allah'ın halifesi olmasının delilleri nelerdir? Kur'an ve ayetler bu konuyu destekliyor mu?
    15061 Eski Kelam İlmi 2011/09/08
    Müfessirler Bakara Suresi'inin 30-39 ayetlerinin, Fatır Suresi'nin 39. ayetinin ve diğer ilgili ayetlerin tefsirinde insanın hilafeti konusunda geniş açıklamalarda bulunmuşlardır. Bazıları maksadın yeryüzünde önceden bulunan meleklerin halifeliği olduğunu ileri sürmüş, bazıları önceden yeryüzünde yaşayan insan veya başka yaratıkların halifesi olduğunu söylemişlerdir. Bazıları da bunu insan nesillerinin birbirinin ...
  • Allah-u Teala, Şeytanı niçin yaratmıştır?
    19545 Eski Kelam İlmi 2008/05/04
    Şeytanın, insanların yoldan çıkartılması ve saptırılmasındaki rolü sadece davet etmekle sınırlıdır ve diğer yandan insanın tekâmüle ermesi, her zaman için zıtlıklar, çelişkilerden ve çekişmelerden geçmekle gerçekleşmektedir. Bu yüzden en mükemmel bir düzende böyle bir varlığın yaratılması boş ve yersiz olarak algılanmamaktadır. Tam tersine böyle bir varlığın olması hayır ve hikmet ...

En Çok Okunanlar