Gelişmiş Arama
Ziyaret
8107
Güncellenme Tarihi: 2010/12/29
Soru Özeti
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Soru
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Kısa Cevap

Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın gulat ve müfevvize olmadığını birkaç delil ve karineye dayanarak söyleyebiliriz:
1-Rical alimlerinin onun hakkındaki görüşleri: Şianın büyük rical alimlerinin hepsi onu saygıyla anmış ve bazıları da onun ‘Basair-ud Derecat’ kitabını övmüşlerdir.

2-Merhum Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın kendisinin gulatı reddeden kitabı vardır.

3-O, Kum alimlerindendir ve Kum’lular onun zamanında guluv ve tefviz şüphesi olan ravi ve rivayetleri reddetmekle ünlüydüler. Böyle bir itham, onun yaşadığı yer ve o zamanın genel düşünce yapısı göz önüne alındığında bu ithamlardan beri olduğu ortaya çıkar; çünkü kitapları, bu konuda sıkı olan hemşerilerinin ulaşacağı yerdeydiler. Kumlular, sırf bu ithamdan dolayı bir cemaati Kum’dan çıkarmışlardı. Ama onun kitaplarından böyle bir inanca rastlamamışlardı.

4-Onun kitabında (Basair-ud Derecat), Masumların (a.s) guluv ve gaybi ilimlerini red ve inkar eden rivayetler vardır.

Ayrıntılı Cevap

Müfevvize, Kaderiye’nin bir fırkasıdır. Onlar Allah’ın, insanların işlerini kendilerine bıraktığına inanır ve Allah’ın hidayetinden bahsetmezlerdi. Müfevvizenin bir başka kolu olan Şia’nın ‘Gulat’ı ise şöyle diyordu: ‘Allah, alemin işlerini Hz. Muhammed’e (s.a.a), sonra Hz. Ali’ye (a.s), sonra da diğer İmamlara (a.s) vermiştir.’[1] Ancak bu fennin uzmanı olan Merhum Mamakani’ye göre, tafvizin 9 manası vardır ve onlardan iki veya üçünde tafviz ve guluv hükmü verilebilirdi. Söz konusu 9 mana şunlardır:

1-Allah, Hz. Muhammed’i (s.a.a) yarattı ve alemin işlerini ona verdi, öyleyse dünyayı O yaratmıştır.

2-Dini işlerde tafviz: Yani Allah, Onlara (Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s)) istedikleri her şeyi helal ve haram etme iznini vermiştir.

3- Allah, Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) insanların siyaset, edep ve kemale erdirme işlerini havale etmiştir.

4-Allah, Masumlara (a.s) ilimleri ve ahkamı (insanların akıllarının farklı olması, takiyye vs’den dolayı) uygun gördükleri şekilde söyleme hakkını vermiştir.

5-Verme ve engellemede tafviz: Yani Allah yeryüzünü ve onda olan her şeyi Onlar (a.s) için yarattığından, istedikleri şeyi verme veya engelleme hakları vardır.

6-Masumların (a.s) her olayda şeriatın zahirine veya ilahi ilime ve rabbani ilhama amel etme yetkilerinin olması.

7-Rızıkların taksiminde tefviz: Yani insanların rızıklarını onlar taksim ederler.

8-Mutezilinin inandığı manaya inanmak. Yani Allah alemi yarattı ve artık onun tedbir ve idaresinde hiçbir rolü yoktur.

9-Zındıkların inancı olan bütün engel ve yasakların insanlardan kaldırıldığına ve istedikleri şeyi yapabileceklerine inanma.[2]

Allame Mamakani yine şöyle diyor: Eski alimlerin içinde temel meselelerde ihtilaf vardı; mesela bazıları bir şeyin fesat ve guluva neden olduğunu söylerken, bazılarına göre de bu böyle değildi.[3]

İşte bu temel ihtilaftan dolayı birbirlerini guluv ve tefvizle itham ederlerdi.

Kum alimleri ve İbn-i Gazairi gibiler guluv ve tefviz alanındaki inançlarından dolayı, bir çoklarını -hatta Masumların ashabını- tefviz ve guluvla itham etmişlerdi.[4]

Örneğin, Necaşi’nin, hakkında ‘Büyük alimlerdendir ve üstün bir makamı vardır’[5] dediği Yunus b. Abdurrahman’ı Kum’lular zayıf sayıyorlardı. Merhum Şeyh Tusi Rical kitabında şöyle diyor: ‘Kum’luların zayıf dedikleri Yunus, güvenilir ve itimat edilen biridir.’[6] Veya Necaşi’nin hakkında ‘Kum’lular onu yermiş ve guluvla itham ediyorlardı. Öyleki onu öldürmeyi bile kastetmişlerdi. Akşamdan sabaha kadar ibadet ettiğini görünce onunla uğraşmaktan vaz geçtiler.’[7] dediği Muhammed b. Urme Kummi’yi, Rical alimleri içinde cerh ve ta’dil’le meşhur olan İbn-i Ğazairi, onu bu yerme ve guluv ithamından beri etmiş ve Kum’luları bu ithamda hatalı bulmuştur. O şöyle diyor: ‘Kum’lular onu (Muhammed b. Urme) guluvla itham etmişlerdir. Oysa onun rivayetleri temiz ve fesattan uzaktır.’[8] Bazı alimler tarafından tefviz ve guluvla itham edilen birçok kimse var ki, gerçekte öyle değillerdir.[9] Ne ilginçtir ki, Muhammed b. el-Hasan Saffar, Kum alimlerindendir, Kum’da vefat etmiştir, kitapları ve eserleri Kum’luların ulaşacağı yerdeydi ve Kum’luların guluv ve tefviz meselelerindeki bütün katılıklarına rağmen ona guluv ya da tefviz ithamında bulunduklarını görmüyoruz. Genellikle rivayette zayıfların ismini getiren İbn-i Ğazairi’nin kitabında da Muhammed b. el-Hasan Saffar’ın adını görmüyoruz. Öyleyse, onun kitaplarında İmamların (a.s) şanında rivayetler gelmişse, bundan dolayı onu guluv veya tefvizle suçlamamak gerekir.

Rical alimlerinin Muhammed b. el-Hasan’ın hakkındaki görüşleri:

Merhum Necaşi kitabında Saffar hakkında şöyle yazıyor: ‘O, Kumlu alimlerin içinde itibarlı ve değerli biri olup, güvenilir, muteber ve kadri yücedir.’[10]

Allame Hilli kitabında şöyle diyor: ‘O, Kum’lu ashabın büyüklerinden ve makam sahibi biriydi.’[11] Mu’cem-ur Rical adlı kitapta şöyle yazılıdır: Kütüb-ü Erbaa’da ondan 572’den fazla hadis rivayet edilmiştir.[12] Oysa rivayet naklindeki dikkatleriyle bilinen eski alimler, gulat veya müfevvize birinden bu kadar çok rivayet nakletmeleri uzak bir ihtimaldir.

Ondan hadis alan ravilerin içinde birçok Kum’lunun da olduğunu görüyoruz.

Merhum Meclisi, onun meşhur kitabı hakkında şöyle diyor: ‘Basair-ud Derecat’ kitabı, güvenilir asıllardan olup, Merhum Kuleyni gibiler ondan rivayet nakletmişlerdir.’[13]

Merhum Meclisi-i Evvel’de şöyle diyor: ‘Kum’lular birçok kişiyi guluv ithamıyla Kum’dan çıkardılar. Onlarda biri Muhammed b. Halit b. Berki’dir. Sonra hatalarını anlayınca onu saygıyla geri getirdiler.’[14]

Belirtmek gerekir ki, Merhum Saffar, ‘Basair-ud Derecat’ kitabında Masum İmamların (a.s) kendilerinden gaybi ilimlerinin olmadığı konusunda rivayetler getirmiştir. Bu da onun gulat olmadığının delilidir.[15] Ancak, belirtmek gerekir ki, kendi yerinde de ispat olduğu gibi Masumların gaybi ilimlerinin olması garip bir durum değildir. Bu Ehl-i Beyt’in (a.s) şan ve makamlarından biridir ve böyle bir şey ne guluvdur, ne de tafviz. Hatırlatmak gerekir ki, Ehl-i Beyt’in (a.s) öğreti ve makamlarıyla dolu olan Ziyaret-i Camiay-ı Kebire gibi ziyaretleri Kum’lular nakletmişlerdir.[16]  

Merhum Ağabozorg Tahrani, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın kitaplarının içinde ‘er-Red Al’el Gulat’ (Gulata Red) adlı kitabın onun olduğunu söylemektedir. Bu da onun daha iyi tanımasına yardımcı olmaktadır.

Merhum Necaşi’de bu kitaptan bahsetmekte ve ‘er-Red Al’el Gulat’ın onun kitaplarından biri olduğunu söylemektedir.[17]  

Demek ki:

1-Guluv ve tefvizin çeşitli manalarının olması,

2-Bu manaların bazı alimler tarafından temeldeki bazı farklılıklardan ötürü birbirine nispet verilmesi,

3- Hiçbir rical ya da fihrist kitabında Saffar’a Guluv veya tefviz ithamında bulunulmaması,

4-Saffar’ın kitaplarının, guluv ve tefviz’de çok sıkı olan Kum’luların elinde olması ve onların bu kitaplara veya yazarına itiraz etmemeleri,

5-Ravilerin adını yazan, cerh ve yermede meşhur olan İbn-i Gazairî’nin kitabında, Saffar’ı gulatın ve zayıfların tabakasında saymaması.

6-Rical alimlerinin hepsinin onu ve kitaplarını övmesi,

7-Kum’luların, onun rivayet ve kitaplarından alıntılar yapması,

8-Kütüb-ü Erbaa’da onun rivayetlerinin çok olması,

9-Saffar’ın gulatlığı reddeden kitabının olması,

10-Basair-ud Derecat kitabında guluvu redden hadislerin olması, gibi karineleri gözönüne aldığımızda Saffar’a tefviz ya da guluv nispeti verilmesi bir töhmettir ve hakikatı yoktur.


[1] - Muhammed Cevad Meşkur, Ferheng-i Fırak-ı İslami, s.424.

[2] -Mamakani, Telhis-u Mikyas-il Hidaye, (Ğaffari), s.151.

[3] -a.g.e. (Telhis: Ali Ekber Ğaffaresi), s. 149-150 ve 151-153.

[4] -a.g.e. s.151.

[5] -Necaşi, Rical, s.446.

[6] -Muhammed b. el-Hasan Tusi, Rical, s.346

[7] -Necaşi, Rical, s.329, Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[8] -İbn-ul Gazairi, Rical, s.93. Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[9] -Onlardan bazıları şunlardır: İbn-ul Gazairi’nin ithamdan beri ettiği Ahmed b. el-

üseyin b. Said (Gazairi, Rical, c.1, s.41) ve Ahmed b. Muhammed b. İsa’nın Kum’dan

ıkardığı, sonra özür dileyip Kum’a geri getirdiği Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Berki

Gazairi, Rical, c.1, s.41, Ahmed b. Muhammed b. Halid’in Yaşamı).

[10] -Necaşi, Rical, s.354.

[11] -Hulasa-i Allame Hilli, s.157.

[12] -Ayetullah Hoi (r.a), Mu’cem-ul Rical, c.15, 257.

[13] -Meclisi, Bihar-ul Envar, c.1, s.17.

[14] -Mamakani, a.g.e. s.153.

[15] -Bihar-ul Envar, c.26, s.170’den alınmıştır.

[16] -Mamakani, a.g.e. s.154, Dipnot.

[17] -Necaşi, Rical, s.354, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın Yaşamı.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar