Gelişmiş Arama
Ziyaret
7933
Güncellenme Tarihi: 2010/12/29
Soru Özeti
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Soru
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Kısa Cevap

Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın gulat ve müfevvize olmadığını birkaç delil ve karineye dayanarak söyleyebiliriz:
1-Rical alimlerinin onun hakkındaki görüşleri: Şianın büyük rical alimlerinin hepsi onu saygıyla anmış ve bazıları da onun ‘Basair-ud Derecat’ kitabını övmüşlerdir.

2-Merhum Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın kendisinin gulatı reddeden kitabı vardır.

3-O, Kum alimlerindendir ve Kum’lular onun zamanında guluv ve tefviz şüphesi olan ravi ve rivayetleri reddetmekle ünlüydüler. Böyle bir itham, onun yaşadığı yer ve o zamanın genel düşünce yapısı göz önüne alındığında bu ithamlardan beri olduğu ortaya çıkar; çünkü kitapları, bu konuda sıkı olan hemşerilerinin ulaşacağı yerdeydiler. Kumlular, sırf bu ithamdan dolayı bir cemaati Kum’dan çıkarmışlardı. Ama onun kitaplarından böyle bir inanca rastlamamışlardı.

4-Onun kitabında (Basair-ud Derecat), Masumların (a.s) guluv ve gaybi ilimlerini red ve inkar eden rivayetler vardır.

Ayrıntılı Cevap

Müfevvize, Kaderiye’nin bir fırkasıdır. Onlar Allah’ın, insanların işlerini kendilerine bıraktığına inanır ve Allah’ın hidayetinden bahsetmezlerdi. Müfevvizenin bir başka kolu olan Şia’nın ‘Gulat’ı ise şöyle diyordu: ‘Allah, alemin işlerini Hz. Muhammed’e (s.a.a), sonra Hz. Ali’ye (a.s), sonra da diğer İmamlara (a.s) vermiştir.’[1] Ancak bu fennin uzmanı olan Merhum Mamakani’ye göre, tafvizin 9 manası vardır ve onlardan iki veya üçünde tafviz ve guluv hükmü verilebilirdi. Söz konusu 9 mana şunlardır:

1-Allah, Hz. Muhammed’i (s.a.a) yarattı ve alemin işlerini ona verdi, öyleyse dünyayı O yaratmıştır.

2-Dini işlerde tafviz: Yani Allah, Onlara (Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s)) istedikleri her şeyi helal ve haram etme iznini vermiştir.

3- Allah, Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) insanların siyaset, edep ve kemale erdirme işlerini havale etmiştir.

4-Allah, Masumlara (a.s) ilimleri ve ahkamı (insanların akıllarının farklı olması, takiyye vs’den dolayı) uygun gördükleri şekilde söyleme hakkını vermiştir.

5-Verme ve engellemede tafviz: Yani Allah yeryüzünü ve onda olan her şeyi Onlar (a.s) için yarattığından, istedikleri şeyi verme veya engelleme hakları vardır.

6-Masumların (a.s) her olayda şeriatın zahirine veya ilahi ilime ve rabbani ilhama amel etme yetkilerinin olması.

7-Rızıkların taksiminde tefviz: Yani insanların rızıklarını onlar taksim ederler.

8-Mutezilinin inandığı manaya inanmak. Yani Allah alemi yarattı ve artık onun tedbir ve idaresinde hiçbir rolü yoktur.

9-Zındıkların inancı olan bütün engel ve yasakların insanlardan kaldırıldığına ve istedikleri şeyi yapabileceklerine inanma.[2]

Allame Mamakani yine şöyle diyor: Eski alimlerin içinde temel meselelerde ihtilaf vardı; mesela bazıları bir şeyin fesat ve guluva neden olduğunu söylerken, bazılarına göre de bu böyle değildi.[3]

İşte bu temel ihtilaftan dolayı birbirlerini guluv ve tefvizle itham ederlerdi.

Kum alimleri ve İbn-i Gazairi gibiler guluv ve tefviz alanındaki inançlarından dolayı, bir çoklarını -hatta Masumların ashabını- tefviz ve guluvla itham etmişlerdi.[4]

Örneğin, Necaşi’nin, hakkında ‘Büyük alimlerdendir ve üstün bir makamı vardır’[5] dediği Yunus b. Abdurrahman’ı Kum’lular zayıf sayıyorlardı. Merhum Şeyh Tusi Rical kitabında şöyle diyor: ‘Kum’luların zayıf dedikleri Yunus, güvenilir ve itimat edilen biridir.’[6] Veya Necaşi’nin hakkında ‘Kum’lular onu yermiş ve guluvla itham ediyorlardı. Öyleki onu öldürmeyi bile kastetmişlerdi. Akşamdan sabaha kadar ibadet ettiğini görünce onunla uğraşmaktan vaz geçtiler.’[7] dediği Muhammed b. Urme Kummi’yi, Rical alimleri içinde cerh ve ta’dil’le meşhur olan İbn-i Ğazairi, onu bu yerme ve guluv ithamından beri etmiş ve Kum’luları bu ithamda hatalı bulmuştur. O şöyle diyor: ‘Kum’lular onu (Muhammed b. Urme) guluvla itham etmişlerdir. Oysa onun rivayetleri temiz ve fesattan uzaktır.’[8] Bazı alimler tarafından tefviz ve guluvla itham edilen birçok kimse var ki, gerçekte öyle değillerdir.[9] Ne ilginçtir ki, Muhammed b. el-Hasan Saffar, Kum alimlerindendir, Kum’da vefat etmiştir, kitapları ve eserleri Kum’luların ulaşacağı yerdeydi ve Kum’luların guluv ve tefviz meselelerindeki bütün katılıklarına rağmen ona guluv ya da tefviz ithamında bulunduklarını görmüyoruz. Genellikle rivayette zayıfların ismini getiren İbn-i Ğazairi’nin kitabında da Muhammed b. el-Hasan Saffar’ın adını görmüyoruz. Öyleyse, onun kitaplarında İmamların (a.s) şanında rivayetler gelmişse, bundan dolayı onu guluv veya tefvizle suçlamamak gerekir.

Rical alimlerinin Muhammed b. el-Hasan’ın hakkındaki görüşleri:

Merhum Necaşi kitabında Saffar hakkında şöyle yazıyor: ‘O, Kumlu alimlerin içinde itibarlı ve değerli biri olup, güvenilir, muteber ve kadri yücedir.’[10]

Allame Hilli kitabında şöyle diyor: ‘O, Kum’lu ashabın büyüklerinden ve makam sahibi biriydi.’[11] Mu’cem-ur Rical adlı kitapta şöyle yazılıdır: Kütüb-ü Erbaa’da ondan 572’den fazla hadis rivayet edilmiştir.[12] Oysa rivayet naklindeki dikkatleriyle bilinen eski alimler, gulat veya müfevvize birinden bu kadar çok rivayet nakletmeleri uzak bir ihtimaldir.

Ondan hadis alan ravilerin içinde birçok Kum’lunun da olduğunu görüyoruz.

Merhum Meclisi, onun meşhur kitabı hakkında şöyle diyor: ‘Basair-ud Derecat’ kitabı, güvenilir asıllardan olup, Merhum Kuleyni gibiler ondan rivayet nakletmişlerdir.’[13]

Merhum Meclisi-i Evvel’de şöyle diyor: ‘Kum’lular birçok kişiyi guluv ithamıyla Kum’dan çıkardılar. Onlarda biri Muhammed b. Halit b. Berki’dir. Sonra hatalarını anlayınca onu saygıyla geri getirdiler.’[14]

Belirtmek gerekir ki, Merhum Saffar, ‘Basair-ud Derecat’ kitabında Masum İmamların (a.s) kendilerinden gaybi ilimlerinin olmadığı konusunda rivayetler getirmiştir. Bu da onun gulat olmadığının delilidir.[15] Ancak, belirtmek gerekir ki, kendi yerinde de ispat olduğu gibi Masumların gaybi ilimlerinin olması garip bir durum değildir. Bu Ehl-i Beyt’in (a.s) şan ve makamlarından biridir ve böyle bir şey ne guluvdur, ne de tafviz. Hatırlatmak gerekir ki, Ehl-i Beyt’in (a.s) öğreti ve makamlarıyla dolu olan Ziyaret-i Camiay-ı Kebire gibi ziyaretleri Kum’lular nakletmişlerdir.[16]  

Merhum Ağabozorg Tahrani, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın kitaplarının içinde ‘er-Red Al’el Gulat’ (Gulata Red) adlı kitabın onun olduğunu söylemektedir. Bu da onun daha iyi tanımasına yardımcı olmaktadır.

Merhum Necaşi’de bu kitaptan bahsetmekte ve ‘er-Red Al’el Gulat’ın onun kitaplarından biri olduğunu söylemektedir.[17]  

Demek ki:

1-Guluv ve tefvizin çeşitli manalarının olması,

2-Bu manaların bazı alimler tarafından temeldeki bazı farklılıklardan ötürü birbirine nispet verilmesi,

3- Hiçbir rical ya da fihrist kitabında Saffar’a Guluv veya tefviz ithamında bulunulmaması,

4-Saffar’ın kitaplarının, guluv ve tefviz’de çok sıkı olan Kum’luların elinde olması ve onların bu kitaplara veya yazarına itiraz etmemeleri,

5-Ravilerin adını yazan, cerh ve yermede meşhur olan İbn-i Gazairî’nin kitabında, Saffar’ı gulatın ve zayıfların tabakasında saymaması.

6-Rical alimlerinin hepsinin onu ve kitaplarını övmesi,

7-Kum’luların, onun rivayet ve kitaplarından alıntılar yapması,

8-Kütüb-ü Erbaa’da onun rivayetlerinin çok olması,

9-Saffar’ın gulatlığı reddeden kitabının olması,

10-Basair-ud Derecat kitabında guluvu redden hadislerin olması, gibi karineleri gözönüne aldığımızda Saffar’a tefviz ya da guluv nispeti verilmesi bir töhmettir ve hakikatı yoktur.


[1] - Muhammed Cevad Meşkur, Ferheng-i Fırak-ı İslami, s.424.

[2] -Mamakani, Telhis-u Mikyas-il Hidaye, (Ğaffari), s.151.

[3] -a.g.e. (Telhis: Ali Ekber Ğaffaresi), s. 149-150 ve 151-153.

[4] -a.g.e. s.151.

[5] -Necaşi, Rical, s.446.

[6] -Muhammed b. el-Hasan Tusi, Rical, s.346

[7] -Necaşi, Rical, s.329, Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[8] -İbn-ul Gazairi, Rical, s.93. Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[9] -Onlardan bazıları şunlardır: İbn-ul Gazairi’nin ithamdan beri ettiği Ahmed b. el-

üseyin b. Said (Gazairi, Rical, c.1, s.41) ve Ahmed b. Muhammed b. İsa’nın Kum’dan

ıkardığı, sonra özür dileyip Kum’a geri getirdiği Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Berki

Gazairi, Rical, c.1, s.41, Ahmed b. Muhammed b. Halid’in Yaşamı).

[10] -Necaşi, Rical, s.354.

[11] -Hulasa-i Allame Hilli, s.157.

[12] -Ayetullah Hoi (r.a), Mu’cem-ul Rical, c.15, 257.

[13] -Meclisi, Bihar-ul Envar, c.1, s.17.

[14] -Mamakani, a.g.e. s.153.

[15] -Bihar-ul Envar, c.26, s.170’den alınmıştır.

[16] -Mamakani, a.g.e. s.154, Dipnot.

[17] -Necaşi, Rical, s.354, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın Yaşamı.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar