Gelişmiş Arama
Ziyaret
10311
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
İlim iki tarafı keskin bir kılıç mıdır yoksa ilimden kötü istifade etmek cahillik sebebiyle midir?
Soru
Birçok defa büyük âlim ve üstatlar ilimden bazen viran ve bazen de abat eden iki tarafı keskin bir kılıç olarak söz etmektedir. Onların delili insanların ilimden kötü bir şekilde yararlanmalardır. Oysaki ilim mutlak olarak nur türündendir ve orta dönem düşüncesinde ilmin eleştirildiği veya ipham altında bırakıldığını asla görmemekteyiz. İnsanlığa zarar veren ve yıkıma sebep olan şey sadece cahilliktir ve insan başına gelen her bela onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır. İnsanın nükleer bomba gibi yıkıcı ve viran edici silahlar yapmasına neden olan şey, onun ilmî kanunları bilmedeki ve başka bir ifadeyle ilimden doğru yararlanmadaki cahilliğidir. Bu, insanın elinde pahalı bir mücevher bulunduran, onun değerini bilmeyen, onu dost ve oyun arkadaşının başına vuran ve bu şekilde ondan istifade eden küçük bir çocuk gibi davranmasına neden olmaktadır. O halde atom bombasını insanın cahilliği yapmaktadır. İnsanın barışçıl bir şekilde kendisiyle beraber yaşama yolunu (bu sadece bilginin aydınlattığı sakin bir zeminde meydana gelir) bilmediği türdeşinden duyduğu yersiz korku, kendisini ilmin değerli cevherinden kötü istifade etmeye yöneltmektedir.
Kısa Cevap

İlmin değişik mana ve kullanımları vardır. Göründüğü kadarıyla bu soruda bu manalar birbirine karıştırılmış ve yanlışlıkla birbirinin yerine kullanılmıştır; zira kötü kullanılması imkân dâhilinde olan ilim tedvin edilmiş ve yaygın olan ilimdir. Bu ilimler her ne kadar ilim olmaları sebebiyle nur da olsalar da nurun da kötü kullanılma ihtimali mevcuttur. Kötü kullanılma imkânı olmayan ilim ise bu yaygın ilimler değildir, bilakis nefis temizliği ve onu kirlerden koruma neticesinde Allah tarafından insana verilen ve bağışlanan bir hakikattir. Bu ilim Allah ile varlıksal bir irtibat neticesinde elde edilmesi nedeniyle sadece hayır taşıyan ve kötülükten arı halis nurdur. Her halükarda bilinen ilimlerin halis nur olmadığına ve kötü kullanılma potansiyeli taşıdığına dikkat edilmelidir. Ama salt nur olan ilmin ise kötü kullanılma imkânı yoktur. Önemli olan nokta şudur: Cahilliğin iki manası vardır. Birincisi ilmin karşısında olma manasıdır. İkincisi ise aklın karşısında olma manasıdır. Eğer bizim cahillikten kastimiz ikinci mana ise, şehvetlerine tabi olarak ilimlerini kullanan şahısların işi cahilane olarak değerlendirilebilir ve bu cahillerin ilmi kötü kullandıkları söylenebilir.    

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu yanıtlamak için şu noktalara dikkat etmeliyiz:

A. İlmin Manası

İlim sözlükte şu manalarda kullanılmıştır: Bilmek, bilgi, açıklamak ve aydınlatmak[1], bir şeyi idrak etmek[2], cahilliğin aksi[3], yakin ve marifet. Elbette ilmin bir şeyin yanında olmak ve onu kuşatmak olduğu ve kuşatmanın da dereceleri olduğu belirtilmelidir. İlim özellikleri idrak etmeyle beraber olduğunda marifet meydana gelir, sükûnet ile beraber olduğunda ise yakin meydana gelir.[4]

B. Cahilliğin Sözlük Manası

Cahillik biri ilmin karşısında[5] ve diğeri de aklın karşısında olmak üzere iki manada kullanılmıştır.

C. Rivayetlerde İlim

İlim hakkında rivayetlerde farklı tabirler mevcuttur. Bazıları ilmin faydası, bazıları ilmin zararı ve bazıları da faydası olmayan ilimler hakkındadır. Numune olarak birkaç rivayeti açıklıyoruz:

1. “İlim çok öğrenmeyle elde edilmez. İlim, Allah’ın hidayete erdirmek istediği kimsenin kalbine yansıttığı bir nurdur.”[6]

2. “Allah Resulü (s.a.a) bir mescide girdi ve bir topluluğun bir şahıs etrafında kümelendiğini gördü ve şöyle buyurdu: Bu şahıs kimdir? Onun allame olduğunu söylediler. Peygamber allame kimdir diye sordu. Onlar nesepler ve Arap tarihini bilen en bilgin kişidir diye cevap verdiler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Bu, bilmeyeninin zarar görmeyeceği ve bilene de faydası dokunmayacak bir ilimdir… .”[7]

İlmin değişik mana ve kullanımları vardır. Göründüğü kadarıyla bu soruda bu manalar birbirine karıştırılmış ve yanlışlıkla birbirinin yerine kullanılmıştır; zira kötü kullanılması imkân dâhilinde olan ilim tedvin edilmiş ve yaygın olan ilimdir. Bu ilimler her ne kadar ilim olmaları sebebiyle nur da olsalar da nurun da kötü kullanılma ihtimali mevcuttur. Kötü kullanılma imkânı olmayan ilim ise bu yaygın ilimler değildir, bilakis nefis temizliği ve onu kirlerden koruma neticesinde Allah tarafından insana verilen ve bağışlanan bir hakikattir. Bu ilim Allah ile varlıksal bir irtibat neticesinde elde edilmesi nedeniyle sadece hayır taşıyan ve kötülükten arı halis nurdur. Nur olan ilim ledünni ilimdir ve öğretmek ve öğrenmek ile elde edilmez. Nur, Allah’ın liyakat taşıyan müminin kalbine yansıttığı bir hidayettir. Her ne kadar rivayetler açısından ilim belirtilen ilahi nur olsa da bazen kullanışta ondan hidayet olarak söz edilmektedir. Çünkü hidayet barındırmayan bir ilim gerçekte ilim değildir. Zira ilmin en önemli özelliği yol açmak ve hidayete erdirmektir. Lakin bazen rivayetlerde ilim ikinci rivayette belirtildiği gibi bilinen manada da kullanılmıştır. Yahut birçok rivayette ilim ile çirkin sıfatların birlikteliği men edilmiştir; çünkü ilim çirkin sıfatlar ile birlikte olursa yıkıcı olur. Netice itibariyle rivayetler açısından hidayete erdirici şeye ilim denmektedir. Bu yüzden nerede bir ilim, ilim olmaktan çıkmışsa, bu özellikten yoksun olmak belirleyici olmuştur. Yoksa sözlük manasıyla ona ilim denmemesi söz konusu olmamıştır. O halde her ilmin halis nur olmadığı, ilmin kullanıcısının kötü istifade etmesiyle yıkıcı olabileceği ve sahibinin güzel istifade etmesiyle de faydalı olabileceği neticesini alabiliriz.

Sonuç: İlmin bilinen manasıyla (hidayet manasıyla değil) iki tarafı keskin kılıç olması, ilmin zatı itibariyle hayır ve şer olmaması anlamındadır. İlim her ne kadar doğru istifade etmek için üretilmişse de ehil olmayanlarca kötü kullanılabilecek veya insanlara hizmet edebilecek bir araçtır. Bazen kötü kullanıldığında bu onun halis nur olmadığının göstergesidir. Bu, ilmin kemalinden bir zerre bile eksiltmez; çünkü hak söz bile batıl tarafından kötü şekilde kullanılabilir.[8] Öyleyse araçtan kötü istifade etmek, aracın değerinin azalmasına neden olmaz. Sadece o araçtan kötü istifade eden kimsenin değerini azaltır. Soruda ilimden kötü istifade etmenin cahillikten kaynaklandığını belirten istidlal de kabul edilemez; zira mesela atom bombası yapmak için fizik ilminden istifade eden kimseler, ondan doğru istifade etme yönteminden de habersiz değillerdi. Lakin önemli olan nokta şudur: Kudret talebi ve şehvet eksenlilik, onları ilimleriyle amel etmemeye ve bilerek fiziği kötü kullanmaya sevk etti. Evet, belirtildiği gibi cahilliğin iki manası vardır. Birincisi ilim karşısında olma manasıdır. İkincisi ise akıl karşısında olmaktır. Eğer cahillikten kastimiz ikinci manaysa, bu şahısların işini cahilane olarak değerlendirebiliriz; yani bunların işinin makul olmadığı, aklın hükmüne dikkatsizlik gösterdikleri ve bu cahillerin ilmi kötüye kullanan fertler oldukları söylenebilir.      



[1] Kareşi, Seyid Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 5, s. 33, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı şeşom, 1371 h.ş.

[2] Rağıb, İsfahanî, Hüseyin b. Mahmud, el-Müfredat Fi Ğeribi’l-Kur’an, Sefevan Adnan Davudî, s. 580, çap-ı evvel, Daru’l-İlimi’d-Dari’ş-Samiye, Demeşk Beyrut, 1412 k.

[3] Ferahidi Halil b. Ahmed, Kitabu’l-Ayn, c. 2, s. 152, çap-ı dovvom, İntişarat-ı Hicret, Kum, 141 k.

[4] Mustafavî Hasan, et-Tahkik, Fi Kelimati’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 8, s. 205, Bongah-ı Tercüme Ve Neşr-i Kitab, Tahran, 1360 ş.

[5] Mustafavî Hasan, et-Tahkik, Fi Kelimati’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 131, Bongah-ı Tercüme Ve Neşr-i Kitab, Tahran, 1360 ş.

[6] Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 67, s. 140, bab. 52, el-Yakin Ve’s-Sabr Âla’ş-Şedaid, Müessesetü’l-Vefa Beyrut, Lübnan, 1404 k.

[7] Şeyh Kuleyni, el-Kafi, c. 1, s. 30-35, çap-ı çarom, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, tahran, 1365 h.k.

[8] Subhi Salih, Nehcü’l-Belağa, s. 83, İntişarat-ı Daru’l-Hicre, Kum.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar