Gelişmiş Arama
Ziyaret
13877
Güncellenme Tarihi: 2011/12/19
Soru Özeti
Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
Soru
Cin suresinin dokuzuncu ayetinin tefsiri nedir?
Kısa Cevap

Müfessirler bu ayetin ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkında değişik görüşler ileri sürmüştür. Önceki müfessirlerin birçoğu bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin korunmasında ısrar etmiştir. Ama Alusi, tefsirinde bu tefsirlere eleştiriler yöneltmiş ve onlara cevap vermiştir. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden, bunlar bizim idrak edemeyeceğimiz hakikatlerdir diyerek rahatça geçmişlerdir. Bir grup da ayetin zahirinden öteye geçmiş ve meleklerin yeri olan göklerden maksadın bu hissi dünyadan daha üstün ve yüce olan tabiat ötesi ve bir melekût âlemi olduğunu belirtmiş, şeytanların kulak hırsızlığı için göklere yakınlaşması ve onlara şahapların fırlatılmasını da onların yaratılış sırları ve gelecek haberlerini öğrenmek için melekler dünyasına yaklaşmak istemeleri, ama melekelerin şeytanların tahammül edemediği melekûtun manevî nurlarından istifade ederek kendilerini kovmaları olarak tefsir etmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Cinlerden nakledilerek ifade edilen Cin suresinin dokuzuncu ayeti şudur:

«وَ أَنَّا کُنَّا نَقْعُدُ مِنْها مَقاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَنْ یَسْتَمِعِ الْآنَ یَجِدْ لَهُ شِهاباً رَصَداً»[1] “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.” Tefsiri beyan etmeden önce birkaç anahtar sözcüğün manasını bilmemiz lazımdır:

1. Istırak-ı sam’: Istırak (Arapçada) “sırket” maddesinden olup hırsızlık manasındadır.[2] Sırket, bir kimsenin malının gizlice çalınması ve mal sahibinin bunu fark etmemesidir. Ama ıstırak-ı sam’ ise sözün çalınmasıdır; yani iki şahsın sessizce sohbet ederken ve kimsenin kendilerini duymasını istemediği sırada bir başka şahsın onları gizlice dinlemesine denir. Bu, büyük günahlardan biridir.[3]

2. Şihap: Sözlükte parlayan ateşten bir alev anlamındadır.[4]

Rasat: Sözlükte izlemek için hazırlanmak, pusuya yatmak ve pusu kuran anlamlarına gelmektedir.[5],

Bu ayetin içeriği Kur’an’ın bir başka suresinde de tekrar edilmiştir:

1. “Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).”[6]

2. “Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.”[7]

Cin suresindeki ayet ve işaret edilen diğer iki ayet, müfessirlerin tefsirinde birçok söz söylediği ve değişik yorumlar yaptığı ayetlerdendir:

1. “Tefsir-i Fizilal” yazarı gibi bazıları da bu ayet ve benzerleri üzerinden bunlar bizim idrak edemeyeceğimiz hakikatlerdir ve bu hayatta birim gerçek amelimizde etkili olan şeylere odaklanmalıyız diyerek rahatça geçmiş, kısa bir tefsir ile yetinmiş ve bu meseleyi açıklamaktan sarf-ı nazar etmiştir. O, bu hakikatlerin idrak edilemeyeceğini itiraf ederek şöyle demektedir: “Şeytan, onun nasıl kulak hırsızlığı yaptığı ve onun neye kulak verdiği, ilahi sırlardan olup ifadelerden anlaşılmamaktadır ve bu meseleyle ilgilenmenin bir neticesi bulunmamaktadır; zira bu bizim inancımıza bir şey eklemeyecek ve insanı özel olarak ilgilendirmeyen bir şeyle onun düşüncesini meşgul etmekten ve onu bu hayattaki hakiki amelinden alıkoymaktan başka bir neticesi olmayacaktır.”[8] Tefsir-i Numene yazarı böyle bir yorum hakkında şöyle yazmaktadır: “Elbette Kur’an’ın insan yetiştirmek, terbiye ve hayata dair büyük bir kitap olduğu hususunda hiçbir şüphe duyulmamalıdır. Bir şey insan hayatıyla ilişkili değilse, kesinlikle onda dile getirilmez. Onun tümü hayat dersidir. Çünkü Kur’an nur ve açıklayıcı kitaptır. İnsanların anlaması, düşünmesi ve hidayete ermesi için, nazil olmuştur. O halde bu ayetler nasıl bizimle ilgili değildir? Her halükarda biz bu gibi ayetler ve benzerleri karşısında alınan bu tutumu kabul etmiyoruz.”[9]

2. Önceki müfessirlerin önemli bir bölümü bu ayetin tefsirinde ayetin zahirinin tamamıyla korunmasında ısrar etmekte ve şöyle demektedirler: “Sema” bu göğe işarettir ve “şihap” da bu şihaba (bu sonsuz atmosferde hareket halinde olan, bazen yerçekimi alanına giren, yeryüzüne doğru çekilen ve hava dalgalarına süratice değme neticesinde ısınıp yanan ve alevlenen ve de külleşen meteortaşları) işarettir. Şeytanlar ise göklere gitmek isteyen, göklerde yankılanan bu dünyamızın bir kısım haberlerini kulak hırsızlığı yaparak elde etmeye çalışan ve yeryüzündeki dostlarına aktarmak isteyen, ancak şihapların birer ok gibi kendilerine fırlatıldığı ve onları bu hedefe ulaşmaktan alıkoyduğu kovulmuş habis varlıklardır.”[10] Alusi “Ruhu’l-Maani”’de bu zahiri tefsiri zikrettikten sonra, eski ve soğan kabuğu felekleri heyetini ve benzeri şeyleri baz alarak, bu tefsire yöneltilen değişik eleştirileri detaylıca açıklamış ve onlara cevap vermiştir. Açıklamaları okumak için kendisinin tefsirine müracaat edebilirisiniz.[11]

3. Cin suresinin dokuzuncu ayetinin başı, önceki ayetle birleştirilirse, şu mana elde edilir: “Göğün güçlü muhafızlar ile doldurulması sonradan vuku bulmuştur. Önceden böyle değilmiş. Cinler özgürce göğe çıkmakta ve de gaybi haberlerin ve melekelerin sözlerinin kulaklarına ulaştığı yerde oturmaktaymışlar.” Ve «فمن ...»  diye buyrulan ayetten istifade edildiği üzere cinler, bugün bizlerden her kim göğün önceki noktasında kulak hırsızlığı yapmak isterse, pusuda bekleyen şihaplara yakalanmaktadır diye söylemek istemektedir. Netice itibariyle bu macerayla ilgili iki ayetin bütününden şunlar elde edilmektedir: Cinler semavî bir hadiseyle karşılaşmıştır. Bu, yeni bir hadise olup Kur’an’ın nüzulü ve Son Peygamberin (s.a.a) gönderilmesiyle eşzamanlı olarak vuku bulmuştur. Hadise, Peygamberin gönderilmesiyle, cinlerin semavî gaybî haberleri elde etmekten ve kulak hırsızlığı yapmaktan men edilmesinden ibarettir.[12] Allame Tabatabai bir başka yerde şöyle demektedir: “Burada bir ihtimal olarak belirtilebilecek olan şey de şudur: İlahi kelamdaki bu gibi açıklamalar, duyusal olmayan hakikatleri aydınlatmak için duyusal yolların kullanıldığı hususlar kabilindendir. Tıpkı Yüce Allah’ın “bunlar insanlar için zikrettiğimiz örneklerdir ve âlimlerden başka kimse onları anlamaz”[13] buyurması gibi. Bu tür tabirler Kur’an’da çoktur; arş, kürsü, levha ve kitap bu kabildendir. Bundan dolayı, ayet şöyle tefsir edilebilir: Meleklerin yeri olan göklerden maksat, bu hissi dünyadan daha üstün ve yüce olan tabiat ötesi ve bir melekût âlemidir, şeytanların kulak hırsızlığı için göklere yakınlaşması ve onlara şahapların fırlatılması da onların yaratılış sırları ve gelecek haberlerini öğrenmek için melekler dünyasına yaklaşmak istemeleri, ama melekelerin şeytanların tahammül edemediği melekûtun manevî nurlarından istifade ederek kendilerini kovması anlamına gelmektedir.[14] Belirtilen değişik tefsirler arasında, belirtilen hususlar göründüğü kadarıyla bu ayet ve benzeri ayetlerin tefsiri hakkındaki en meşhur görüşlerdir.        



[1] Cin, 9.

[2] Lisanü’l-Arab, c. 10, s. 156.

[3] Tayyib, Seyid Abdülhüseyin, Etibu’l-Kur’an, c. 8, s. 20, İntişarat-ı İslam, çap-ı dovvom, Tahran, 1378 ş.

[4] Rağıb, Müfredat Fi Ğeribi’l-Kur’an, c. 1, s. 465.

[5] Kamus-i Kur’an, c. 3, s. 101.

[6] "إِلاَّ مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهابٌ ثاقِبٌ".

[7] "إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهابٌ مُبینٌ".Hicr, 18.

[8] Şazali, Seyid Kutub, Tefsir Fi Fizilalil-i Kur’an, c. 4, s. 2133, Naşir-i Daru’ş-Şuruk, çap-ı hifdehom, Beyrut, 1412 k.

[9] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 43, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel, Tahran, 1374 ş.

[10] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 43.

[11] Alusi, Seyid Mahmud, Ruhu’l-Maani, c. 7, s. 270, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel, Beyrut, 1415 k.

[12] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, tercüme-i Musevi, c. 20, s. 64.

[13] Ankebut, 43, «وَ تِلْکَ الْأَمْثالُ نَضْرِبُها لِلنَّاسِ وَ ما یَعْقِلُها إِلَّا الْعالِمُونَ».

[14] el-Mizan, c. 17, s. 186 – 187.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17221 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Hz. Muhammed (s.a.a) Nerede Toprağa Verilmiştir?
    8777 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    İslam Peygamberi, Ebrehe’nin askerleriyle[1] Allah’ın evine hücum ettiği yılda doğmuş ve kırk yaşındayken Hira mağarasında ibadetle meşgulken Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) çağrısını ilkönce gizli olarak başlatmış ve Allah’ın emriyle açık çağrısına da yakınlarından başlamıştır.[2] Hz. Peygamberin ...
  • Astıma müptela olan oruçlu bir şahsın sprey kullanmasının hükmü nedir?
    7095 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mercilerin çoğu, ilaç yerine istifade edilen iğne ve serum gibi şeylerin kullanımını caiz bilmektedir. Elbette belirtilen hususların yemek yerine istifade edildiği yerde onlardan sakınmak gerekir.[1] Aynı şekilde nefes darlığı için kullanılan sprey eğer ilacı sadece akciğere aktarırsa, orucu bozmaz.
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    18099 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8247 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12435 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • Abdest ve teyemmümün felsefesi nedir?
    10117 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/12
    Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır. Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    10641 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Niçin insan (intihar ederek) hayatı kendinden selb edemiyor?
    7274 Ahlak 2010/11/09
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar