Gelişmiş Arama
Ziyaret
10999
Güncellenme Tarihi: 2010/03/13
Soru Özeti
Ayetleri birbirini nefyeden ve düzelten Kur’an nasıl insana daima yol gösterebilir?
Soru
23 yılda nazil olan ve ayetleri kendini bir çok kere nefyeden ve düzelten Kur’an insanlara sonsuza dek nasıl yol gösterebilir?
Kısa Cevap

Kur’an kendi tanıklığıyla evrensel bir kitaptır: ‘Bu ancak alemlere bir öğüttür.’ Belli bir zaman, mekan ve millete ait değildir: Korkutucudur insanları.’

Allah’ın nazil ettiği ayetler, bütün zamanlarda insanların hidayet ihtiyacını karşılayacak şekilde olup onların hidayeti için parlayan bir meşaledir. Beşeriyet daima onun saf ve berrak maarifinden faydalanmaktadır.

İslam Peygamberi (s.a.a) son peygamber, İslam dini, son ilahi ve kamil din olduğu için Peygamberimizden sonra başka bir peygamber gönderilmedi ve İslam hatem dindir. Hatemiyet Kur’an-ı Kerim’in kapsamlı ve ebedi oluşunun delilidir.

Kur’an’ın tarihi, bu kitabın her asır ve zamanda aydın görüşlü insanların önüne yeni ilim ve marifet kaynakları açtığını ve bu ilahi kitabın insanın sabit ve değişken soru ve ihtiyaçlarını karşıladığını göstermektedir. Ancak bu iş, hidayetin bütün yollarını ve temellerini bilen ve bu temellerden çıkarılan detayları beyan eden dinde derinleşen kimseler vasıtasıyla ve içtihat metoduyla gerçekleşmiştir.

Kur’an ayetlerini nefyetti ve düzeltti, sözünüze gelince, bu doğru değildir; zira biz inanıyoruz ki, Kur’an’ın ayetlerinden hiç biri bir diğerini nefyetetmemiş ve Kur’an’da asla çelişki ve batıla mahal yoktur. Bu sözden maksadınız, Kur’an’da nasihlerin varlığı ise, unutmamak gerekir ki, bazı hükümlerin sonradan kaldırılması nefy ve düzeltme manasına gelmez; zira nasih demek bir hükmün daha baştan geçici olduğu ve süresi sona erdiği için yerine başka hükmün geleceği demektir. Yoksa daha baştan hükmün ebedi olduğu sonradan düzeltildiği anlamına gelmez. Öyleyse basit ve yüzeysel algılama sonucu ilk bakışta bazı ayetlerde çelişki görülse de ama gerçek ve etraflı bir inceleme ve dikkat sonucu Kur’an’da hiçbir çelişkinin olmadığı ortaya çıkar. Müfessirler ilk bakışta çelişki zannedilen böyle şeyleri incelemiş ve hiçbir çelişkinin olmadığını beyan etmişlerdir. Çünkü Kur’an’ın ayetleri birbirlerini tastik etmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Kur’an, kendisinin de tanıklık ettiği gibi evrensel, ebedi, insanın her yerde, her  zamanda ihtiyaçlarını karşılayan, hiçbir ırk, örf ve kültüre özgü olmayan bir kitaptır: Bu ancak alemlere bir öğüttür.’[1] ‘Korkutucudur insanları.’[2]

Allah-u Teala, Kur’an’ın muhteva ve maarifini öyle düzenlemiştir ki, yer ve zaman gözetilmeksizin insanlar onun berrak maarifinden sürekli faydalanabilirler. Kur’an’ın tarihi, onun bereketiyle her asır ve zamanda aydın görüşlü insanların önüne yeni maariflerin açıldığını, maarifinin tüm zamanlarda ki insanların soru ve ihtiyaçlarına cevap verdiğini ve ilahi maarife susayanları doyurduğunu göstermektedir.

Aşağıda Kur’an-ı Kerim’in kapsamlı, ebedi ve evrenselliğini ortaya koyan delillerde bazılarını getiriyoruz[3]:

1- Kur’an bu şöyle buyuruyor:

‘Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.’ [4]

Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım.’ [5]

Bu ve benzeri ayetler, İslam dininin kamil olduğunu, söylenmesi gereken her şeyin söylendiğini, beşerin hidayeti için gönderilmesi gereken hüküm ve kanunların gönderildiğini gösterir.

2- İmam Sadık (a.s)’dan Kur’an maarifinin yeniliği ve canlılığı hakkında sorulduğunda şöyle buyurdu: ‘Kur’an’ın yeniliğinin nedeni Allah-u Teala’nın onu belli bir zaman ve belli bir millete göndermemesinden kaynaklanmaktadır. (O) Her zaman ve herkes içindir. Her zamanda yenidir ve kıyamete kadar bütün insanlar için caziptit.’[6]

3- Hatemiyet Kur’an’ın kapsamlı ve ebedi oluşunun delilidir; zira resullerin gönderilmesinin felsefesi Allah-u Teala’nın vahiy yoluyla insanları hidayet etmesi, saadet, ve maneviyat yoluna girmeleri için ahkam ve kanunlarına yönlendirmesi, akaidi beyan etmesidir. İnsan yaşamı bir taraftan daima değişiklik, ve tekamül halindedir, diğer taraftan da bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir dine muhtaçtır. Öyleyse İslam Peygamberinde ve yeni dinde öyle bir özellik olmalı ki, nübüvvetin, şeriatın ve kitabın yenilenmesine gerek kalmasın.

Başka bir deyişle, onun kalıcı olması ve beşerin ona hep ihtiyaç duyması, onun asla eskimemesi ve hep yeni kalmasını gerektirmektedir. Kur’an’ın hiç eskimemesinin sırrı Kur’an’daki yasamaların, fıtrata uygun oluşudur. Fıtratta ise değişiklik olmaz.

Ayrıca Kur’an yalnızca ahkâm, akaid, milletlerin halini anlatan, başarı ve yenilgilerin nedenleri, ümmetlerin tarihi, ebedi dünyanın nasıl olduğu ve nefis tezkiyesini anlatan bir kitap değildir, bunların yanı sıra bizleri, insanlara yardımcı olacak rehberlere de yönlendirmiştir. Onlar dinin koruyucuları, müteşabihleri muhkemlerle açıklayabilen ilimde derinleşenler ve her dönemde değişken ve yeni hükümlerin çıkarılabilmesi için içtihat metodunun temellerini atanlardır. Kur’an hatemiyet döneminde ümmetin hidayetini üzerlerine almaları, zaman ve şartlara uygun detaylı açıklamaları yapmaları için genel bir yol haritası çizecek ilimde derinleşen kimseleri öngörmüştür. İçtihatın böyle bir rolü vardır.[7] Dolayısıyla ahkamın mevzularının ve şartların değişkenlikleri göz önüne alındığında bu âlimlerin görevi, geneli tatbik etmek, ahkamın tefsiri ve vahyin tükenmez kaynağından faydalanmaktır. Asr-ı saadette söz konusu olmayan bir mesele günümüzde olabilir ve zaruri sayılır. Yeni ihtiyaçlar, âlim ve müçtehitler tarafından genelin ayrıntıya uygulanması ve işletilmesi yöntemiyle bu tür meselelere cevap verilir. Genellik gerçekte bu manaya gelmektedir. Kur’an eğer her şeyin ayrıntısını getirmiş ve her şeyi beyan etmiş[8] diye buyuruyorsa bu anlamda söylenmiştir.

Bu kısmen uzun girişten sonra geçelim asıl konuya.

Biz inanıyoruz ki, Kur’an dışı güzel (fesih ve beliğ), manevi yönden ise birlik ve uyumu içindedir. Öyle ki, ayet ve ahkâmının arasında hiçbir ihtilaf ve uyumsuzluk bulunamaz. Kur’an’ın hiçbir ayeti diğerini reddetmez, aksine birbirlerini tastik eder, çelişki ve batıl ona yol bulmaz[9]: ‘Kur'an'ı gereğince düşünmüyorlar mı?! Eğer Allah’tan başkası tarafından gönderilseydi, onda birçok çelişki bulurlardı.’[10]

Ama Kur’an ayetlerinin nefy ve düzeltilmesinden kastınız nesh ise, nesh lügatte zail etmek ve ortadan kaldırmak manasına gelmektedir; yani bir şeyi iptal edip yerine başka şeyi getirmek demektir.[11] Istılahta ise İslam şeriatında sabit olan bir şeyi süresi dolduğu için kaldırmak demektir.[12]

Kur’an’da üç çeşit nasih vardır:

1- Hükmün ve tilavetin neshi; yani Allah’ın hükümlerinden birini içeren Kur’an ayetlerinden bir ayet sonra neshedilmiştir. Bu tür nesh, Kur’an’ın tahrif olmadığı ilkesiyle uyuşmadığı için reddilmiştir ve böyle bir şey imkansızdır.

2- Hükmün dışında olan tilavetin neshi; yani ayetin kendisi kaldırılıp hükmün devam etmesi. Böyle bir nesh de Kur’an’da yoktur.

3- Hükmün tilavet olmadan neshi; böyle bir nesh hem mümkündür, hem de Kur’an’da vardır. Müfessirler bu konuda görüş birliğindedirler.

Bu tür nesh de ne kelami çelişki vardır, ne de görüş ihtilafı ve yenilenmesi. Bu ancak mısdaktan kaynaklanan hükmi ihtilaftır. Yani bir mısdak, belli şartlarda maslahata sahip olabileceğinden ona özel bir hüküm taalluk edebilir. İşte bu yüzden şartlar değiştiğinde söz konusu maslahat ortadan kalkınca hükümde değişir. Yani daha başlangıçta bu maslahat sınırlı ve geçici idi ve hüküm de geçici olarak konmuştu.  Neml/101 ve Bakara/106 ve 107. ayetler bu manayı beyan etmekteler.[13]  

Neshin felsefesini ne olduğu konusuna gelince diyoruz ki, Kur’an’ın nazil olmasının hedefi insan toplumunu yetiştirmektir. İnsanlık hastadır, onu iyileştirecek bir reçeteye ihtiyaç vardır. Ama hastanın iyileşmesi için bazen ilacın değiştirilmesi gerekiyor. Kur’an, cehalet, gaflet, kibir vb. gibi hastalıklara yakalanan, manevi ve yüce insani sıfatlardan haberi olmayan insanların kurtuluş reçetesidir. Bu hastalıklardan kurtulmak ve insanların eğitilmesi için adım adım ahlaki rezaletlerden temizlenip ahlaki faziletlerin onların yerini almayı gerektiren mükemmel programlara ihtiyaç vardır. Nesh gerçekte, kötü ve alt mertebeden üst merhalelilere geçerken kaçınılmaz bir olaydır. Çünkü bir çok yerde geçişler birdenbire mümkün değildir. Bu yüzden merhale merhale gerçekleşmesi gerekir. Dolayısıyla neshedilmiş ayetler geçiş dönemlerinde geçici tedaviler hükmündedir.[14]  

Nesheden ve neshedilmiş ilk bakışta çelişkili gibi görülebilirler, ama gerçekte ortada çelişki diye bir şey yoktur; zira her birinin kendine özgü maslahatı vardır. Ancak neshedende olan maslahat, neshedilmişte olandan sonradır.

Muhkem ve müteşabih ayetlerde aynı şekildedir. Kur’an’ın kendisi de buna değiniyor. Müteşabih ayetlerin Kur’an’da olmasının nedeni insan idrakinin yetersizliği, manaların yüce ufku, metafizik dünyanın yüce gerçeklerini ifade etmekte yalnızca günlük ihtiyaçları gidermesi için var olan kelime ve ibarelerin yetersizliği ve  bundan dolayı o manaları çekecek ve yüklenecek gücünün olmaması olabilir.[15]

Peygamberler; alim, cahil, akıllı, aklı kıt olan herkes için gönderilmişlerdir. Birçok yüce ve büyük manalar herkesin anlayabileceği şekilde değildir, yalnızca seçkin insanlar anlayabilirler. Müteşabihlerin ilmi ise ilimde derinleşenlerin yanındadır.[16]

Zahiri ihtilafların nedeni budur. Bu da onun insanlığı kıyamete kadar hidayet etmesine ters düşecek, birbirini nefyeden ve düzelten çelişkiler olduğu manasına gelmez.    



[1] - En’am/90

[2] - Müddessir/36

[3] - Daha fazla bilgi için bkz: Kur’an’da Kuru ve Yaş, 135.soru, (Site: 1101)

[4] - En’am/38

[5] - Maide/3

[6] - Bihar-ul Envar, c.89, s.15; Nur-us Sakaleyn, c.3, s.740

[7] - Seyyid Muhammed Ali İyazi, Camiiyyet-i Kur’an, s.51; Kapsamlılık ve hatemiyet hakkında daha fazla bilgi için Murtaza Mutahhari’nin ‘Hatemiyet’, Cafer Subhani’nin ‘Hatemiyet Ez Nazar-ı Kur’an ve Hadis’ ve Muhammed Taki Misbah’ın ‘Rahnema Şinasi’ adlı kitaplarına başvurulabilir.

[8] - Nahl/89

[9] - ‘Şüphe yok ki bu Kur'an, üstün bir kitaptır ki önünden de, ardından da ona batıl gelmez. Hikmet sahibi övgüye layık olan (Allah) tarafından indirilmedir.’ (Fussilet/41-42). Allame Tabatabai’ye göre bu ayetten, Kur’an’ın hükümlerinin değişmeyeceği veya bir hükmün kaldırılıp yerine başka bir hüküm konulacağı manasına geldiği anlaşılmaz. (Muhammed Hüseyin Rohşad, Der Mahzar-ı Allame Tabatabai, s. 276)

[10] - Nisa/82

[11] - Seyyid Ali Ekber Kureyşi, Kamus-u Kur’an, c.7, Nasih maddesi

[12] - Seyyid Ebu’l Kasım Hoi, el-Beyan, s.277-278

[13] - ‘Bir ayetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut onun eşidini…’ (Bakara/106); Bkz: Fahru Razi, et-Tefsir-ul Kebir, c.3 ve 4, s.226; Tefsir-i Nümune, c.11, s.405 ve c.1, s.388. Nesholunmuş bazı ayetler şunlardır: Nisa/15-16’yı Nur/2 neshetmiştir; yine Resulullah’tan (s.a.a) önce gizlide sadaka verilmesi hakkındaki Mücadele/12 yine aynı surenin 13. ayetiyle neshedilmiştir.

[14] - Mehdi Ahmedi, Kur’an Der Kur’an, s.103-112

[15] - a.g.e.

[16] - Al-i İmran/7; Nisa/162

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar