Gelişmiş Arama
Ziyaret
10667
Güncellenme Tarihi: 2011/07/02
Soru Özeti
Neden İslam dini ilk günahı kabul etmiyor olmasına rağmen bazı rivayetlerde ve âlimlerin açıklamalarında Hz. Âdem’in günahına işaret edilmiştir?
Soru
İslam ilk günahı kabul etmiyor, ancak abdestin nedensellik konusunda İmam Humeyni (r.a), namazın adabında şu rivayeti naklediyor: “Abdest alırken yüzün yıkanmasının nedeni şudur ki insan Hz. Âdem’in günahını yad etsin ki yasaklanmış ağacı görmüştür ve … İlk günahın reddedilmesiyle birlikte bu hadisi anlaşılması nasıl anlaşılması mümkün olur? Felsefe, İrfan ve fıkıh, bu meseleye nasıl cevap veriyor?
Kısa Cevap

İmam Humeyni’nin (r.a) abdestin vacip olmasının nedensellik konusunda istidlal olarak dayandığı rivayet Hz. Âdem’in (a.s) amelini illet unvanında delil gösteriyor ve Hz. Âdem’in (a.s) bu amelinin günah olduğuna açıklayacak hiçbir açıklayıcı yoktur. Zira İslam, Hz. Âdem’in (a.s) bu amelini “Terki Evla” bilir ve bu, Allah’ın veli olan kulları tarafından olursa cezalandırmayı gerektirebilir. Nitekim Hz. Yunus (a.s) ve diğer peygamberler konusunda da böyle bir şey söz konusu olmuştur. Elbette abdestin vacip olma nedenselliği konusunda başka rivayetler de var olmaktadır ve bu abdestin illetinin bu has konuya münhasır olmadığına delildir.

Ayrıntılı Cevap

İlk günaha ve günahın zati oluşuna inanmak, Hıristiyanların önemli ve temel inançlarından birisi sayılır. Onlar, Hz. Âdem (a.s) ve Havva’nın cennetteki yasak ağacın meyvesinden yedikleri için günah işlediklerini söylerler. Bu itikat esasınca insanoğlu, Âdem’in günahının varisidir ve insanlar, kendi kötü amelleri sebebiyle değil, Âdem soyundan olmaları delilince zati olarak günahkâr doğmuşlardır.[1] Mesihiler Âdem’in günahının, herkesi günaha duçar ettiğine ve bu sebeple ilk temizlik ve korunmuşluğun kaybolduğuna, ilahi suretin bozulduğuna öyle ki; herkesin zati şer ve günahla kirlenmiş olarak doğduğuna,[2] günahın kölesi olduğuna ve ölüm ve perişanlık içinde dünyaya geldiklerine inanırlar.[3]

Jean Calvin, ilk günahı tabiat ve tabiat ötesi hediyelerin fasit olma sebebi bilir. Ona göre (bu) günah, insanı tabiatüstü hediyelerden tamamen mahrum etmiştir, hâlbuki bu tür hediyeler yani iman ve doğruluk, semavi bir yaşam ve ebedi bir hayata ulaşmak için, olmazsa olmaz cinsindendir.[4]

Bu görüşü dikkate alarak Hz. Âdem konusunda, adalet sahibi olan Allah, Âdem’in günahını ve bu günahın getirisini, bizim hiçbir rolümüzün olmamasına karşın, nasıl olurda bizim hesabımıza yazar? sorusunu gündeme getirir.

Mesihiler bu soruya çeşitli cevaplar vermişlerdir, ancak bunların hiçbirisi kani edici değil ve Kur’an ayetleriyle de çelişir. Temsilcilik görüşü,[5] gurupsal şahsiyet[6] ve… gibi Mesihiler tarafından söz konusu edilen görüşlerin tamamı şu noktada ortaktır: Hz. Adem’in günahı, tüm insanları günahkar olarak dünyaya gelmesine sebep olmuştur ve bundan ötürü azaba müstahaktırlar.

Ancak İslam, Hz. Âdem (a.s) ve Havva’nın fiilinin günah olduğunu kabul etmez. Nitekim Allame Tabatabai, Kur’an’ı Kerim ayetleri ışığında Hz. Âdem’in (a.s) iki delil üzere hiçbir günaha bulaşmadığını kabul eder:

1. Allah’ın yasak ağaca yaklaşmaktan sakındırma emri “Mevlevi” değil, “irşadi” idi, zira bu emir cennette verilmişti ve cennet teklif, emir ve nehiy etme yeri değildir. İrşadi nehiyde, nehiy edilen şahsın halinin iyiliği dikkate alınmıştır ve nehiy eden, şahsın maslahatına olan yöne doğru irşat edip yönlendirmek istemektedir; emir ve nehiylerin böyle (irşadi) olması durumunda, ne bunlara amal edilmesinin sevabı vardır ve ne de muhalefet edilmesinin cezası vardır. Tam olarak meşveret ettiğimiz kimsenin bize emredip nehiy etmesi veya doktorun hastasına emredip nehiy etmesi gibidir ve şahsın, onlara muhalefet etmesi, sadece emreden ve nehiy edenin dikkate aldığı zararları ortaya kor.[7]

2. Hz. Âdem (a.s) peygamberdi ve Kur’an’ı Kerim, peygamberlerin makamını münezzeh ve onların tertemiz nefislerini günah ve bozgunculuktan beri bilir. Akli burhan ve Kur’an ayetleri de bu görüşü teyit eder.[8]

Allame Tabatabai açıklayıcı görüşünde nebilerin ismeti konusuna değinmiş ve akli ve nakli delillerle çeşitli yönlerden bu görüşü ispat etmiştir.[9],[10]

Diğer taraftan Mesihilerin “Âdem günah işledi ve günah onun bir gereği ve yoldaşı oldu” söylemi doğru bir söz değildir. Zira Allah-u Teâlâ Âdem’i (a.s) o ağacın meyvesinden yedikten ve cennetten çıkarttıktan sonra seçti ve ona rahmet nazarıyla baktı: Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi”.[11]Ve diğer bir ayette şöyle buyrulur: Derken, Âdem (Vahy yoluyla) Rabbinden bir takım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabbi’ne yalvardı. O’da bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır”.[12]

Dolayısıyla “İnsanın işlediği her hata, onun ayrılmaz bir parçasıdır” sözünün yorumlanabilir  ve doğru bir tarafı yoktur ve günahın, insanın ayrılmaz bir parçası olduğu düşünülse bile, affedip bağışlama konusu olacak bir şey kalmayacaktır. Hâlbuki Kur’an’ı Kerim, affetme ve bağışlama konusuna çokça değinmiştir ve Mukaddes Kitap’ta bu konuda sessiz kalmamıştır.[13] Buna binaen Mesihiyetin Âdem’in günahı ve bu günahın getirisi konusundaki inancı, yanlış ve temelsiz bir inanç olup asırlar boyunca ve insanların çoğu için ilahi af ve bağışlamayı, inkâr etmektedir.

Geçen konuları dikkate alarak İmam Humeyni’nin (r.a) “Kitabu’t-Tahare” de abdestin vacip olmasının nedensellik babında naklettiği rivayetle, İslam’ın ilk günahı kabul etmemesi görüşünün çelişir bir tarafı olmadığı aydınlığa kavuşur.

İmam Humeyni (r.a) “Namazda taharetin muteber oluşunun hakikati” unvanında bir meseleyi konu etmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: Abdest, Hz. Âdem’e (a.s) ve onun zürriyetine kayıt getirilmeksizin farz olmuştur; ister hadesten önce olsun ister olmasın.[14] Bu bahsin faydası, insan doğduğunda, hades vuku bulmadan önce acaba temiz midir değil midir? konusudur ve Hz. İmam şöyle der: Allah-u Teala’nın hükmü kapsamında bu yeni doğan çocuğun abdestinin vacip olmasına hükmedilir; gusül ise bunun tersinedir, zira guslü gerektirecek hades arız olmadığı müddetçe, gusül de vacip olmaz. Burada İmam (r.a) abdestin sebebini açıklayan bir rivayete dayanır:

Yahudi cemaati Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına geldi ve ona soru sordu. Onların sorularından birisi şöyleydi: Ey Muhammed! Uzuvlar içinde en temiz olmasına rağmen hangi sebepten dolayı abdest alırken dört uzvu yıkamak gerekir? (Sırasınca yıkanan ve mesh edilen dört uzuvdan yüz, iki kol, baş ve ayaklar kastedilmektedir)

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdular: “Şeytan Ademe’e vesvese ettiği zaman Hz. Âdem o ağacın yakınana gitti ve ağaca bakmadı ve sonuçta Âdem’in haysiyeti gitti (şayet Âdemin kaybetmesinden -şeytanın vesvesesine uymasından- dolayı renginin değiştiği kastedilmiş olabilir). Sonra kalktı ve o ağaca doğru gitti ve bu, hataya doğru atılan ilk adım oldu. Sonra eliyle ağacın meyvesini koparıp yedi ve üstünde elbise namına ne varsa bedeninden uçup gitti; Âdem başını elleri arasına aldı ve ağladı. Allah-u Teâlâ onun tövbesini kabul ettiğinde ona ve zürriyetine bu dört azalarını temizlemesini farz etti.

O halde Allah-u Teâlâ, o ağaca baktığı için Âdem’e yüzünü yıkamasını emretti, elleriyle meyveyi kopardığı için ellerini dirseklerine kadar yıkamasını emretti, başını elleri arasına aldığı için başına mesh etmesini ve iki ayağıyla hataya doğru adım attığı için iki ayağını mesh etmesini emretti.”[15]

Rivayetin metnine bir miktar dikkat edilse, rivayetin hiçbir yerinde Hz. Âdem’in (a.s) günahına dair bir sözün olmadığını ve abdestin sebebini, Hz. Âdem’in (a.s) fiiline nispet verdiğini göreceğiz. Bu fiilin terki evla suretinde Hz. Âdem’in (a.s) işlemesini İslam inkar etmiyor, bilakis akli, nakli ve ahlaki deliller üzerine ispat ettiğimiz gibi, bu fiilin günah olduğunu kabul etmiyor. Diğer taraftan terki evla, Allah’ın veli kulları için sıradan bir iştir ve bunu Hz. Yunus (a.s) ve diğer peygamberlerde de görüyoruz. O halde abdestin Hz. Âdem’in yaptığı terki evladan dolayı farz olduğunu söyleyebiliriz. Buna ilaveten var olan başka rivayetlerde, abdest için başka delillerde zikredilmiştir[16] ve abdest yalnızca bu illetle sınırlandırılamaz ve maslahat bir yana bizim bilmediğimiz başka hikmetlerde bizim için gizli ve saklıdır.

 


[1] Paul Helm, Faith and Understanding, Eerdmans Pulishingco. Edinburgh University Press, 1997, P. 153.، aşağıdaki dergiden alıntı yapılmıştır: “İlim ve teknik dergisi Marifet 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 22.

[2] -Rumyan, 5:19, Nakil: İlim ve teknik dergisi Marifet 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 23.

[3] -Saro Haciki, Usulü Mesihiyet,baskı, 2, İntişarati Hayati Ebedi 1982 m, c. 2, s. 81, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ), S. 24.

[4] -Ci Lisiyi Danesten, Ayini Protestan Tercüme: Abdürrahim Süleymani Erdistani, Kum 1381, Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a), Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, Sayı on bir, 1382, s. 23. (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejohoşi İmam Humeyni (r.a) ).

[5] -Çarlez Heron, Necat Şinasi, Tercüme: Saro Haciki, Tahran 1361, İntişaraati Aftabi Adalet, Birinci baskı, s. 11, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifest” 74, On ikinci yıl, Sayı On bir, s. 24, 1382 (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ).

[6] -Henri Tisin, İlahiyati Mesihi, Tercüme: T. Mikailiyan, İntişarati Hayati Ebedi, s. 180-182, Nakil: İlim ve teknik dergisi “Marifet” 74, On ikinci yıl, On birinci sayı, 1382 s. 24, (Sahibi İmtiyaz: Müesseseyi Amuzeşi ve Pejoheşi İmam Humeyni (r.a) ).

[7] -Muhammed Hüseyin Tabatabi, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 292-293.

[8] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 293.

[9] -a.g.e., c. 12, s. 134-139; Muhammed Taki Misbah Yezdi, Amuzeşi Akaid, Merkezi Çap ve Neşri Sazmani Tebliğati İslami, Yedinci baskı, c. 1 ve 2, Dershayi 24, 25 ve 26.

[10] -İsmet ve Âdem’in (a.s) hatası konusunda şu sorulara bakınız: 4438 (Site:4808), 203 (Site: 1114), 112 (Site: 998), 129 (Site: 1069).

[11] -Taha, 122.

[12] -Bakara, 37.

[13] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “El-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an”, Kum 1371, Müesseseyi İsmailiyan, Beşinci baskı, c. 3, s. 293-394.

[14] -İmam Humeyni (r.a), “Kitabu’t-Tahare” (Takrirat), Tahran 1428 k, Müesseseyi Tanzim ve Neşri Asari İmam Humeyni (r.a), s. 270.

[15] -Şeyh Saduk, Menla Yahzuruhu’l Fakih, Kum 1404 k, Cameayi Müderrisin, c. 1, s. 55, 56 ve 57.

[16] -İmam Ali b. Musa Er-Rıza (a.s), Muhammed b. Senan’ın sorusunun cevabında şöyle yazdı: “Yüz ve kolların yıkanması,  baş ve ayakların mesh edilmesinden ibaret olan abdestin farz kılınmasının nedeni, Allah’ın huzurunda durmak ve zahiri azalarla ve bu azalarla birlikte amelleri yazan melekler eşliğinde O’na doğru yönelmek olmasıdır. O halde alçak gönüllülüğün yerine getirmek ve secde etmek için yüzünüzü yıkayacaksınız. Ellerinizi de yıkacaksınız ki günahlardan pak ve tertemiz olsunlar.  O tarafa bu tarafa sürükleyerek onlarla ihtiyaçlarını isteyip, onun dışında her kesten koparak, kendi korku ve ihlâs mertebenizi arz etmek için kollarınızı yıkayın. İki ayak ve başınızı mesh edin, zira aşikâr ve açıktır ve tüm hallerinizde bu ikisiyle karşı karşıyasınız, ancak başkasından kopmada eller ve yüzde olan huzu ve ihlâs, baş ve ayaklarda yoktur o halde, baş ve ayakların mesh edilmesiyle yetinilir”. Şeyh Saduk, Menla Yahzuruhu’l Fakih, Kum 1404 k, Cameayi Müderrisin, c. 1, s. 57.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar