Gelişmiş Arama
Ziyaret
12531
Güncellenme Tarihi: 2012/05/03
Soru Özeti
Kalp gözü ile Allah’ı görmenin yolu nedir? Yeni bir fert nereden başlamalıdır?
Soru
Kalp gözü ile Allah’ı görmenin yolu nedir? Bu tatlı yemekten bir zerre tatması için yeni bir fert nereden başlamalıdır?
Kısa Cevap

Allah’ın tecellilerini kalbi olarak görmek, Allah’ı görmenin doğru manasıdır ve bunun değişik dereceleri vardır. Her ne kadar bunun asıl derecesi fakat bu yolda ilerleyen şahsın fani olmasından sonra hasıl olsa da bunun aşağı mertebe ve dereceleri kalbi algılar eseriyle yolcu için meydana gelir.

Ayrıntılı Cevap

İslami inançlar ve Şiilikte kabul edilmiş görmenin Allah’ı kalp gözü ile ve imansal hakikatler ile görmek olduğunu biliyoruz, ama Allah’ı bu şekilde görmek hakkında kelam, felsefe ve irfanda değişik görüşler bulunmaktadır. Doğal olarak Allah’ı şuhud etmeye dönük bu makama ulaşma üzerine söz söylendiği vakit, ameli irfanda onu incelemeliyiz. Kelam, felsefe veya hatta nazari irfanda bu hususta bulunabilecek en son şey, ya böyle bir inancın caiz olup olmayacağı veya böyle bir şeyin mefhumu hakkındaki tümel ve akli konulardır. Kur’an ve rivayetlerden bu hususta istifade edilecek şey, inananların kâfirlerin aksine her zaman Allah ile görüşme ve onu görme ümidi taşımalarıdır. Bazı inananlar bu dünyada Allah ile görüşmekte ve bazıları ise kıyamette görüşmektedir. İrfanda da asıl olan nokta, Hz. Muhammed’e (s.a.a) inanan bir şahsın bu dünyada sülûkun zirvesine çıkıp Allah ile görüşme yapmasıdır. Nitekim Hz Peygamber bu makama ulaşmıştır. Bunun için namazın müminin miracı olduğu nakledilmiştir ve bildiğimiz gibi miracın gayesi likaullahtır (Allah ile görüşmek). Burada soru şudur: Seyr-i sulûkun başında olan bir şahıs için bu makama ulaşmanın bir yolu var mıdır? Yahut şahsın tecellinin tadını tadıp Allah’a ulaşmak için seyr-i sulûkte bulunmasına neden teşkil edebilecek bu mertebenin bir derecesi var mıdır? Bu hususta Saduk’un Tevhid’inde bir rivayet nakledilmiştir. Bu rivayet düşündürücü olup hakkında değişik yorumlar yapılmıştır. Bu rivayeti aşağıda aktarıyoruz: Ebu Basir şöyle demektedir: Hz İmam Sadık’a (a.s) kıyamet günü müminler Allah azze ve celleyi görecek midir bunu bana haber ver diye söyledim. İmam şöyle buyurdu: Evet ve onlar kıyamet gününden önce de onu görmüşlerdir. Ben ne zaman diye sordum. İmam, Allah onlara ben sizin rabbiniz değil miyim diye sorduğunda ve onların da evet sen rabbimizsin diye buyurduğu anda. Sonra İmam Sadık (a.s) bir saat sustu ve sonra şöyle buyurdu: Müminler dünyada kıyametten önce onu görürler!... Sen halihazırda onu görecek durumda değil misin...?! Ebu Basir ben İmama sana feda olayım o halde bu sözleri sizden nakledebilir miyim diye sordum ve İmam hayır dedi ve şöyle buyurdu: Hayır! Zira sen her ne zaman bu sözü nakledersen bizim söylediğimiz şeylerin manasını bilmeyenler onu inkar eder ve bunun teşbih ve küfür olduğunu zannederler. Elbette kalp gözü ile görmek gözle görmek gibi değildir. Allah müşebbehe ve ateistlerin nitelediklerinden münezzehtir.[1] Bu rivayet bazı ariflerin ve bu cümleden olmak üzere Feyzi Kaşani’nin sözlerinde tecelli makamında Allah’ı görmek olarak yorumlanmıştır. Bu rivayet ve benzerlerinin esrarı rahat bir şekilde kavranabilir ve açıklanabilir değildir. Bununla birlikte ameli irfanda Allah’ı kalp gözü ile görmek hakkında bir takım ipuçlarına ulaşılabilir ve bu irfani bir hakikat olarak kabul edilebilir ve buna inanılıp tahakkuk etmesi için çalışılabilir. Allah’ın tecellilerini kalbi olarak görmek, Allah’ı görmenin doğru manasını ifade eder ve bunun değişik dereceleri vardır. Elbette bunun asıl mertebesi yolcu şahsın fenaya ermesinden sonra hâsıl olur. Nitekim Hz Musa (a.s) buna talip olmuştur. Ama bunun düşük mertebe ve dereceleri kalbi algıların eseri ile yolcu için meydana gelir. Bu cümleden olmak üzere Hz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Her kim beni görür ise, Hakkı görmüştür.[2] Yani Hz Peygamberin cemalini görmek uyanıkken veya rüyada ve mükaşefe âleminde Muhammedi hakikatin cilvesi olarak Allah’ın bir tecelli mertebesini ilahi ayetler aynasında görmek olarak sayılır. Bu cemal imamların cemalinde de görülebilir; zira onlar Allah ile mülakat etmek için bir vesiledir. Bu yüzden Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir[3] diye buyurmuşlardır. İslam irfanındaki aşk mektebi, tecellilerde Allah’ı görme mektebidir. Hafız, Mevlana ve Attar’ın şiirleri bu mektebin sır ve gizemleri ile doludur ve İran kültüründe bunlar bilinmektedir. Feyzi Kaşani’nin görüşüne göre Allah’ın tecellisini herkes görür, ama insanların faklılığı O’nu tanıma ve O’na inanmadadır. Burada Feyzi Kaşani’nin Kelimat-i Meknune kitabından bir bölümü naklediyoruz. “Elbette hakikatin künhüne ermenin bir yolu bulunmamaktadır; çünkü O her şeyi kuşatandır ve hiçbir şey O’nu kuşatamaz. Ama isimlerin mazharlarındaki tecelli itibarıyla, O her varlıkta bir yüz taşır ve her aynaya bir cilvede bulunur. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: Her nereye dönerseniz orası Allah’ın yüzüdür.[4] Ve rivayette şöyle buyrulmaktadır: Hatta yerin en altına inseniz dahi Allah’a inmiş sayılırsınız. Bundan dolayı bu anlamıyla görmek ve marifet elde etmek mümkündür. Hatta bu tecelli herkes içindir, lakin özel şahsiyetler neyi gördüklerini bilir; bunun için her neye baktıysam öncesi, sonrası ve onunla birlikte Allah’ı gördüm diye söylemektedirler. Ama halk neyi gördüğünü bilmemektedir. Nitekim Kur’an şöyle buyurmaktadır: Bil ki onlar rableriyle görüşme hususunda kuşku taşırlar oysaki Allah her şeyi kuşatandır.[5]

Vuslat başarısına bir gün ulaşacak mıyım diye sordum

İyi bak beklide ulaşmışsın dedi.[6]

İlahi tecellileri algılamak için irfandaki genel buyruk, kalbi Allah’a dönük, inkâr, nifak ve şirk kirlerinden tasfiye etmektir. Nitekim selim kalp, Allah’tan başkasını barındırmayan ve sadece Allah’ın bulunduğu kalptir. Allah’ın kalpte bulunması, kalpte Allah’ın tecellisinin şuhudu ve bu tecelliye yakin etmek manasını taşır. Böyle bir makam hâsıl olabilir ve buna ulaşmanın yolu da insanın kendinden ve sevdiklerinden geçmesidir. Gerçek manasıyla ameli irfanın bundan başka bir hedefi yoktur. Günlük hayatta pratik olarak sadece az bir grup insan böyle bir işe azmetmektedir. Bununla birlikte bu tüm insanların önünde bulunan ve kıyamet günü onunla karşılaşacakları bir tercihtir:

 [7]قَدْ خَسِرَ الَّذينَ كَذَّبُوا بِلِقاءِ اللَّهِ حَتَّى إِذا جاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قالُوا يا حَسْرَتَنا عَلى‏ ما فَرَّطْنا فيها

“Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, “hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!” diyecekler.”

İlgili başlık:

Selim Kalp, 23202 (Site: fa14505).

 


[1] Saduk, Et- Tevhid, s: 117, باب ما جاء فی الرؤیة, hadis: 20, İntişaratı Camiayı Müderrisin, Kum, 1357.

[2]و صاحب هذا المقام هو الموسوم بالخليفة الأعظم و قطب الاقطاب و الإنسان الكبير و آدم الحقيقىّ، المعبّر عنه بالقلم الأعلى، و العقل الاوّل، و الروح الأعظم، و أمثال ذلك.و اليه أشار النبىّ- صلّى الله عليه و آله و سلّم «خلق الله آدم على صورته». و كذلك «من رآني فقد رأى الحقّ”; Amuli, Seyyit Hayder, Camiu’l Esrar, s: 380, İntişaratı İlmi Ferhenği.

[3] Şeyh Tusi, El- Amali, s: 350, Daru’s Sagafe, Kum.

[4] Bakara Suresi, 115. ayet.

[5] Fussilet Suresi, 54. ayet.

[6] Feyzi Kaşani, Muhsin, El- Kelimatı’l Meknune fi Ulumu ehli’l Hikmeti ve’l Marife, s: 4 ve 5, Bita, Bica, (Özet ve tasarruf ile)

[7] En’am Suresi, 31. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar