Gelişmiş Arama
Ziyaret
12197
Güncellenme Tarihi: 2012/05/15
Soru Özeti
İslam açısından tebliğ yöntemleri nelerdir? Klasik tebliğ yöntemlerini kullanmak zorunda mıyız?
Soru
Kur’an’a ve Kur’an kültürüne göre tebliğ ve insanın eğitimi nasıl olmalıdır?
Kısa Cevap

Dini açıdan tebliğ ve iletişim kurmak ahlak odaklı olmalıdır. İslami öğretilerde bu hedefe ulaşmak için bizlere çeşitli yollar önerilmiştir. Şu noktayı da dikkate almak gerekir ki Peygamberler ve vasiylerinin tebliğde uyguladıkları kendi zamanlarının metotlarını veya klasik metotların, günümüzde bilimin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni metotların karşısında olduğunu söyleyemeyiz. Zira tebliğe ait dini öğretiler, iletişim araçlarından çok, iletişimin nedenlerine eğilmektedir. Ve biliyoruz ki hedef, zaman veya araçlara bağlı değildir. Ayrıntılı Cevap bölümünde bu konuya daha çok değineceğiz.

Ayrıntılı Cevap

Haber veya mesajın iletilmesi, bilgiler, kişisel ya da grupsal tecrübelerin başkalarına aktarılması vb. gibi durumlarda tebliğ denen şey ortaya çıkar.

Günümüzde yazılım araçları ve donanım yöntemleri birbirine bağlı sistemleri meydana getirmiştir. ‘İletişim Bilimi’ni bilmek tebliği önemli ölçüde etkilemektedir. Artık tebliğ kişisel bir hüner olmaktan çıkmış ve belkide bir bilime dönüşmüştür.

Bazıları günümüz dünyasında doğal olarak yeni teknolojiye bağlı olan dinî tebliğ ve iletişimin nasıl olması gerektiğini soruyorlar. Acaba İslamî tebliği, bütün yaşamımızı etkileyen günümüz iletişim modellerine uygun hale getirebilir miyiz?

Sorunun cevabı için önce klasik tebliğ ile İslami tebliğ arasındaki ilişkinin ne olduğunun bilinmesi gerekir. İslamın başlangıcında uygulanan her metot İslamın sünneti zannedilebilir. Başka bir ifadeyle o dönemde tebliğ güçlü hatipler tarafından yapıldığı için minber ve hitap etme, sınırlı iletişim metotlarındandı. Onu dini bir etiketle diğer metotlardan ayırabiliriz. Ve din baki olduğu sürece bu metot uygulanmalıdır.

Böyle bir anlayış bazılarını İslami metotla modern metot arasında bir bağ kurmaya zorlamıştır. Ama gerçek nedir?

İslami kaynaklara baktığımızda tebliğ yöntemlerinin zamana bağlı olmadığını, hiç bir kutsallığının bulunmadığını ve herhangi bir sınırlamanın getirilmediğini görmekteyiz. Önemli olan tebliğ ve iletişimin hangi amaçla yapıldığıdır.

Peygamberlerin toplumla irtibat kurmadan onu tebliğ etme imkanları olmadığından doğal olarak zamanlarının bütün iletişim araçlarını kullanıyorlardı. Ama zamana bağlı iletişimleri dinin sünneti zannederek onun dışına çıkmak için yeni bir icazet almaya da gerek yoktur. Açıktır ki iletişim araçlarının değişmesi, tarih boyunca süre gelen sabit bilgilendirme metotlarının değişmesine neden olmazlar. Bilgilendirme insanların maddiyat ve maneviyatta ilerlemeleri hedefiyle olabileceği gibi onur kırma, kavmiyetçilik vb. gibi tahrip edici hedeflerde de kullanılabilir. İletişim aracının çeşidi olumlu ve olumsuz hedefleri değerlendirmede fazla etkileri yoktur. Bu yüzden Kur’an’da ve diğer İslami kaynaklarda tebliğ araçlarına fazla değinilmemiş, yüce ahlaki hedeflerin faydası yönünde iletişim ve tebliğin kefesini ağırlaştırmak için hep çeşitli yollar gösterilmiştir.

Aşağıda hiçbir araca bağlı olmayan dini öğretilerden bazılarına değiniyoruz:

1- Öncelikle insan maneviyatını güçlendirmeli ve yapmadığımız şeyleri başkalarından istememeliyiz. Kur’an bu konuda bizleri muhatap alarak şöyle buyuruyor:

‘Ey iman edenler, neden yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında en nefret edilen şeydir.’[1]

‘İnsanlara iyiliği emrediyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz?’[2]

2- Allah tebliği en güzel metodla yerine getirmeyi  emretmiştir: ‘İnsanlara güzellikle söz söyleyin’[3]

3- Tebliğ samimi ve muhatabın geleceği için olmazsa gereken etkiyi göstermeyecektir. Peygamberlerin sözleri: ‘Rabbimin bildirdiği haberleri size bildirmede ve size öğüt vermedeyim.’ şeklindedir.[4]

4- Önemli olan iletişimin aracı değil, iletişimin kendisidir. İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Dostlar bir yerde yaşadıklarında birbirlerini ziyarete gitsinler; birbirlerinden uzak olduklarında ise mektuplaşarak iletişim kursunlar.’[5]

5- Bilgilendirmek vazgeçilmez bir ilke değildir. Hatta bazen öyle önemli bir durum ortaya çıkar ki bildiğimiz bazı şeyleri gizlemek zorunda kalırız. Rabbimiz bazı münafıkları şöyle kınamaktadır: ‘Güven yahut korkuya dair bir haber duysalar derhal yayarlar.’[6]

6- İletişim dünyasında görevlilerin güvenliği, önemli konulardan biri olup, bilgilendirme görevi onsuz yerine getirilemez. Allah Teala bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Müşriklerden biri, senden aman dilerse Allah’ın sözünü dinlemesi için ona aman ver, sonra da emin olduğu yere dek yolla onu.’[7]

7- Tebliğin etkisini hemen göstermesini beklememek gerekir. Orta ve uzun vadeli hedefler üzerinde düşünülmelidir. Hz. Nuh bir asıra yakın tebliğ etmesine rağmen çok az kimse kendisine iman etmişti.[8]

8- İmanlı kimselerin yaptığı tebliğ, mümkün olduğu ölçüde emredercesine olmamalı ki kendi inancını dayattığı izlenimini vermesin. Bu genel vazife sorumluluk bilinciyle olmalıdır. İdeal İslam toplumunda bütün iyiler birbirlerini severler[9] ve birbirlerine hakikatı ve sabırı tavsiye ederler.[10] Bu yüzdendir ki ümmetlerin en iyisidir.[11]

9- Bununla birlikte imanlı bir grup dini öğretilerde derinleşip, dinde uzmanlaşarak görevini yerine getirecek ve bildiklerini başkalarına öğretecek kimselere ihtiyaç vardır.[12] Uzman tebliğ gruplarının oluşturulması Kur’an-ı Kerim’in de önem verdiği konulardandır.[13]

10- Birçok yerde muhataplarımızı mutlaka bizim inancımıza ikna edip onları dinimize inanmaya zorlamamalıyız. Nitekim böyle bir şey gerçekleşmez de. Böyle durumlarda asıl vazifemiz başkalarını sadece bilgilendirmektir. Muhatabı bilgilendirdikten sonra tutacağı yol bizim asıl hedefimize zarar vermez.[14]

11- Tebliğ ve bilgilendirmede hedef değerlendirmesi yapılmalı ve mesela tebliğden beklenen şey insanların canlarından ve mallarından önemli bir ideal olursa o zaman insan tehlikeye atılabilir ve bu yola girip Allah’tan başka kimseden korkulmaz.[15] Bunun dışında tebliğ ve görüş belirtilirken kazanılan hedef, insanın canı ve malından daha az değerli olması durumunda insan değerli canını az bir değeri olacak olan hedefe feda etmemelidir.[16]

12- Örnek teşkil edecek insanlar, mübelliğleri hedeflerine ulaştırmak için iyi bir yardımcı olmakta anahtar rolündedirler.

Kur’an-ı Kerim, büyük insanları hep örnek olarak tanıtmıştır. Resul-i Ekrem,[17] Hz. İbrahim,[18] Firavunun karısı Asiye,[19] Hz. Meryem[20] vd. bu örneklerin önde gelenlerindendir.

Masum imamlardan İmam Cafer-i Sadık’ta (a.s) Şiilere, sözden çok inançlarını, doğru konuşmak, emanete sahip çıkmak, iyi komşuluk ilişkileri vb. şekillerde amelle insanları cezbetmelerini tavsiye etmektedir.[21]

13- İslam, kırıcı, değersiz veya değeri az tebliğ çeşitlerinin onaylamaz. Din öğretileri, toplumda karamsarlığın oluşmamasını, başkalarının kişisel işlerinin araştırılmamasını, hatta rahatsızlık verecek doğru olan şeylerin bile ifşa edilmemesini istemektedir.[22] Yalan haberlerin veya ‘töhmet’in ifşa edilmesi büyük günahlardandır ve olumsuz etkisi vardır.

14- İletişim, gerçek ihtiyaçların giderilmesi hedefiyle yapılmalıdır. İnsanların arasında dolaşan veya onların maddi ve manevi yaşamlarında etkili olacak yahut muhatapları ıslah edecek içeriğe sahip bilgiler olmalıdır. Ama bazı doğru ya da yanlış bilgiler zaman öldürmek, ömrü boşa harcamaktan başka işe yaramaz ve insanı önemli işlerinden de geri bırakır. Tebliğde önceden ayarlanmış ve kamuoyunun gerçek ihtiyaçlarından uzaklaştırmak ve yalancı ihtiyaçlarla oyalamayıda İslam onaylamamaktadır.[23]

15- Tebliğ, ekonomik bir faaliyet değildir. Her ne kadar mübelliğlerin ihtiyaçları karşılanması gerekiyorsa da İslam açısından tebliğe bir gelir kaynağı olarak bakılmamalıdır. Zira tebliğe bu açıdan bakılsa diğer meslekler gibi geliri çoğaltmak için çeşitli hilelere başvurulur. Yine neye mal olursa olsun insanları etkilemeyen haberciler gibi de olmamak gerekir.

Peygamberler tebliğleri için herhangi bir ücret almazlardı.[24] Ama insanların gönlünden gelerek verdikleri hediyeleri de geri çevirmezlerdi.[25]

Şimdiye kadar söylenenler ve diğer öğretiler bizi, dini tebliğle modern tebliği birbirinden ayrı düşünmemek gerektiği sonucuna götürmekte ve onları bir araya getirmeyi amaçlamaktalar.

Evet, belki tebliğ psikolojisi açısından değişik toplumlara ve değişik muhataplara göre eski ve yeni metotların etkilerini hakkında karşılaştırmalı bir inceleme yapılabilir, ancak klasik ve modern metotların din tebliğinde genel öğretilerin çatısı altında uygulanabileceği de unutulmamalıdır.

 


[1] -Saf/2-3

[2] -Bakara/44

[3] -Bakara/83

[4] -A’raf/62, 68, 79, 93 vd.

[5] -Kuleyni, Muhammed b. Yakup, Kafi, c.2, s.670, H.1, Daru’l-Kütübi’l-İslamiyye, Tahran, HŞ.1362, 2. Baskı.

[6] -Nisa/83

[7] -Tevbe/6

[8] -Ankebut/14; Hud/40.

[9] -Tevbe/71

[10] -Asr/3

[11] -Al-i İmran/110

[12] -Tevbe/122.

[13] -Al-i İmran/104

[14] -Nisa/80; En’am/104 ve 107; Şura/48 vb.

[15] -Ahzab/39

[16] -Al-i İmran/28

[17] -Ahzab/21

[18] -Mümtehine/4

[19] -Tahrim/11

[20] -Tahrim/12

[21] -Kafi, c.2, s.77, Daru’l-Kütübi’l-İslamiyye, HŞ.1362.

[22] -Hucurat/12. Bunun islami deyimi ‘gıybet’tir. Gıybetin istisnaları vardır.

[23] -Lokman/6.

[24] -En’am/90; Hud/51; Kalem/46 vb.

[25] -Şeyh Saduk, Men La Yahduruhu’l-Fakih, c.3, s.299, H.4070, Camiay-ı Müderrisin, Kum, HK.1404.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar