Gelişmiş Arama
Ziyaret
27375
Güncellenme Tarihi: 2010/06/28
Soru Özeti
Nusayrilerin temel inançları nedir? Onların İmamiye Şiası hakkında görüşleri nedir? Şia'nın bu mektep hakkındaki görüşü nedir?
Soru
Nusayrilerin temel inançları nedir? Onların İmamiye Şiası hakkında görüşleri nedir? Şia'nın bu mektep hakkındaki görüşü nedir?
Kısa Cevap

Bugün Suriye ve diğer bazı Müslüman ülkelerde yaşamakta olan Müslüman fırkalardan biri Nusayriye fırkasıdır. Bunlara "Aleviler" de denir. İran'da "Alevilik" hakkında bağımsız bir araştırma yapılmış değildir. Genelde milel ve nihal yazarlarının görüşleri bu hususta kaynak alınır. Ancak bize göre genelde "Aleviler" on iki imam Şiasıdırlar ve Şia'nın inanç temelleri olan tevhit (Allah'ın birliğine iman), adalet (Allah'ın adaletine iman), nübüvvet (Peygamberlere ve son Peygamber Hz Muhammed'e iman) imamet (Peygamber'den sonra on iki masum İmam'a iman) ve miad (ölümden sonra kıyamette dirilişe ve hesaba iman) ilkelerine inanıyorlar ve dini hükümlerde de on iki İmam Şia'sının fıkhına bağlıdırlar. (Bu konudaki özel şartlar yüzünden meydana gelen istisnalar genel kaideyi bozmaz)

Ayrıntılı Cevap

Günümüzde Suriye ve diğer Müslüman ülkelerde yaşamakta olan Müslüman fırkalardan biri Nusayriye fırkasıdır bu fırka bazen Aleviler diye de anılır.

Nusayriye fırkasının tanıtımına geçen ilk yazarlar arasında Sa'd b. Abdullah el-Aş'ari'yi sayabiliriz, o el- Makalat ve'l-firak adlı eserinde bunları şöyle tanıtıyor:

"Ali b. Muhammed (İmam Ali Naki)'in imametine inan kimselerden bir grup, (sonraları) Muhammed b. Nusayr Numeyri adlı bir kişinin imam olduğuna inandılar. O iddia ediyordu ki bir elçidir ve Ali b. Muhammed Askeri onu göndermiştir. O tenasühe inanıyor ve İmam Ali Naki hakkında gülüv ediyordu. Sonra onun rab olduğu görüşünü ileri sürdü. Nusayr Numeyri haramları helal sayıyor ve erkeklerin erkeklerle evlenmesine bile cevaz veriyordu. O bu işin bir çeşit alçak gönüllük olduğunu ileri sürüyordu."[1]

Az bir fakla bu ifadeler Nevbehti'nin Fıraku'ş-Şia adlı eserinde de geçer. Ancak Nevbehti'nin ifadeleri daha sağlamdır, örneğin el-Makalat vel'firak'te İmam Ali Naki'nin isminden sonra Askeri lakabı geçer oysaki Askeri genelde 11. İmam'ın lakaplarından olduğunda bu tabir Nevbehti'de geçmemektedir ve doğrusu da budur.[2]

Aş'ari fırkasının kurucusu olan Ebu'l-Hasan da şöyle demiştir: "Rafızilerden bir fırkaya da Numeyri dinilir, Onlar Numeyri'ye bağlıdırlar ve Allah'ın bu kişide hulul ettiğine inanırlar."[3]

Ancak Aleviler kendileri hakkındaki bu tür nispetleri eleştirmekte ve reddetmekteler. Onlar kendilerini on iki imam Şiası olarak tanıtıyor ve on iki İmam Şiasının bütün inanç ve görüşlerine bağlı olduklarını ileri sürüyorlar. Bu konu ile ilgili olarak çeşitli eserler kaleme alınmıştır. Bu konuda eser veren kişilerden biri Şeyh Ali Aziz İbrahim'dir. O Aleviler hakkında çeşitli eserler yazmış ve Ayetullah Seyyid Muhsin Hakim, İmam Musa Sadr, Şeyh Muhammed Şemsuddin ile görüşmeleri olmuştur. O bu zatların mesajlarına El-Aleviyyun beynel guluvvi ve'l-felsefe adlı kitabının mukaddimesinde yer verir. O diğer bir eseri olan El-Aleviyyun fi daierettuzzavi adlı eserinin önsözünde şöyle yazıyor:

Okuyucular bu eserde delilleriyle birlikte şu konuları ispatlanmış olarak görecekler:

1- Aleviler Şia Müslümanlardırlar ve muvahhittirler. Onlar Allah'ı, kullarına her türlü benzerlikten münezzeh biliyorlar.

2- Onlar Peygamberlerin Efendisi Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve pak Ehl-i Beyt'ten olan on iki imamın imamlığına inanırlar.

3- Bunlar halis Arap'tırlar ve onları öz Arap kökünden çıkaracak bir şey meydana gelmemiştir.

4- Bunların içinde ara sıra görülen guluvvun sebebi bunların inzivada kalmaları ve cehaletleridir.

5- Bunlar din olarak İslam'dan başka bir dini, soy olarak Araplıktan başka bir ırkı ve mezhep olarak Şia'dan başka bir mezhebi kabul etmezler.

6- Alevilerden çoğu hulul ve tenasühü kabul etmezler. Bunların sufi olanları tecelliye inanır hulule değil.

7- Kaza ve kaderin hayır olanı Allah tarafındadır ve şer olanı nefislerden kaynaklanır. Aleviler ne cebir inancını nede tevfiz inancını kabul ederler.

8- Ehl-i Beyt, Hz. Muhammed'in nurları ve özel kişilerdirler.

9- Sufi tarikatları (Hanbelatiye ve Hasbiye) din değildir.

10- Bunların gerçek isimleri Aleviliktir, Nusayrilik düşmanları tarafından onlara verilen bir addır.

Hakikatu'l-Müslimune'l-aleviyun adlı eserde şöyle geçer:

"Şehristani kitabının başlangıcında her fırkanın görüşlerini kendi kitaplarında nakletmeği bir koşul olarak kabul etmesine rağmen Aleviler hakkında bu sözünün üzerinde durmamış ve onların kitaplarından bir kaynak vermeden bir takım şeyleri onlara isnat etmiştir." Sonra bu kitabın yazarı Şehristani'nin el-Milel ve Nihal kitabını kaynak olarak kabul eden değişik yazarlara ait 22 kitabın isimlerini zikretmiş ve Aleviler hakkında görüş belirten bir takım kitapları eleştirmiştir, bu kitaplardan biri Abdurrahman Bedvi'nin Mezahibu'l-İslamiyyin adlı eseridir.[4]

En-Nebeu'l-Yakin adlı eserin sahibi de Alevilerin inanç ilkelerini açıklayarak, Alevilerle diğer Müslümanlar arasında dinin cevherinde bir fark olmadığını savunur. O İmamiyenin yanında olan temel inançların yani tevhit, adalet, nübüvvet, imamet ve miad'ın aynen Aleviler tarafından da kabul edildiğini ileri sürer.[5]

Uygun bir şekilde Alevilerin inançlarını açıklayan kitaplardan biri de Usul-id'din indeş'-şia el-aleviyiin kitabidir. Bu kitapta tevhit ve kısımları sonra adalet, nübüvvet, imamet ve miat konuları Şia kelamcılarının görüşüne tam mutabık bir şekilde incelenmiştir.

Bu kitabın mukaddimesini S. Muahmmed Husayn Fazlullah yazmıştır. O Alevilerin inancını güzel şekilde açıklayan bu eser överek şu noktayı dile getirir: -Elbette bu nokta diğer alimler tarafından örneğin Şemsuddin'in, Ali Aziz İbrahim'in el-Aleviyyun beyne'l guluvv adlı eserine yazdığı önsözde de dile getirilmiştir.-

"Alevilerin inançlarında meydana gelen sapmaların kaynağı onların kültür merkezlerinden uzak düşmeleri ve haklarında uygulanan zulüm ve haksızlıklardır."

Kitabı Alevilik hakkında kaynak durumuna gelen yazarlardan biri de Munir Şerif'tir. O Aleviler hakkında çeşitli konuları işlemiştir. O kitabında Alevilerden 80 büyük aliminin yayınlamış oldukları bir bildiriyi aktarır; bu bildiri de Şia'nın inanç temelleri ve ahkam hakkındaki görüşleri savunulur ve şeriat'ın kaynağının Kitap, Sünnet, icma ve akıl olduğu ortaya konur…[6]

Ahmet Ali Hasan, el-Muslimunen el-aleviyyun fi muvacaehetu'tecenni adli eserinde, Seyyit Abdu'l-Huseyin Mehdi el-Askeri'nin En-Nusayriye ev el-Aleviyyun eserini eleştirerek yüz sayfalık bir bölümü Şia, Ehl-i Sünnet kaynaklarında ve oryantalistlerin eserlerinde Nusayrilik konusunu ele alır.

Haşim Osman el-Aleviyyun beynel Usture vel Hakıka adlı eserinde Nusayrilik hakkında yazı yazanları şöyle tasnif eder:

A: Geçmişlerin yanında Nusayriler:

Bu bölümde yazarı Durzi Mezhebinin kurucularından olan Hamza b. Ali'nin Nusayrilerin reddinde yazdığı Er-Risaletu'damiğa adlı eserini söz konusu eder. Haşim Osman'a göre milel ve nihal konusunda eserleri olanlar arasında Nusayrilik hakkında ilk görüş belirten kişi Şehristani'dir. Ondan öncekiler Nusayrilikten söz etmemişlerdir. O sonra bazı geçmiş bilginlerin bu konudaki görüşlerini aktarır inceleme ve eleştiriye tabi tutar.

B. Yeni Tarihçiler Yanında Nusayrilik:

Yazar bu bölümde Süleyman Arzi adında bir müellifin yazmış olduğu ve 1861 yılında basılmış olan el-Bakureti'l-Suleymaniyye fi keşfi esrar-id'diyanetil en-Nuseyriyye eserini ele alır ve eleştirir hatta bu adı taşıyan bir yazarın varlığı hakkında tereddüdünü dile getirir.

C. Muasır Tarihçiler Yanında Nusayrilik:

Osman Haşim bu bölümde muasır yazarları beş bölümde inceler:

1- Ali Sami en-Neşşar'ın Neş'etu'l-fikril felsefi kitabında ve Mustafa Şeybi'nin es-Sıla beynet-tesavvuf veş-Şia adlı eserinde olduğu gibi Şehristani'nin görüşünü kabul eden yazarlar.

2- Nusayriliği İsmailiye'nin bir kolu bilen kimseler. Bunlara örnek olarak Kamil el-Gazzi, (ez-Zeheb fi tarih-i Halep ve Filip eserinde) ve Ömer Ferruh (Tarih-i fikril Arebi adlı eserinde) sayılabilir. Yine Tarihu'l-Mezahibu'l-İslamiye'de Ebu Zuhre yaptığı gibi bazıları da İsmailiye ve Nusayriyeyi birbirine karıştırmışlardır.

3- Çeşitli kaynaklardan farklı görüşleri alıp aralarında bir ortak yön bulmaya çalışan kimseler. Muhammed Kurdali, (Hutatuş-Şam'da) Muhammed İzze Derveze (el-Arab vel urube'de) Abdurrahman Bedvi (Mezahibu'l-İslamiyyin'de)  ve Mustafa Şeka', İslam bila mezahib'de bunlara örnek gösterilebilir.

4- Nusayrileri bütün bu nispetlerden uzak bilen ve onları temize çıkaran yazarlar. El-Aleviyyun men hum ve eyne hum eserinde Munir Şerif ve Men huvel Alevi adlı eserinde Arif es-Sus ve Felsefetu't-Teşri fi'l-İslam kitabında Muhammed Ali ez-Za'bi Mehmasani bu tip yazarlardan sayılırlar.

5- Nusayriliğin inançlarını bir takım elyazması olan eserlerden çıkarmaya çalışanlar. Bunlara örnek olarak Abdulhamid Ducayli ve Mustafa Galip sayılabilir.

Osman Haşim kitabının bir bölümünde şöyle yazıyor: Yeni yazarlar, görüşlerini belirsiz kişilere dayanan bilgiler temelince yazılmış eski eserlerden almışlar ve Nusayrilerin kitaplarından bunu teyit edecek bir kaynak göstermemişlerdir. Örneğin Şehristani kendi eserinde her fırkanın görüşünü onların kendi kaynaklarından aktaracağını söz vermesine rağmen bu sözüne bağlı kalmaz. Ferid Vecdi Ansiklopedisinde bilgilerini, el-ehram gazetesinde Lazikiye kentinden bir kişinin imzasını taşıyan bir makaleden alır.

Eğer eski ve yeni görüşleri incelersek anlarız ki Nusayrilik özel bir fırka veya mezhebin ismi değildir. On iki İmam Şia'sına özel bir münasebetten dolayı verilen bir addır. Yazar kendi görüşünü teyit etmek için çeşitli deliller ortaya koymakta ve son olarak Alevileri kendi eserleri ışığında tanıtmaktadır.[7]



[1] Sa'd b. Ebi Halef el-Aşari el-Kummi, el-Makalat vel Firak s. 100 İntişarat-i İlmi ve Ferhangi yay. Tahran 1360

[2] Ebi Muhammed Hasaan b. Musa Nevbehti, Firaku'ş-Şia, s. 93 el-Matbatu'l-Haydariye en-Necef 1936

[3] Ebi Hasan Ali b. İsmail el-Aş'ari, Mekalatu'l-İslamiyyin s. 15 Tas. Helmut Reyter, en-Neşeratu'l-İslamiye – Cemiyyetu'l-Mustaşrikin el-Almaniyye

[4] Husayn Muhammed Mazlum, Min vahyi'l Hakika s. 269-369 c. 1 1. b. 1999

[5] Mahmud Salih, en-Nebeu'l-Yakin ani'l-Aleviyyin, Muessetu'l-Belağ, 2. b Beyrut, 1987

[6] Munir Şerif, el-Muslimun el aleviyyun men hum ve eyne hum s. 9-30

[7] Camietu'l-Mustafa Öğretim üyesi Dr. Kasim Cevadi'nin makalesi

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar