Gelişmiş Arama
Ziyaret
26676
Güncellenme Tarihi: 2010/06/28
Soru Özeti
Nusayrilerin temel inançları nedir? Onların İmamiye Şiası hakkında görüşleri nedir? Şia'nın bu mektep hakkındaki görüşü nedir?
Soru
Nusayrilerin temel inançları nedir? Onların İmamiye Şiası hakkında görüşleri nedir? Şia'nın bu mektep hakkındaki görüşü nedir?
Kısa Cevap

Bugün Suriye ve diğer bazı Müslüman ülkelerde yaşamakta olan Müslüman fırkalardan biri Nusayriye fırkasıdır. Bunlara "Aleviler" de denir. İran'da "Alevilik" hakkında bağımsız bir araştırma yapılmış değildir. Genelde milel ve nihal yazarlarının görüşleri bu hususta kaynak alınır. Ancak bize göre genelde "Aleviler" on iki imam Şiasıdırlar ve Şia'nın inanç temelleri olan tevhit (Allah'ın birliğine iman), adalet (Allah'ın adaletine iman), nübüvvet (Peygamberlere ve son Peygamber Hz Muhammed'e iman) imamet (Peygamber'den sonra on iki masum İmam'a iman) ve miad (ölümden sonra kıyamette dirilişe ve hesaba iman) ilkelerine inanıyorlar ve dini hükümlerde de on iki İmam Şia'sının fıkhına bağlıdırlar. (Bu konudaki özel şartlar yüzünden meydana gelen istisnalar genel kaideyi bozmaz)

Ayrıntılı Cevap

Günümüzde Suriye ve diğer Müslüman ülkelerde yaşamakta olan Müslüman fırkalardan biri Nusayriye fırkasıdır bu fırka bazen Aleviler diye de anılır.

Nusayriye fırkasının tanıtımına geçen ilk yazarlar arasında Sa'd b. Abdullah el-Aş'ari'yi sayabiliriz, o el- Makalat ve'l-firak adlı eserinde bunları şöyle tanıtıyor:

"Ali b. Muhammed (İmam Ali Naki)'in imametine inan kimselerden bir grup, (sonraları) Muhammed b. Nusayr Numeyri adlı bir kişinin imam olduğuna inandılar. O iddia ediyordu ki bir elçidir ve Ali b. Muhammed Askeri onu göndermiştir. O tenasühe inanıyor ve İmam Ali Naki hakkında gülüv ediyordu. Sonra onun rab olduğu görüşünü ileri sürdü. Nusayr Numeyri haramları helal sayıyor ve erkeklerin erkeklerle evlenmesine bile cevaz veriyordu. O bu işin bir çeşit alçak gönüllük olduğunu ileri sürüyordu."[1]

Az bir fakla bu ifadeler Nevbehti'nin Fıraku'ş-Şia adlı eserinde de geçer. Ancak Nevbehti'nin ifadeleri daha sağlamdır, örneğin el-Makalat vel'firak'te İmam Ali Naki'nin isminden sonra Askeri lakabı geçer oysaki Askeri genelde 11. İmam'ın lakaplarından olduğunda bu tabir Nevbehti'de geçmemektedir ve doğrusu da budur.[2]

Aş'ari fırkasının kurucusu olan Ebu'l-Hasan da şöyle demiştir: "Rafızilerden bir fırkaya da Numeyri dinilir, Onlar Numeyri'ye bağlıdırlar ve Allah'ın bu kişide hulul ettiğine inanırlar."[3]

Ancak Aleviler kendileri hakkındaki bu tür nispetleri eleştirmekte ve reddetmekteler. Onlar kendilerini on iki imam Şiası olarak tanıtıyor ve on iki İmam Şiasının bütün inanç ve görüşlerine bağlı olduklarını ileri sürüyorlar. Bu konu ile ilgili olarak çeşitli eserler kaleme alınmıştır. Bu konuda eser veren kişilerden biri Şeyh Ali Aziz İbrahim'dir. O Aleviler hakkında çeşitli eserler yazmış ve Ayetullah Seyyid Muhsin Hakim, İmam Musa Sadr, Şeyh Muhammed Şemsuddin ile görüşmeleri olmuştur. O bu zatların mesajlarına El-Aleviyyun beynel guluvvi ve'l-felsefe adlı kitabının mukaddimesinde yer verir. O diğer bir eseri olan El-Aleviyyun fi daierettuzzavi adlı eserinin önsözünde şöyle yazıyor:

Okuyucular bu eserde delilleriyle birlikte şu konuları ispatlanmış olarak görecekler:

1- Aleviler Şia Müslümanlardırlar ve muvahhittirler. Onlar Allah'ı, kullarına her türlü benzerlikten münezzeh biliyorlar.

2- Onlar Peygamberlerin Efendisi Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve pak Ehl-i Beyt'ten olan on iki imamın imamlığına inanırlar.

3- Bunlar halis Arap'tırlar ve onları öz Arap kökünden çıkaracak bir şey meydana gelmemiştir.

4- Bunların içinde ara sıra görülen guluvvun sebebi bunların inzivada kalmaları ve cehaletleridir.

5- Bunlar din olarak İslam'dan başka bir dini, soy olarak Araplıktan başka bir ırkı ve mezhep olarak Şia'dan başka bir mezhebi kabul etmezler.

6- Alevilerden çoğu hulul ve tenasühü kabul etmezler. Bunların sufi olanları tecelliye inanır hulule değil.

7- Kaza ve kaderin hayır olanı Allah tarafındadır ve şer olanı nefislerden kaynaklanır. Aleviler ne cebir inancını nede tevfiz inancını kabul ederler.

8- Ehl-i Beyt, Hz. Muhammed'in nurları ve özel kişilerdirler.

9- Sufi tarikatları (Hanbelatiye ve Hasbiye) din değildir.

10- Bunların gerçek isimleri Aleviliktir, Nusayrilik düşmanları tarafından onlara verilen bir addır.

Hakikatu'l-Müslimune'l-aleviyun adlı eserde şöyle geçer:

"Şehristani kitabının başlangıcında her fırkanın görüşlerini kendi kitaplarında nakletmeği bir koşul olarak kabul etmesine rağmen Aleviler hakkında bu sözünün üzerinde durmamış ve onların kitaplarından bir kaynak vermeden bir takım şeyleri onlara isnat etmiştir." Sonra bu kitabın yazarı Şehristani'nin el-Milel ve Nihal kitabını kaynak olarak kabul eden değişik yazarlara ait 22 kitabın isimlerini zikretmiş ve Aleviler hakkında görüş belirten bir takım kitapları eleştirmiştir, bu kitaplardan biri Abdurrahman Bedvi'nin Mezahibu'l-İslamiyyin adlı eseridir.[4]

En-Nebeu'l-Yakin adlı eserin sahibi de Alevilerin inanç ilkelerini açıklayarak, Alevilerle diğer Müslümanlar arasında dinin cevherinde bir fark olmadığını savunur. O İmamiyenin yanında olan temel inançların yani tevhit, adalet, nübüvvet, imamet ve miad'ın aynen Aleviler tarafından da kabul edildiğini ileri sürer.[5]

Uygun bir şekilde Alevilerin inançlarını açıklayan kitaplardan biri de Usul-id'din indeş'-şia el-aleviyiin kitabidir. Bu kitapta tevhit ve kısımları sonra adalet, nübüvvet, imamet ve miat konuları Şia kelamcılarının görüşüne tam mutabık bir şekilde incelenmiştir.

Bu kitabın mukaddimesini S. Muahmmed Husayn Fazlullah yazmıştır. O Alevilerin inancını güzel şekilde açıklayan bu eser överek şu noktayı dile getirir: -Elbette bu nokta diğer alimler tarafından örneğin Şemsuddin'in, Ali Aziz İbrahim'in el-Aleviyyun beyne'l guluvv adlı eserine yazdığı önsözde de dile getirilmiştir.-

"Alevilerin inançlarında meydana gelen sapmaların kaynağı onların kültür merkezlerinden uzak düşmeleri ve haklarında uygulanan zulüm ve haksızlıklardır."

Kitabı Alevilik hakkında kaynak durumuna gelen yazarlardan biri de Munir Şerif'tir. O Aleviler hakkında çeşitli konuları işlemiştir. O kitabında Alevilerden 80 büyük aliminin yayınlamış oldukları bir bildiriyi aktarır; bu bildiri de Şia'nın inanç temelleri ve ahkam hakkındaki görüşleri savunulur ve şeriat'ın kaynağının Kitap, Sünnet, icma ve akıl olduğu ortaya konur…[6]

Ahmet Ali Hasan, el-Muslimunen el-aleviyyun fi muvacaehetu'tecenni adli eserinde, Seyyit Abdu'l-Huseyin Mehdi el-Askeri'nin En-Nusayriye ev el-Aleviyyun eserini eleştirerek yüz sayfalık bir bölümü Şia, Ehl-i Sünnet kaynaklarında ve oryantalistlerin eserlerinde Nusayrilik konusunu ele alır.

Haşim Osman el-Aleviyyun beynel Usture vel Hakıka adlı eserinde Nusayrilik hakkında yazı yazanları şöyle tasnif eder:

A: Geçmişlerin yanında Nusayriler:

Bu bölümde yazarı Durzi Mezhebinin kurucularından olan Hamza b. Ali'nin Nusayrilerin reddinde yazdığı Er-Risaletu'damiğa adlı eserini söz konusu eder. Haşim Osman'a göre milel ve nihal konusunda eserleri olanlar arasında Nusayrilik hakkında ilk görüş belirten kişi Şehristani'dir. Ondan öncekiler Nusayrilikten söz etmemişlerdir. O sonra bazı geçmiş bilginlerin bu konudaki görüşlerini aktarır inceleme ve eleştiriye tabi tutar.

B. Yeni Tarihçiler Yanında Nusayrilik:

Yazar bu bölümde Süleyman Arzi adında bir müellifin yazmış olduğu ve 1861 yılında basılmış olan el-Bakureti'l-Suleymaniyye fi keşfi esrar-id'diyanetil en-Nuseyriyye eserini ele alır ve eleştirir hatta bu adı taşıyan bir yazarın varlığı hakkında tereddüdünü dile getirir.

C. Muasır Tarihçiler Yanında Nusayrilik:

Osman Haşim bu bölümde muasır yazarları beş bölümde inceler:

1- Ali Sami en-Neşşar'ın Neş'etu'l-fikril felsefi kitabında ve Mustafa Şeybi'nin es-Sıla beynet-tesavvuf veş-Şia adlı eserinde olduğu gibi Şehristani'nin görüşünü kabul eden yazarlar.

2- Nusayriliği İsmailiye'nin bir kolu bilen kimseler. Bunlara örnek olarak Kamil el-Gazzi, (ez-Zeheb fi tarih-i Halep ve Filip eserinde) ve Ömer Ferruh (Tarih-i fikril Arebi adlı eserinde) sayılabilir. Yine Tarihu'l-Mezahibu'l-İslamiye'de Ebu Zuhre yaptığı gibi bazıları da İsmailiye ve Nusayriyeyi birbirine karıştırmışlardır.

3- Çeşitli kaynaklardan farklı görüşleri alıp aralarında bir ortak yön bulmaya çalışan kimseler. Muhammed Kurdali, (Hutatuş-Şam'da) Muhammed İzze Derveze (el-Arab vel urube'de) Abdurrahman Bedvi (Mezahibu'l-İslamiyyin'de)  ve Mustafa Şeka', İslam bila mezahib'de bunlara örnek gösterilebilir.

4- Nusayrileri bütün bu nispetlerden uzak bilen ve onları temize çıkaran yazarlar. El-Aleviyyun men hum ve eyne hum eserinde Munir Şerif ve Men huvel Alevi adlı eserinde Arif es-Sus ve Felsefetu't-Teşri fi'l-İslam kitabında Muhammed Ali ez-Za'bi Mehmasani bu tip yazarlardan sayılırlar.

5- Nusayriliğin inançlarını bir takım elyazması olan eserlerden çıkarmaya çalışanlar. Bunlara örnek olarak Abdulhamid Ducayli ve Mustafa Galip sayılabilir.

Osman Haşim kitabının bir bölümünde şöyle yazıyor: Yeni yazarlar, görüşlerini belirsiz kişilere dayanan bilgiler temelince yazılmış eski eserlerden almışlar ve Nusayrilerin kitaplarından bunu teyit edecek bir kaynak göstermemişlerdir. Örneğin Şehristani kendi eserinde her fırkanın görüşünü onların kendi kaynaklarından aktaracağını söz vermesine rağmen bu sözüne bağlı kalmaz. Ferid Vecdi Ansiklopedisinde bilgilerini, el-ehram gazetesinde Lazikiye kentinden bir kişinin imzasını taşıyan bir makaleden alır.

Eğer eski ve yeni görüşleri incelersek anlarız ki Nusayrilik özel bir fırka veya mezhebin ismi değildir. On iki İmam Şia'sına özel bir münasebetten dolayı verilen bir addır. Yazar kendi görüşünü teyit etmek için çeşitli deliller ortaya koymakta ve son olarak Alevileri kendi eserleri ışığında tanıtmaktadır.[7]



[1] Sa'd b. Ebi Halef el-Aşari el-Kummi, el-Makalat vel Firak s. 100 İntişarat-i İlmi ve Ferhangi yay. Tahran 1360

[2] Ebi Muhammed Hasaan b. Musa Nevbehti, Firaku'ş-Şia, s. 93 el-Matbatu'l-Haydariye en-Necef 1936

[3] Ebi Hasan Ali b. İsmail el-Aş'ari, Mekalatu'l-İslamiyyin s. 15 Tas. Helmut Reyter, en-Neşeratu'l-İslamiye – Cemiyyetu'l-Mustaşrikin el-Almaniyye

[4] Husayn Muhammed Mazlum, Min vahyi'l Hakika s. 269-369 c. 1 1. b. 1999

[5] Mahmud Salih, en-Nebeu'l-Yakin ani'l-Aleviyyin, Muessetu'l-Belağ, 2. b Beyrut, 1987

[6] Munir Şerif, el-Muslimun el aleviyyun men hum ve eyne hum s. 9-30

[7] Camietu'l-Mustafa Öğretim üyesi Dr. Kasim Cevadi'nin makalesi

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • “Sure ne Anlama Geliyor?
    5911 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/02/15
    Lügat kitaplarında birkaç mana sure için beyan etmişler: “yüksek makam”, “hisar / sur”, “şehir etrafında çekilen duvar”.[1] Ragıbi Isfehani sure isminin verilmesinin nedeni hakkında şöyle yazıyor: “kuranı kerim (eskiden bir gelenek olup) şehirler etrafında çekilen hisara benzediği için bu isimle isimlendirilmiş. Duvarın şehri içine ...
  • Neden Ali (a.s), Hazreti Fatıma’ya yapılan ihanet karşısında sessiz kaldı?
    14003 Fıkıh Tarihi 2011/09/10
    Hz. Fatıma’nın (s.a) zulme ve ihanete uğraması ile Hz. Ali’nin (a.s) yiğitliği ve cesareti arasında hiçbir çelişki yoktur. Çünkü Hz. Ali (a.s) bu durumda ya elini kılıcına götürecek, kendisi ve Ehlibeyt’in haklarının çiğnenmesinin karşısında duracaktı ya da susacak ve gücü miktarınca da İslam’ın başka yönlerden güçlenmesini sağlayacaktı. Bu ...
  • Çiğ necasetin geçmesine neden olur mu?
    5513 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/13
    Bütün taklit merciileri şöyle buyurmaktalar: Pak olan bir şey necis olan bir şeye değerse, her ikisi veya onlardan biri ötekine geçecek derecede ıslak olursa pak olan şey necis olur.[1] Islaklık diğerine geçecek derecede az olsa necis olmaz.
  • Bakara suresinin 233. ayet ile Ahkaf suresinin 15. ayeti arasında var olan ihtilafın çözümü nasıl mümkündür?
    90768 رضاع 2012/06/10
    Eğer süt verme süresini anlatmaktan maksat vacip olan hükmü belirtmek olmuş olsaydı şu işkâl varit olabilirdi. Zira 9 aylık hamilelik ile 24 ay süt vermenin toplamı 30 ay değil 33 ay olacaktı. Oysaki kuranın söylediğine göre ikisi toplam olarak 30 aydır. Bu süre miktarınca süt vermek vacip ...
  • Cabir İbn-i Hayyan’ın kısa biyografisini açıklar mısınız?
    10733 تاريخ بزرگان 2011/08/16
    Cabir İbn-i Hayyan, Ebu Abdullah veya Ebu Musa Cabir İbni Abdullah-i Tarsus-i Kufi olarak tanınanmeşhur bir sofidir (tasavvufçudur). [1]İbni Nedim “El-Fihrist” kitabında onun künyesini Ebu Abdullah olarak zikir ederek, şöyle diyor: Razi (Zekeriya-i Razi) fenni kitaplarında Cabir ...
  • Yoga-Zen konsantrasyonu (meditation) hakkında görüşünüz nedir?
    9301 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Bu tekniği yapanların iddiasına göre konsantrasyon egzesizi yapmak, bizi şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerimizin arasında yolculuk yapmamızı sağlıyor. Onun, daha sağlıklı, ıztrapsız, endişesiz bir yaşam sağlaması, yorgunluğu gidermesi gibi birçok faydalar vardır. Ve bizi zihnin çeşitli safhalarına ve farkındalığa ulaştırıyor.Konsantrasyon, ...
  • İsm-i A’zam’ı kim bilmekteydi?
    6260 Teorik İrfan 2011/06/20
    İsm-i A’zam salt bir sözcüğü bilmek ve söylemekten ibaret değildir. Onun sözcük ötesi bir hakikati vardır. İsm-i A’zam kendini yetiştirme, nefis tezkiyesi, ibadet ve ilahi yardımlar ile bireylerde beliriverir ve bu halin etkisiyle Yüce Allah böyle bir kudret ve ilahi makamı kendilerine verir. Birçok ayet ve rivayette İsm-i A’zam’a ...
  • Allame Tabatabai gibi alimlerin görüşüne göre ruhun cismaniyet-ul hüdus olmasıyla (bedenle varolması) alem-i zer arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?
    8947 İslam Felsefesi 2011/04/13
    Ruhun cismaniyet-ul hüdus olduğuna (bedenle varolduğuna) inanmakla Allame Tabatabai’nin bahsettiği şekilde alem-i zer’e inanma arasında çelişki yoktur. Zira cismaniyet-ul hüdus demek, maddi oluşumla gerçekleşen teklik ve belirgin bir şekilde meydana gelmek demektir. Alem-i Zer’de ki varlıklar, aralarında herhangi bir belirginlik olmadan toplu halde olan varlıklardır. ...
  • Kuranı kerim mucize olduğunun boyutları nelerdir? Ve neden nehcü'l-balaga mucize değildir?
    8361 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Kuranı kerim bazı özellik ve niteliklere haizdir ki diğer kitaplar bu özellik ve niteliklere sahip değildir. Eğer Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmuş olsaydı oda mucize olacaktı. Ancak Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmadığı için kuranı kerim gibi olamaz.
  • Kur’an’a göre bir imamın sahip olması gereken özellikler nelerdir?
    10803 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Kur’an-ı Kerim’de İmamet (insanın toplumsal liderliği manasında) meselesi ikiye ayrılmıştır: 1) Nur İmamları: Salih ve ilahi imamlardır. 2) Ateş İmamları: Küfür ve dalalet imamlarıdır. Kur’an’da nur imamları için zikredilen birçok özellik şunlardır: Masumiyet, hidayet eden, yakin ehli olan, ibadet eden, sağlam ve sabit, şahid, Allah yolunda cihad eden, ...

En Çok Okunanlar