Gelişmiş Arama
Ziyaret
23562
Güncellenme Tarihi: 2010/05/04
Soru Özeti
Şeytanla nefs-i emarenin farkı nedir?
Soru
Şeytanla nefs-i emarenin farkı nedir?
Kısa Cevap

Nefis diye nitelenen insanın gerçek mahiyetinin çeşitli boyutları vardır. Kur’an onlara üç mertebede (emmare, levvame, mutmaine diye) işaret etmiştir.

Nefs-i emare, hayvanî isteklerin insana hakim olduğu nefis demektir. O, insanı hep kötülüklere ve şehevi isteklere emreden nefsanî bir halettir.

Şeytan, lügat ve ıstılahta her tuğyan ve isyan eden varlığa denir. Bu insanda olabilir, cinde, hayvanda.

İblis ise aslı cin olan belli başlı bir şeytandır. O, fazla ibadet ettiği için meleklerin safına çıkmıştı. Ancak Allah’ın emrine (Âdem’e secde etme konusunda) karşı geldiği için ilahi rahmetin dergâhından kovulmuş ve insanları vesveseyle doğru yoldan çıkaracağına dair yemin etmişti.

Netice itibarıyla nefs-i emmare, gerçekte şeytanın aletlerinden olup, insana musallat olmanın yollarından ve şeytanın askerlerinden biridir.   

Dolayısıyla İblis’in vesvesesi dış şeytan, nefs-i emarenin tahrik ve istekleri iç şeytan olarak insanı uçuruma sürüklemekteler. Başka bir ifadeyle insanda ki hayvanî zemin ve yöneliş dikkate alındığında nefs-i emmare, şeytanın vesveselerinin etkisinde kalır ve şeytan da merhale merhale ilerler. Sonunda insan bir yere gelir ki, artık o da şeytanın hizbinden sayılır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabını verebilmek için önce birkaç mukaddemeyi zikretmemiz gerekir:

1. Mukaddeme: Nefs ve mertebeleri

İnsanın gerçek mahiyetinin üç boyutu (hayvanî, insanî ve ilahî) vardır. Kur’an-ı Kerim’den de insanî ruh ve nefsin üç merhalesi olduğu açıkca anlaşılmaktadır:[1]   

a) Nefs-i Emmare veya hayvanî boyut: Hayvanî boyut şehvet, gazap ve nefsanî isteklerde özetlenir.[2] Kur’an bu kalbi istek ve nefsanî halete ‘nefs-i emmare’ adını vererek şöyle buyuruyor: ‘Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder.’[3]

Bundan dolayı ona ‘Emmare’ (kötlüklere emreden) denilmiştir. Bu merhalede akıl ve imanın asi nefsi kontrol etme kudreti yoktur. Hatta birçok yerde ona teslim olmakta ve asi nefis onları yenilgiye uğratmaktadır.

Mısır Azizi’nin karısının[4] sözlerinde bu merhaleye değinilmiştir: ‘(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder.’[5]

b) Nefs-i Levvame: İnsan nefsin bu mertebesine, eğitim, terbiye ve mücadeleden sonra ulaşır. Bu merhalede garizelerin tuğyanından dolayı kimi zaman günah işlenebilir, ama insan hemen pişman olur, kendisini kınamaya başlar, günahını telafi etmeye çalışır ve can u gönülden tövbe eder. Kur’an-ı Kerim bu merhaleye ‘kendisini kınayan nefis’ (nefs-i levvame) diyerek şöyle buyuruyor: ‘Ve andolsun kendini kınayıp duran nefse.’[6]

 

c) Nefs-i Mutmaine: Bu mertebe, tam bir nefis tezkiyesinden sonra ulaşılan mertebedir. Bu mertebede asi garizeler akıl ve imanla mücadele gücünü kendilerinde görmezler. Çünkü akıl ve iman öylesine güçlenmişlerdir ki, nefsanî isteklerin onların karşısında fazla güçleri yoktur. Bu makam peygamberlerin, evliyaların ve onların mektebinde iman ve takva dersi almış, yıllarca nefis tezkiyesi yapmış ve büyük cihadı son merhaleye ulaştırmış gerçek takipçilerinin makamıdır. Kur’an bu merhaleye ‘Nefs-i Mutmainne’ adını vererek şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iyiden iyiye inanmış, şüpheden kurtulmuş can. Dön Rabbine, ondan razı olarak ve rızasını kazanmış bulunarak.’[7]

 

2. Mukaddime: İblis ve Şeytan.

 

a) İblis: Belli başlı bir şeytan olup aslı cindir. Çok ibadet ettiği için meleklerin arasında yer almıştı. Ama Allah’ın emrine karşı geldiği için onlardan ayrılmış ve o kutsi makamdan düşmüştür. Çünkü Rabbine itaat etmemiş ve fasık olmuştu.[8]

 

b) Şeytan: ‘Şetane’ maddesinden olan şeytan muhalefet ve uzak olma demektir. İster cin, ister insan, ister hayvan olsun azan, haddi aşan herkese şeytan denir.[9] Nitekim Kur’an şöyle buyurmaktadır: ‘İşte biz, böylece her peygambere insan ve cin Şeytanlarını düşman ettik.’[10]

 

İblis, emre karşı geldiği, asi ve bozguncu olduğu için ona şeytan denmiştir.

 

3. Mukaddime: Nefs-i emmare’yle şeytanın arasındaki ilişki.

 

Nefs-i emmare, gerçekte şeytanın aletlerinden olup, insana musallat olma yollarından ve şeytanın askerlerinden biridir.

Buna göre İblis’in vesvesesi dış şeytan, nefs-i emarenin tahrik ve istekleri içteki şeytan olarak insanı uçuruma sürüklemekteler.  

Şeytanın bütün çabası insanı doğru yoldan çıkarmak, gerçeğe ulaşmasını engellemektir. O bu amaç için Allah-u Teâlâ’nın izzetine de and içmiştir. Kur’an şöyle buyuruyor: ‘Gerçek demişti, yüceliğine andolsun ki onların hepsini azdıracağım.’[11]

 

Ayetin orjinalındaki ‘azdıracağım’ manasına gelen ‘İğva’ kelimesi ‘Ğayy’ kelimesinden türemiş olup rüşd’ün zıddıdır. Rüşd, gerçeğe ulaşmak demektir.[12]

 

Şeytan, insanları saptıracağına dair Allah’ın izzetine and içmiştir.[13] O, insanı saptırmak için merhale merhale ilerler ve insanı telkinlerinin etkisi altına alır. Ve bir yere gelinir ki, insanın kendisi şeytan olur ve onun vesilesiyle başka insanlarda yoldan çıkarılır.

 

Şeytanın vesveseleri sonucu hayvanî isteklerine teslim olan insan nefs-i emmarenin esiri olmuştur.

 

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Nefs-i Emmare, münafık gibi insana yağcılık yapar, dost gibi görünerek insana musallat olur ve onu diğer merhalelere götürür.’[14]  

 

Şeytan zayıf imanlı insanları vesvese eder, şehevi istek ve nefs-i emmareleriyle onların kalplerini kendine yuva yapar. Neticede onlarla temas eder, tokalaşır ve onların arkadaşı olur. Bir insanın kalbi Şeytana yuva oldumu onu orada ağırlamanın yanı sıra artık onun yardımcısı da olur.[15]    

 

Hz. Ali (a.s) böyleleri hakkında şöyle buyuruyor: ‘Şeytan onların gözleriyle bakar ve onların diliyle konuşur.’[16]

                                                              

Buraya kadar anlatılanlardan şöyle bir sonuç alıyoruz: Şeytan ve nefs-i emmare ikisi beraber insana düşmandırlar. Bu yüzden hem Kur’an şeytanı insanın açık düşmanı olarak tanıtıyor ve insanın da onu düşman bilmesini tavsiye ediyor,[17] hem de Masum İmamların (a.s) rivayetlerinde nefs-i emmare (heva ve heves) düşman olarak tanıtılmıştır. Peygamberimizin (s.a.a) buyurduğu ‘En tehlikeli düşman nefsindir.’[18] Hadis-i Şerifinde nefsin bu merhalesine işaret edilmiştir.

 

Nefsin ‘en tehlikeli düşman’ diye nitelenmesinin sırrı onun içte olmasından dolayıdır. Dış düşman bu iç düşmanın yardımı olmadan bir şey yapamaz. İç düşman mahremdir, o her yeri bilir. Bu konumundan faydalanarak insanın isteklerini şeytana bildirir.

 

Öte yandan dışarıdan kötülüğü emreden İblis’in mesajını içeri iletir. Bu yüzden nefs-i emmarenin kendiside şeytanın askerlerinden sayılıyor. Nitekim onun birçok vasıfları şeytanın ordusunda vardır.[19] Dolayısıyla nefs-i emmare, insanda mevcut olan hayvanî istekler göz önüne alındığında şeytanın vesveselerinin etkisinde kalmaktadır. Şeytan’da merhale merhale ilerler ve bir yere gelinir ki kişinin kendiside Şeytanın hizbinden olur.[20]   



[1] - Tefsir-i Nümune, c.25, s.281

[2] - Ayetullah Cevadi Amuli, Hak ve Teklif Der İslam, s.89

[3] - Yusuf/53

[4] - Bazı müfessirler, bu cümleden Hz. Yusuf’un (a.s) kastedildiğini söylüyorlar, ama müfessirlerin çoğu bunu kabul etmemekteler (Tefsir-i Nümune, c.9, s.433-434

[5] - Yusuf/53

[6] - Kıyamet/2

[7] - Fecr/27-28

[8] - el-Mizan (Farsça tercümesi), c.8, s.26

[9] - el-Müncid Fi’l Lugat; Tefsir-i Nümune, c.1, s.192

[10] - En’am/112

[11] - Sad/82

[12] - el-Mizan (Farsça tercümesi), c.1, s.316

[13] - Sad/82

[14] - Gurer-ul Hikem

[15] - Ayetullah Cevadi Amuli, Mebadî-i Ahlak Der Kur’an, s.115

[16] - Nehc-ul Belağa, 7. hutbe

17] - ‘Şüphe yok ki o, size apaçık bir düşmandır.’ (Bakara/168)

[18] - Bihar-ul Envar, c.67, s.64

[19] - Ayetullah Cevadi Amuli, Tefsir-i Tensim, c.8, s.516

[20] - ‘Şeytan, üstlerine saldırmıştır, üst olmuştur da onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur.’ Mücadele/19

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar