Gelişmiş Arama
Ziyaret
7859
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Melekler masumiyetten bir derece taşırlar mı?
Soru
Meleklerin masum olduğunu söyleyebilir miyiz? Onlar masumiyetin değişik düzeylerini taşırlar mı?
Kısa Cevap

Melek ve ferişteler çok mübarek ve zarif varlıklardır. Onlar Kur’an’da beyan edilen birçok güzel özelliğe sahiptir. Bu özelliklerden biri de onların varlıklarında maddî ve hayvanî sıfat ve özelliklerin bulunmayışı ve esasen günah işleme ve isyan etmeye dönük hiçbir meyil ve güç taşımamalarıdır. Bu nedenle onlar her türlü günah ve isyandan arı ve münezzehtir. Buna göre, masum olmak sadece günah ve isyana bulaşmamak anlamında ise meleklerin de masum olduğu söylenebilir; zira onlar her türlü günah ve isyandan arı ve münezzehtir. Ama masumiyet Allah’ın yardımıyla peygamber ve imamlarda (a.s) icat edilen nefsanî bir meleke ve ilahî takva haletine sahip olmaksa ve de insanî özelliklere sahip olmak ve şehvet, gazap ve günah işleme gücü taşımakla beraber, insanın kendi iradesiyle günah işlemekten yüz çevirmesi ve hiçbir günah işlememesi ise, bu anlamıyla masum değillerdir.

Ayrıntılı Cevap

Melek ve ferişteler her türlü günah ve isyandan arı ve münezzeh olan çok mübarek ve zarif varlıklardır. Kur’an onların makamını çok üstün kılmış ve hatta meleklere iman etmeyi Allah, peygamberler ve semavî kitaplara iman etme sıralamasına yerleştirmiştir.[1] Kur’an-ı Mecid onların özelliklerini şöyle saymaktadır:

1. Melekler akıllı ve şuurlu varlıklar ve Allah’ın değerli kullarıdırlar.[2]

2. Onlar Allah’ın buyruklarına tabi olup asla isyan etmezler.[3]

3. Onlar sürekli Allah’ı tespih ve takdis etmekle meşguldürler. “Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler.”[4]

4 Âdem’in yaratılması nedeniyle melekler istisnasız kendisine secde etmiştir ve Âdem onların öğretmenidir.[5] Bu husus insanın tekâmül etme kabiliyeti açısından onlardan daha üstün ve mükemmel olduğunun göstergesidir.

5. Onlar ne yemek yer, ne su içer ve ne de evlenirler. Nitekim İmam Sadık’tan nakledilen bir hadiste şöyle okumaktayız: “Melekler yemek yemez, su içmez ve evlenmezler. Onlar sadece ilahî arşın meltemiyle yaşarlar.”[6]

6. Onlar ne uyur, ne gevşeklik gösterir ve ne de gaflet ederler. Nitekim İmam Ali (a.s) bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “Onlarda ne gevşeklik, ne gaflet ve ne de isyan… vardır. Uyku onlara galebe çalmaz ve akılları unutmaya duçar olmaz. Onların bedenleri gevşekliğe yönelmez. Onlar babaların sperması ve anaların rahminde yer almaz.”[7]

7. Onlar değişik makam ve farklı mertebelere sahiptir; bazıları sürekli rükûda ve bazıları da sürekli secdedirler. “(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı tespih ederiz.”[8],[9]

Ama bu mübarek ve zarif varlıkların masumiyeti de var mıdır, yok mudur? Bu soruyu yanıtlamak için masumiyet hakkında elde bir tanım bulundurmamız lazımdır. Masumiyet sözlükte korumak ve engel olmaktır. Istılahta ise insanı günah veya hatta hata ve yanlıştan alıkoyan nefsanî bir melekeye denmektedir.[10] Buna göre, masumiyet makamı Allah’ın yardımıyla peygamber ve imamlarda (a.s) icat edilen nefsanî bir meleke ve ilahî takva haletidir. Elbette bu halet onların günah işlemeyebileceği anlamında değildir. Aksine bu melekeyi taşıyanlar günaha yakın olmalarına ve onu yapmaya güç yetirebilmelerine rağmen kendi irade ve tercihleriyle günahtan yüz çevirmekte ve asla bir isyana bulaşmamaktadırlar. Bu, tıpkı çok zehirli tehlikeli bir maddenin tehlikelerini bilip onu asla yemeyen çok bilgili bir doktora benzer. Onu yeme gücü olmasına rağmen kendisinin bilgisi ve düşünsel ve fikrî ilkeleri bu fiilden kendi meyil ve iradesiyle vazgeçmesini sağlar. Masumiyetin Allah’ın peygamber ve imamlara (a.s) rehberliğin ağır sorumluluğu nedeniyle verdiği özel bir bağış olduğuna dikkat etmeliyiz. Buna göre, masumiyet faydası herkese dönen bir ayrıcalıktır.[11] Masumiyetin mana ve hakikatini göz önünde bulundurarak şöyle söylemek gerekir: Her ne kadar melekler her türlü günah ve isyandan arı ve münezzeh olsalar da masumiyet makamına (peygamber ve imamlarda (a.s) olduğu şekliyle) sahip değillerdir. Eğer masumiyetin manası genişletilirse ve güç yetirmemeyi de kapsayacak şekilde her nedenle olursa olsun günaha bulaşmama manasına geldiğini kabul edersek, melekler de masum sayılır; zira onlarda günah ve onu işlemeye dönük hiçbir meyil ve yöneliş yoktur. Onlar sürekli Rablerini tespih ve takdis etme halinde ve O’nun buyruklarına tabi durumdadırlar. Elbette melekler bir düzey ve derecede bulunmayıp değişik mertebelere sahiptirler. Kur’an-ı Mecid şöyle buyurmaktadır: “(Melekler derler ki:) Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.”[12] Onlardan bazıları Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail gibi ilahî dergâha yakın melekler olup dereceleri çok yüksektir. Bilge ve filozoflar “meleklerin büyükleri” olarak onlardan söz etmişlerdir. Bazıları da daha alt bir kademede bulunur. Her birinin özel bir vazifesi vardır. Hz. Ali (a.s) meleklerin derece ve vazifelerini şöyle beyan eder: “Onlardan bazıları Allah’ın vahyini emanet üstlenip peygamberlere götürür, bazıları Allah’ın kullarını kollar be bazıları da O’nun cennetinin kapıcılarıdırlar…”[13] Bazı meleklerin ilahî buyruğa karşı geldikleri ve hakeza kendilerinin cezalandırıldıkları ve tembih edildikleri hakkında “Fatres” rivayeti gibi nakledilen rivayetler yeterince güvenilir değildir. İslam âlimlerinin hepsi böyle rivayetleri kabul etmemiştir. Onlardan bazıları şu kanıdadırlar: Fatres rivayeti ispat edilmeye muhtaçtır; zira Fatres yunanca bir kelimedir ve Şaban ayının üçüncü günü duasında da melek sayılmamıştır. Sadece “Fatres İmam Hüseyin’in (a.s) beşiğine sığındı” şekliyle nakledilmiştir. Öte taraftan bu duanın senedi de araştırılmalı ve itibar ölçüsü öğrenilmelidir…[14] Bir başka grup ise meleklerin günah işlemesi ve cezalandırılmasını inkâr etmekte ve şöyle demektedir: Fatres’in isyan etme rivayeti “ikrama erdirilmiş”[15] ayet-i şerifesi ve “emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır [16] ayetiyle çelişmektedir. Dolayısıyla bu grubun bakışında meleklerin isyan etmesi kabul edilir değildir. Öte taraftan Şia âlimleri böyle rivayetlerin doğru oluşunu farz ederek bir takım ihtimaller öne sürmüşlerdir:

1. Bazı müfessirler şöyle demiştir: Meleklerin cezalandırılması ve uyarılması günah ve isyan sebebiyle değil, “en öncelikliyi terk etme” neticesinde gerçekleşmiştir. En öncelikliyi terk etmeden maksat onların ilahî buyrukları icra etmede öncelikli olan ameli terk etmeleri ve sonraki merhalelerde yer alan ameli yapmaları yahut söz konusu ameli daha öncelikli olan şart ve vakitte yapmayıp başka bir şart ve zamanda yapmalarıdır. Bu da onların ceza ve yaptırıma uğramasına neden olmuştur.[17]

2. Bir başka grup meleklerin isyan ve yaptırım sorununu halletmek için bu gibi rivayetlerin insana benzeyen bir grup melekler ile ilgili olduğu ihtimalini vermişlerdir. Onlar şöyle demektedir: Rivayet ve hadislerde bazı meleklere “yer melekleri” denmektedir. Onlar görünmeyen varlıklardır ama belki de insana çok benzemektedirler; yani sorumluluk üstlenmekte ve bazen de başkaldırmaktadırlar. Hakikatleri bize açık değildir… Hatta bazı rivayetlerde bazı meleklerin bu dünyadaki unsurlardan yaratıldığı yer almıştır.[18]

3. Bazıları da Fatres rivayetinin senedinin doğruluğu ve onun melek oluşu ispatlanması halinde bile bunun “Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen”[19] ayetiyle bir çelişki arz etmeyeceğine inanmaktadır; zira melekler bir tür değildir. Arş ve vahiy taşıyan meleklerin yüce bir makamı vardır: “(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır.”[20] Vahiy taşıyan melekler masumdur ve tekâmül de etmemektedirler. Bütün meleklerin bir tür olduğuna ve mükemmelleşme yetisine sahip olan insana benzer meleklerin de var olmadığına dair bir delil mevcut değildir! Öyleyse Fatres’in yere ait meleklerden sayılması ve semavî ve uhrevî melekler ile fark etmesi mümkündür.[21]

Hz. Ali’nin (a.s) meleklerin sıfat ve özellikleri hakkındaki sözleri göz önünde bulundurulursa ve bu sözleri mutlak anlamda her melek için kabul edersek ve de Hz. Ali’nin (a.s) tüm meleklerin sıfatlarını beyan etme makamında olduğunu söylersek, bu durumda en düşük derecedeki melekler de bu özelliklere sahip olmalıdır. Dolayısıyla onlar hakkında en öncelikliyi terk etme ve makamsal günah dışında bir isyan düşünülemez.[22] Ama Hz. Ali’nin (a.s) özel melekleri tavsif etme makamında olduğunu söylersek ve delilimizin de bu babın diğer rivayetleri olduğunu belirtirsek, yukarıda işaret edilen iki açıklamadan birini kabul etmeliyiz. Her haliyle melekler maddi olmayan varlıklar olmaları nedeniyle onları tam tanımak ve haklarında bilgi edinmek sadece ayet ve rivayetler yoluyla müyesserdir ve her rivayete de güvenmek mümkün değildir. Rivayetler senet ve delalet açısından kâmilen güvenilir olmalıdır. Böyle rivayetlere ulaşmadığımız sürece merciimiz sadece Kur’an ayetlerdir.      



[1]Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 285.)

[2] Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. (Enbiya, 26.)

[3] Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)  

[4] Şura, 5.

[5] Bakara, 30-34.

[6] Biharu’l-Envar, c. 59, s. 174.

[7] Biharu’l-Envar, c. 59, s. 175.

[8] Saffat, 164-166.

[9] Tefsir-i Numune, c. 18, s. 174-176.

[10] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Usul-i Akaid, c. 2, s. 121.

[11] Tefsir-i Numune, c. 17, s. 304.

[12] Saffat, 164.

[13] Nehcü’l-Belağa, Feyzü’l-İslam, hutbe. 1.

[14] Porseş ve Pasohha Dar Mahzar Ayetullah Cevad Amuli, c. 2, s. 88.

[15] (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. (Enbiya, 26.)

[16] “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)

[17] Ayetullah Mekarim, Dar Porseş ve Pasohhayi Huzuri.

[18] Murteza Mutahhari, Tevhid, s. 342.

[19] “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim, 6.)

[20] Saffat, 164.

[21] Tavsiyeha, Porseşha ve Pasohha Dar Mahzar Ayetullah Cevad Amuli, c. 2, s. 87-88.

[22] Bu hususta “Peşuheşi Dar Rivayat-ı Fatras Melek” adlı Muhammed İhsani Fer’in Mecelle-i Ulum-i Hadis Şemare-i 34’daki (sal-ı nohom, şemare-i çarom, zemestan-ı 1383) makalesine bakın. Kendisi bu makalede Fatres rivayetlerinin senedini muteber bilmekte ve onu makam günahı manasında yorumlamaktadır. Makam günahın da masumiyet ile bir çelişkisi yoktur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar