Gelişmiş Arama
Ziyaret
10073
Güncellenme Tarihi: 2007/11/16
Soru Özeti
Erkeklerin küpe kullanmalarının hükmü nedir?
Soru
Ben küpe takıyorum. bu bana hiç tuhaf gelmemesine rağmen çevremdekiler çok yadırgıyor. Dinen buna örnek teşkil eden olaylar nelerdir.dinimiz buna yaklaşımı nedir.dini sadece görünüşe indirgemeleri beni çok üzüyor. cevap yazarsanız sevinirim.
Kısa Cevap

Bütün dini hükümler bir takım maslahatlara dayalıdır. Her hükmün mutlaka bir sebep ve felsefesi vardır. Ancak hükümlerin felsefesini bilmek ve ortaya koymak çok çetin bir iştir. Bunun yanı sıra bu alanda bir takım genel açıklamalar ortaya konabilir ve bazı genel ilke ve kaideler açıklanabilir. Ancak bu genel ilkeler istisna kabul edebilir niteliğe sahiptir.

Erkeklerin ziynet eşyalarından kullanmadaki İslam’ın kural ve ölçüsü iki şeyden ibarettir:

1. Ziynet eşyasının altından yapılmamış olması. Çünkü altın takmak süs olsun veya olmasın erkeklere haramdır.

2. Kadınlara mahsus olan ziynetlerden olmaması.

Buna göre eğer bir bölge veya şehirde küpe kadınlara özgü bir ziynet sayılmazsa altından yapılmadığı takdirde erkeklerin onu kullanmasının bir sakıncası yoktur.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur ki İslam'ın dış emirlerini gözetmenin gerekliği delili şudur ki: Dünya nizamı birbirinden ayrı ve ilişkisiz bir yığından ibaret değildir birbiriyle ilişkili bir mecmuadan ibarettir. Buna göre iç dünyanın dışta etkili olduğu gibi dış görünümler de de iç dünyada etkilidir. Diş dünya iç alemin bir simgesi ve onun geçiş köprüsüdür. Buna göre dış görünüm bir takım ahlaki, pisokolojik ve sosyal etkileri vardır. Bütün bunlar kapsamlı bir kanun koyan kimsenin gözünden kaçmaması gerekir. Gerçekte iç dünyaya önem vermenin yanı sıra dış görünüme de önem vermek İslam dininin kapsamlılığını ve mükemmel bir din olduğunu gösterir.

Ayrıntılı Cevap

Konunun açıklık kazanması için bir kaç noktaya dikkat etmek gerekir:

1-       Şia bilginleri ve fakıhlerinin inandığı sağlam bir görüş uyarınca ilahi hükümler bir takım maslahatlar ve mefsadalardan kaynaklanır. Yani bir iş yapmak hayatı bir önem taşıyor ve büyük bir çıkar ve menfaatı insan hayatı için sağlıyorsa o iş farz kılınmıştır. Eğer taşıdığı menfaat hayatı önem taşımıyorsa o zaman o iş mustahap kılınmıştır. Diğer yandan eğer bir işi yapmak tehlikeli ve insanı helak edici bir niteliğe sahipse o iş haramdır ve eğer taşıdığı zarar tehlikeli ve helak edici değilse o iş mekruh kılınmıştır. Maslahatı ve zararı eşit ise veya maslahat ve zarardan yoksun ise o iş mubahtır. Elbette burada manfat, maslahat veya zarardan söz ederken maksadımız sadece maddi menfaatler vee zararlar değildir. Maksat insanın bütün varlık yönlerini kapsayacak anlamdaki menfaatler ve zararlardır.

2-       Yukarıda açıklanan ilke yani dini hükümlerin bir takım maslahatlar ve mefsedelerden kaynaklanıdığı ilkesi kapsamlı ve kesin bir ilke olmasına rağmen ancak teferruatla ilgili hükümlerde her hükmün dayandığı maslahatın ne olduğunu ortaya koymak gerçekten zor bir iştir. Çünkü böyle bir işi yapabilmek bütün alanları kapsayacak bir ilmi kapasıteyi gerektirir ve diğer yandan şu bir gerçektir ki insan ilim ve teknik yönünden ne kadar ilerlemiş olsa bile onun bildikleri belmedikleri karşısında aynen deniz karşısında bir damlaya benzer. Kur'an-i Kerim bu gerçeği şöyle açıklıyor: Size ilimden sadece az bir şey verilmiştir. [1]

Belkide bütün hükümlerin sırlarının ve felsefesinin Peygamberler ve İmamlar tarafından açıklanmayışının sebebi şundan ibarettir ki: Bir çok ilmi gerçekleri bilmeyen insanlara bütün hükümlerin sırlarını açıklamak onlara muammalar söylemeğe benzer. Bu da muhatapların daha da dinden uzaklaşmasına yol açabilirdi. Nitekim İmam Ali (a.s) buyuruyor ki: "İnsanlar bilmedikleri şeylerin düşmanıdırlar." [2] Bu yüzden Peygamberler ve İmamlar sadece insanların anlayabilecekleri çerçevede dini hükümlerin felsefelerini açıklamışlarıdır.

Üstelik dinin şeriat hükümlerini ortaya koymaktan asıl gayesi insanların ilmi ve pratık güzellik ve değerlere sahip olmaları ve kötülüklerden arınmalarıdır. Bu hedef ise ancak şeriate amel etmekle sağlanır insanlar hükümlerin fesefelerini bilmeseler bile.

Nitekim bir hasta ancak doktarın kendisi hakkında öngördüğü tedaviyi uygulamakla iyileşir hatta ögörülen tedavinin ve verilen ilaçların hakkında ayrıntılı bir bilgisi olmasa bile.

Bunlara ek olarak her mümin kişi biliyor ki dini emirler, bilgilerinde hiç bir hata ve yanlışlık söz konusu olmayan masum kişilerden kaynaklanır. Buna göre bu hükümlerin ve bu ilahi reçetelerin faydalı olduğunda kuşku etmezler.

3-       Hükümlerin felsefesini anlamak çetin bir iş olmasına rağmen olanak dışı bir iş değildir. Elbette şu noktaya dikkat etmek gerekir ki hukuk alanında bir genel kaide ve ilke, felsefi anlamdaki genel bir ilke ve kaideden farklıdır. Buna göre hukuk ve sosyal alanda bir ilkenin genel oluşu onun istisnası olsa bile çoğunluk hakkında doğru olduğu anlamındadır.

4- İslam’ın, erkeklerin süs eşyalarını kullanmadaki kural ve kaidesi iki şeydir:

1. Ziynet eşyasının altından yapılmamış olması. Çünkü altın takmak süs olsun veya olmasın erkeklere haramdır.

İmam Humeyni (r.a) ve diğer Müctehidler bu hususla ilgili olarak şöyle buyururular: “Altın kolye ve altın yüzük takmak ve koluna altın saat takmak gibi altından yapılmış ziynet eşyasını erkeklerin kullanması haramdır ve bunlarla namaz kılmak namazı batıl eder. İhtiyaten farz olarak altın gözlük kullanmaktan da çekinilmelidir.” [3]

2. Kadınlara mahsus olan ziynetlerden olmaması.

Bu konuyla ilgili olarak Ayetullah Behcet’in fetvası şöyledir: “Kadın ve erkekten her birisi diğerine özgü ziynet eşyalarıyla kendini süslemesi haramdır; erkeğin halhal ve benzeri ziynetleri takması gibi.” [4]

Kuşkusuz bir süsün erkek veya kadına özgü oluşu çeşitli bölge ve toplumlarda yaygın olan örf ve adetlere göre değişir. Çünkü bir ziynet eşyasının bir ülke veya şehirde ya da özel bir çevrede kadınlara özgü olması ama diğer yerlerde aynı süs eşyasının kadınlara özgü olmaması ve erkeklerle kadınların ortaklaşa ondan yararlanmaları mümkündür. Buna göre erkeklerin belli bir süs eşyasını örneğin küpeyi kullanmaları bir bölge veya şehirde normal sayılır (erkeklerin genelde kullandığı süslerden olur), kadınlara özgü süs olarak bilinmezse ve altından da yapılmış olmazsa onu erkeklerin de kullanmasında bir sakınca yoktur. [5]

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur ki İslam'ın dış emirlerini gözetmenin gerekliği delili şudur ki: Dünya nizamı birbirinden ayrı ve ilişkisiz bir yığından ibaret değildir birbiriyle ilişkili bir mecmuadan ibarettir. Buna göre iç dünyanın dışta etkili olduğu gibi dış görünümler de de iç dünyada etkilidir. Diş dünya iç alemin bir simgesi ve onun geçiş köprüsüdür. Buna göre dış görünüm bir takım ahlaki, pisokolojik ve sosyal etkileri vardır. Bütün bunlar kapsamlı bir kanun koyan kimsenin gözünden kaçmaması gerekir. Gerçekte iç dünyaya önem vermenin yanı sıra dış görünüme de önem vermek İslam dininin kapsamlılığını ve mükemmel bir din olduğunu gösterir.



[1] İsra Suresi: 85

[2]  Mizanu'l-Hikme, c. 1 s. 214

[3] Bkz. Tevzihu’l-Mesail, İmam Humeyni, Mesele, 832.

[4] Camu’l-Mesail, Ayetullah Behcet, c. 2 s. 411.

[5] 1526. sorunun cevabından alınmıştır.v

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar