Gelişmiş Arama
Ziyaret
10938
Güncellenme Tarihi: 2008/02/01
Soru Özeti
Evrenin bütün sırlarından haberdar olan bir peygamberin ummi olması nasıl mümkündür?
Soru
Kur’an’da geçen Ummi tabirinden hareketle bazıları Peygamber’in (s.a.a) okumak ve yazmak bilmediğini iddia etmişlerdir. Acaba bu konu doğru mu? Bütün varlık aleminin sırlarını okuyabilen ve rumuzlarına vâkıf olan bir peygamberin okuma yazma bilmeyişi nasıl mümkündür?
Kısa Cevap

Ummi okuma ve yazmayı birisinden öğrenmeyen kimseye denir. İslam Peygamberine de ummi denilmesi onun kimseden ders almadığı ve okuma ve yazmayı kimseden öğrenmediği içindir. Bu konu tarihi veriler açısından kesindir ve bu İslam Peygamber’ine bir üstünlük ve övgü sayılır ve aynı zamanda onun peygamberliğine ve icazına bir delildir.

Çünkü bir beceri olarak okuma ve yazmanın insan için önemi diğer insanların fikirlerinden ve eserlerinden yararlanmak ve kendi bilgisini zenginleştirmektir. Buna göre gelmiş geçmiş her kesin bilgisine sahip olan bir kimsenin artık okumak ve yazamaya bir ihtiyacı olmaz. Buna göre Peygamber’in (s.a.a) vasıfları içinde ummi vasfı onun peygamberliğinin bir delil ve ispat sayılır. Çünkü o bu vasfıyla birlikte geçmiş ve gelecek herkesin bilgilerinden haberdardı; göğün ve yerin gaybına vakıftı ve insanları doğru yola hidayet ediyordu.

Ayrıntılı Cevap

Bu soru iki bölümden oluşmaktadır:

1- Ummi kavramının anlamı nedir?

2- Eğer ummi okuma yazmayı bilmemek anlamında ise bütün evrenin sırlarından haberdar olan bir Peygamber’e nasıl yakıştırılabilir?

Birinci bölüme yanıt olarak şunu söylemek gerekir ki: Ummi okuma yazmayı birinden öğrenmeyen kimseye denir.[1] İslam Peygamberi’ne de ummi denilmesi onun okuma yazmayı kimseden ders almadığı içindir.[2] Peygamber’in (s.a.a) ummi olduğu konusu tarihi açıdan kesin olan bir gerçektir. Çünkü tarih açıkça Peygamber’in (s.a.a) ister Peygamberlikle görevlendirilmeden ve ister peygamberlikle görevlendirildikten sonra hiçbir kimseden okuma yazmayı öğrenmediğini kanıtlamaktadır. Zira bir yandan o dönemde Hicaz halkının büyük bir çoğunluğu okuma ve yazma bilmiyor zaten öğrenim işi onlar arasında önemli bir konuma sahip değildi. Bu yüzden sadece belli bir grup okuma ve yazma biliyordu ve bunların sayısı 17 kişiyi aşmıyordu. Buna göre eğer İslam Peygamberi o toplumda birsinden okuma ve yazmayı öğrenmiş olsaydı bu herkes tarafından bilinir ve halk arasında yayılırdı.[3]

Üstelik Peygamber’e düşmanlık besleyen ve ona karşı her türlü ithamdan geri durmayan kimseler böyle bir şey olsaydı elbette ondan haberdar olur ve Peygamber (s.a.a) okuma yazma bildiği için bu öğretileri başkalarından edindiğini ve öğretilerinin vahye dayanmadığını ileri sürürlerdi.[4]

Tarihte şunu kanıtlıyor ki Peygamber (s.a.a) Medine’de bile ne bir yazı okumuş ne de kendi eliyle bir şey yazmıştır. Hudeybiye anlaşmasında bile Peygamber (s.a.a) anlaşmayı kendisi yazmamıştır.[5]

Kur’an-i Kerim, ummi kavramından başka diğer ifadelerden de yararlanmaktadır. Örneğin Bundan önce sen ne bir kitap okumuş, ne de elinle onu yazmışsın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar şüpheye kapılırlardı.[6]“Ne kitap nedir ne de iman bilirdin.”[7]

Ama bütün evrenin sırlarından haberdar olan bir peygamberin nasıl okuma yazma bilmeyebilir sorusuna gelince, bu sorunun cevabında şöyle diyebiliriz: Konumuzla ilgili ayetlerde ummi vasfı Peygamber (s.a.a) ile diğerlerinin ortak vasfı olarak zikredilmesine rağmen[8] Peygamber’in (s.a.a) ummi oluşuyla ümmetin ummi oluşu arasında fark vardır. Ummi kavramının her yerde aynı anlamı ifade etmediği kesindir. Çünkü bu vasıf Yahudiler ve Müşrik Araplar hakkında kınama vesilesi olarak kullanılmıştır. “Onların içinde okuma yazması olmayanlar da var ki, Kitap'tan (Tevrat'tan) (başkalarının kendilerine anlattıkları) kuruntulardan başka hiçbir şey bilmezler. Onlar, sadece zan içindedirler.”[9] Yine şöyle buyuruyor: Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim." Kendilerine kitap verilenlere ve okuma yazma bilmeyenlere (ümmîlere, müşriklere), "Siz de (O'na) boyun eğip teslim oldunuz mu?" de.”[10] [11]

Ama Peygamber (s.a.a) hakkında bu vasıf övgüyü ifade eder ve onun peygamberliğine bir delil ve ispattır. Buna örnek olarak mütekebbir vasfını zikredebiliriz. Mütekebbir vasfı Yüce Allah için övgü mahiyetinde kullanılır ama aynı vasıf diğerleri için yerme ve kınama sayılır.[12]

Bir beceri olarak okuma ve yazmanın insan için önemi diğer insanların fikirlerinden ve bırakmış oldukları eserlerinden yararlanmak ve kendi bilgisini zenginleştirmektir. Buna göre gelmiş geçmiş her kesin bilgisine sahip olan bir kimsenin artık okumak ve yazamaya bir ihtiyacı olmaz.

Bu yüzden bazı müfessirler şöyle demişlerdir: Peygamber’in (s.a.a) vasıfları arasında ummi vasfı onun peygamberliğinin delili ve ispatı sayılır. O bu vasfıyla geçmiş ve gelecek bütün ilimlere sahipti ve göklerin ve yerin gaybını insana bildirir ve onları hak yola davet ederdi.[13]

Aynı zamanda peygamberin ummi oluşu ve onun ummiler içinde mebus kılınışı Allah’ın sonsuz gücüne dikkatleri çekmek içindir. Yüce Allah okuma yazma bilmeyen halk içinden ders okumamış, mektebe gitmemiş birini Allah’ın ayetlerini onlara okumak, batıl inançlardan onları uzak tutmak ve kendilerine kitap, ilim ve hikmet öğretmek ve onları kötülüklerden arındırmak için göndermiştir.[14]

Buna göre birçok ilimleri içinde bulunduran Kur’an’ı okuma yazma bilmeyen biri tarafından getirilmesi ilahi mucizelerden sayılır[15]

Daha geniş bilgi için Bkz. Dairetu’l-mearif ferhang Kur’an, Ummi.



[1] Dehhuda, Lugatneme

[2] Farhang İstilahat İrfani

[3] Belazuri, Fetu’l-Buldan s.459

[4] Bkz. Şehit Mutahhari, Mecmu-i Asar, c. 3. s. 205- 206

[5] Şehit Mutahhari, Mecmu-i Asar, c. 3. s. 219

[6] Ankebut 48

[7] Şura 52

[8] Kur’an’da bu vasıf “Ummyun” şeklinde Bakara suresinin 78. ayetinde ve “Ummiyin” larak Al-I İmran suresinin 20 ve 75 ve Cuma suresinin 2 ayetlerinde geçmiştir.

[9] Bakara: 78

[10] Al-i İmran: 20

[11] Şehit Mutahhari, Mecmu-i Asar, c. 3. s. 228

[12] Tefsir-I Kebir c. 5 s. 310

[13] Keşfu’l-Esrar c. 1 s. 244

[14] Tefsir-i Nevin s. 7.

[15] Tefsir-I Kebir c. 5 s. 380

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
    24977 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2008/05/20
    İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    7110 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Haset hastalığını nasıl yok edebiliriz?
    16585 Pratik Ahlak 2009/12/20
    Haset, eziklik ve kendisini küçük görme psikolojisidir ve bu yüzden haset eden kimse başka birisinde olan bir nimetin onun elinden çıkmasını arzu eder. Bu psikolojik hastalığın tedavisi ...
  • Lanetleşmenin bir şartı var mıdır? Hangi konuda lanetleşmek mümkündür? Lanetleşmek kesin olara gerçekleş midir?
    19167 مباهله 2012/05/27
    Lanetleşmek, batıl yolda olan kimsenin ilahi gazaba uğraması ve hak yolda olan kimsenin de tanınması ve böylece hak ve batılın birbirinden ayrılması için iki tarafın birbirine lanet etmesinden ibarettir. Lanetleşmek bir tür duadır ve kendine ait özellik ve şartlara sahiptir. Biz onların bazılarına işaret edeceğiz: İnsanın üç ...
  • Neden felsefî ikinci makuller tür ve ayıraca sahip değildir? Mantıkî ikinci makuller de böyle midir?
    10337 İslam Felsefesi 2011/10/23
    Makul, felsefî bir terim olup zihne gelen şey anlamındadır ve hissedilenin yani hisle duyumsananın karşısında yer alır. Makul terimi bazen aklî suretler için, bazen dışarıda bir varlığı olmayan hususlar için ve bazen de hissedilmeyen ve soyut olan şeyler için kullanılır ki bu durumda makulden kasıt akıldır. Bizim konumuzda makulden ...
  • İslam’ın Hakkaniyetinin Aklî Delilleri
    21090 Yeni Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar bugün dünyada gözlemlenen dinlerde bir takım hakikatler yer alsa da, gerçek tevhit olan kamil hakikat sadece İslam’ın çehresinde gözlemlenebilirdir. Bu iddianın en büyük delili, diğer dinlerin muteber senetlerinin olmayışı ve metinlerinde tahrif ve aklî çelişkilerin bulunması ve bunun karşılığında Kur’an’ın senet taşıması, ...
  • Defalarca tövbesini bozmuş kimse şimdide Allah ve Masum İmamlar (a.s) hakkında şüpheye düşmektedir. Acaba Allah onu kendin uzaklaştırmış mıdır? Ve Allah’a yakınlaşmanın yolu nedir?
    36346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    Günah, insanı alteder. Günahtan tövbe etmeye ciddi karar almak kurtuluşa yönelmek demektir. Şeytan, insanın düşmanıdır; onun böyle vesveseler vermekten amacı, insanları ümitsizliğe düşürmek, salih kulları merhametli olan Allah’tan uzaklaştırmaktır. Oysa Allah, ister günahkar olsun, ister zalim, bütün kullarını sever, onların hidayetini ve saadetini ister. Yalnız kaldığınızda Allah’tan ...
  • Ayakkabı giymenin adabı nedir?
    20961 Pratik Ahlak 2012/05/12
    İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu, en kâmili ve en camiidir. Bu bağlamda İslami öğretiler insanın tüm boyutlarını; bireysel ve toplumsal yönlerini her zaman ve her mekân için göz önünde bulundurmuş ve onun tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Her halükarda İslam dininin hakkında nazar vermiş ve adap belirlemiş ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) Rukayye adında bir kızı var mıydı?
    23693 تاريخ بزرگان 2011/12/20
    Fedakarlık ve insani kemallerle dolu Kerbela gibi bir olayda yaşı küçük olan kimseler fazla dikkat çekmemiş olabilir. Hz. Rugayye’nin (s.a) yaşamı, babası, amcası, halası gibi yüce şahsiyetlerin nurlarının ışığı arkasında kaldığından tarih kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s) Rugayye adında küçük bir kızı olduğu konusuna değinilmemiştir. Bazı maktellerde İmam ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11686 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.

En Çok Okunanlar