Gelişmiş Arama
Ziyaret
14435
Güncellenme Tarihi: 2010/12/28
Soru Özeti
Hermonotik nedir ve onun görecelikle ne gibi bağlantısı vardır?
Soru
Hermonotik nedir ve onun görecelikle ne gibi bağlantısı vardır?
Kısa Cevap

Hermonotik teriminin iki manası vardır:

a) Geniş Mana: Bu kelime bu manada, bir metnin yorumu hakkındaki her türlü araştırmadır. Bu yüzden hermonotik, bu alanda bütün dinleri, hatta ilm-i usul’un lafızlar bölümünü dahi kapsamaktadır.

b) Dar Mana: Bu kelimenin bu manasıyla yalnızca belli bir ekol kastedilmektedir ve metnin manasının bağlı olduğu muhatapların kültürel ortamı onun bahsettiği konulardan sayılmaktadır.

Geniş manadaki hermonotik, gerçekte metinlerle beraber ortaya çıkmış ve insanlığın kültür geçmişi kadar bir geçmişi vardır. Ama, batıda şu anda başlı başına bir bilim dalı olarak karşımıza çıkan hermonotik’in geçmişi yaklaşık üç asır öncesine dayanmaktadır.

Bu yüzden denilmektedir ki, hermonotikin hedefi, yorumcuya, yazarın asıl maksadını anlamasına yardımcı olacak metodu vermektir. Dolayısıyla hermonotikte, yorumun dayanakları için beş tane ön varsayım olduğu söylenmektedir:

1-Yorumcunun ön kavrayışı veya ön bilgisi.

2-Yorumcunun hidayet edici beklenti ve alakaları.

3-Tarihten sorular.

4-Bütün konuların etrafında döndüğü metnin merkez manasını ve asıl bakış açısını keşfetmek.

5-Metnin manasının yorumcunun tarihsel ufkundaki manası.  

Metni anlamada ön yargıların etkisi manasındaki hermonotik, Kant’tan alınmıştır. Kant’a göre, dış alemle direkt olarak irtibat kurmak mümkün değildir; zira bilgi denen şey, dış alem, zihin ve bu ikisinin bileşiminden etkilenmedir.

Hermonotik’te, görecelik gibi mukaddes metinlerin tek ve salt bir yorumunun olmadığına inanmaktadır; zira yorumcunun ön varsayımları ve konumunun onları anlamada etkisi vardır. Bu yüzden herkes kendi şartlarına göre mukaddes metinleri anlamakta ve yorumlamaktadır. Nitekim, dini plüralizm hermonotikin bir neticesidir.[i]

 Hermonotik’in doğurduğu bazı sonuçları şunlardır:

1-Çeşitli yorumların mümkün olması ve belli bir ölçünün olmaması

2-Sapık fırkalara itibar kazandırmak.

3-Rey tefsirine itibar kazandırmak.

4-Göreceliği dini tefsirlerde kabul etmek.

5-Dini metinleri doğru ve eksiksiz olarak anlama imkanının olmaması.

Bu nedenle hermonotik, önemli itiraz ve şüphlerle karşılaşmıştır. Zira ne semavi dinler böyle neticeleri kaldırabilirler, ne de onların hidayet hedefleriyle uyuşmaktadır. Ayrıca alimler ve görüş sahiplerine göre din ilminin metod ve kaideleri vardır. Eğer dini metinleri anlamada ihtilaf varsa bunun nedeni bütün temel kaidelere uyulmadığı veya bazı ilkelerdeki ihtilaflardan kaynaklanmaktadır; kaldı ki ihtilaf ayrıntıdadır, temel kaidelerde ihtilaf yoktur.



[i] -Dini Plüralizm ve Dinden Değişik Yorumların Yapılması, 118. Soru (Site:1738)

Ayrıntılı Cevap

Hermonotik kavramı

Hermonotik, Antik Yunan Tanrısı ‘Hermes’ kelimesinden türemiştir. Hermes sınırların ilahesi ve insanlar ile tanrılar arasında bağ kurucu, konuşmanın yaratıcısı ve tanrıların isteklerini insanlara yorumlayanıdır. Bu nedenle hermonotik, lugatte ‘yoruma bağlı’[1] demektir. Istılahta ise ‘metnin yorumu’ ve onu anlamak hakkında ki konuların bütününe denir.[2]  

Ama ‘yorum’[3] ve ‘metin’ bu ibarede ne manaya gelmektedir? Tefsir, kastedilen manayı anlamak, söyleyenin maksadını keşfetmek ve açıklamaktır. Tefsirin ‘Te’ville’ farkı vardır. Zira tevil, mananın köklerinin ve sözün manalarının keşfidir. Bu ibarede ‘metin’, ardında bir konu ve mefhumun olduğu her şeyi kapsamaktadır. Bu yüzden sadece yazıyı değil, söz, resim, müzik, sinema vb. gibi sanat eserlerinide içine almaktadır. Bazen      -Heidegger’in yazılarında da görüldüğü üzere- ‘metin’in manası o kadar geniştir ki, gerçek alemide içermektedir. İşte hermonotik buradan itibaren artık tefsir alanından çıkarak felsefe ve varlığı tanıma alanınada girmektedir.

Bu yüzden, metnin tefsirine ait olan her konu, yine yazarın amacını ve metnin nihai manasını keşfetmek yönünde kaide ve kurallar veren veya böyle şeyleri inkar eden her şey hermonotikin alanına girer. Bu mana hermonotikin genel manası ve tefsirin bütün dallarını kapsamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, İslami alanda yaygın olan ilm-i usul’un Lafızlar konusuda -başlı başına bir ilim şeklinde olmasa ve ilm-i usul’un diğer bir çok konularının yanı sıra işlense de- hermonotikin alanına girebilir. Hermonotik bu ıstılahta gerçekte metinlerin ortaya çıkmasıyla ortaya çıkmış ve insanlık kültürünün geçmişi kadar bir geçmişi vardır.

Ancak günümüzde ‘klasik hermonotik’ denilen, kendisini bağımsız bir ilim gibi gösteren ve batıda da bu isimle tanınan şeyin fazla bir geçmişi yoktur ve son birkaç yüzyılda ortaya çıkmıştır.

Belirtmek gerekir ki, bazen hermonotik kelimesi -özellikle günümüz kültüründe- belli bir tefsir ekolü için kullanılmakta, diğer tefsir ekolleri hermonotik diye tanıtılmamaktadır. Konuların özü ve neticelerin özeti bu ekolde şöyledir: Bir metinin kültürlerde ve sünnetlerde değişik göstergeleri vardır ve o kültüre uygun mesajları muhataplarına vermektedir. Gerçekte muhatapların, zihni ortamları ve onların kültürel şartları metine mana vermektedir. Bu yüzden metinden kim, neyi anlarsa anlasın onun kültür ortamıyla uygun olursa doğru olacaktır. Muhtemelen muhatap, yazardan da öteye geçer ve metini daha derin bir şekilde anlayabilir! Bu ıstılahın hermonotikteki başlangıç noktası ve bu ekolün onda ortaya çıkması miladi 19. y.y’ın sonlarında ve 20. y.y’ın başlarında olmuştur. Bu ekol Gadamer’in görüşlerinde doruğa ulaşmış ve günümüzün batı dünyasında oldukça fazla taraftarı vardır.

Bütün bu ıstılahları ele almak, bu kısa yazıya sığmayacağından onlara işaret etmekle yetinecek ve Hermonotik konusunu muteber kitaplara havale edeceğiz. Bu arada ‘Mebani-i Kelami-i İçtihat’ adlı kitabın bu alanda önemli bir yeri vardır.[4]  

Metinin yorumu şu varsayıma dayalıdır: Bir metini veya sözü okumak ve duymak, onların kelime ve cümle anlamları bilinse de o metin ve sözün içinde sakladığı şeyi açığa çıkarmaz. Bu saklı şey, yanlızca tefsirle aydınlığa kavuşur.[5]  

Her metinin manasında bir gerçek saklıdır. Onun tefsirle ortaya çıkarılması gerekir. Gerçekte metin, tefsirle konuşur.[6]

Metinlerin tefsiri için, beş mesele tefsirin giriş ve dayanakları olarak belirlenmiştir ki kısaca şöyledir:

1-Yorumcunun ön yargısı veya ön bilgisi: Yani müfessir ve araştırmacının bir ön yargısı veya ön bilgisi vardır. Bu konu sadece metinlerin tefsirinde değil, her ilmi araştırmada geçerlidir. Onlar olmadan metinin tefsiri veya ilmi araştırma mümkün olmaz.

2-Yorumcunun hidayet edici beklenti ve alakaları: Müfessiri, metinden soru sormaya ve onu anlamaya zorlayan şahsi alaka ve beklentileri, metini anlamanın girişi ve temel dayanaklarıdır. İnsan her soruyu alaka ve belli bir beklentiden dolayı sorar. Bu alaka ve beklenti, sorusunun temel dayanakları olan ön bilgileriyle mutlaka uyumludur.

3-Tarihten soru: Tarihten soru sormak demek, metni ortaya çıkaranın bunu neden yaptığını ve muhatapların anlamasını istediği şeyi sorgulamak demektir. Bu merhalede tarihi araştırma yapmak bazı meseleleri açığa kavuşturur. Örneğin, hangi ilgi ve beklenti yazarı metni yazmaya sevketmiştir? Hangi vaziyette ve tarihi şartlarda konuşmuştur? Muhataplarının durumu ve tarihi şartları nasıldı? vb. şeyler.

4-Metnin merkez manasını keşfetmek: Yani, bütün konuların etrafında döndüğü asıl bakış açısını keşfetmek. Bu asıl bakış açının keşfedilmesi gerekir ve bütün metin o açının ilk varsayımıyla anlaşılmalıdır. Merkez mananın keşfi biraz müfessirin tecrübe ve sorularının etkisinde kalmaktadır. Bu durumda değişik müfessirler farklı tecrübe ve sorularının etkisinde kalarak metinin merkez manasını, bir dereceye kadar birbirlerinden farklı bir şekilde yaparak anlarlar ve neticede metnin tamamından değişik anlayışlar ortaya çıkar.

5-Metnin manasının müfessirin tarihsel ufkundaki tercümesi: Hermonotik teorisine inananlara göre müfessirin tarih ve asrı metni ortaya çıkaranla farklı olursa tefsirde, müfessirin veri ve tecrübelerine göre olur. Bu farklılık insan yaşamının tarihe bağlı olmasından dolayıdır. Farklı kültür ve medeniyetler, bunun gibi çeşitli dünya görüşleri ve dinler, değişik tecrübeleri gerektirmekteler. İnsanın ilkel yaşantı ve tabiat kanunlarına mahkum olduğu zamandaki kendisine ve çevresine olan tecrübesiyle, ilerleme ve tabiata hakim olduğu zamandaki tecrübesi arasında zorunlu olarak farklılık olacaktır.[7]

Ön varsayımların metinleri anlamadaki etkisi manasındaki hermonotik, Kant’ın felsefesinden kaynaklanmaktadır.[8] Ona göre, ‘bir şeyin kendisi’ bizde olan şeyin dışında bir şeydir. Zira bizim dünyadaki bilgimiz, dış dünya ve zihinin bileşiminden meydana gelen anlamadır. Çünkü dış alem duyu organlarımızla zihnimize geliyor ve zihindeki kalıplara oturuyor. Bilgi bu şekilde oluşur. Bilgi gerçekte zihinle dış alemin etkileşimidir. Dışarıdan aldığımız şeyler dışarıda değillerdir. Çünkü bilgi, zihinle dışarının bileşimidir. Dolayısıyla dışarıdaki gerçekleri bilmenin her hangi bir yolu yoktur.

Görecilikle Hermonotikin İrtibatı

Görecelikle hermonotikin ilişkisi onun elde ettiği şeyle bilinir. Zira görecilik ‘gerçek ve salt bilgi yoktur, mutlak gerçeğe giden yol yoktur’ dediği gibi, hermonotikte ‘metini anlamak görecelidir ve her metine göre çeşitli yorumlar vardır’ demektedir. Ve hangi yorumun gerçeğe uygun olduğu bilinmediğinden, bütün tefsirlerin           -aralarındaki farklılıklara rağmen- doğru yönleri vardır.

Başka bir ifadeyle, görecelik ve hermonotik, beşerin bilgilere karşı olan şüphesidir. Bir farklaki görecelik beşerin bütün ilimleri içindir ve bağlantısı dışarıyladır, ama hermonotik en azından bazı ibarelerde metinlerin tefsirine, özellikle mukaddes metinlere aittir ve göreceliğin neticesidir.

Hermonotiğe Eleştiri[9]

Göreceliğin neticesi ve safsata ekolünün çıkardığı hermonotikin çeşitli olumsuz sonuçları var ki onlardan bazıları şunlardır:

1-Çeşitli yorumların imkanı ve bir tefsirin başka bir tefsire üstünlüğünü gösterecek bir ölçünün olmaması.

2-Bütün sapık fırkalara itibar kazandırmak; çünkü bütün fırkalar kendi yaptıkları din tefsirlerinin üstün olduğu iddiasındalar ve onların sapık olduğuna dair hiçbir ölçü yoktur.

3-Genel bir ölçü olmamasından dolayı rey tefsirine itibar kazandırmak.

4-Dini tefsirlerde görecelik.

5-Dini metinlerin gerçek ve doğru anlaşılmaması.

Bunlar kabul edilebilecek sonuçlar değillerdir; zira a) İlahi dinler, din için yapılan her tefsiri kabul etmezler.[10] b) Yaratıcının ve peygamberlerin kelamında lugatçılığın ortaya çıkmasını gerektirirler. Çünkü peygamberler, insanların sapkınlıktan hidayete ermeleri, hak yolu göstermek ve gerçek kemale ulaşmaları için gönderildiler. Eğer dinde her çeşit tefsir doğru olsa ve bir tefsirin diğer tefsirlere göre üstünlük ölçüsü belli olmazsa o zaman her inanç ve metot doğru olacak ve sonuçta tevhidin yanında putperestliğinde doğru olduğu söylenecektir. Bu da hedeften sapmadır. Hedeften sapma ise mutlak hikmet sahibi için imkansızdır.[11]

Ayrıca dini bilgi ve görüş sahiplerinin dini kavramlardan elde ettikleri bilgiler, metoda dayalıdır ve mukaddes metinleri anlama ve tefsiri, dini tecrübeler ve aklani derin düşünceler gibi asıl kaynaklara başvurmakla gerçekleşmektedir. Tevhid dinlerinde mukaddes metinler mihver ve asıl rolü ifa etmektedirler.[12] Bu usüle riayet etmek bizi kesin ve yakini sonuçlara götürür, gerçek bilgiye ulaşmayı mümkün kılar.

Dini Anlayışın Metotlu Olmasının Alametleri

Gerçek bilgiye ulaşmak mümkündür ve müfessir kaide ve şartlara riayet ederse metinleri doğru bir şekilde tefsir edebilir.[13] Bazıları dini metinleri anlamanın bir metodu olduğunu göstermek için kaideler zikretmişlerdir. Örneğin:

1-Bütün insanların içinde yaygın olması.

2-Kökünün yaratılışta olması (fıtri).

3-Belli bir coğrafi ve siyasi duruma bağlı olmaması.

4-Dini kavramlarda, muhalif tebliğlerin karşısında dik ve sağlam durması.

Kısacası dini öğretileri anlamanın kanun ve kaideleri vardır. Kim görüş belirtmek isterse bu kanun ve kaideleri bilmesi gerekir. Ve bu dini metinlerle de sınırlı değildir, bütün ilimler için geçerlidir. Bazı kaidelerin ölçüleri şunlardır:

1-Dil bilgisini ve müfredatı tam olarak bilme.

2-Ayeti ayetle tefsir edebilme gücüne sahip olma.

3-Ayetin anlaşılmasına neden olacak nüzul sebeplerini bilme.

4-Ayetlerin tefsirinde onları tefsir eden hadislere başvurma.

5-Çeştli yorumları bilme.

6-Ayetlerin akış yönünü, öncesini ve sonrasını bilmek.

7-Kur’an’ın muhkem ve müteşabihlerini göz önüne almak ve muhkemlerden müteşabihleri tefsir etmek için faydalanmak.

8-Rey tefsiri yapmamak.[14]

Daha fazla bilgi için bkz:

1-Mehdi Hadevi Tahrani, Mebani-i Kelami-i İçtihat, s.119-288.

2-Muhammed Hüseyinzade, Mebaniy-i Marifet-i Dini, s.160-173.

3-Murtaza Mutahhari, Mecmuay-ı Asar, c.13, s.343, c.15, s.419.

4-Usul-u Felsefe ve Reviş-i Realizm, c.1, s.98, 111-114.

5-Mecelle-i Zihn, sayı:19, s.47-52.

6-Mecelle-i Nakt, sayı:5-6, s.154.

7-Muhammed Taki Misbah, Amuzeş-i Felsefe, c.1, s.145.

8-Cafer Subhani, Nazariyet-ul Marifet,s.227.


[1] -Başka bir ifadeyle, bu kelime ‘Hermes’ (Tanrıların peygamberi) kelimesi ile kök yönünden irtibatlıdır. Sanki müfessirinde, peygamber gibi söz ve mesajın manasını keşfetme maksadı vardır. Öyleyse hermonotikin hedefi, yazarın maksat ve hedeflerini anlayabilmek için metot vermektir.
(Cafer Subhani, Hermonotik, s.7; Mecelle-i Kabasat, sayı.17, s.3; Richard Palmer, İlm-i Hermonotik, Muhammed Said Hannai Kaşani’nin Farsça çevirisi).

[2] -Mircea Eliadei. The Encyclopedia of Religion, Hermeneutics, Van A.Harvey. p. 279 -Kurt Mueller- Vollmer, The Hermeneutics Reader. Philological Hermeneutics, Philip August Boeckn, Basil Blackwell, 1986, p. 134.

[3] -"Interpretation"

[4] -Mehdi Hadevi Tahrani, Mebani-i Kelam-i İçtihat, s.119-288

[5] -Muhammed Müçtehit Şebisteri, Kitap, Sünnet, Hermonotik, s.130.

[6] -Hermonotik, hakkında çeşitli anlamlar söylenmiştir, örneğin:

1-Yazar ve konuşmacının düşüncesini keşfeden kaideler ilmi (August  Woolf).

2-Yanlış veya kötü anlayışa engel olmak için bir yöntem seviyesinde olması (Schleiermacher).

3-Düşünme eyleminin metinlerin tefsiriyle ilgili teorisi (Paul Rico).

Belirtmek gerekir ki, modern hermonotikte dört önemli görüş var. Onlara kısaca şöyle işaret edebiliriz:

1- Schleiermacher’ın görüşü: Hermonotik, tefsir metinleri hakkındaki tahkiktir.

2-Dilthey’in görüşü: Hermonotik, insan bilimlerinin temel dayanağıdır. Dilthey, hermonotiği doğal bilimlerin karşısındaki insan bilimlerinin metot ve asıl nizamı olarak görüyor.

3-Heidegger’in görüşü: Hermonotik, bütün şartlarda dikkatli düşünmedir. Ona göre, beşerin kendi varlığının hermonotik yapısı var ve bu bizim bütün bölgesel tefsirlerimizin ortamını hazırlar. Yani, ön varsayımları bize dayandıran bir durumdur ve bizde onu düşüncemize dayatıyoruz.

4-Gada­mer’in görüşü: Heidegger’a tâbi olarak, tefsirin, anlama geçmişi olduğunu kabul ederdi. Müfessirin varsayımları ve inançları düşüncenin önvarsayımı ve girişidir. Eşya ve metinle karşılaştığında, müfessirin bakış açısı devamlı dengelenir. Gerçek ve nihai hiç bir tefsir yoktur. Bu yüzden tefsirlerimizin, önceki tefsirlerden doğru veya daha iyi olduğundan emin değiliz.

(Mecelle-i Kabasat, sayı:17, s.4-7; Babek Ahmedi, Sahtar ve Hermonotik, s.97.)

Nakledilen bu sözlere dikkat edilirse, hermonotik hakkında iki farklı tefsirin olduğu görülür:

1-Metodoloji Hermonotiği.

2-Felsefe Hermonotiği.

(Cafer Subhani, Hermonotik, s.9; Richard Palmer, İlm-i Hermonotik, Muhammed Said Hannai Kaşani’nin Farsça çevirisi, s.41; daha fazla bilgi için bkz: Mehdi Hadevi Tahrani, Mebani-i Kelami-i İçtihat, s.119-288.)

[7] -Müçtehit Şebisteri, Muhammed, Kitap, Sünnet, Hermonotik, s.17-31.

[8] -‘Anlamak’ mevzusunu incelemek, kendi teori ve metodunun olması gereken ‘Bilginin’ bir dalı gibidir ve 19. y.y’da başlamıştır. O zamana kadar sadece din, felsefe, hüner ve hukuk metinlerinin tefsir kaideleri üzerinde durulurdu ve bu alanlarda konuları ve geçmişleri vardır. Bu kaideler, metnin dilini ve kurallarını bilmenin lüzumu, metnin yazarının kelimeleri ve bileşik kelimeleri nasıl kullandığına dikkat etmenin gerekliliği, metinin bölümlerinde kullanılan üslup ve yazarın metini yazdığı zamanda bulunduğu konumu bilmenin gerekliliği olan kaidelerdir. Bu konuda tam bir inceleme yapılmamışken, esasen ‘anlama’yı bilginin bağımsız bir türü olarak ‘açıklamalı bilgi’nin karşısında yer alması ne demektir? Kant’ın ‘Transcendental Felsefesi’ bu incelemelerin ortaya çıkmasına etki yapmış, ayrıca dil olgusu hakkında da dakik konuları ortaya çıkarmıştır.

Zamanla anlaşıldıki, dilin tarihi bir olgu olması ve ‘beyan’ın imkan ve şartları tarihsel ve değişken olduğu gibi anlamak’ta bir tarihi meseledir ve onunda şart ve imkanları değişkendir. Belli bir tarihte anlatılan şeyi, başka bir tarihte anlamak için ‘muhteva tercümesi’ne ve yeni anlatıma ihtiyaç vardır. (Babek Ahmedi, Sahtar ve Hermonotik, s.74).

[9] -Daha fazla bilgi için bkz: Muhammed Hüseyinzade, Mebaniy-i Marifet-i Dini, s.160-173.

[10] -Bilgi, hermonotik ve yorum çeşitleri görecelikte doğru değilse ve her din ve metinin gerçekte birden fazla tefsiri yoksa öyleyse müfessir ve fakihlerin ihtilaflarının nedeni nedir? diye sorulabilir.

Cevap olarak diyoruz ki:

Müfessirlerin, zaruri hükümler ve itikatlarda ihtilafları yoktur. Eğer cüzi konularda ihtilafları varsa muhtemelen zahiridir. Gerçekte değişik görüşler birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar ve her biri bir açıdan meseleye bakmış olabilirler. Öte yandan, bazı ihtilaflar tefsir kaidelerine uymamaktan kaynaklanmaktadır. Örneğin, dilbilgisi kaidelerine uymamak, nasih ve mensuhtan gafil olmak, tefsir metodunda detaya girmek, aklın altından çıkamayacağı bir yola gitmesi, senedin muteberliğinde ihtilafın olması, ayet ve hadisin ölçütünde ihtilaf olması, heva ve heveslerin veya mezhebi taasuplarına işin içine girmesi ve gerçekleri göz ardı etmek gibi.

Fakihlerin fetvalarındaki ihtilaflara gelince, her şeyden önce fakihlerin genel ahkam ve dinin zaruri hükümlerinde ihtilafları yoktur. Hatta meselelerin çoğunda müşterektirler ve yalnızca cüz’i meselelerde ihtilafları var. Bu ihtilafların nedenleri şunlar olabilir:

1-Hadislerin ravilerinin güvenilirliğinde ihtilaf edilmesi. Örneğin, fakihlerden birinin görüşüne göre bir ravi güvenilirdir ve ona göre fetva veriyor, bir başkasına göre güvenilir değildir o da tersi bir fetva veriyor.

2-Rivayetlerin delaletinde ihtilaf olması.

3-Şöhret ve bazı delillere itibar kazandırmaktaki ihtilaf.

4-Rivayetlerdeki çelişki ve ihtilafı gidermek için kullanılan metotlar, görüşlerin farklı olmasına neden olmuştur.

5-Genelin durum ve ölçütlere uygulanmasındaki ihtilaflar. (Mecelle-i Kabasat, sayı:17, s.11,22-23,29-30.   

[11] -Cafer Subhani, Hermonotik, s.73-76; Mecelle-i Kabasat, sayı:17, s.7-8; Celal Ferzin, Kıraat-ı Din, Anarşizm-i Hermonotik, s.147-189.

[12] -Mecelle-i Kabasat, sayı:17, s.26

[13] -Kur’an’ın Ayetlerini Anlamanın Şartları, 193. Soru, (Site:2511).

[14] -Cafer Subhani, Hermonotik, s.13-15; Mecelle-i Kabasat, sayı:17, s.15-17.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar