Gelişmiş Arama
Ziyaret
11098
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Zengin olan kimselerin sahip oldukları servet kendilerin göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allah’ın kendilerine vermiş olduğu lütuf müdür?
Soru
Acaba zengin olan kimselerin elde etmiş oldukları servet onların göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allahın kendilerine vermiş olduğu bir lütuf müdür? Fakirlerin durumu da bunun tersi olabilir mi?
Kısa Cevap

Rızık ve azık veya servet genel anlamda Allah tarafından bağışlanan genel bir lütuftur. Ancak Allah’ın genel anlamda olan bu lütuf ile servet elde etmek için çaba harcamak ve uğraş göstermek arasında her hangi tezat söz konusu değildir. Ama Allah u Teâlâ’nın, iman eden kulları ilişkin has bir inayeti ve lütfü var olmaktadır. Allah u Teâlâ bu kulları hakkında var olan bu has lütfünü gerçekleştirmek için farklı yöntemler izliyor. Meşru olan bir servet türünü onların güdümüne vermek bu yöntemlerden bir tanesidir. Elbette bilinmelidir ki Allah tarafından verilen servetlerin her çeşidi lütuf anlamında değildir. Bilakis verilen bu servetlerin bir kısmı azabın bir nişanesi de olabilir. Diğer taraftan Allahın iyi kulları bu dünyada tüm maddesel ayrıcalıklardan en uygun bir şekilde kesin yararlanacaklardır diye bir kaide de söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu site buna benzer bir soruya daha önce cevap vermişti. Soru şöyle idi: Hacca gitmek ve imamların (a.s.) türbelerini ziyaret etmek acaba insanın iradesinden neşet eden bir durum mudur yoksa Allahın ve Masumların (a.s.) talepleri doğrultusunda gerçekleşen bir eylem midir? Bu bağlamdaki açıklama (cevap)  3411 no’lu sorunun cevabında yapılmıştır. Ona müracaat ederek cevabınızın bir miktarını alabilirsiniz.

Ama burada kısa bir şekilde dikkatinin bazı noktalara çekiyoruz:

1-   Alla u Teâlâ, hikmetinin iktizası gereğince kâfir ve mümin farkını gözemeksizin insanların bireyleri rızık konusunda farklı olmalarını karar kılmış ve bu farklıklarla onları imtihana tabi tutmak istenilmiştir.

2-   Bu esas gereğince Allah u Teâlâ’ya şükür edenler ile etmeyenler arasında fark koymaksızın beşrin tüm fertleri arasında rızkı ve başka bir tabirle serveti dağıtmış ve bütün fertler Allahın bu genel lütfünden yararlanma noktasında farksızdırlar. Kuranı kerim bu bağlamda Allah’ın resulünü muhatap alarak şöyle buyurmaktadır: “Rabbinin lütfünden her birine; onlara da, bunlara da (kâfirlere de müminlere) veririz. Rabbinin lütfü (hiç kimseye) yasaklanmış değildir[1] Başka bir beyanla servetin niceliğini ve kazanılmasının nasıllığını ve niteliğini bir kenara bırakırsak ama aslı ve genelliği Allah’ın genel olan lütuflarındadır. Her kes farklı miktarda ondan yararlanmaktadır.

3-   Rızkın takdir edilmesi ve Allah’ın lütuf kapısının açık olması servet kazanmak için insanlar tarafından sarf edilmiş çaba ve gayret arasında bir tezat yoktur. Dini kaynaklarda rızık konusunda duayla yetinmeyin bilakis meşru olan serveti kazanmak için çalışmayı akıllardan götürmeyin şeklinde tavsiyeler ve teşvikler var olmaktadır. Bu bağlamda 4007. Sorunun cevabına müracaat ediniz.

 Bazı imanlı kimselerin serveti Allahın has lütfüyle fazlalaşıyor. Birçok yerde bu fazlalık çok farklı yollarla gerçekleşiyor hatta takva sahibi olan şahsın kendisi bile bu yerlerden kendisine servet ulaşacağını tasavvur bile edemiyordu. Talak süresinin 2. ve 3. Ayeti ve bu ayetlerin tefsirinde zikredilen rivayetler bu hakikatin açıklayıcısıdırlar. Ayetlerde şöyle denilmektedir: Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur”.  

4-   İman sahibi bazı kimseler servet ve daha fazla maddi imkânlara sahip olmuş olmaları fakir olan mümin kimselerin Allahın has lütfünden mahrum bırakılmış olmasına delil değildir. Bilakis Allaha Teâlâ hikmetinin iktizası gereğince bütün müminlere has lütfüyle bakar. Ancak bu lütuf bazen servet kalıbında tecelli eder. Hz. Süleyman ve Hz. Yusuf hakkında tecelli ettiği gibi ki Allah u Teâlâ onlara bu dünyada zahiri olan bu dünyanın makamını verdi. Bazen de fakirlik ve sorunları tahammül etmesi gerekir kalıbında tecelli bulur. Hz. Eyüp da tecelli eden hakikat bunun en tipik örneğidir. Mümin olan bir kimse teslimiyet bağlamında öyle bir dereceye varması gerekir ki hem fakirliği hem zenginliği Allahın lütfüne delalet eden birer nişane şeklinde algılaması gerekir.[2] (Maşuk için güzel olan benim için de güzeldir). İmam Humeynin (allahın rahmeti üzerine olsun) tabiriyle (maşuktan olan cefa vefadır). Bu bağlamda daha fazla bilgi edinmek için 3040. Numaralı sorunun cevabına müracaat ediniz.

5-   Elbette şu noktaya dikkat etmemiz gerekir ki fazlalaşan her çeşit servet, Allah’ın has lütfüdür şeklinde algılamakta doğru değildir. Belki sadece meşru yolla mümin olan bir kimseye verilmiş ve kendisi de onu helal ve meşru yollarda sarf ediyor ise Allah’ın lütfü olabiliyor. Bu halet dışında kalan tüm servet ve zenginlikler Allah’ın has lütfü olmadığının yanı sıra sahibi için ilahi azabın nişanesi de olabiliyor. Kuranı kerim bu tür servet için” yavaş yavaş helake doğru gitme yani bir anlamda mühlet verme” anlamında olan “istidrac” kavramını kullanmış.[3] Şöyle buyurmaktadır: “Bizim onlar için karar kıldığımız ilahi nişane ve ayetlerimizi unuturlarsa bizde buna karşılık olarak dünyevi olarak kavuşmak istedikleri tüm maksatlarına varmaları için gerekli kapıları açık bırakırız. Böylece ele geçmiş olan tüm servetler ve konumlardan dolayı sevinsinler. Daha sonra onlar belirsiz bir hal üzereyken ani bir azaba duçar edeceğiz”.[4] Kesinlikle böyleli bir serveti Allahın has lütfüdür şeklinde algılamak doğru değildir. Bilakis bir tuzak ve böyleli bir tuzağa düşmekten Allaha sığınmak lazım. Ümit ederim zikredilen noktalara ve bu bağlamda sorulan sorulara verilen cevapları mütalaa ederek cevabınızı almışsınızdır.



[1] İsra, 20.

[2] A’araf, 168.

[3]Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz (A’araf, 182; Kalem, 44.

[4]Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar” ( An’am, 44).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar