Gelişmiş Arama
Ziyaret
8931
Güncellenme Tarihi: 2011/06/20
Soru Özeti
Acaba Dinin öğrenilmesine özen gösterdiği, teşvik ve teyit ettiği dini ilimler midir, yoksa Kimya, tıp, fizik ve…gibi tüm beşeri ilimler de dahil midir?
Soru
Kuranı kerimin ayet ve ehlibeytin (a.s.) hadis ve rivayetlerinde insanlar, ilim öğrenmeye oldukça fazla teşvik edilmiş olduğunu müşahede etmekteyiz. Burada akla gelen soru şu: İslam dininde var olan bu teşvik ve teyit hangi ilimler içindir? Üniversitede, öğretim merkezlerinde öğretilen; kimya, fizik, matematik vb. beşeri ilimleri de kapsıyor mu yoksa sadece dini ilimler ve dinde (fıkıhta) uzmanlaşmaya yönelik bir vurgu ve teşvik midir?
Kısa Cevap

Bu sorunun cevabı dinin insan yaşamında kapsadığı alanları ve insanın yaratılış hedefini anladıktan sonra aydınlanması kolay olur. Bu bağlamda şunu söylemek gerekir ki, İslam dininin yaşamın tüm boyutlarını kapsayan alanlar için programı ver olmakta ve bu bağlamda kanunlar koymuştur. Hayata canlılık kazandıran İslam mektebi insan'ı Allah'ın yeryüzündeki halifesi olarak tanımlıyor. Gök ve yeryüzünde var olan her şeyi hak Teâlâ insana müsahar kılmış ve insana akıl nimeti gibi büyük bir nimet armağan etmiş. Bu cihetle insan ister bireysel alanla irtibatlı olsun ister toplumsal alanla ilgili olsun var olan kendi yükümlüğünü ve vazifesini doğru bir şekilde anlamalı ve fark etmelidir. Hakeza onu hedefine ulaştıran araç ve gereçlerden de haberdar olmalıdır. Bu nedenle onunla Rabbi arasındaki irtibatı sağlayan ve tekâmülünü sağlamak bağlamında temel konumunda olan araç ve vesileleri tanınmak zorundadır. İşte insanın tekâmülünü sağlayan hakikatler, araç ve gereçler din bilgisidir. Dolayısıyla tabiat ve doğayla alakalı var olan gerçekleri tanınması zorunlu olduğu gibi dini de tanıması bir gerekliliktir.

Müminlerin emiri olan Hz. Ali (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır. "ilim dört kısımdır. 1- Allah'ı, ilahi ahkamları ve...tanıtan din bilgisi, 1- bedenin sağlığını sağlayan tıp (sağlık) ilmi, 3- dil'i hata yapmaktan koruyan gramer (nahiv)  ilmi, 4- vakitleri ve zamanı tanıtan nücüm ve astronomi ilmi.

Peygamber efendimiz (s.a.a.) bütün ilimleri iki kısımda özetlemiş ve şöyle buyurmuş: "ilim iki kısımdır: 1- din bilgisi, 2- tıp ilmi".

Fakihler bu temel ve esasa dayanarak şöyle buyurmuşlardır: "ilim öğrenmek ya insan üzerinde vacib-i ayni'dir (yani her ferdin öğrenmesi gereken ilimdir) ya vacibi kifaye; (yani insanların bir kısmı öğrenmesi yeterlidir. Zira bir kısım insanların öğrenmesiyle diğer fertlerin üzerinden bu yükümlülük kalkar) ya müstahap veya haramdır".

1-   Her ferdin öğrenmesi gereken vacip ilim ilahiyat, peygamberin (s.a.a.) Nübüvvetini, imamet, ahiret ve yeniden diriliş (mead) meselelerini ispatlayan ilim türüdür.

2-   Vacibi kifaye şeklinde vacip olan ilim toplumun, yaşam süreci içinde ihtiyaç duyduğu; usulu'l - fikih (istidlal ve delil ikame etme yöntemi), fizik, kimya ve tip (insanın bedensel boyutunu tedavi eden ilim), matematik (alış veriş, irsi bölüşmede vb. bağlamda insanın ihtiyaçların cevap veren ilim) ve... Benzer ilimlerdir.

3-   Müstahap olan ilimler toplumun ihtiyaç duyduğu bir takım ilimler var ve bu ihtiyaçları giderebilecek miktarda bu ilimlerde uzmanlaşmış yeterli uzman vardır. Dolayısıyla toplumun diğer fertleri bu ilimlerle meşgul olmaları toplumun asıl ihtiyaçlarını gidermek için değil niteliksel olarak daha ileriye götürmek içindir. Bu nedenle bu tür ilimler toplum için zorunlu olmaktan çıkmış dolayısıyla bununla meşgul olmak müstahap konumundadır.

4-   Haram olan ilimler ise ilimlerin içermiş olduğu bazı kötülüklerden ötürü şar'i tarafından haram kılınmış ilimlerdir. Sihir, kehanet ve benzer ilimler bu kategoride değerlendirilmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabı iki temel meselenin tanınmasına bağlıdır: Birincisi: Dinin insan yaşamında kapsadığı alan. İkincisi: insanın yaratılış gayesi ve dinin insandan beklentisi.

1-    Dinin insan yaşamında kapsadığı alan noktasıyla alakalı olan birinci mesele bağlamında şunu söylemek gerekir: şüphesiz İslam dininin insan yaşamında kapsadığı alan çok geniştir. Şöyle ki din insan yaşamının bütün alanları; ferdi, içtimai, siyasi ve... Hakkında söyleyeceği sözü vardır. Bütün bu alanlar için programı var ve kanun koymuş durumdadır. İslam dini diğer bazı dinler gibi ruhbaniyet ve uzlet dini; Soficilik ve benzer anlayışların savunduğu din gibi değildir. İmam Sadık (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır: "Allah'u Teâlâ İslam Peygamberi Hz. Muhammed'e (s.a.a.) Nuh'un, İbrahim'in, Musa'nın, İsa'nın şeriatlarını ve Allah'tan her çeşit ortaklığı reddeden tevhid, ihlas, fıtrat ve kolaylık dinini armağan etti. Bu dinde ruhbaniyet ve uzlet söz konusu değildir. Bu şeriatta pak olan şeyler helal edilmiş ve pis olan şeyler de haram kılınmıştır".[1]

Bu nedenle İslam dini beşeri toplumların bütün sorunlarını ve yaşamda karşılaşılan tüm düğümlerinin çözümü insanın eliyle olmasını dilemiştir. "Allah'ın hakkında hüküm belirtmemiş olan hiçbir mesele ve konu bulamazsınız". [2]

Allah'ın iradesi insanın yeryüzünde Kendisinin halifesi olmasına taalluk etmiştir. "Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti..."[3] Yine Allah'u Teâlâ Hz. Davut hakkında da şöyle buyuruyor: " Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır".[4] Hakeza Allah'u Teâlâ'nın iradesi yeryüzünün insanın eliyle abad, ihya ve restore edilmesine taalluk etmiştir. Bu konu ayetlerin (tashir ayetinin) içeriğinden anlaşılmaktadır: "Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir".[5]

Buna binaen bu ayet ve buna benzer onlarca var olan ayetlere dikkatle akla şu soru geliyor: varlık âleminin Rabbi olan Allah'ın yeryüzündeki halifesi ve yaşama karşılık olarak sorumlu ve yükümlü olan insan kendini tanımadan yer yüzünü abad, onu onarıp ondan yararlanması, Allah tarafından himayesine verilmiş yer yüzündeki imkânlardan gerektiği gibi yararlanması mümkün müdür? Allah'ın kendisinden ne gibi şeyler istediğini bilmesi mümkün müdür? Yaratılışın gayesi nedir? Bu vazifeleri yerine getirebilir mi?!

Tekitle burgulamak istiyorum! Allah'u Teâlâ insandan bunları tanımasını istemiştir. Bilmek ve tanımanın gereksinimi şudur ki insan mükellef olduğu işlerin her birisini doğru bir şekilde yerine getirebilmesi için doğru ve münasip bir yöntem izlemesi gerekir. İnsanın Rabbiyle olan irtibatı ubudiyet ve kulluk şeklinde bir irtibat türü olması gerektiği gibi. Bu nedenle insan bu konuyla alakalı olan ne varsa; dini hükümler, ahlak ve akayit gibi konuları çok güzel bir şekilde öğrenmelidir.

Kuranı kerim ve Peygamberin (s.a.a.) sünnetine müracaat ettiğimizde bu çok önemli konuya bizi yönlendirdiğini göreceğiz. Şöyle buyurmaktadır: "O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler".[6] Yani Allahın göndermiş olduğu Peygamber, muhtevası yaşam haritasını çizen ve sapıklıktan insanları kurtaran Allahın mesajını insanlara ulaştırmış. İnsanların canını şirk ve pisliklerden temizliyor. Akıllarını cehaletten ve bilgisizlikten, eylem ve amellerini kötülüklerden ve günahlardan, onları da cehaletin karanlıklarından ve bilgisizlikten çıkarıp ilim ve bilginin nuruna, ilahi öğretilere ve öğütlere doğru kılavuzluk yapıyor. Hurafeleri zihinlerden ve amellerden uzaklaştırıyor. Bütün bunlar akla, fıtrata ve teorik (akide) ve pratik (eylem/amel) bağlamında insanı hayra hidayet ediyor. Bu bağlamda ona kılavuzluk yapan her şeye sevk ediyor. Bunların bütününe hikmet denilmektedir.[7]

Bu işler bütün insanlara yöneliktir. Herkes bunları öğrenmelidir. Bu bilgiler naiplik kabul etmiyor. Hiç kimse başka kimseye kefil olamaz. Başka bir beyanla teorik ve itikadı meseleleri öğrenme konusu niyabetliği kabul eder bir hale sahip değildir. İtikadi meseleleri öğrenmek her kes için bilfiil olarak vaciptir. Her kes kendi gücü dâhilinde taklidi değil, içtihadı; yani kendi uğraşlarıyla tahkiki bir şekilde veya bu ilimlerde tahassüs sahibi olan kimselere müracaat ederek öğrenmeye çalışmalıdır.

İnsan yeryüzünü ihya ve abad etmekle, insan, hayvan ve bitkileri korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirebilmek için insana yardımcı olabilen ilimleri öğrenmesi gerekir.

Çok önemlilik arz eden bu yükümlülüğü yerine getirme niteliği ve şekli ise insanın kendi akline, istidadına ve... Bırakılmıştır. Zira Allah'u Teâlâ, keşif yapabilme, yaşamak ve insanın refahı için yeryüzünde var olan imkân ve eşyaları istihdam edebilme yetisini insanın ihtiyarine sunmuştur. Bu bağlamda Allah'u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:" Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz"[8]

Açıktır ki ayeti kerime insanların Allah'a karşı minnettar olduğunu açıklamaktadır. Zira Allah'u Teala Hz. Davud'a, insanlar kendilerini düşmanlara karşı koruyabilsinler diye zırh yapmasını öretti. Zırh yapma sanatının hedefinin, düşmanlara karşı kendilerini korumak olduğunu öğrendikten sonra insan için bu hedefi yerine getirecek hangi ilim olursa olsun onu öğrenmek matluptur ve bu ayetin reel örneği konumundadır: "Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez".[9]

Bu nedenle fizik, kimya, matematik, vb. İlimlerin öğrenilmesi güç ve yeti bağlamında insanı hazırlıklı kılar konumuna getiriyor anlamındadır. Elbette bilinmelidir ki bu bağlamdaki ilimlerin öğrenilmesi farz-i kifayedir. Yani her kesin fizyolog, kimyacı, matematikçi vb. Olması mecburiyeti söz konusu değildir. Toplumdan bir kısım insanlar bu ilimleri öğrenirse toplumun diğer fertlerinden bu sorumluluk kalkar.

Günümüz dünyası bu ilimlerin önemliliğini anlamıştır. Batı dünyası sanat ve teknoloji bakımından önümüze geçmiş ve bu bağlamdaki ilimleri kendi kontrolüne almıştır. Gayri meşru ve şeytani arzularına ve hedeflerine ulaşmak için bu ilimleri suistimal ediyor. Günümüz dünyası atomu keşfederek büyük bir kudreti ve gücü elde etmiş. Orduların bu güce kavuşabilmeleri imkânsızdır. Bu bağlamda aciz durumdadırşar. Günümüz dünyasında bu konu büyük bir başarı sayılmakta ve Batı dünyası bu başarıyı kendi güdümüne almış ve onunla diğer ülkeleri bastırıp kendi hegemonyası altına almaya çalışmaktadır.

Bizim rivayetlerimiz de bu gerçeğe delalet ediyorlar: Müminlerin emiri Hz. Ali (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır. "ilim dört kısımdır. 1- Allah'ı, ilahi ahkamları ve...tanıtan din bilgisi, 1- bedenin sağlığını sağlayan tıp (sağlık) ilmi, 3- dil'i hata yapmaktan koruyan gramer (nahiv)  ilmi, 4- vakitleri ve zamanı tanıtan nücüm ve astronomi ilmi.".[10]

Bu rivayet ilimleri bu dört kısma münhasır kılmak istiyor anlamında değil, bilakis bu bağlamda bir örnek vermek konumunda olduğu çok açıktır. Rivayetin muhtevası faydalı olan her ilmi destekliyor. Bu cihetledir ki, Peygamber efendimiz (s.a.a.) bütün ilimleri iki kısımda özetlemiş ve şöyle buyurmuş:: "İlim iki kısımdır: 1- Allah'ı, ahkamları ve…tanıtan din bilgisi, 2- İnsanın selamet ve sağlığını sağlayan tıp ilmi".[11]

Allame Hilli'nin bu bağlamda yapmış bir açıklamayı sunarak bu konuyu sonlandırmak istiyoruz:

"İlim öğrenmek ya insan üzerinde vacib-i ayni'dir (her ferdin bilfiil olarak öğrenmesi gereken ilim) ya vacibi kifayedir( insanların bir kısmı öğrenmesi yeterlidir. Zira bir kısım insanların öğrenmesiyle toplumun diğer fertlerin üzerinden bu yükümlülük kalkar) ya müstahptir veya haram.

1-     Her ferdin öğrenmesi gereken vacip ilim ilahiyat, peygamberin (s.a.a.) Nübüvvetini, imamet ve mead meselelerini ispatlayan ilim türüdür. Bu ilmin ilgilendiği konular taklidi kaldıramayan konulardır. Bu konular kesinlikle delile dayalı olmalıdır. Vacibu'l-vücudu, Peygamberin Nübüvvetini ve ismetini, imamların (a.s.) imametini ve ahrete inanma gibi konular bu cümledendir. Bu konular taklitle kabul görülmesi doğru değil, bilakis delile dayandırılması gerekir.     

2-     Vacibi kifaye şeklinde vacip olan ilim toplumun, yaşam süreci içinde ihtiyaç duyduğu ilimler türünden ilimlerdir. Usulu'l - fikih (istidlal getirme ve delil ikame etme yöntemi), fizik, kimya ve tip (insanı bedensel olarak tedavi eden ilim), matematik (alış veriş, irsi taksim etme ve.. Bağlamında insanın ihtiyaç doyduğu ilim türü) ve... Benzer ilimler bu kategoride yer almaktadırlar.  

3-     Öğrenilmesi Müstahap olan ilimler toplumun ihtiyaç duyduğu bir takım ilimler var ve bu ihtiyaçları giderebilecek miktarda bu ilimlerde uzmanlaşmış yeterli uzman vardır. Dolayısıyla toplumun diğer fertleri bu ilimlerle meşgul olmaları toplumun asıl ihtiyaçlarını gidermek için değil niteliksel olarak daha ileriye götürmek içindir. Bu nedenle bu tür ilimler toplum için zorunlu olmaktan çıkmış müstahap konumundadır.

4-     Haram olan ilimler ise ilimlerin içermiş olduğu bazı kötülüklerden ötürü şar'i tarafından haram kılınmış ilimlerdir. Sihir, kehanet ve benzer ilimleri bu kategoride değerlendirilmektedir".[12]



[1] KÜLEYNİ, "el-kafi", Tahran: darul – kutubul – islamiye, 1360, c. 2, s. 17.

[2] EL=HUR EL-AMULİ, "vesailu'ş-şia", c. 27, s. 53.

[3] Bakare, 30ç

[4] Sad, 26.

[5] Hac, 65, Hud, 61.

[6] Cuma, 2.

[7] MUĞNİYE, Muhammed Cevad, "tefsiru'l-kaşif", Tahran: darul-kutubul – islamiye, 1424 kameri, c. 7, s. 323.

[8] Enbiya, 80.

[9] Enfal, 60.

[10] MECLİSİ, "biharu'l- envar", Kum: Müessei alul-beyt, 1409 kameri, c. 1, s. 218.

[11] EL-AMİDİ, "kenizu'l – fevaid", c. 2, s. 108.

[12] ALLAME HİLLİ, "tezkiretu'l- fukaha", yani baskı, c. 9, s. 36- 37.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar