Gelişmiş Arama
Ziyaret
7149
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
İlahi vahiyde lafızların yeri nedir?
Soru
Kur’an’ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur’an’ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır?
Kısa Cevap

Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir. Örneğin, Kur’an’ın dışsal varlığı hakkında şöyle demekteyiz: Bu lafızlar ile vahiy kanalıyla Peygamber tarafından algılanan bu Kur’an’ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi “Kadir Gecesinde” bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur. Daha iyi anlamak için şu örnekten istifade edilebilir: Tükenmez kalem mürekkeple dolduğunda bu ipham, hükümler ve özet merhalesidir. Detay merhalesi ise mürekkeple dolan kalemin kelime ve lafızlar şekline bürünmesidir. Kadir gecesinde hükümler, yalınlık ve birlik halini taşıyan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül bulur ve had, şekil ve özellikler kalıbına bürünür. Bu yüzden Kur’an bu gecede detaylı bir şekilde lafızlar kalıbında ve bir bütün olarak Peygamberin (s.a.a) kalbine nazil olmuştur. O halde Kur’an’ın nüzul mertebeleri hükümler, anlık detay ve tedricî detay merhalelerine sahiptir. Kur’an’ın yazımsal varlığı elimizde bulunan yazılardır. Lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır. Kur’an’ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır ve ayrıntılı cevapta buna işaret edilecektir.

Ayrıntılı Cevap

Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir:

A. Kur’an’ın yazımsal varlığı zahir ve aşikâr olan şeydir.

B. Kur’an’ın lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır.

C. Kur’an’ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır: Bir varlığı nefis sayfasındadır; emir âleminden Hak Teâlâ’nın emriyle Peygamberin (s.a.a) kalbine tenezzül eden varlıktır. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine indirmiştir.”[1] Veya okurken okuyanın kalbine gelen gaybî manadır. Nitekim şöyle buyuruyor: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir.”[2]

D. Kur’an ve onun hakikatinin aslı olan ve ahadî celal kaynağından gelen özet görüngen varlıktır. Nitekim şöyle buyuruyor: “Elif, Lam, Ra. (Bu) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Tanrı) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.”[3] Kur’an’ın bu görüngen varlığı kabirde müminin iyi bir arkadaşı olarak tezahür eden, ahirette tecessüm eden ve şefaatte bulunan şeydir. Banuy-i İsfahanî eleştirel bir bakışla şöyle demektedir: Kur’an’ın şefaatini ve diğer hususları yansıtan haberlerin deyim olduğunu ve onu tevil etmen ve de zahiri dışında başka bir anlama yüklemen gerektiğini zannetme; zira Kur’an’ın varlık mertebelerindeki her mertebesi bir şekilde zahir olur, varlık âlemi yerinde ispatlandığı üzere birbirinin boylamında yer alır, her alt mertebe kendinden yüksek mertebenin bir görüngen ve zuhurudur ve onun ışığıyla gelişip büyümektedir. Bizim halihazırda içinde gelişip büyüdüğümüz dünya, varlıklar alemlerindeki mertebelerin en alçak ve düşüğüdür. Bu mecaz ve kabuk âlemidir. Bu âlemdeki varlıklar yukarı âlemdeki varlıkların bir görüngen ve zuhurundan başka bir şey değildir. Bu âlemin yukarısında ise bizim yükseliş yayımızda yer alan ve dünya âlemi ile kıyamet âlemi arasında vasıta olan berzah âlemi bulunmaktadır. Berzah âlemi suret ve mana âlemidir. Onun yukarısında ise beşer bazında toplanma, hakikat ve hayat âlemi olan ve de beşerin yolculuğunun son durağı sayılan kıyamet âlemi yer alır. Kıyametin isimlerinden biriside (el-hakke)dir; yani hakikatin ve gerçeğin ta kendisidir. Her şeyin batın ve sırlarının aşikâr olacağı gündür. Kıyamet batınların zahir olacağı gündür. Aynı şekilde hayat âlemidir. “Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!”[4] O halde buradan anlaşıldığı üzere suret ve mana âlemi olan kabir ve berzah âleminde Kur’an’ın manevi suretiyle iyi bir arkadaş suretine bürünmesi uzak değildir. Aynı şekilde hakikat âlemi ve tam gerçeklik olan kıyamete de hakikat âleminden tenezzül eden ve bu âlemde harf ve kelime suretine bürünen Kur’an’ın görüngen ve hakiki varlığının da konuşması, şefaat etmesi ve kendisine hakaret edenlere hakaret etmesi gerçektir. Kıyamet toplanma ve hakikat âlemi olduğu için bu âlemde arazlardan sayılan şeyler orada özsel gerçekliğiyle aşikâr olur. Örneğin bu âlemdeki insan amel ve fiilleri arazlar kabilinden sayılmaktadır, lakin berzah âleminde uygun bir surette zahir ve kıyamette de özsel görünümüyle aşikâr olacak ve de onlardan özsel eserler meydana gelecektir. Bunun delili bazı ayet ve hadislerdir ve bu delillerin bütününden anlaşıldığı üzere insanın amelleri kabirde şekil bulmaktadır. Eğer amel iyiyse iyi bir surete bürünecektir, kötüyse kötü ve eziyet edecek bir surete bürünecek ve böylece kıyamete dek amel sahibine eziyet edecektir. Peygamberler ve öncülerin haber verdiği şeyleri aklî deliller de teyit etmektedir.[5] O halde Kur’an’ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi “Kadir Gecesinde” bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur. Bunun açıklaması şudur: İşler ilahi kazaya göre iki merhale taşımaktadır. Birincisi hükümler, ikincisi ise detay merhalesidir. Hüküm verilmiş işlerin Kadir Gecesinde detay merhalesine geldiğine dikkat etmek gerekir.[6] Bu işlerden birisi de Kadir Gecesinde hükümler merhalesinden çıkan, nazil olan ve insanın anlayacağı düzeye gelen Kur’an’dır; yani Kur’an detaylıca iki merhalede nazil olmuştur. Bir defa Kadir Gecesinde bir bütün olarak ve bir defasında da tedricî surette yirmi üç yılda değişik vesilelerle nazil olmuştur. Detaylıca nazil olduğu her defasında bu lafızlar ile vahiy aracılığıyla Peygamber (s.a.a) tarafından algılanmıştır. Özet ve ipham merhalesi olan hükümler merhalesinde[7] ise kelime, harf ve ayet bulunmamaktadır. Bu merhale bir tükenmez kalemin mürekkeple dolması gibidir. Ama detay merhalesine gelindiğinde ise bu doldurulmuş mürekkep kelime ve lafızlara bürünür. Kadir Gecesi hüküm, yalınlık ve birlik halinde olan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül eder ve had, şekil ve özellikler suretine bürünür.[8] Belirtilenlerden Kur’an’ın nüzul mertebelerinin hükümler mertebesi, anlık detay mertebesi ve tedricî detay merhalesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bazı müfessirlerin başka bir açıklaması vardır ve buna da bakmak faydalı olacaktır. Onlar şöyle demektedir: Birinci mertebede Kur’an’ın bu lafızlarının aynısı bismillahın b harfinden “ennas”’ın s harfine kadar Hak Teâlâ’nın icat etmesiyle yaratılmış ve kelamullah adını almıştır. Sonra kalem tarafından lavh-i mahfuza yazılmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Hayır, hayır! Kur’ân onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuzda olan pek şerefli bir Kur’an’dır.”[9] Üçüncü mertebe nurlar âleminde Peygamberin (s.a.a) mukaddes nuruyla ilintilidir. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.”[10] Sonra melekler Kadir Gecesinde Beytü’l-Me’mur veya birinci göğe onu indirdi. Ardından da Cebrail Hz. Peygamberin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde sure sure ve ayet ayet onun temiz kalbine nazil etti. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten o (Kur'an), âlemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).”[11]         



[1] Şuara, 193.

[2] Ankebut, 49.

[3] Hud, 1. Bkz: Daver Penah Ebu’l-Fazl, Envaru’l-İrfan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 13, Naşır İntişarat-ı Sadr, Tahran, 1375 ş, birinci baskı, az bir değişiklik ile.

[4] Ankebut, 64.

[5] Banuy-ı İsfahanî, Seyyide Nusret Emin, Mahzenü’l-İrfan Der Tefsir-i Kur’an, c. 1, s. 15-17, naşır: Nehzet-i Zenan-i Müselman, Tahran, 1361, birinci baskı, az bir değişiklik ile.

[6] فیها یُفْرَقُ کُلُّ أَمْرٍ حَکیمٍ؛ دخان (Duhan, 4). (Hikmetli iş, lafızları birbirinden ayrı olmayan iş anlamındadır).

[7] Hud, 1.

[8] Bu hususta bkz: Mutahhari, Mürteza, Aşinay-i Ba Kur’an, c. 5, s. 101-105; el-Mizan (tercüme-i Farsi), c. 20, s. 559-569; a.g.e. c. 18, s. 196 ve sonrası.

[9] Büruc, 21-22.

[10] Vakıa, 76-79.

[11] Şuera, 192-194. Bkz: Tayyib Seyid Abdulhüseyin, Etibu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 13, s. 177; a.g.e. c. 1, s. 68-70, Naşır: İntişarat-ı İslam, Tahran, 1378 ş, çap-ı dovvom.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar