Gelişmiş Arama
Ziyaret
11057
Güncellenme Tarihi: 2013/08/26
Soru Özeti
Hz. Zeynep’in başını tabure tahtasına vurma olayı kendisinin “ben güzellikten başka bir şey görmedim” sözüyle çelişmiyor mu?
Soru
Hz. Zeynep’in başını tabure tahtasına vurma olayını nasıl yorumluyorsunuz? Bu olay kendisinin ben güzellikten başka bir şey görmedim” sözüyle çelişmiyor mu?
Kısa Cevap

Evvela Hz. Zeynep’in başını tahtaya vurması kesin değildir. İkincisi, bu iki vakıa arasında bir çelişki bulunmamaktadır; çünkü Kerbela vakıasının iki yönü vardır: Bir yönü dertli, acı verici ve kötüler tarafından gerçekleştirilen cinayettir. Bunun neticesinde insanlık ilahî önderlikten mahrum kalmıştır. Diğer yönünde ise velilerin Allah’ın dini yolunda canlarını feda etmesi, Allah sevgisi, Allah’ın onlara gösterdiği özel inayet ve lütuf ve neticede övünç verici bir son vardır. Yani ilahî okulun ihyası, ümmetin gafletten kurtulması ve adaletsizlerin zulüm ve dinsizlikleri karşısında devrimci bir örneğin sunulması gerçekleşmiştir. Bütün bunlar iftihar edilmeye değerdir. Bundan dolayı Hz. Zeynep “ben güzellikten başka bir şey görmedim” diye buyurmuştur.

Ayrıntılı Cevap

Nakledildiği üzere “önlerinde Hz. Hüseyin’in (a.s) mukaddes başının bulunduğu bir halde şehitlerin başlarını Kufe’ye getirdikleri ve esirlerin kervanı önünde geçirdikleri sırada, gözü o münevver başa ilişince Hz. Zeynep başını önündeki tabure tahtaya vurur ve bunun üzerine başından kan akar.” Merhum Hacı Şeyh Abbas Kumî bu hususta şöyle demektedir: Her ne kadar bu rivayeti Allame Meclisi aktarmışsa da kaynağı Münteheb-i Tarih ve Nuru’l-Ayn denen iki itibarsız kitaptır.[1] Bundan dolayı, gördüğünüz gibi bu nakil temelden tartışmalıdır ve kesin olarak ispatlanmamıştır. Lakin bu nakli bir tarafa koysak bile, Hz. Zeynep’in “ben güzellikten başka bir şey görmedim” cümlesi karşısında, İmam Hüseyin’in (a.s) yasında gözyaşı dökmek ve gamlanmak gibi değişik şekillerde matem tutmanın da kendine has makul bir açıklaması vardır. Şöyle ki; Kerbela ikiyüzlü bir sikke gibidir. Bir yüzünde cahil beşer tarafından gerçekleştirilen bir alçaklık ve diğer yüzünde ise merhametli bir bilge tarafından gerçekleştirilen bir aşkınlık vardır. Onun bir yüzü kan, kılıç, ateş, cinayet ve yağmaydı. Bu, görünen ve Yezit ve Yezit taraftarlarınca gerçekleştirilen bir zahirdi. Ama idrak edilmesi gerekli basiret ve dikkat isteyen ikinci yüz ise ilahî en mukaddes zata yakınlaşmaydı; ilahî okul ve İslam dininin yetiştirdiklerinin verdiği dersler, sergilediği güzellikler, böyle bir okulun ihyası için yapılan özveriler, ilahî mukaddes hedef yolundaki bu fedakârlık ve özveri nedeniyle Allah’ın gösterdiği özel inayet idi. Bu hedef, Allah’ın insanı yaratırken ve hidayete erdirirken taşıdığı ve taşımakta olduğu hedeftir. Bu hedef ve hidayet, insanlığın semavî terbiye şemsiyesi altında kalması için kıyamete dek baki kalmalıdır. Allah’a ait olan bu yüz inayet ve tümüyle güzelliktir. Hz. Zeynep de işte bu yüzü gördüğü için güzellikten bahsetmektedir. Bu yüzden savaş ateşi kızgınlaştığı oranda İmam Hüseyin (a.s) ve bazı yarenlerinin yüzlerinin daha güzelleştiğini ve açtığını ve de gönüllerinin daha sükûnet bulduğunu gözlemlemişlerdir… .[2] Evet, beşerin böyle ilahî hidayetçilerin ve yüce şahsiyetlerin kadrini bilmemesi, en namertçe davranışları onlara reva görmesi ve onlardan insaniyeti esirgemesi acı vericidir. Bu acıyı idrak etmek gönülleri gamlı kılacak, gözleri yaşartacak, duyguları deşecek ve bir matem meydana getirecek kadar büyüktür. Nitekim şehid Mutahhari şöyle demektedir: “Peygamber insan-ı kâmildir. Hüseyin insan-ı kâmildir. Zehra insan-ı kâmildir. Onlar meleklerden daha üstün bir kemale sahip olmakla birlikte insan özellikleri taşımaktadır; yani bir insan gibi acıkmakta, yemek yemekte, susamakta, su içmekte, uykuya ihtiyaç duymakta, çocuklarına sevgi beslemekte ve cinsel güdü taşımaktadırlar. İşte bu yüzden önder olabilmektedirler. Eğer böyle olmasalardı imam ve önder olmazlardı. Onların duygusal ve insanî yönleri bizden daha güçlü olmakla birlikte insanî kemal noktasında melek ve Cebrail-i Emin’den daha yücedirler. Bu yüzden İmam Hüseyin önder olabilmektedir. Çünkü tüm insanî özellikleri taşımaktadır. Büyük oğlu savaşmak için kendisinden izin almak istediğinde onun da ciğeri yanmaktadır. Duygu insanın yetkinliklerindendir. Ama Hakkın rızası için bunların tümünü ayakları altına almaktadır.”[3] Yani bütün bu duygulara rağmen, bu musibet ve ağlamalarda asla ilahî rızanın aksine ve O’nun gazaplanmasına neden olacak bir söz dile gelmemekte veya davranış yapılmamaktadır. Bundan dolayı onların diğer insanlardan farkı, gam ve üzüntülerinin Allah için olmasıdır. Acıları Allah yolunu terk etmeye neden olmamaktadır. Bilakis bu yolda can verinceye kadar direnmektedirler. Bu yüzden ilahi inayeti kazanmaya layık olmakta, canları onunla kanıksamakta ve tevhid fıtratı ondan lezzet alıp mutlu olmaktadır. Bu, vakıanın güzel yüzüdür. Ama İbn. Ziyad o cahilce sözüyle[4] kendi çirkin cinayet ve fiilini Allah’a isnat etti. Onun hedefi kendi cinayetini haklı göstermek ve İmam Hüseyin (a.s) ve yarenlerinin konumunu tahkir etmekti. Lakin Zeyneb-i Kübra ona şöyle bir ders verdi: Allah’tan çirkinlik gelmez, Allah’tan gelen şey tümüyle güzeldi ve biz güzellikten başka bir şey görmedik. Kötü ve çirkin olan şey sen ve senin gibilerden geldi, Allah’tan değil. Sen bizim acı çekmemizi, küçülmemizi ve yok olmamızı istedin. Evet, çile ve acı çektik ama bunun karşısında sabır ve direnç ile Allah’ın inayetine ve güzelliklere ulaştık. O, bizi şehadet arzusuna ulaştırdı, bize izzet ve yücelik verdi ve Peygamber ve ailesinin mektebine hayat ve beka bahşetti. Bunun karşılığında silinmek ve alçaklık da sizin nasibiniz olacaktır.           

 

[1] Kumî, Şeyh Abbas, Müntehü’l-Amal, c. 1, s. 753, çap-ı heftom, Müessese-i İntişara-ı Hicret, Kum, 1372.

[2] Bkz: Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 44, s. 297, bap. 35; c. 6, s. 154, bap. 6, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, Lübnan, 1404 k.

[3] Mutahhari, Mürteza, Mektel-i Mutahhar, Goftar-ı 36, s. 180, çap-ı çarom, İntişarat-ı Zaman, Tedvin Ve Tahkik: Cafer Salihan, Tahran, 1382.

[4] Allah’ın kardeşin ve ailene yaptığını nasıl gördün … Meclisî, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 45, s. 115, bap. 39, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, Lübnan, 1404 k.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar