Gelişmiş Arama
Ziyaret
12850
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İnsan kendi çocuğuna Muhammed Mehdi ismini takabilir mi?
Soru
İmam-ı Zaman’ın (a.f.) ismini ve ismini aleni yapılmaması hakkında var olan düsturu dikkate alarak insan kendi çocuğuna Muhammed Mehdi ismini takabiliyor mu?
Kısa Cevap

Bu soruyu cevaplandırmak için iki noktaya dikkat etmek gerek:

1-   Hadislerimiz bizi İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle zikir etmekten men ediyor; ama bu yasaklık hiçbir halette Muhammed ismini kollanamazsınız, hatta kendi çocuklarınız için isim olarak seçemezsiniz anlamında değildir.

2-   Şia âlimleri arasında takkiye ve korku olmadığı bizim dönemimizde de İmam-ı Zamanı (a.f.) kendi ismiyle (Muhammed Mehdi) yâd etmek işkâllı mıdır değil midir noktasında alimlerimiz ihtilaf var olmakta. Bazı âlimler hadislerde var olan yasaklık küçük gaybet (gaybeti sugra) dönemine hatır ki o dönemde, Şialar takkiye yapmakla mükellef idiler diyorlar.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzu cevaplandırmak için iki önemli noktaya dikkat edilmesi lazım:

Bir: İlkin bu bağlamda var olan rivayetleri incelemeliyiz:

1-   Bir rivayette İmam Cafer Sadık’tan (a.s.) şöyle nakledilmiş: “Kâfir dışında hiç kimse emir sahibi olanının (sahibe’l-emr) ismini dile getirmez”.[1]

2-   Sahibe’z-Zaman hazretlerinin (a.f.) kendi imzasıyla teyit edilmiş yazıların (tevki’at) birisinde şöyle yazılmakta: “ismimi toplum arasında zikredenler mel’undur, mel’undur (lanet edilmiştir)”.[2]

3-   Şia’nın kaynak kitaplarında bu türden rivayetler var olmaktadır. Öyle ki Allame Meclisi “biharul-envar” adlı eserinde bu bağlamda bir başlık atmış.[3]

Hal böyle olunca önemli nokta şu: Rivayetlerde İmam-ı Zamanın ismini dile getirilmemesine tekitle vurgu yapılmış olmasının nedenini öğrenmektir. Yani neden bu ismin dile getirilmesi yasaklanmış?

“Peygamber efendimizden (s.a.a.) nakledilen rivayetlerin birisinde şöyle denilmektedir: “Mehdi benim çocuklarımdandır, onun ismi benim ismimdir, onun künyesi de benim künyemdir”.[4]

Bu son rivayeti dikkate aldığımızda Hz. Mehdinin (a.f.) isminin Muhammed ve ilk iki rivayetleri dikkate aldığımızda da onun bu isimle çağırmasının caiz olmadığını anlıyoruz.

Dolayısıyla yukarıdaki konularda biraz dikkat ettiğimizde Hz. Mehdi’nin (a.f.) asıl ismini dile alarak onu çağırmak caiz olmadığını anlıyoruz. Ama bu, Muhammed ismini mutlak bir şekilde dile alamayız veya bu ismi kendi çocuklarımız için seçemeyiz şeklinde bir şey anlaşılmamaktadır. Bilakis kesin olarak anlaşılan mana şu: Hz. Mehdi (a.f.), yâd edilmek istendiği her zaman Onun asıl isminin (Muhammed) kullanılmaması gerekir.

İki: İmame’l-Asr’ın (Asrın imam (a.f.)) değerli ismini yâd etmek birkaç şekilde mümkündür: 1- Kitaplarda; 2- Kinaye şeklinde, örneğin; Onun ismi Peygamberin ismi gibidir denmesi, 3- imam’ın kendisi için veya ismini yâd eden kimsenin kendi canı için zarar getireceği mümkün olduğu durumlarda; gaybeti suğra döneminde olduğu gibi, 4- Takkiyenin gerekli ve korkunun olmadığı durumlarda; günümüz dünyasında olduğu gibi.

Birinci ve ikinci durumlarda ittifakla imamın ismini zikretmek işkâlsız ve her hangi bir sakıncası yok. Zira Şia âlimlerinin bütünü (icma) bunun caiz olduğuna ittifak etmemiştir.[5] Üçüncü halette Şia âlimlerinin bütünü işkâllı ve haram olduğunu söylemişlerdir.[6] Dördüncü halet hakkında ise ihtilaf var. Şia âlimlerinin bir kısmı işkâllı olduğunu söylerken bir diğer kısım da işkâlsız olduğuna inanıyor. Örneğin; Allame Meclisi İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle zikretmek her halükarda; ister gaybeti sugra döneminde ister gaybeti kubra döneminde olsun her iki halette de işkâllıdır.[7] Bunun tam karşısında yer alan Ali b. İsa Erbili ki Şia’nın büyük fakihlerindendir Mehdi (a.f.) ismini dile getirmenin yasaklığı sadece takkiyeden dolayı idi. Günümüzde ise bu takkiye söz konusu olmadığı için bu yasaklık bertaraf olmuştur.[8]

Buna binaen konuyu şu şekilde özetleyip düzenlemek mümkündür: İlkin: Rivayetlerde yasaklanan şey İmam-ı Zamanı, Muhammed ismiyle yâd etmektir. Bu yasaklık mutlak bir şekilde Muhammed ismini zikretmek hatta kendi çocuklarımız için bu ismi isim olarak seçemeyiz şeklinde değildir. İkinci olarak: Korku ve takkiyenin söz konusu olmadığı günümüz dünyasında İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle yâd etmek işkâllı mıdır işkâlsız mıdır noktasında Şia âlimleri arasında ihtilaf var olmakta. Bir kısmı işkâllı olduğunu savunurken büyük fakihlerinden olan bazı âlimler de günümüz dünyasında bunun her hangi bir sakıncası yoktur, zira rivayetlerde zikredilen yasaklık gaybeti sugra (küçük gaybet) dönemine hastır ki bu dönemde Şia takkiye yapmakla mükellef kılındığı bir dönemdir, günümüz dünyasında ise bu durum söz konusu değildir diyorlar.



[1] KURANİ, Ali, “el-mucemu el-medui li ahadisi’l-imam el-mehdi”, b. 1, naşiri şahsi, s. 890.  

[2] A.g.e.

[3] Allame MECLİSİ, “biharu’l-envar”, Tahran: darul kitabu’l-islamiye, 1362, c. 51, s. 31-33.

[4] KURANİ, Ali, “el-mucemu el-medui li ahadisi’l-imam el-mehdi”, s. 176.

[5] TUNE’İ, Muçteba, “mevud name”, b. 1, intişarat-i meşhur, s. 101.

[6] A.g.e., s. 102.

[7] Allame MECLİSİ, “biharu’l-envar”, c. 51, s. 32.

[8] TUNE’İ, Muçteba, “mevud name”, s. 102.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar