Gelişmiş Arama
Ziyaret
16515
Güncellenme Tarihi: 2008/11/18
Soru Özeti
Kıyamet günü sorgu-sual herkes için midir? O günde Peygamberlerden sorgu-sual etmek ne manaya gelmektedir?
Soru
Kur'an buyuruyor: 'Kendilerine Peygamber gönderdiklerimizi de mutlaka sorguya çekeceğiz, Peygamber olarak gönderdiklerimizi de sorumlu tutacağız.' A'raf/6 Bir başka ayette buyuruyor: 'Yaptıklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.' Nahl/93 Bu iki ayet hakkında iki önemli soru insanın aklına takılmaktadır: 1-Bu ayetlerden kıyamette ki sorgunun herkes için geçerli olduğu ve peygamberleri de içine aldığı anlaşılmaktadır. Eğer böyle ise bazılarının sorgu-sual olmadan cennet yada cehennem gideceğini gösteren ayet ve hadisler nasıl mana edilir? 2-Eğer bazı mü'minler sorgu-sual olmadan cennete gideceklerse acaba peygamberler onlardan daha mı aşağıdırlar (sorguya çekiliyorlar)?
Kısa Cevap

Dini kaynaklarda kıyamet günü hakkında gelen meselelerden biri o günde yapılacak sorgu-sualdir. Ayet ve hadislerden anlaşılan şey bu sorgu-sualin umumi olduğu, hatta peygamberlerin bile bundan istisna olmadığıdır. Şüphesiz ki bu sorgular gerçekeleri ortaya çıkarmak için değildir. Zira hiç bir şey alemlerin rabbine gizli değildir. Bu sorguların amacı tehdid, kınama, ta'zim vb. durumlar içindir. Kıyametin vakfe ve merhaleleri çeşitlidir. Onların bazılarında sorgu-sual vardır hepsinde değil. Bazılarında hiç sorgu-sual yoktur. Kur'an'ın bazı ayetleri bu merhaleler hakkındadır. Allah'ın kıyamette peygamberlerden sorgusu onları ta'zim etmek, ağırlamak içindir.

Ayrıntılı Cevap

 Dini kaynaklarda kıyamet günü olacak şeylerden biri o günde yapılacak sorgu-sualdir. Bu konudaki ayetleri iki gruba ayırabiliriz:

1-Sorgu-sualin umumi olduğuna işaret eden ayetler. Aşağıda ki ayetler bu konu hakkındadır:

-Kendilerine Peygamber gönderdiklerimizi de mutlaka sorguya çekeceğiz, Peygamber olarak gönderdiklerimizi de sorumlu tutacağız.

 

-Andolsun Rabbine ki yaptıkları şeyleri onların hepsine soracağız.'[1]

 

2-Günahkarların günahından sorulmayacağını söyleyen ayetler. Allah-u Teala buyuruyor: 'Ne insan, ne cin artık o gün suçlu mudur sorulmaz.'[2]

Bu iki grup ayet hakkında iki önemli soru vardır:

1-Bu iki grup arasında ki çelilşki nasıl gederilecektir?

2-Peygamberlerden sorgu ne anlama gelmektedir?

Bu iki sorunun cevabına geçmeden önce bir noktaya değinmek gerekir: Sorgu ve sual iki kısımdır:

a) Hakiki: Soru bazen hakikidir, yani soruyu soran bir konuyu bilmiyor ve öğrenmek maksadıyla soruyor. Örneğin sihirbazlar Firavundan, '(Musa'ya) üstün gelirsek bize bir mükafat var mı?'[3] diye sormuşlardı.

b) Mecazi: Soru bazen mecazidir; yani soruyu soran öğrenmek amacıyla sormuyor, onun bunu yapmakla tehdid, kınama, alay etme v.s maksatları vardır. Zahirde soru soruyormuş gibi görünüyor, ama gerçekte sorunun cevabını kendisi bilmektedir. Örneğin Allah-u Teala putperestleri kınamak amacıyla şöyle buyruyor: 'Allah'ı bırakıpta tamamıyla uydurma mabutlara mı tapmak istiyorsunuz?'[4]

Allah'ın soruları ikinci kısımdandır. Zira Ona hiç bir şey gizli değildir, O her şeyi bilir, bu yüzden hiç bir şeyi öğrenmek için sormaz: 'Yeryüzünde ve gökte zerre miktarı bir şey yoktur ki Rabbinden gizli kalsın.'[5]

Allah-u Teala'nın soruları her ne kadar mecazi ise de, böyle soruların da çeşitli kısımları vardır. Bazen ikrar için sorulur, bazen reddetme, bazen kınama ve bazende başka nedenlerden dolayı.

Kıyamette soru, umumidir, ancak soru çeşitleri farklıdır. Allah-u Teala'nın soruları her ne kadar bilmek için değilse de böyle soruların da çeşitli kısımları vardır.

Başka bir ifade ile insanlardan sorgu-sual bilgi edinmek ve gerçeği bulmak için değildir. Zira Allah-u Teala buyuruyor: 'Suçlular yüzlerindeki alametlerden tanınırlar.'[6] Allah'ın günahkarlardan sorgu-suali onları kınamak içindir. Yani bunca ayet ve delillere rağmen neden isyan edip günah işlediniz.

Kıyamette Sorgu-Sualin Umumi Oluşu:

Bazı ayetlerde Allah'ın bazılarını sorgu-sual etmeden cennet yada cehenneme götüreceği belirtilmişken, bazılarında da -A'raf, 6 gibi- herkesten hatta Enbiya'dan bile sorulacağı buyurulmaktadır. Zahirde bu iki grup ayet arasında çelişki olduğu görülmektedir. Bu zahiri çelişkiyi gidermek için çeşitli cevaplar verilmiştir. Aşağıda onlardan ikisini getiriyoruz:

1-'Allah sormaz' denilen yerlerde maksat hakiki sualdir; yani Allah-u Teala, kullarının günahkar mı yoksa iyilerden mi olduğunu bilmek için sormuyor. Zira Allah her şeyi biliyor.[7]

Herkesten sorulacak, diye buyrulan yerlerde ise maksat mecazi sorgulamaktır.

 

2-Kıyamette bazı vakfe ve merhaleler var ki onların bazılarında kimseye konuşma hakkı verilmeyecektir, onlarda sual ve cevap yoktur. Bazı ayetler bu merhalelere işaret etmekteler. Bazılarında ise sual ve cevap olacaktır ki, yine buna işaret eden ayetler vardır.

Enbiyalardan Sual

Allah-u Teala'nın peygamberlerden sorgu-sual etmesinden maksadın ne olduğuna dair çeşitli cevaplar verilmiştir:

1-Kimilerine göre bu sorgu onları azarlamak için değildir. Tersine kafirleri azarlamak içindir.[8] Peygamberler, kafirlere isyan ve tuğyanlarının neticesini onlara bildirmelerine, peygamberlerin Allah'tan taraf verilen görevleri en güzel şekilde yerine getirmelerine rağmen neden isyan ettiklerinin hesabı sorulacaktır.

2-Kimilerine göre peygamberlerden sormaktan kasıt, ilahi emirleri insanlara ulaştırdıklarında insanların Onlara karşı nasıl davrandıkları ve nasıl karşıladıklarının sorulmasıdır.[9] Bir rivayette Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: 'Kıyamet günü Enbiyadan risaletlerini yerine getirme konusu sorulacak. Peygamberler, ilahi risalet ve emirleri ümmetlere ulaştırdıklarını söyleyecekler. Ümmetlerden de peygamberlerin risaleti hakkında sorulacak, onlarda inkar edip, bize korkutucu ve müjdeleyeci gelmedi, diyecekler. Resul-u Ekrem (s.a.a)'den de sorulacak, O hazrette Peygamberlerin doğruluğuna ve inkarcıların yalancı olduğuna şahadet verecektir.'[10]

3-Kimileri de diyor ki, bu sualin sebebi, peygamberleri yüceltmek ve şereflendirmek içindir.[11] Bununla peygamberlerin şerafet ve azameti başkalarına da aşikar olmaktadır. Bazen birisinden başkalarının yanında soru sorulur, ama bundan amaç bilmek değil, aksine onun üstünlüğünü ortaya koymak içindir.



[1] -Hicr/92-93

[2] -Rahman/39

[3] -Şuara/41

[4] -Saffat/86

[5] -Yunus/61

[6] -Rahman/41

[7] -Muhammed b. Hasan Tusi, et-Tibyan fi Tefsir-il Kur'an, c.4, s.334, 1. baskı, Mekteb-ul A'lam-il İslami, h.k.1409

[8] -Fazl b. Hasan Tebersi, Mecme-ul Beyan, c.4, s.218, Müesseset-il A'lemi, Beyrut, h.k.1415

[9] -Tebersi, Cevami-ul Cami, c.1, s.641, 1. baskı, Müessese-i Neşr-i İslami, Kum, h..k. 1418

[10] -Feyz-i Kaşani, Tefsir-us Safi, c.2, s.180, 2. baskı, Mektebet-us Sadr, Tahran, h.ş.1374

[11] -Molla Fethullah Kaşani, Tefsir-i Menhec-us Sadigin fi İlzam-il Muhalifin, c.4, s.5, 2.baskı, Tahran, h..ş.1344

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar