Gelişmiş Arama
Ziyaret
8965
Güncellenme Tarihi: 2011/10/22
Soru Özeti
Kur’an’da Allah’ı ispat etmek için kesin bir delil öne sürülmüş müdür?
Soru
Kur’an’da Allah’ı ispat etmek için kesin bir delil öne sürülmüş müdür? Düzen, ahlak ve estetik burhanlarının kesin olmadığını biliyoruz.

Kısa Cevap

İnsanın temel kaygılarından ve aynı şekilde dinlerin temel ve önemli konularından birisi, tanrının varlığı meselesidir. Kur’an’da Allah’ı ispat etmek için birçok kesin delil mevcuttur. İmkân ve zorunluluk burhanı, imtina burhanı, doğrular burhanı ve hareket burhanı bu burhanlardır. Doğrular burhanı ile hareket burhanı ayrıntılı cevapta belirtilecektir. Düzen burhanı ve onun ile ilgili bazı eleştiriler hakkında 198. soruya (site: 996) müracaat edebilirisiniz.

Ayrıntılı Cevap

İnsanın temel kaygılarından ve aynı şekilde dinlerin temel ve önemli konularından birisi, tanrının varlığı meselesidir. Tanrının varlığını ispat etme ve ispat etmeme hakkında değişik görüşler vardır ve biz imkan dahilinde onlara işaret edeceğiz. Bazı filozof ve mütekellimler tanrının varlığını apaçık görmekte, delile muhtaç bilmemekte ve deyim yerindeyse fıtrî bilmektedir. Müslüman filozof ve mütekellimler kendi inançları için Kur’an ve masumların rivayetlerine atıfta bulunmaktadırlar. Kur’an bu hususta şöyle buyuruyor: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var”?[1] Müminlerin önderi Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Ey Allahım sen kalpleri sevgin ve muhabbetin ve akılları da marifetinle yoğurmuşsun.”[2] Bu hususta başka ayet ve rivayetler de mevcuttur. Bu esasla Müslüman düşünürler bu ayet ve rivayetlerden tanrının varlığının her şeyden daha bedihi olduğu neticesini almışlardır. Batı dünyasında da “Plantinga” gibi bazı düşünürler tanrının bedihi bir olgu olduğu ve her bedihi olgu gibi bir apaçıklık taşıdığı görüşündedirler.[3]

Burhanın Tanımı:

Burhan, işlerin hakkaniyetini kati ve kesin bilgiyle ispat eden şeye denir. Bu kelime, etimoloji uzmanlarının kökeni hakkında değişik görüşlere sahip olduğu Arapça bir kavramdır. Ama bu kelimenin “bere ve yebreu” mastarından olup beyaz olma anlamında olması ve ondan sonra ipham taşımayan söz veya kendisinde bir gizliliğin olmadığı açık bir şey için kullanıldığı ve hüccet, açık beyan ve kati delil manasına geldiği uzak bir ihtimal değildir.[4] Kur’an mantığında burhan, bir şeyin hakkaniyetini kesin bilgiyle ispat eden ve hiçbir kuşkuya mahal vermeyen açık ve net şeylere denir.[5] Bu tanımı esas alarak şöyle söylemek gerekir:

Tanrının Varlığını İspat Etme Yolları

Tanrının varlığını ispat etmek için üç genel yol ve değişik burhan öne sürülmüştür:

1. Ruhî, fıtrî veya kalbî yol;

2. Bilimsel ve felsefî addedilen yol;

3. Felsefî yol.[6]

Ruhî, Fıtrî Veya Kalbî Yol: Bu, insan varlığı yoluyla tanrının ispat edildiği yoldur; yani herkesin fıtratında bir his ve eğilimin olması ve bu his ve eğilimin insanı kendiliğinden Allah’a çekmesidir. Bu delil, bazı ayet ve rivayetlerde açıkça belirtilmiştir. Zikredilen ayet ve rivayetler bu kabildendir.[7]

Bilimsel Ve Felsefî Addedilen Yol: Bu yol, yaratıkların düzenini ve onların yönlendirilmesini öğrenme aracılığıyla Allah’ı tanıma yoludur. Bu yol kendi içinde daha cüzî yollara da ayrılabilir ve bunlardan birisi varlıklardaki düzen veya düzen burhanıdır.[8] Düzen burhanı, tanrının varlığını ispat etmek için öne sürülen en yaygın burhanlardan biridir. Kur’an-ı Kerim düzen burhanına çok vurguda bulunmaktadır.[9] Kur’an-ı Kerim’de Allah’ı ispat etme hakkında birçok kesin ve kati delil mevcuttur. İmkân ve zorunluluk burhanı, imtina burhanı, doğrular burhanı ve hareket burhanı bu burhanlardır. Doğrular burhanı ile hareket burhanına burada işaret edeceğiz. Diğer burhanlar içinse bu husustaki detaylı kitaplara müracaat edilmesini tavsiye ediyoruz.

Doğruların (Sıddıkin) Burhanı:

Bilgelerin yolu en doğru ve en sağlam yol olduğundan bu burhana doğruların burhanı dendiği söylenmiştir. Sözlükte (Arapça) ise kendisinden doğrunun çok duyulduğu, söylem ve inancında doğru olan ve fiilinin sözünü tasdik ettiği kimseye sıddık denmektedir.[10] Kur’an’da işaret edilen burhanlardan birisi de doğruların burhanıdır. Örneğin Kur’an şöyle buyurmaktadır: “Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şahitlik ettiler. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[11] Kur’an ve rivayetlerden alınan ilhamla şekillenen bu delilin esası, yaratıkları inceleme ve düşünme yerine Yüce Allah’ın münezzeh zatını düşünerek O’nun varlığına ermeyi hedefler. “Ey zatıyla zatına delalet eden kimse.”[12] Doğrular burhanı biraz girift olmakla birlikte zarif ve ruhu geliştiricidir. Doğrular burhanı, Hak Teala’yı ispat etmek için Hakk’ın zatından yola çıkıp Hakk’ın zatını kanıtlayan bir burhandır[13]; zira gerçekte Yüce Allah, yaratıkları ve eserlerinin kendisine delalet etmesi ve kendisini aşikar kılmasından daha üstün ve aşikardır. O; varlık bahşeden, eşyayı yetiden eyleme ve yokluk zulmetinden varlık nuruna geçirendir. O halde O, varlık ve zuhurda her şeyden daha öncedir. O kendi zatının ve her şeyin burhanıdır.[14] Bu burhan İbn. Sina, Şeyh İşrak, Molla Sadra ve Allame Tabatabai tarafından değişik şekillerde ifade edilmiştir. Burada iki ifade tarzı belirtilecektir:

Molla Sadra varlığın asilliği, yalınlık, varlığın değişken birliği ve zatıyla müstağni olan ve başkasına bağımlı olan varlık diye varlığı ayırma temelinde, varlığın değişken mertebeleri silsilesinde kendisinden daha kâmil ve ergin bir mertebenin olmadığı bir mertebenin olduğunu ispatlar. Bu mertebe zatında müstağni olan, kendisinde hiçbir ihtiyaç ve eksikliğin olmadığı ve zatıyla kaim olan bir varlıktır.[15] Kendisi bunu yukarıdaki ayet-i şerifenin altında ifade etmiştir.[16]

Allame Tabatabai’nin Fussilet suresinin elli üçüncü ayetini açıklarken ifade ettiği takrir ise şudur: Yüce Allah her şey için gözlemlenecektir. Çünkü her varlık her açıdan O’na muhtaç ve bağımlıdır. Her varlığı ayakta tutan ve ona galip olan O’dur. O halde bazıları O’nu tanımadan gafil olsalar bile O her şey tarafından bilinmekte ve tanınmaktadır.[17] Kur’an ayetlerinde bu burhana işaret edilmiştir. Fussilet suresi elli üçüncü ayet, Âli İmran suresi on sekizinci ayet, Buruc suresi yirminci ayet, Hadid suresi üçüncü ayet ve Nur suresi otuz beşinci ayet ilgili ayetlerdir.

Hareket Burhanı:

Molla Sadra, Enam suresinin yetmiş yedi ila yetmiş dokuzuncu ayetleri gibi Kur’an’dan bazı ayetleri açıkça bu burhana uyarlayan ilk kimsedir.[18] Yüce Allah şöyle buyuruyor: “İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun. Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. “İşte Rabbim!” dedi. Yıldız batınca da, “Ben öyle batanları sevmem” dedi. Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi. Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” Varlıkların değişmesi ve hareketi, onların hadis olduklarının açık delilidir. Onların yokluktan meydana geldiklerini ifade eden hadis oluşları da kendilerini yaratan bir yaratıcının varlığına delil sayılmaktadır. Başka bir deyişle, varlık âleminde hareketin kökeninin incelenmesiyle Allah’ın varlığını ispat eder bu delil.[19] Burhanın genel ifade ediliş tarzı şöyledir: Varlık âlemindeki mevcut hareketler var olmak için bir özneye ihtiyaç duyar ve bu ihtiyaç bir hareket bulunduğu müddetçe devam eder. Hareketin öznesi de eğer hareketli olursa, o da bir hareket ettiriciye ihtiyaç duyar. En sonda devrin ve teselsülün imkânsız olması esasınca ilk hareket ettirici olarak adlandırılan hareketsiz olan bir hareket ettiriciye ulaşmalıyız.[20] Bu yorum uyarınca, yukarıdaki ayet-i şerifedeki gündüz ve gecenin değişimi ve günün geceye ve gecenin de gündüze intikal etmesi ve de güneşin doğuş ve batışı, varlık âleminde hareketin delilidir. Bu, hiçbir hareket ettiriciye ihtiyaç duymayan bir özneye muhtaçtır. Bu da Yüce Allah’tır. Bu nedenle, bilimsel ve felsefî nitelikli bir burhan olan düzen burhanı dışında, Kur’an-ı Kerim’de başka burhanlar da zikredilmiştir.[21]

İlgili başlıklar:

1. Teselsül Burhanı Ve Allah’ın İspatı, 2223. Soru (site: 2326).

2. Allah’ı Tanımanın İmkânı, 98. Soru (site: 889).



[1] İbrahim, 10.

[2] Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 95, s. 403.

[3] Muhammed Rızayi, Muhammed, el-İlahiyat-ı Felsefî, s. 178 – 179, İntişarat-ı Defter-i Tebliğat-ı İslamî Hovze-i İlmiye-i Kum, çap-ı Kuds, çap-ı evvel, 1383.

[4] Merkez-i Ferheng Ve Maarif-i Kur’an, Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 502 ve 503, Merkez-i Çap Ve Neşr-i Defter-i Tebliğat-ı İslamî Kum, çap-ı dovvom, 1386.

[5] Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 505.

[6] Mutahhar, Mürteza, Tevhid, s. 15.

[7] el-İlahiyat-ı Felsefî, s. 181.

[8] el-İlahiyat-ı Felsefî, s. 181; Tevhid, s. 34.

[9] Bakara, 164; Düzen burhanı hakkında 198. Soruya (site: 998) müracaat ediniz.  

[10] Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 534.

[11] Âli İmran, 18; Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 534.

[12] Biharu’l-Envar, c. 84, s. 339.

[13] el-İlahiyat-ı Felsefî, s. 239; Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 534.

[14] Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 534.

[15] a.g.e. s. 536.

[16] a.g.e.

[17] a.g.e. s. 537, be nakl ez el-Mizan, c. 17, s. 405.

[18] Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c, 5, s. 532.

[19] a.g.e. s. 531.

[20] a.g.e.

[21] Allah’ı ispat eden burhanlar hakkında bilgi edinmek için Dairetü’l-Maarif-i Kur’an-ı Kerim, c. 5, s. 517 – 548’e müracaat ediniz.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar