Gelişmiş Arama
Ziyaret
6533
Güncellenme Tarihi: 2009/11/13
Soru Özeti
Öğretim ile ilgili Kur’an’ın görüşü nedir? Acaba öğretim öğrencilerin ihtiyaçlarına göre mı olmalı?
Soru
Öğretim hakkında Kur’an’ın görüşü nedir? Yoksa öğretim bağlamındaki ihtiyaçlar daha önceden mi belirlenmiş midir? Başak bir ifadeyle öğretimde öğrencilerin ihtiyaçları ne kadar dikkate alınıyor?
Kısa Cevap

Beşeri olan her camiada tabii ve doğal olarak üstatların, eğitimcilerin ve hakeza camianın yöneticiliğini üstlenmiş kadro tarafından o camianın “eğitim ve öğretim” bağlamındaki çerçevesini birinci merhalede zaruri olan ihtiyaçları doğrultusunda tayin ve tedvin ediliyor. “Eğitim ve öğretim” bağlamında çizilen genel çerçeveyi dikkate aldığımızda, bu çerçevenin hatlarının öğrencinin ihtiyaçlarına veya toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde belirlenmiş olduğunu müşahede ediyoruz.

Kur’an anlayışında ise ilk merhalede öğretimin dikkate alması gereken ilk şeyin, dini ilke ve esaslarını, mebd’e ve me’adını tanıma, anlama ve yaşamda uygun bir hedefin belirlemesi doğrultusunda olması beşeri toplumunun her bir ferdin ihtiyacı sayılmaktadır. Bir sonraki merhalede ise imanlı olan kimseler camia ve bireyin ihtiyacından sayılan bilimleri öğrenmeye mükelleftirler. Bu ihtiyaçlar zaman, mekân ve bireyin niteliklerine göre her şahıs ve toplumla irtibatlı bir şekilde başkalarından farklı olabilir. Bunun teşhisi ise ferdin kendi uhdesindedir.  

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz soru bir yöntemle sorulmuştur, adeta şunu yansıtmaktadır ki sanki her öğretim sisteminde daha önceden belirlenmiş olan öğretim bağlamındaki ihtiyaçlar, tamamen öğrencilerin ihtiyaçlarının mukabilinde karar kılınmıştır.  Ama bilinmelidir ki realitedeki gerçek sizin öncül faraziyesine muhaliftir.

Beşeri olan her camiada tabii ve doğal olarak üstatların, eğitimcilerin ve hakeza camianın yöneticiliğini üstlenmiş kadro tarafından o camianın “eğitim ve öğretim” bağlamındaki çerçevesini birinci merhalede zaruri olan ihtiyaçları doğrultusunda tayin ve tedvin ediliyor. “Eğitim ve öğretim” bağlamında çizilen genel çerçeveyi dikkate aldığımızda, bu çerçevenin hatlarının öğrencinin ihtiyaçlarına veya toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde belirlenmiş olduğunu müşahede ediyoruz. Elbette öğrencilerden birisi mevcut öğretim çerçevesini kendi ihtiyacıyla uyum içinde değil bilakis ihtiyacının mukabilinde çizildiğini his edebilir. Dolayısıyla öğretim metinlerinde (ders kitaplarında) yazılan konuların kendi ihtiyaçlarına cevap vermediği şeklinde algılayabilir.

Bu Bağlamda Üç Noktaya Dikkat Etmek Kayda Değerdir:

  1. Bazen öğrenciler sahip oldukları yetersiz tecrübelerden dolayı kendi asıl ve birincil konumda olan ihtiyaçlarından gafil kalıp yalancı ihtiyaçlara sahip olduklarını his edebilirler. Öğretim ve eğitim sistemini bütün öğrencilerin tek tek ihtiyaçlarını bertaraf edecek ve bütün bu ihtiyaçlara cevap verebilecek bir şekilde programlandırmak imkânsızdır. Bu esasa binaen üstatların ve öğretim görevlilerin görevidir ki, evvela: Öğretim metnine olan ihtiyacın delilini öğrencilere açıklamalarıdır ve bu vesileyle öğrenciler için bu metin bağlamında gereken itici iç güdüyü meydana getirebilirler ve getirmeliler. Saniyen: eğer öğrencilerin yeni talep ve ihtiyaçları gerekçelere dayalıysa öğrencilerin ihtiyaçlarını bertaraf etmek ve gerekirse yeni öğretim metnini meydana getirmek için gerekeni yapmalılar.
  2.   Kur’an anlayışında ise ilk merhalede öğretimin dikkate alması gereken ilk şeyin, dini ilke ve esaslarını, mebd’e ve me’ad’ını tanıma, anlama ve yaşamda uygun bir hedefin belirlemesi doğrultusunda olması beşeri toplumunun her bir ferdin ihtiyacı sayılmaktadır. Peygamberlerin gönderiliş felsefesinin temeli de insanlığın bu fıtri ve genel ihtiyaçlarını gidermektir.[1] Bir sonraki merhalede ise imanlı olan kimseler camia ve bireyin ihtiyacından sayılan bilimleri öğrenmeye mükelleftirler. Bu ihtiyaçlar zaman, mekân ve bireyin niteliklerine göre her şahıs ve toplumla irtibatlı bir şekilde başkalarından farklı olabilir. Bunun teşhis edilmesi de yine ferdin kendi uhdesindedir. Ama Kur’an ayetlerinin bütününden istifade edilen şey ise şudur:

2-1. Camianın ihtiyaçlarını gidermek için dini olmayan bilimlerin öğrenilmesi hiçbir işkâlı olmamakla kalmıyor. Bilakis bu bilgilerin öğrenilmesi gerekli ve vaciptir. Hata Allah u Teâlâ bu bilimlerden bir kısmını doğrudan doğru peygamberlerinin güdümüne sunmuştur.[2]

2-2. sürekli bu dikkate sahip olmak gerekir ki, fert ve bireylerin sahip oldukları niteliklerine dikkatle öğretime bakmak gerekir ki öğretimin verileri daha münasip olabilsin ve ömürlerinin telef olunması önlenilmiş olsun. Örneğin; Şiirin kendisi haram olmamakla birlikte şiirin kaide ve kurallarını başkalarına öğretebilinir. Ama peygamberin sahip olduğu kişiliği şiiri kendisine öğretecek konumun çok çok fevkindedir. “Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır”.[3] Peygamber-i Ekrem (s.a.a.) Müslümanlar için en iyi örnek olan bir kimse olduğuna dikkatle[4] onun takipçileri de ömürlerini ve kendi ve diğerlerinin ihtiyaçlarını öyle bir şekilde programlandırmaları gerekir ki azami derecede ömürlerinden yararlanabilsinler.

  1. Yukarıda açıklananlara ve hakeza öğretim metinlerinin daha önceden genel bir bakış açısıyla ve öğrencilerin tek tek bireye has olan ihtiyaçlar göze almaksızın tayin edildiğine dikkatle milli eğitim tarafından belirlenen metinlere kendilerini mahdut kılmamaları gerekmektedir. Bilakis kendi meyillerine ve ihtiyaçlarına göre ve düşünür ve tecrübeli kişilerle müşavere ederek öğretim metinlerinin yanı sıra kendi ihtiyaçlarını giderecek kitaplar ve araştırmaları takip etmeleri lazım. Zira İslami camiada sırasıyla “öğrtim” ve “eğitim” gerekli olduğu gibi her düşünür kişi de kendi ilminin zekatını verme esasınca ilmini başkalarının ihtiyarine sunması gerekmektedir.[5] Öğrenciler de etkin bir şekilde ortaya çıkarak öğrenmekle öğretim metinlerinde yeni ve gerekli ihtiyaçları gidermek bağlamında olmayan konuları araştırıp bahis konusu etsinler ve kendilerini daha önceden belirlenmiş olan metinlerin konularına sınırlı kılmasınlar. Şu noktaya dikkat etmelidirler ki ilim öğrenmekten daha ziyade araştırmakla elde edilir.[6] Başka bir beyanla “öğretim” bağlamında yenilikçilik ve üretim okutucu ve eğiticinin elindedir ama araştırmada ise yenilikçilik ve üreticilik öğrencinin elindedir. İkinci türden olan ilim için çabalar daha güçlü itici iç güdülere haiz olması gerek.

Elbette ilmi kurumlar muvazzaftırlar ki gerekli olan sabit ders kitaplarını hazırlamakla birlikte öğrenciler için fırsatlar doğurmaları gerekmektedir ta ki öğrenciler kendi sabit olmayan ihtiyaçlarını da bu doğrultuda giderebilsinler.

 


[1] Bakara, 129; Ali İmran, 164;  Cuma, 2 ve…

[2]Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz”?, (Enbiya, 80); “Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik ve “(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuşattık. “Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm” diye vahyettik”, (Sebe, 10). 

[3] Yasin, 69.

[4]Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır”. (Ahzap, 21).

[5] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “el-Kafi”, Tahran: darul kitabil islamiye, 1365, hicri şemsi, c. 1, s. 41.

[6] A.g.e., s. 17.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar