Gelişmiş Arama
Ziyaret
6892
Güncellenme Tarihi: 2009/12/22
Soru Özeti
“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’nin (a.s) buyrukları esasınca hanımların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür mü hesap edilir?
Soru
“Nehcü’l Belağa”nın 124. Hikmetli sözünde açıklandığı üzere, kadınların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür sayılır. Bütün kadınların aynı özelliğe sahip olduklarını dikkate alırsak o hal de kadınların tamamının kâfir ve necis olmaları gerekmez mi?
Kısa Cevap

“Nehcü’l Belağa”da erkeğin kıskançlığının, onun imanı ve kadının kıskançlığının ise onun küfrünün alameti olduğu açıklanmıştır ve dikkat edilmesi gerekir ki diğer rivayetlerin incelenmesiyle, kadının kıskançlığı, kadınların çoğunda olduğu gibi, müşterek yaşamın devamı için eşine beslediği sevgi ve alaka anlamında ise ve bu sevgi ve alaka, başka kadınlar tarafından tehdit anlamı taşımıyorsa böyle bir sevgiyi küfrün alameti bilemeyiz. Ne var ki İslam tarafından dikkate alınan şartlarla birlikte kadın, erkeğin birkaç eşe sahip olmasının caizliğini sorgular ve bu işi adaletsizlik sayarsa; Kur’an’da apaçık İslam kanunu olduğuna işaret edilmesi hasebiyle bu kanunla muhalefet ederek küfre düşecektir.

Bunun yanında erkeklerin yersiz kıskançlıklarının yerildiği rivayetler de vardır. Sonuç itibariyle kadın ya da erkek olsun karşılıklı doğru hassasiyetin oluşması övülmeye değer olacaktır, ama yersiz kıskançlık, her iki taraf için de doğru değildir.

Ayrıntılı Cevap

“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’ne (a.s) nispetlendirilen sözde açıkça kadının eşinin yeniden evlenmesine razı olmadığına işaret edilmiyor bilakis ibarede “Kıskançlık kadın tarafından olursa küfrün alameti; erkek tarafından olursa imanın alametidir” buyruluyor.

Şayet ilk bakışta Ali’nin (a.s) bu kelimeleri açıklamasındaki maksadının ne olduğu anlaşılmayabilir, zira böyle bir cümle, İslam’ın ve dini önderlerin kadına karşı ayırımcı bakış açısının göstergesi olarak tasavvur edilebilir. Ne var ki biraz dikkat edildiğinde böyle bir düşünce ortadan kalkacaktır.

Arap dilini kullananların sözleri incelendiği zaman, onların bir meseleye karşı şiddetli hassasiyet gösterip tepki göstermek istedikleri zaman “kıskanç (gayret)” kelimesini kullandıklarını görürüz.

Daha dar bir alanda ve aile ortamında “kıskanç” kelimesini, evli çiftlerin ikili ilişkilerindeki “hassasiyet” ve “tepki” anlamına geldiğini bilmek mümkündür. Şu halde kadın ve erkek tarafından gösterilen tepkinin, İslam tarafından kabul konusu olup olmadığına bakmamız gerekir. Bu doğrultuda İslami ilkeleri dikkate alarak “kıskanç (ğayret)” kelimesinin çeşitli konulardaki kullanımını inceleyelim:

1. Erkeklerin, eşlerinin gayri meşru ilişkileri konusundaki kıskançlığı: Allah-u Teâlâ, erkekleri aileyi idareci olarak kararlaştırmış ve bu idarecilik için de delillerini açıklamıştır. Örneğin ailenin mali idaresi erkeğin sorumluluğunda olması hasebiyle, ailenin idareciliği de onun sorumluluğu altında olması gerekir. İmanlı erkek, mali idareciliğinin yanı sıra, aile kültüründen de gafil olmaması ve imkânlar dâhilinde kendinin ve kendi idaresi altındaki fertlerin yanlışlıklara düşmesini önlemesi gerekir.

Açıktır ki imanlı kadınlar da kendi şer’i sorumlulukları bilip İslam ölçülerinin muhalifinde davranmaktan kaçınmaları gerekir. Ama bir ailenin idarecisi şeytanların eşi ve çocuklarını saptırma doğrultusunda gizli ve aşikâr vesveselerini hissetmesine rağmen tepkide bulunmazsa, İslami açıdan istenmeyen bir unsur unvanında tanınacak ve yerilme konusu olacaktır. Böyle bir istenmeyen davranış karşısında erkeğin tepki göstermesi doğal olup onun imanının göstergesidir ve övülmesi gerekir ki bu “erkeğin gayreti, imanının işaretidir” ifadesiyle açıklanmıştır.

2. Erkeklerin, eşlerinin meşru ilişkilerine karşı kıskançlığı: Erkeklerin, eş ve çocuklarının gösterdiği her davranışlarının karşısında kötümser mi olmaları gerekir ve hatta onların şeriatın karşısında davranmadığı konularda da erkeğin kontrolü altında olacaklar ve tabiri caizse kıskanacaklar mı?

Dini önderlerin öğretileri esasına göre erkekler caiz ve helallerin karşısında kıskanç olmamaları gerekir ve erkeklerdeki kıskançlığın böylesi yerilmiştir ve uygun bir neticesi de olmayacaktır.

Muttakilerin Mevlası Ali (a.s) kendi vasiyetinde çocukları İmam Hasan-ı Müçteba’ya (a.s) şöyle tavsiye etmektedir: “Çok dikkatli ol! Kıskanmaya gerek duyulmayan konularda kıskanmayasın! Kesinlikle böyle bir davranış, sağlıklı kimselerin hastalanması ve temiz fertlerin günaha bulaşmasıyla sonuçlanacaktır!”

İmam Ali (a.s) bu sözlerinde psikolojik çok önemli bir noktaya işaret etmiş ve kıskançlık bahanesiyle bazı erkeklerin gereksiz hassasiyetlerinin, eşlerini her türlü toplumsal faaliyetlerden alıkoyacağını belirterek böyle bir davranışı yermiştir.

3. Kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerini kıskanmaları: Soruda işaret edildiği gibi bazı rivayetlere dayanarak, kıskançlığın erkeklere has olduğu ve kadının, eşinin gayri meşru ilişkisi karşısında hiçbir tepki göstermemesi ve sadece Allah’a havale etmesi gerektiği çıkarımında bulunabilinir mi?

Bu soruya bizim cevabımız şudur: İslami öğretiler esasına göre kadınlar da toplumda sorumluluk yüklenebilir ve yapabildikleri oranda çarpık ve çirkinliklerin önünü alabilirler. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: ““Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreden, kötülükten alıkoyarlar.”

Bu esas doğrultusunda kendi eşini gayri meşru ilişkiden alıkoyan Müslüman bir kadın, dini vazifesine amel etmiş ve eğer böyle bir durum karşısında çekimser kalmışsa, o da günaha bulaşmıştır ve Allah-u Teâlâ’nın karşısında cevap verecektir.

4. Kadınların, eşlerinin meşru ilişkilerini kıskanmaları: Doğal olarak kadınlar eşlerinin karşı cinsle irtibatlarına karşı hassastırlar ve eşleriyle müşterek yaşamlarına başka kadının girmesini istemezler.

Diğer taraftan çok azda olsa İslam hükümlerini bilen her fert, bir takım şartlara haiz olmakla birlikte erkeklerin birkaç evlilik yapabileceğini bilir ve bu konu Kur’an’da açıkça dile getirilmiştir.Elbette sayım gerçekleriyle birlikte erkeklerin kadınlara nispi oranı ve İslam’ın da erkeklerin tamamına evlilik konusundaki tavsiyesini göz önünde bulundurulursa, erkeklerin yüzde birinin yeni bir evlilik yapabileceği görülür. Her halükarda biz, İslami açıdan erkeklerin birkaç evlilik yapabileceklerinin delilleri öğrendiğinizi ve bu alanda sizin için kapalı bir şeyin kalmadığını düşünüyoruz.

Açıklananları dikkate alarak kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerine karşı kıskançlığını iki guruba ayırabiliriz:

1-4. İlgi ve alakadan dolayı duyulan kıskançlık: Yani bir kadın, eşinin daimi veya geçici evlenme kararının olduğunu ve bunun da şeriatın karşısında bir davranış olmadığını bilir, ama sadece eşine alaka duyması sebebiyle, İslam’ın hükmüne itiraz etmeksizin gelecekteki ortak yaşamı konusunda endişeye kapılırsa, çeşitli üsluplarla eşini bu kararından alı koymaya çalışır. Daha ziyade kadınların kıskançlıklarının bu doğrultuda olduğu dikkat edilmesi gereken bir konudur. Acaba kadınların bu türden olan kıskançlıkları da küfrü içerir mi?

İshak b. Ammar’ın rivayeti bu sorunun cevaplayıcısıdır. Onun rivayet ettiğine göre İmam Sadık’a (a.s): “Kadının birisi kendi eşine karşı kıskançlıkta bulunmuş ve bundan ötürü ona eziyet etmektedir!” şeklinde arz edildiğinde İmam Sadık (a.s) – soğukkanlılıkla ve söz konusu kadını bu doğrultuda suçlu bulmaksızın – şöyle buyurmuşlardır: “Böyle bir kıskançlığın delili, o kadının kendi eşine duyduğu ilgi ve alakadandır.”

Dikkat edilmesi gerekir ki Masum İmam (a.s) bu konuda kadınların hassasiyet ve kıskançlıklarını küfür telakki etmemiş bilakis bu kıskançlığı, kadının eşine duyduğu ilgi ve alaka olarak değerlendirmiştir. O halde bu konuda kötümser davranmamak ve kadının eşine karşı kıskançlığını, Allah’a küfürle müsavi bilmemek gerekir.

2-4. İslam hükmünü kabul etmemeye dayanan kıskançlık: Kur’an erkeklerin yeniden evliliklerinin caiz olmasını kötüye kullanmamalarını ve çok eşli bir hayat düzeni kurarak aile kökenini sarsmamaları gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Ne var ki bir erkek, birtakım deliller üzerine daimi ya da geçici yeni bir evliliğe ihtiyaç duyar da şartları gözeterek böyle bir işe kalkışırsa, kadının İslam hükmüne karşı algılanmayacak bir üslupta davranması gerekir, zira bunun dışında sergilenecek bir davranışın sonu küfürdür ve imanlı kadınlar kesinlikle küfür içerecek davranışta bulunmazlar.

“Nehcü’l Belağa” da ki söz konusu “Kadının kıskançlığı, onun küfrünün alametidir” buyruğu da bu anlamda olup bu hadiste kadınların yersiz kıskançlıkları küfür ve nankörlük olarak değerlendirilir. Açıklandığı üzere erkeklerin yersiz kıskançlıkları da kendi yerinde yerilme konusu yapılmıştır. Bu esas üzere ve bu rivayetin, diğer ayet ve rivayetlerle uygunluğunun incelenmesini de göz önünde bulundurarak şöyle bir sonuç alınabilir:  İmam Ali (a.s) kadınların ne doğru ve yerinde kıskançlığını eleştiri konusu yapmış ve ne de erkeklerin yersiz kıskançlıklarını onaylamıştır.

Sonuç olarak söylenmesi gerekir ki İslam’ın işaret ettiği her küfür, ıstılahı anlamdaki küfür olmayıp necis olmayı da gerektirmez aksine, dini metinlerde bazı nankörlükler de “küfür” unvanında hatırlatılmıştır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Dua psikolojisi hakkındaki kaynakları tanıtır mısınız?
    5662 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Dua psikolojisi hakkındaki kaynaklar üç kısımdır:a)Din psikolojisini genel olarak ele alan kaynaklar.Ancak bunlardua psikolojisini özel olarak işlememişlerdir. Örneğin William James’inyazdığı, Muhammed Kaini’nin tercüme ettiği ‘Din ve Revan’ (Din ve Ruh) ve Mesut Azerbaycani’nin yazdığı ‘Revanşinasi-i Din’ (Din Psikolojisi) bu türendir.
  • İçlerinde birkaç iyi ve takvalı kimse var diye günahkâr bir topluma azabın gelmesi gecikebilir mi veya tümüyle uzaklaşabilir mi?
    6581 Tefsir 2012/02/18
    Kur’an-ı Kerim’de ve rivayetlerde, günahkâr bir topluma azabın gelmesinin gecikmesi veya tümüyle uzaklaşmasının bazı nedenlerine değinilmiştir. Aşağıda onlardan birkaçını örnek olarak getiryoruz:1- Peygamberin ve İstiğfar edenlerin varlığı: ‘Oysa sen içlerinde oldukça onları azaplandırmaz ve yine bağışlanma dilerlerken Allah onlara azap vermez.’
  • Müslüman (Muslim) sözcüğünün anlamı nedir?
    73693 Tefsir 2009/10/18
    Kuran-ı Kerim’de Müslüman Allah Teala’nın emirleri karşısında mutlak bir teslimiyet içinde olan kişi anlamına gelir. Müslüman olmak kâmil halisane bir tevhit inancına sarılmayı ve her türlü şirk ve ikili tapınmadan uzak durmayı gerektirir. İşte bu yüzden Kuran-ı Kerim, Hz. İbrahim’i (a.s), Müslüman olarak tanıtmaktadır.
  • İnsan kendi güvenlik ve huzurunu bozan diğer varlıklar karşısında ne tür bir tepki göstermelidir?
    8309 Hayvan Barındırmak Ve Avlamak 2013/03/09
    Eziyet ve rahatsız eden haşerelerin eziyet ve rahatsızlıklarını önleme hakkında ilk önce iki noktaya işaret edilecek ve sonra İslami kaynaklardan alınmış iki tavsiye verilecektir: 1. Tabiat çarkında insanların tüm varlıklar ile en azından hâlihazırda barışçıl bir şekilde yaşaması olanaksızdır. Biz; insanlar ve yırtıcı hayvanların bir şehirde hiçbir ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3965 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Hz. Masumların (a.s) fiil ve sözlerinin delil oluşunun ölçüsü ne kadardır?
    7831 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/06/16
    İslam’ın muteber delillerinden biri Hz. Peygamber (a.s) ve diğer masumların sünneti olup tüm Müslümanlar için Kur’an ayetleri gibi delil teşkil eder ve sünnet masumun söz, fiil ve tavrı diye üç şekilde yer alır. Hadis ve rivayetlerde belirtilen masumların söz ve konuşmaları “masumun sözü” onların yaptığı amel ve ...
  • Hayvana dönüşme nasıl olmaktadır ve şuan yeryüzünde bulunan hayvanlar, hayvana dönüşmüş olan insanlar mıdır?
    27095 Tefsir 2009/05/17
    “Mesh” sözlükte, bir şekilden daha kötü bir şekle dönüşme anlamına gelmektedir; Kuran ve hadis teriminde ise, bazı günahkâr (bazı özel günahlara sahip) kimselere ve ümmetlere nazil olan bir çeşit azaptır.Mesh olan insanlar hayvan (maymun, domuz vb.) şeklindedirler; yani işlemiş olduğu günahın hayvansal şeklini bu dünyada onun insanî şeklinin üzerine ...
  • Kadın evladına süt vermeden dolayı kocasından ücret talep edebilir mi?
    6000 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Şu noktaya dikkat etmek zorunludur: İslam’da fıkhî hükümler ve ahlakî usuller birbirini tamamlar ve aralarında hiçbir ayrılık ve uyuşmazlık bulunmaz.[1] Bundan dolayı fertlerin hakkı sıfatıyla bazı hükümler ispatlanmış olsa da ve yükümlü bu haktan fıkhî bir hüküm sıfatıyla istifade edebilse de, dinsel öğretilerde ahlakî ...
  • Eğer Allah bir ferdi severse, halkın geneli de onu sever mi?!
    11796 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar Allah’ın salih kullarının sevgisini halkın kalbine aktardığını yansıtan rivayetler olsa da, halkın ekseriyetinin bir şahsı desteklemesi zorunlu olarak onun Allah tarafından onaylandığı anlamına gelmez. Öte taraftan halkın ekseriyetinin bir şahsa düşman olması da onun Allah’ın gözünde düştüğü ve O’nun nezdinde bir değeri olmadığı şeklinde ...
  • Ödünç (karz) olarak verdiğimiz malın humusunu vermeli miyiz?
    5612 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/14
    Söz konusu olan para kesb ve kazancından birikilmiş durumda ve humus yılı üzerinden geçmiş ise bütün taklidi Mercilerin bu bağlamdaki fetvası şöyledir: Humus yılının başı geldiği zamanda ödünç olarak vermiş olduğu parayı kolaylıkla (zahmetsizce) alınması mümkün ise o paranın humusunu çıkartmalısın. Ama eğer humus yılının geldiği sırada ödünç verilmiş olan ...

En Çok Okunanlar