Gelişmiş Arama
Ziyaret
5513
Güncellenme Tarihi: 2009/12/22
Soru Özeti
“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’nin (a.s) buyrukları esasınca hanımların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür mü hesap edilir?
Soru
“Nehcü’l Belağa”nın 124. Hikmetli sözünde açıklandığı üzere, kadınların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür sayılır. Bütün kadınların aynı özelliğe sahip olduklarını dikkate alırsak o hal de kadınların tamamının kâfir ve necis olmaları gerekmez mi?
Kısa Cevap

“Nehcü’l Belağa”da erkeğin kıskançlığının, onun imanı ve kadının kıskançlığının ise onun küfrünün alameti olduğu açıklanmıştır ve dikkat edilmesi gerekir ki diğer rivayetlerin incelenmesiyle, kadının kıskançlığı, kadınların çoğunda olduğu gibi, müşterek yaşamın devamı için eşine beslediği sevgi ve alaka anlamında ise ve bu sevgi ve alaka, başka kadınlar tarafından tehdit anlamı taşımıyorsa böyle bir sevgiyi küfrün alameti bilemeyiz. Ne var ki İslam tarafından dikkate alınan şartlarla birlikte kadın, erkeğin birkaç eşe sahip olmasının caizliğini sorgular ve bu işi adaletsizlik sayarsa; Kur’an’da apaçık İslam kanunu olduğuna işaret edilmesi hasebiyle bu kanunla muhalefet ederek küfre düşecektir.

Bunun yanında erkeklerin yersiz kıskançlıklarının yerildiği rivayetler de vardır. Sonuç itibariyle kadın ya da erkek olsun karşılıklı doğru hassasiyetin oluşması övülmeye değer olacaktır, ama yersiz kıskançlık, her iki taraf için de doğru değildir.

Ayrıntılı Cevap

“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’ne (a.s) nispetlendirilen sözde açıkça kadının eşinin yeniden evlenmesine razı olmadığına işaret edilmiyor bilakis ibarede “Kıskançlık kadın tarafından olursa küfrün alameti; erkek tarafından olursa imanın alametidir” buyruluyor.

Şayet ilk bakışta Ali’nin (a.s) bu kelimeleri açıklamasındaki maksadının ne olduğu anlaşılmayabilir, zira böyle bir cümle, İslam’ın ve dini önderlerin kadına karşı ayırımcı bakış açısının göstergesi olarak tasavvur edilebilir. Ne var ki biraz dikkat edildiğinde böyle bir düşünce ortadan kalkacaktır.

Arap dilini kullananların sözleri incelendiği zaman, onların bir meseleye karşı şiddetli hassasiyet gösterip tepki göstermek istedikleri zaman “kıskanç (gayret)” kelimesini kullandıklarını görürüz.

Daha dar bir alanda ve aile ortamında “kıskanç” kelimesini, evli çiftlerin ikili ilişkilerindeki “hassasiyet” ve “tepki” anlamına geldiğini bilmek mümkündür. Şu halde kadın ve erkek tarafından gösterilen tepkinin, İslam tarafından kabul konusu olup olmadığına bakmamız gerekir. Bu doğrultuda İslami ilkeleri dikkate alarak “kıskanç (ğayret)” kelimesinin çeşitli konulardaki kullanımını inceleyelim:

1. Erkeklerin, eşlerinin gayri meşru ilişkileri konusundaki kıskançlığı: Allah-u Teâlâ, erkekleri aileyi idareci olarak kararlaştırmış ve bu idarecilik için de delillerini açıklamıştır. Örneğin ailenin mali idaresi erkeğin sorumluluğunda olması hasebiyle, ailenin idareciliği de onun sorumluluğu altında olması gerekir. İmanlı erkek, mali idareciliğinin yanı sıra, aile kültüründen de gafil olmaması ve imkânlar dâhilinde kendinin ve kendi idaresi altındaki fertlerin yanlışlıklara düşmesini önlemesi gerekir.

Açıktır ki imanlı kadınlar da kendi şer’i sorumlulukları bilip İslam ölçülerinin muhalifinde davranmaktan kaçınmaları gerekir. Ama bir ailenin idarecisi şeytanların eşi ve çocuklarını saptırma doğrultusunda gizli ve aşikâr vesveselerini hissetmesine rağmen tepkide bulunmazsa, İslami açıdan istenmeyen bir unsur unvanında tanınacak ve yerilme konusu olacaktır. Böyle bir istenmeyen davranış karşısında erkeğin tepki göstermesi doğal olup onun imanının göstergesidir ve övülmesi gerekir ki bu “erkeğin gayreti, imanının işaretidir” ifadesiyle açıklanmıştır.

2. Erkeklerin, eşlerinin meşru ilişkilerine karşı kıskançlığı: Erkeklerin, eş ve çocuklarının gösterdiği her davranışlarının karşısında kötümser mi olmaları gerekir ve hatta onların şeriatın karşısında davranmadığı konularda da erkeğin kontrolü altında olacaklar ve tabiri caizse kıskanacaklar mı?

Dini önderlerin öğretileri esasına göre erkekler caiz ve helallerin karşısında kıskanç olmamaları gerekir ve erkeklerdeki kıskançlığın böylesi yerilmiştir ve uygun bir neticesi de olmayacaktır.

Muttakilerin Mevlası Ali (a.s) kendi vasiyetinde çocukları İmam Hasan-ı Müçteba’ya (a.s) şöyle tavsiye etmektedir: “Çok dikkatli ol! Kıskanmaya gerek duyulmayan konularda kıskanmayasın! Kesinlikle böyle bir davranış, sağlıklı kimselerin hastalanması ve temiz fertlerin günaha bulaşmasıyla sonuçlanacaktır!”

İmam Ali (a.s) bu sözlerinde psikolojik çok önemli bir noktaya işaret etmiş ve kıskançlık bahanesiyle bazı erkeklerin gereksiz hassasiyetlerinin, eşlerini her türlü toplumsal faaliyetlerden alıkoyacağını belirterek böyle bir davranışı yermiştir.

3. Kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerini kıskanmaları: Soruda işaret edildiği gibi bazı rivayetlere dayanarak, kıskançlığın erkeklere has olduğu ve kadının, eşinin gayri meşru ilişkisi karşısında hiçbir tepki göstermemesi ve sadece Allah’a havale etmesi gerektiği çıkarımında bulunabilinir mi?

Bu soruya bizim cevabımız şudur: İslami öğretiler esasına göre kadınlar da toplumda sorumluluk yüklenebilir ve yapabildikleri oranda çarpık ve çirkinliklerin önünü alabilirler. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: ““Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreden, kötülükten alıkoyarlar.”

Bu esas doğrultusunda kendi eşini gayri meşru ilişkiden alıkoyan Müslüman bir kadın, dini vazifesine amel etmiş ve eğer böyle bir durum karşısında çekimser kalmışsa, o da günaha bulaşmıştır ve Allah-u Teâlâ’nın karşısında cevap verecektir.

4. Kadınların, eşlerinin meşru ilişkilerini kıskanmaları: Doğal olarak kadınlar eşlerinin karşı cinsle irtibatlarına karşı hassastırlar ve eşleriyle müşterek yaşamlarına başka kadının girmesini istemezler.

Diğer taraftan çok azda olsa İslam hükümlerini bilen her fert, bir takım şartlara haiz olmakla birlikte erkeklerin birkaç evlilik yapabileceğini bilir ve bu konu Kur’an’da açıkça dile getirilmiştir.Elbette sayım gerçekleriyle birlikte erkeklerin kadınlara nispi oranı ve İslam’ın da erkeklerin tamamına evlilik konusundaki tavsiyesini göz önünde bulundurulursa, erkeklerin yüzde birinin yeni bir evlilik yapabileceği görülür. Her halükarda biz, İslami açıdan erkeklerin birkaç evlilik yapabileceklerinin delilleri öğrendiğinizi ve bu alanda sizin için kapalı bir şeyin kalmadığını düşünüyoruz.

Açıklananları dikkate alarak kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerine karşı kıskançlığını iki guruba ayırabiliriz:

1-4. İlgi ve alakadan dolayı duyulan kıskançlık: Yani bir kadın, eşinin daimi veya geçici evlenme kararının olduğunu ve bunun da şeriatın karşısında bir davranış olmadığını bilir, ama sadece eşine alaka duyması sebebiyle, İslam’ın hükmüne itiraz etmeksizin gelecekteki ortak yaşamı konusunda endişeye kapılırsa, çeşitli üsluplarla eşini bu kararından alı koymaya çalışır. Daha ziyade kadınların kıskançlıklarının bu doğrultuda olduğu dikkat edilmesi gereken bir konudur. Acaba kadınların bu türden olan kıskançlıkları da küfrü içerir mi?

İshak b. Ammar’ın rivayeti bu sorunun cevaplayıcısıdır. Onun rivayet ettiğine göre İmam Sadık’a (a.s): “Kadının birisi kendi eşine karşı kıskançlıkta bulunmuş ve bundan ötürü ona eziyet etmektedir!” şeklinde arz edildiğinde İmam Sadık (a.s) – soğukkanlılıkla ve söz konusu kadını bu doğrultuda suçlu bulmaksızın – şöyle buyurmuşlardır: “Böyle bir kıskançlığın delili, o kadının kendi eşine duyduğu ilgi ve alakadandır.”

Dikkat edilmesi gerekir ki Masum İmam (a.s) bu konuda kadınların hassasiyet ve kıskançlıklarını küfür telakki etmemiş bilakis bu kıskançlığı, kadının eşine duyduğu ilgi ve alaka olarak değerlendirmiştir. O halde bu konuda kötümser davranmamak ve kadının eşine karşı kıskançlığını, Allah’a küfürle müsavi bilmemek gerekir.

2-4. İslam hükmünü kabul etmemeye dayanan kıskançlık: Kur’an erkeklerin yeniden evliliklerinin caiz olmasını kötüye kullanmamalarını ve çok eşli bir hayat düzeni kurarak aile kökenini sarsmamaları gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Ne var ki bir erkek, birtakım deliller üzerine daimi ya da geçici yeni bir evliliğe ihtiyaç duyar da şartları gözeterek böyle bir işe kalkışırsa, kadının İslam hükmüne karşı algılanmayacak bir üslupta davranması gerekir, zira bunun dışında sergilenecek bir davranışın sonu küfürdür ve imanlı kadınlar kesinlikle küfür içerecek davranışta bulunmazlar.

“Nehcü’l Belağa” da ki söz konusu “Kadının kıskançlığı, onun küfrünün alametidir” buyruğu da bu anlamda olup bu hadiste kadınların yersiz kıskançlıkları küfür ve nankörlük olarak değerlendirilir. Açıklandığı üzere erkeklerin yersiz kıskançlıkları da kendi yerinde yerilme konusu yapılmıştır. Bu esas üzere ve bu rivayetin, diğer ayet ve rivayetlerle uygunluğunun incelenmesini de göz önünde bulundurarak şöyle bir sonuç alınabilir:  İmam Ali (a.s) kadınların ne doğru ve yerinde kıskançlığını eleştiri konusu yapmış ve ne de erkeklerin yersiz kıskançlıklarını onaylamıştır.

Sonuç olarak söylenmesi gerekir ki İslam’ın işaret ettiği her küfür, ıstılahı anlamdaki küfür olmayıp necis olmayı da gerektirmez aksine, dini metinlerde bazı nankörlükler de “küfür” unvanında hatırlatılmıştır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerimde kaç defa Hazreti İsa’nın (a.s.) İsmi zikredilmiştir?
    14547 Tefsir 2012/04/07
    Kuranı kerimde hazreti İsa’nın (a.s) ismi 23 defa zikredilmiştir. Zikredilen sure ve ayetler şunlarıdır: Bakara suresinin 87, 136 ve 253. Ayetlerinde Ali İmran suresinin 45, 52, 55, 59 ve 84. Ayetlerinde, Nisa suresinin 157, 163 ve 171. Ayetlerinde,
  • Fecr-i sadık ve Fecr-i kazib’ten kasıt nedir?
    32964 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Fecr-i sadık (gerçek/ikinci fecir) ve fecr-i kazib (yalancı/birinci fecir) iki fıkhi ve astronomik terim olup gece ve gündüzün özel vakitleridir. Fecr-i kazib doğuda görülen beyazlıkla meydana gelir. Bu zamanda namaz kılınamaz. Fecr-i sadık’ın zamanı, o beyazlığın doğu tarafından yayılmasıdır. Bu zaman, sabah namazının ...
  • Acaba “bir gün gelecek ki Müslümanlar yetmiş üç fırkaya ayrılacaklardır” şeklindeki hadis doğru mudur?
    9915 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/19
    “İftiraki ümmet” (Peygamberin vefatından sonra ümmetin farklı farklı fırkalara ayrılması) hakkında var olan rivayetleri hem Şia ve hem de Ehlisünnet muhaddisleri tarafından farklı senetlerle nakletmiştir.Bütün rivayetlerin metni Müslümanların, Peygamber efendimizin (s.a.a) vefatından sonra fırkalara ayrılmaya ve bölünmelerine işaret etmektedir. Bu rivayetler ...
  • Cünüp olan kimse cenabet gülsü yerine yaptığı teyemmümle camiye girip orada bir süre durabilir mi?
    8030 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/12
    Bir kişi cünüp olur ve gusül yerine teyemmüm etmekle görevli olursa cemaat namazına katılmak veya vaizleri dinlemek için camiye gidebilir. İmam Humeyni (r.a) bu konuyla ilgili bir sorunun cevabında şöyle demiştir: “Guslün bütün sonuçları gusül yerine geçerli olan teyemmüm için de söz konusudur. Sadece, zamanın ...
  • ve saç koruyucu madde kullanmanın abdest için bir sakıncası var mıdır?
    5729 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Abdestte yüz ve eller yıkanmalı ve de saçın ön kısmı ve ayakların üstü mesh edilmelidir.[1] Bu nedenle, eğer insan abdest esnasında saçlarını kenara toplar ve baş derisini mesh ederse abdesti doğrudur ve parlatıcı ve koruyucu madde kullanmanın abdest ...
  • Çağdaş arifler kimlerdir?
    7361 Teorik İrfan 2011/12/19
    Hicrî birinci ve ikinci asırdan günümüze dek meşhur Müslüman arifler sırasıyla aşağıda yer almaktadır:Hicrî birinci ve ikinci asır: Ebu Haşim Sofu Kufi, Şakik Balhi, Maruf Kerehi, Fuzeyl b. Ayaz.Üçüncü asır: Bayezid Bestami, Sırri Sakti, Haris Mehasibi, Cüneyd Bağdadi, Zunnun ...
  • Kur’an-ı Kerim ile istihare nasıl yapılmalıdır? Başka bir tabirle istihare zamanında ayetlerin mefhumunu nasıl anlamak gerekir?
    110488 Tefsir 2011/08/21
    1. İstihare türlerinin en yaygın olanlarından birisi, değişik yöntemleri olan Kur’an-ı Kerim ile istiharedir. Birinci Tür: Kur’an’ı alacak ve şu duayı okuyacaksınız: "اَللّهُمَّ اِنّى تَفَأَّلْتُ بِکِتابِکَ، وَ تَوَکَّلْتُ عَلَیْکَ، فَاَرِنى مِنْ کِتابِکَ ما هُوَ مَکْتُومٌ مِنْ ...
  • Allah Samet’tir cümlesindeki Samet kelimesinin manası nedir?
    47422 Tefsir 2012/04/15
    Sözlükler, rivayetler ve müfessirlerin sözlerinde Samet kavramı hakkında birçok anlam zikredilmiştir; bu yüzden bu kısa makalede her üç gruptan bir takım numuneler aktaracağız: A. Ragıp Müfredatta şöyle demektedir: Samet efendi ve büyüklük manasında olup büyük işlerin yapılması için kendisine müracaat edilendir. Bazıları da şöyle demiştir: ...
  • İktisadımız hangi temeller üzerinde dönmektedir: Sermeye mi, üretim mi, dellallık mı, vs.? Hangisi?
    5219 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/04
    İktisadın İslam’da kendine has ve bağımsız bir vasfı vardır. Onun ölçü ve değerlerini Kur’an, sünnet, icma ve akıl belirlemektedir. İslam İktisadının en önemli temelleri, ölçülü olmak, adalet, üretim, sermaye ve servet dolaşımıdır. Üretim, dağıtım ve tüketime kadar olan bir alana yayılan adalet, yukarıda sayılanların içinde İslam İktisadının önemli ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    14276 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...

En Çok Okunanlar