Gelişmiş Arama
Ziyaret
9958
Güncellenme Tarihi: 2010/05/30
Soru Özeti
Cansız varlıklar ve bitkiler Allah’ı nasıl tespih ederler?
Soru
Cansız varlıklar ve bitkiler Allah’ı nasıl tespih ederler?
Kısa Cevap

İnsanların âlemdeki varlıklara yönelik ilmi çok az ve naçizdir. Varlıkların yüce Allah’ı nasıl tespih ettikleri meselesi de henüz beşerin niteliğini kavramadığı konulardan biridir. Değişik ayet ve rivayetlerde varlığın tüm cüzlerinin yüce Allah’ı tespih ettiği beyan edilmiştir. Varlığın cüzlerinin tespih şekli hakkında müfessirler arasında iki görüş vardır:

1. Varlıkların tespih edişi hal diliyledir ve onlar kendi varlıklarıyla şöyle söylemektedirler: “Eğer bende bir eksiklik görüyorsan, bu benim varlığımın gereğidir ve Allah bu eksiklikten münezzehtir.”

2. Varlıklar söylem diliyle tespih ederler. Elbette onların söz ve söylemleri insanlar ve hayvanlar arasında bilinen şekliyle değildir. Onlar henüz insanların bilgisinin niteliğini anlayamadığı özel bir şekildedir.

Ayrıntılı Cevap

İnsanın evrendeki varlıklara yönelik ilmi çok sınırlı ve cehaletiyle karşılaştırıldığında naçizdir. Biz böceklerin, solucanların ve birçok başka varlığın birbiri ile nasıl konuştuklarından ve irtibat kurduklarından haberdar değiliz ve onların seslerini duyma gücünden bile yoksunuz! Zira bizim duyma gücümüz sadece özel bir frekans alanında bulunan sesleri duyar ve daha az veya daha çok frekanslı sesleri duymaya güç yetiremez. Oysaki onlar kesinlikle birbiri ile irtibat halindedirler! Varlığın yüce Allah’ı nasıl tespih ettiği konusu beşerin henüz kavramadığı meselelerdendir. Bundan dolayı biz bunun niteliğini tasavvur edemeyiz. Değişik ayet ve rivayetlerde varlığın tüm cüzlerinin tespih ettiği belirtilmiştir.[1] Tespih, Allah’ı her türlü eksiklik, güçsüzlük, yetersizlik ve genel anlamıyla yaratıkların derecesiyle uyuşan şeylerden tenzih etmek ve arı bilmektir. İmam Sadık’tan (a.s) sübhanallah hakkında sorulmuş ve kendisi şöyle buyurmuştur: “Allah’ın her kötülükten kulluk gayretiyle temiz olduğunun belirtilmesidir.”[2] Varlıkların (cansız varlıklar ve bitkiler) nasıl tespih ettikleri hakkında müfessirler arasında iki görüş mevcuttur:

1. Hal diliyle tespih etmek.

2. Söylem diliyle tespih etmek.

1. Hal Diliyle Tespih Etmek

Bazı müfessirler varlıkların tespihini hal diliyle tespih etmek olarak yorumlamış ve bunu varlığın ve tüm varlıkların yüce Allah’ın zat ve kemal sıfatlarına delalet ettiğini söylemişlerdir. Bu grubun bakışında varlıkların tespih edişi tekvinsel tespihtir ve varlıklar gerçekte hal diliyle kendi yaratıcılarını nitelemektedir. (Dışarıdaki görüngü içerideki sırrı haber verir) Varlıklar hal diliyle şöyle demektedir: “Eğer bende bir eksiklik görüyorsan, bu benim zatımın gereğidir ve Allah bu eksiklikten münezzehtir.” Ebu Nasır Farabi, Tabersi, Fahr, Razi ve Alusi varlıkların tespihinin hal diliyle olduğunu söylemektedir. Numune tefsirinde de bu görüş dile getirilmiştir. Farabi varlıkların tespih edişi ve namaz kılışını tefsir ederken şöyle demektedir: İlahi dergâh karşısında gök gezerek, yeryüzü hareket ederek ve yağmur yağarak namaz kılar.[3]  Bu görüşe göre varlıkların ve evrendeki zerrelerin tespih edişini tasavvur ve tasdik etmek çok rahat idrak edilebilir; zira evrende bulunan her zerrenin yaptığı iş onun tespihi sayılır.

2.  Söylem Diliyle Tespih:

Bu tür tespih ve övmeden maksat, tüm varlıkların akıl ve şuur taşımasıdır. Onlar Rablerini hal diliyle tespih eder, O’na hamd eder ve buna ek olarak O’nu söylem diliyle de tespih ederler. Lakin özetle bu tür tespih tüm hayvanların ve cansız varlıkların kendi konumlarıyla bağdaşır bir şekilde idrak ve düşünen nefisler taşıdığı temeli üzerine kurulmuştur. Her varlık kendi düşünen özüyle Rabbini tespih eder ve varlık evrenindeki zerrelerde varlıkların tespih edişi her tarafı sarar. Elbette bunu duymak herkes için mümkün değildir ve sadece gönül ehli ve mülk hicaplarını yırtmış kimseler evrendeki varlıkların tespih seslerini işitebilirler. Mevlana şöyle demektedir:

Eğer senin için gaipten bir göz açılırsa,

Evrendeki zerreler senin ile sırdaş olur

Suyun, toprağın ve çamurun konuşması

Ancak gönül ehlinin duyularınca hissedilir

Bu görüşü kabul etme eğiliminde olan büyük çağdaş şahsiyetler arasından Allame Tabatabai (r.a) ve şehit Mutahhari’ye (r.a) işaret edilebilir. Allame Tabatabai (r.a) şöyle söylemektedir: “Tüm varlıklar gerçek ve söylemsel anlamda tespih ederler. Söylemsel tespihin duyulan ve anlaşılmış sözcükler ile anlaşılması lazım değildir.”[4] Bu yüzden bitkilerin ve cansız varlıkların tespihi de hakiki ve söylemsel bir tespihtir. Meleklerin ve müminlerin tespih edişini söylemsel bilmemiz ve diğer varlıkların tespihini ise hal diliyle tespih etmek olarak değerlendirmemiz doğrul değildir. İnsan meselenin diğer boyutunu kavrayabilmesi için gönül, mana ve hakikat ehli olmalıdır. Varlıkların diğer boyutunu idrak ettiğimiz zaman, onların tümünün nasıl idrak, akıl, bilgi sahibi olduğunu ve nasıl rablerini hamd ve tespih ettiklerini anlarız. Kur’an-ı Kerim Hz. Davut hakkında şöyle buyurmaktadır: Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.[5]  Bu ayette varlıkların söylem diliyle tespih ettiğini onaylayan iki nokta mevcuttur:

Birincisi, Rabbi tespih etmede dağların ve kuşların Davut (a.s) ile birlikte olmasıdır. Eğer varlıkların tespih etmesinden maksat hal diliyle tespih etmekse, onların Davut’a (a.s) eşlik etmesinin bir manası olmayacak veya bunu zikretmede herhangi bir nokta gözlemlenmeyecektir. Ayetin akışı birdir. Bundan dolayı dağlar ve kuşlar bağlamında tespih etmeyi hal diliyle bilmemiz ve Davut (a.s) bağlamında ise söylem diliyle değerlendirmemiz manasız olacaktır. Çünkü hal diliyle tespih etmek her zaman ve Davut (a.s) olmaksızın da mevcuttur. İkinci nokta ise şudur: Ayette akşamları ve sabahları dağlar ve kuşlar Davut’a (a.s) eşlik etmekteydiler diye buyrulmaktadır. Akşamların ve sabahların gece ve gündüzün başka bir tabiri olduğu ve neticede daimi tespihin kastedildiği söylenebilir. Lakin önceki nokta (Davut’a (a.s) eşlik etmek) göz önünde bulundurulduğunda dağlar ve kuşların Davut (a.s) ile eşzamanda ve beraberce tespih ettiklerini söylemek gerekir. Yani her ne zaman Davut (a.s) tespih etmeye başlıyorduysa, dağlar ve kuşlar da ona eşlik etmekteydiler. O halde burada gerçek manasıyla güneşin doğuşu ve batışı kastedilmektedir. Böyle bir durumda da tespihin dağların ve kuşların varlığının Allah’ın varlığına delalet etmesi ve hal diliyle tespih etmek olarak yorum yapmak manasız olacaktır. Belirttiğimiz gibi bu tür tespih sürekli ve her zaman yapılmaktadır. Bu sabah ve akşam veya Davut (a.s) ile birlikte yapılmaya özgü değildir. Dağların ve kuşların kendisiyle birlikte tespih ettiğini duyan Davut (a.s) eşyanın batın ve melekûtuna erişmiş ve onların melekuti seslerini işiten başka bir kulağa sahip idi. (Eğer bizim batın kulağımız açılırsa, biz de bunları duyarız.)[6] Hz. Peygamberin (s.a.a) avucunun içinde çakıl taşlarının dile gelmesi konusu hakkında[7] şehit Mutahhari şöyle demektedir: “Burada Hz. Peygamberin (s.a.a) mucizesi, onun çakıl taşlarını tespih etmeye mecbur kılması değildi, Hz. Peygamberin (s.a.a) mucizesi, bireylerin kulağını açması ve onların çakıl taşlarının sesini duymalarıydı. Çakıl taşları her zaman tespih etmektedir ve Hz. Peygamberin (s.a.a) mucizesi çakıl taşlarını konuşturmak değil, onların sesini etrafındaki bireylere duyurmaktı.”[8] Bundan dolayı varlıkların söylemsel ve sözlü tespihlerinin olağan bir husus olduğunu ve temiz kalpli ve kendini arındırmış insanların bunları idrak ettiğini söyleyebiliriz.

 


[1] İsra Suresi, 44. ayet: :"تُسَبِّحُ لَهُ السَّماواتُ السَّبْعُ وَ الْأَرْضُ وَ مَنْ فِيهِنَّ وَ إِنْ مِنْ شَيْ‏ءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَ لكِن‏لا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ"  Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.

[2] El- Kâfi, c. 1, s. 118, hadis 10… هِشَامِ بْنِ الْحَكَمِ قَالَ سَأَلْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ ع عَنْ سُبْحَانَ اللَّهِ فَقَالَ أَنَفَةٌ لِلَّهِ

[3] Varlıkların tespihi.

[4] Tercümeyi El- Mizan, c. 13, s. 152.

[5] "(وَ اذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُدَ ذَا الْأَيْدِ  إِنَّهُ أَوَّابٌ(17)إِنَّا سَخَّرْنَا الجِْبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشىِ‏ِّ وَ الْاشْرَاقِ(18)وَ الطَّيرَْ محَْشُورَةً  كلُ‏ٌّ لَّهُ أَوَّابٌ(19) ". (Sad. 17-19)

[6] El- Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 13, s. 120 – 121.

[7] Biharu’l Envar, c. 57, s. 169.

[8] Mutahhari, Murtaza, Aşinayi ba Kur’an, c. 4, s. 174.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Sol ayakla tuvalete girmenin müshehap olmasının sebebi nedir?
    30181 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/13
    İslam’da, tuvalete gireceğiniz zaman sol ayakla giriniz ve çıkacağınız zaman, sağ ayakla çıkınız tavsiyesi müstehap şeklinde yapılmıştır. İslam hükümlerinin tamamının hikmet ya da hikmetler taşıması hasabiyle, - her ne kadar bunların tamamı bizim için açıklığa kavuşmuş olmuş olmasa da – sol ayakla tuvalete girin şekildeki istihbabi tavsiyesi de ...
  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    23385 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • İnsanın kendi zihninde küfür etmesi günah mıdır?
    40283 Teorik Ahlak 2019/09/29
    İnsanın işlediği günahlar bazen zihin dünyamızın dışında dış alemde gerçekleşir. Örneğin: yalan, gıybet, iftira,... bazen ise zihin dünyamızda ve kalbimizde vuku bulur. Örneğin: insanın hakkı gizlemesi, şirk, riya,... insanın iç dünyasında işlediği günahların dışa vuran sonuçları ve etkileri olsada bu etkiler ve sonuçlar günahın kendisi değildir.
  • Eğer işe acil ihtiyacımız varsa ve iş yerinde kendi isteğimiz ve normal olarak namaz kılma imkânımız yoksa ne yapmalıyız?
    2269 Varie 2019/02/18
    Namazın her ne şart altında olursa olsun eda edilmesi gerekir. İnsanın işe olan ihtiyacı vakaların büyük çoğunluğunda namazın eda edilmesini engelleyecek bir zaruret taşımamaktadır. Öyleyse insan namazını eda edecek kadar serbest olacağı bir fırsat yaratmak için bir düzenleme yapmalıdır. Bahsi geçen soruda fakihlerin fetvalarının delaleti işi bahane ...
  • Edepsizliğin tedavi yolu nedir?
    9637 Pratik Ahlak 2012/07/24
    Edep küçük, büyük, tanıdık ve yabancılardan oluşan etrafımızdaki bireylere karşı özel ve ölçülü davranışa denir ve bu güzel bir terbiyeden kaynaklanır. Akıllıca yaşamak, konuşmada metanet sahibi olmak ve davranışlarda vakar sergilemek edebin göstergesidir. Akılsızlık, çirkin söz, kötü konuşma, sert huy, çirkin söz, küfretmek ve hakaret, hafiflik, inatçılık ...
  • Riyayı tedavi etmenin yolu nedir?
    11990 Pratik Ahlak 2011/10/22
    Riya, insanın güzel amel ve davranışları başkalarına göstererek toplumda itibar ve konum kazanmak istemesine denir. Riya ihlâsın karşı noktasında yer alır. Riya ameline yönelik ilahi gazap ve öfkeye dikkat etmek, halkın ödül ve teşvikinin değersiz olduğunu bilmek, insanların kadirşinaslıkta sözlerini tutmamalarına, şükranda bulunmamalarına, işleri unutmalarına ve güçsüzlüklerine bakmak, gönülleri ...
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    5495 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • İntihar gibi bazı günahlar insanın otomatik bir şekilde cehenneme girmesine neden olur mu?
    11329 گناه 2012/08/12
    İnsanın paraşüt ve yardımcı araçlardan istifade etmeksizin kendisini yüksek bir noktadan atması onun bedeninin parçalanmasına neden olur. Aynı şekilde insan kendini derin bir denize atar ve yüzme tekniklerini de bilmezse doğal olarak kendisinin boğulmasına zemin hazırlar. Bu her iki durumda da dönüş yolu bulunmaz. Bazı günahlar da tövbe ...
  • İslam dini en kâmil din ve bu dini getiren Hz. Muhammed de son peygamber olarak tanınıyor. İslam dinini diğer dinlere ve Hz. Muhammedi de diğer peygamberlere üstün kılan özellikler ve nitelikler nelerdir?
    9289 Eski Kelam İlmi 2011/10/29
    İslamın iki niteliği vardır. Bu iki nitelik sayesinde nübüvvete olan ihtiyaç ortan kalkar ve başka bir nebinin gelmesine gerek kalmıyor.1-      Bu din hatem dinidir: Yani İnsan için vahiy yoluyla ...
  • Kravat takmanın hükmü nedir ve neden sadece İran’da kullanılmamaktadır?
    14293 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Bugünkü dünyada simge ve sembollerin kendine has bir dili vardır. Hatta bazen bir sembol bir mesajın mefhum ve manasını öylesine güzel ve hızlı bir şekilde aktarabilmektedir ki bir konuşma veya kitap telifi bunu yapmaktan aciz kalabilmektedir. Bugün dolandırıcılar da dâhil her grubun bir takım sembolleri bulunmaktadır ve ...

En Çok Okunanlar