Gelişmiş Arama
Ziyaret
8221
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Allah’tan Başkasından yardım dilemek tevhit ile uyuşur mu?
Soru
Çoğu yerde ya Allah, ya Muhammed, ya Ali, ya Hüseyin söylenmekte veya yazılmaktadır. Bazıları, “ya Allah” söylemek dışında diğer isimler için “ya” sözcüğünden istifade etmenin Allah’tan başkasından yardım dilemek sayılması nedeniyle doğru olmadığını belirtmektedirler. Bu doğru mudur?
Kısa Cevap

Allah’tan başkasından yardım dilemek eğer ilahî büyük şahsiyet ve velilerin direkt olarak isteği yerine getirdikleri ve isteği getirmede Allah’a ihtiyaç duymadıkları inancıyla gerçekleşirse, bu şirk olup tevhit karşıtıdır ve caiz değildir. Ama bu büyük şahsiyetlerin Allah’ın izni ve Allah’ın kendilerine bahşettiği güç ile istekleri yerine getirdiklerine inanılıyorsa, bu şirk olmakla kalmayıp tevhidin ta kendisidir ve hiçbir sakıncası da yoktur.

Ayrıntılı Cevap

Şirk Mefhumu:

Şirk, insanın birini zat, yaratma, malikiyet, rububiyet ve ibadette Allah’ın eşi bilmesi ve bu hususlardan birinde Allah için ortak koşmasıdır. Öyleyse Allah’tan başkasından yardım dilemek, Allah’tan başka biri için isteği yerine getirme hususunda Allah’ın kudretinden bağımsız bir şan ve kudrete inanmamız gibi Allah’a ortak koşmayı gerektirecek bir şekilde olursa, bu şirk ve haramdır. Ama Allah’tan başkasından yardım dilerken Allah’tan başkası için bağımsız bir kudret gözetmezsek ve onu Allah’ın kudretinin uzantısında ve Onun izni dâhilinde bilirsek, bu şirk değildir. Aksine Kur’an, sünnet ve şeriata bağlı kimselerin geleneklerindeki bir takım deliller bunu onaylamaktadır. Bundan ötürü eğer Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve Allah’ın diğer salih kullarından Allah’ın izniyle yerine getirebilecekleri bir takım isteklerde bulunursak, onları Yüce Allah’ın dengi ve etki etmede bağımsız görmediğimizden ötürü bu şirk değildir. Ayrıca bir başkasından yardım dilemek, ona ibadet etmek anlamında değildir.

Kur’an’da Dua Mefhumu

Kur’an’da duanın manasını anlamadaki yanlışlık, bazılarının Allah’tan başkasından istekte bulunmayı ve O’nun dışındaki birine seslenmeyi şirk ve buna mürtekip olan bir şahsı da kâfir ve kanını da helal bilmesine neden olmuştur. Bu fertler,  “şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin”[1] gibi bir takım Kur’an ayetlerine isnatta bulunmaktadır. Oysaki Kur’an’da dua kavramı çeşitli manalarda kullanılmıştır:

1- Yukarıda zikredilen ayet-i şerifedeki[2] gibi ibadet manasında.

2- Bir şeye davet etmek ve çağırmak; tıpkı Nuh’un (a.s) şöyle buyurması gibi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim. Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.”[3]

3- “Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar”[4] ayetindeki gibi bazen olağan ve normal yolla istekte bulunma manasında kullanılmıştır. Bu dua (çağırmak) olağan işler hakkındadır ve biri bunu yaparsa kesinlikle kâfir olmaz.

Bazen de mucizeler ve olağan dışı yollarladır. Bu da iki kısma ayrılır:  

1- Bazen etki etmede Allah’tan başkasının bağımsızlığına inanmayla birliktedir. Bu kısım bir tür şirktir; zira sadece Yüce Allah tesir etmede bağımsızdır ve O’nun dışındakilerin elde bulundurdukları olağan sebepler bile Allah’tandır ve O’nun izni ile etkilemektedirler. Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor: “De ki: Onu bırakıp da ilâh diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.”[5] Bilinçli ve inançlı hiçbir mümin fert, hiçbir peygamber ve ilahî büyük şahsiyet hakkında böyle bir akide taşımaz.

2- Bazen bir şahıstan bizim için Allah’tan bir şey talep etmesini isteriz. Bu tür istemek, kâmil insanın tevhididir. Büyük bir şahsı Allah’ın dergâhında vasıta ve şefaat edici kılan ve sebeplerin sebebinin, hakikî nedenin ve gerçek etki edeninin Allah olduğuna inanan bir şahıs Allah’ın velilerine tevessül ederek onlardan Allah nezdinde kendisi için bir hacette bulunmasını talep eder. Bu tevhit ve tekliğe tapınmanın ta kendisidir. İsrailoğulları Musa’nın (a.s) yanına gelir ve Yüce Allah’tan kendileri için çeşitli yemekler istemesini ondan isterler. Kur’an şöyle buyuruyor: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin.”[6] Musa, neden bana “ey (ya) Musa” diye hitap ettiniz ve niçin kendiniz direkt Allah’tan istemediniz ve bu şirk ve küfürdür diye asla onları eleştirmedi. Aksine Musa onların isteklerini Allah’tan talep etti ve onların hacetleri yerine getirildi. Yaratıkların etki ve etkilenmede ve sebep ve sonuçta rolü olmasına inanmak şirk değildir. Tevhidin gereği, evrenin sebep ve sonuç eksenli düzenini inkâr etmek, her eseri vasıtasız olarak Allah’tan bilmek ve hatta boylamsal olarak dahi sebeplerin hiçbir rolü olmadığına inanmak değildir. Mesela ateşin yakmada, suyun doyurmada ve yağmurun doğayı yeşertmede bir rolü olmadığına ve direkt Allah’ın yaktığına, direkt doyurduğuna ve direkt doğayı yeşerttiğine inanmamız buna bir örnek teşkil eder. O halde yaratığın varlığının zatî şirk ve ikinci bir tanrıya inanmaya denk düşmemesi aksine bir olan Allah’ın varlığına inanmanın tamamlayıcısı olması gibi etki ve nedenselliğe ve evren düzeninde yaratıkların rol taşıdıklarına inanmak da varlıkların zatları itibariyle bağımsız olmadıkları gibi etki etmede de bağımsız olmadıkları hususu gözetilerek şirk değildir. Öyleyse tevhit ve şirkin sınırı, Allah’tan başkasının etki etmede bir rolü olduğuna inanmak veya inanmamak değildir. Şirk, diğer sebepleri Yüce Allah’ın enlem ve kenarında karar kılmamız ve onların etki etmede bağımsız olduğuna inanmamızdır. Başka bir tabirle melek, peygamber ve imam gibi bir varlığın doğaüstü güç ve etkisine inanmak da olağan sebeplerin etkisine inanmak gibi şirk değildir ve olağan etkenlerin sınırı üzerinde bir rol taşımak, Allah’ın karşısında bir güce inanmayı gerektirmez. Tüm hüviyetiyle Hakk’ın iradesine bağlı olan ve bağımsız olarak hiçbir yön taşımayan bir varlığın doğaüstü etkisi kendine dayalı olmaktan çok Hakk’a dayalıdır. O, eşyaya feyzi aktaran bir kanaldan öteye bir şey değildir. Nitekim Cebrail’in vahiy ve ilim feyzi vasıtası, Mikail’in rızık vasıtası, İsrafil’in diriltme vasıtası ve ölüm meleğinin ruhların alınma vasıtası olması da şirk değildir. Konunun daha aydınlanması için Kur’an ayetlerinden iki numuneye işaret ediyoruz:

Kur’an Hz. İsa’nın (a.s) dilinden şöyle buyuruyor: “Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim.”[7]

2- Yakub’un evlatları pişman olduktan sonra kendisinin yanına gelir ve şöyle derler: “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler. (Yakup)Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir dedi.”[8] Gördüğümüz gibi Yakub’un evlatları “ey (ya) babamız” sözcüğünden istifade etmişlerdir ve Yakup onları bu sözcüğü kullanmaktan men etmemiş ve kendiniz     Allah’tan isteyiniz diye buyurmamıştır.

Daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklara müracaat edilebilir:

1- Tevessül ve Allah ile vasıtasız irtibat kurmak, 542. soru (site: 590).

2- Kur’an ve sünnette tevessül, 2032. Soru (site: 2265).

3- Ehli Beyt’e (a.s) tevessül etmenin felsefesi, 1321. soru (site: 1316).

4- Mutahharî, Mürteza, Cihan Bini-i Tevhidî, Tahran, Sadra, Çap-ı Bist-u Yekom, 1384.

5- Mekarim Şirazî, Nasır, Vehhâbiyet Ber Ser-ı Du Rahî, Kum, Medrese-i İmam Ali b. Ebu Talib (a.s), Çap-ı Evvel, 1384.


[1] Cin, 18.

[2] Cin, 18.

[3] Nuh, 5 ve 6.

[4] Bakara- 282.

[5] İsrâ, 56.

[6] Bakara, 61.

[7] Âli İmrân, 49.

[8] Yusuf, 97 ve 98.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Acaba "Bütün imamlar İslam peygamberiyle aynı derecededirler" hadisi (Kafi, c. 1 s. 270) doğru mu?
    7008 Eski Kelam İlmi 2010/09/20
    Ondört masum manevi, melekuti ve insani kemaller yönünde en doruk noktada yer almalarına rağmen Son Peygamber (s.a.a) bunların en kamili ve nuru en üstün olanıdır. Resul-i Ekrem Hz. Muhammed hiçbir imam'ın taşımadığı üstünlük ve özelliklere sahiptir. Nitekim ayni hadiste şöyle deniyor: İmamlar Peygamber'in makamındadırlar ancak peygamberlik makamı hariç ve ...
  • Rabbin Yusuf’u günahtan korumak için gösterdiği burhan neydi ve nasıl vuku buldu?
    12377 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Burhan kesin delil ve yakin anlamındadır. Her ne kadar Kur’an’da bu burhanın niteliğine işaret edilmemişse de Yusuf’a (a.s) gösterilen şeyin maddi ilimler cinsinden bir şey olmadığı bellidir. Bu burhan hakkında aşağıdaki ihtimaller dile getirilebilir: 1. Bu bir çeşit keşif ilimidir ve insan onu görmeyle artık hiçbir surette günaha ...
  • İnsanların babası Hz. Adem (a.s)’ın yaratılışından bugüne kadar geçen süre ne kadardır?
    19994 تاريخ بزرگان 2010/03/07
    Kur’an-ı Kerim’de bu konuda açık bir şey yoktur. Tarihi kaynaklarda ise Hz. Adem’in (a.s) bundan altı ya da yedi bin yıl önce yaratıldığı söylenmektedir. Fakat bilim insanları, insan ömrünün milyonlarca yıl öncesine dayandığını söylemekteler. Yani Hz. Adem’den önce de binlerce insan nesli gelmiş ve ...
  • İran İslam Cumhuriyetinin dışındaki Ülkelerde oy kollanmanın hükmü nedir?
    5864 Diğer Konular 2012/05/19
    Diğer ülkelerin seçimlerine iştirak etmek eğer Müslümanların maslahatına ters ise veya İslam düşmanlarının güçlenmesine neden oluyor ise caiz değildir. İslam ve Müslümanların maslaha­tını ardında getiriyor ve onların güçlenmesine neden oluyor ise seçimlere iştirak edip oy kol­lanmak uygundur. Bu durum dışında oy kollan­mak mubahtır. Mükellefin ihtiyarine bağlıdır. ...
  • İmamları (a.s) ziyaret etme felsefesi nedir?
    8241 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/05/21
    Saygı ve tazim etme eşliğinde herhangi bir şahıs veya şeye yönelik duyulan içsel bir temayül ve eğilime ziyaret denir. İnsanın hakikati ruhu olduğundan ve o da hiçbir zaman fani olmadığından, bir büyük şahsı öldükten sonra ziyaret eden bir insan gerçekte diri bir varlığı ziyaret etmiş, ona eğilim ve temayül ...
  • Hz Meryem için cennetten yiyecek ve meyve gönderilmesi nasıl mümkündür? Cennette bulunanlar da dünyaya dönebilir mi?
    15246 زن 2012/05/27
    Ayet ve hadislerde bulunan karine ve delillere binaen Hz Meryem’in yiyeceği direkt olarak ve maddi aracılar kullanılmaksızın Allah tarafından ve cennetten sağlanıyordu. İslami öğretiler esasınca, cennette insanların hayatı ebedi olacak, onlar cennetteki nimet ve lezzetlerden daimi olarak yararlanacak ve nimetler yenilenecektir. Bundan dolayı bu nimetler için bir ...
  • Müslüman olmayan birisinin kesmiş olduğu hayvandan yararlanıla bilinir mi?
    8723 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Ehl-i Beyt mektebinin fakihlerine göre, İslamî usullere göre kesilmemiş olan hayvanların etleri mundar (leş) hükmündedir. Bu hayvanların etleri haramdır ve yenmesi de caiz değildir. ...
  • Taklit mercilerinin günümüzde başa kama vurma hakkında ki fetvaları nedir?
    12178 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/22
    Hz. İmam Hüseyin Seyyid-i Şüheda'ya matem tutmak Masum İmamlar (a.s)'ın ve din önderlerinin her zaman üzerinde önemle durdukları bir noktadır ve tarih boyunca bu merasimleri hep yapılmıştır.Başa kama vurmak, bazı şehir ve ülkelerde İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı için tutulan matem ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    7078 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Domuz enzimli cips yemek caiz midir?
    7119 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Büyük taklit mercileri yukarıdaki soruyu şöyle yanıt vermişlerdir:Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun):Sorudaki varsayımda caiz değildir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi (ömrü uzun olsun):Caiz değildir.

En Çok Okunanlar