Gelişmiş Arama
Ziyaret
8059
Güncellenme Tarihi: 2012/02/15
Soru Özeti
Merhaba, duyduğuma göre, eğer insanlar Ali hakkında (a. s.) var olan bazı konuları ve kerametleri bilseler, Allah'ı inkar ederler ve (meazallah) O'nun Allah olduğunu söylerler. Acaba böyle bir şey doğrumudur? Bunu, kimin söylediğini bilmek istiyorum. Ben bir yerde, sıhhatinden emin olmadığım halde bu sözü peygamberimizden (s.a.a.) olduğunu söyledim. Şimdi bunu yapmakla peygamberimize yalan bir sözümü isnat ettim? Lütfen cevabı email adresime gönderin ve bu hususta bana yardım edin. Peygamberimize (s.a. a.) yalan bir sözü nisbet vermekten çok korkuyorum. Teşkkürler
Soru
Merhaba, duyduğuma göre, eğer insanlar Ali hakkında (a. s.) var olan bazı konuları ve kerametleri bilseler, Allah'ı inkar ederler ve (meazallah) O'nun Allah olduğunu söylerler. Acaba böyle bir şey doğrumudur? Bunu, kimin söylediğini bilmek istiyorum. Ben bir yerde, sıhhatinden emin olmadığım halde bu sözü peygamberimizden (s.a.a.) olduğunu söyledim. Şimdi bunu yapmakla peygamberimize yalan bir sözümü isnat ettim? Lütfen cevabı email adresime gönderin ve bu hususta bana yardım edin. Peygamberimize (s.a. a.) yalan bir sözü nisbet vermekten çok korkuyorum. Teşkkürler
Kısa Cevap

İşaret etmiş olduğunuz rivayet hadis içerikli kaynak kitaplarda yoktur. Ancak buna yakın mana içeren bazı hadisler, değişik kanallarla ve çeşitli kaynaklarda nakil edilmiş bulunmaktadır. Burada usuli-kafi kitabında geçen bu hadislerden birine kısaca işaret ediyoruz.

Ebu Basir şöyle diyor: Bir gün peygamberimiz (s.s.a.) oturmuştu. Aniden müminlerin emiri Ali (a.s.) geldi. Peygamberimiz (s.a. a.) onu muhatap alarak şöyle buyurdular: "Sen Meryem'in oğlu İsa gibisin. Eğer Hıristiyanların İsa hakkında söylemiş olduklarının aynısını, ümmetimden bazı guruplar da senin hakkında söyleyeceklerinden korkum olmamış olsaydı seninle ilgili bazı gerçekleri söyleyecektim ki insanlar arasından geçerken senin ayaklarının altındaki toprağı teberrük  etmeden geçemez olurdun."

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzda işaret etmiş olduğunuz hadisin aynısı kaynaklarımızda bulmadık. Ancak içerik olarak ona benzer değişik kanallarla ve çeşitli kaynaklarda bazı hadisler rivayet edilmiştir. Burada, “usul’i- kâfi” adlı hadis kitabında yer alan bu hadislerden birini aktarıyoruz.

Ebu Basir şöyle diyor: Bir gün peygamberimiz (s.s.a.) oturmuştu. Aniden müminlerin emiri Ali (a.s.) geldi. Peygamberimiz (s.a. a.) onu muhatap alarak şöyle buyurdular: "Sen Meryem'in oğlu İsa gibisin. Eğer Hıristiyanların İsa hakkında söylemiş olduklarının aynısını, ümmetimden bazı guruplar da senin hakkında söyleyeceklerinden korkum olmamış olsaydı seninle ilgili bazı gerçekleri söyleyecektim ki insanlar arasından geçerken senin ayaklarının altındaki toprağı teberrük etmeden geçemez olurdun."

Bazıları, “Peygamber, amcasının oğlu olan Ali için örneklik bakımından İsa'dan daha düşük bir mertebeye razı olmuyor" dedikler. Bu esnada şu ayeti kerime nazil oldu: " Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar. “Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur. İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur. Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık.." [1] Ravi, devamında şöyle diyor: Haris Bin Amır Fihri sinirlendi ve dedi; Allahım! Eğer bu hüküm doğruysa ve senin katında, Beni Haşim tıpkı padişahlığın geleneği gibi, ümmetin riyasetini birbirinden miras almaları mukadder kılınmışsa, gökten üzerimize taş yağdır veya üzerimize elim bir azap indir. Allah (c.c.), Haris'in söylediğini Peygamberimize (s.a.a.) bildirdi ve bu ayet nazil oldu: “Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir”[2] Peygamberimiz (s.a.a) onu muhatap alarak şöyle buyurdu: “Ey Amır! ya tövbe et yada buradan git.” O, şöyle yanıt verdi; Ey Muhammed! Sahip olduğun şeyden bir kısmını kureyşliler için ayır zira Beni Haşim arap ve acemin nezdinde kerem sahibi ve saygındırlar. Peygamberimiz (s.a.a.) buyurdu: "Bu benim elimden olan bir durum değildir. Bunun Allah'ın elinde olduğunu bilinmesi gerekir."O dedi; Ey Muhammed! Günlüm tövbe etmeyi kabul etmez ama senin yanından gidecem. Sonra devesini getirmelerini istedi ve binip uzaklaştı. Medine yakınlarına geldiğinde başına bir taş parçası iniverip başını yarıp geçti. Bu sırada Peygamberimize (a) vahiy geldi: “Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu”.[3] Sonra Peygamberimiz (s.a.a) etrafındaki münafıklara hitaben şöyle buyurdu: "Sizde dostunuzun arkasından gidin. Onun istediği, başına geldi. Allah u Teala şöyle buyurmaktadır: Onlar (peygamberler Allah'tan) fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı ümitsizce hüsrana uğradı."[4][5] Ayriyeten uygun olan, Kur'an ve masumlardan (a) olan her ibareyi önceden araştırıp ondan sonra nakletmek gerekir.

Ancak kurandan veya masumlardan (a.s.) her hangi bir söz naklediliyorsa, söylenmeden önce dikkatli ve gerekli miktarda incelendikten ve araştırıldıktan sonra nakil edilmesi gerekir olması dikkate şayandır. Ama söz konusu olan bu has konu bağlamında şunu söylemek mümkündür: Nakil ettiğiniz şey bir anlamda manayı nakil etme anlamındadır, hadisin kendisi değil. Bu bağlamda da yapılan nakil eğer hadisin manasına veya anlamına zarar vermiyorsa bir mahzuru yoktur. Bu durumda peygambere (s.a.a.) yalan isnat ettiniz denilemez. Ama bir hususla alakalı bir şeyi nakil ettikten sonra, nakil ettiğiniz şeyin sahih olmadığı ortaya çıkarsa, yanlış yaptığınızı muhataplarınıza bildirmelisiniz.



1 “Ve lemma duribebnü meryeme meselen iza kavmüke minhü yesiddun Ve kalu e alihetüna hayrun em hu ma darabuhü leke illa cedela bel hüm kavmün hasimun İn hüve illa abdün en'amna aleyhi ve cealnahü meselel li beni israil Ve lev neşaü le cealna minküm melaiketen fil erdi yahlüfun”, ( Zuhruf, 57-60).

[2]  Ve ma kanellahü li yüazzibehüm ve ente fihim ve ma kanellahü müazzibehüm ve hüm yestağfirun” (Enfal,33)ç

[3]  Seele sailun bi'azabin vaki'in, Lilkafirne leyse lehu dafi'un, Minallahi ziylme'arici”, (Mearic, 1-3).

[4]Vesteftehu ve habe küllü cebbarin anid”, (İbrahim,15).  

[5] Küleyni, "El'kafi" Tahran: Daru’l-Kutubil-İslamiyye,1365 h.ş.,c.8,s.57

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9490 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • Hz. Zehra’nın (s.a) şahsiyeti hangi yönlere sahiptir?
    10849 Masumların Siresi 2010/07/06
    Sadece irdeleme ve derin düşünme aracılığıyla engin boyutlarına ulaşmanın mümkün olduğu Hz. Zehra’nın (a.s) yüce şahsiyetinin yönleri çok geniş ve engindir. O yüce şahsiyetin manevî ve ilahî, ilim ve marifet, siyasal ve toplumsal mücadele yönleri hakkında okumak ve araştırmak bize hedefimize ulaşmada yardımcı olacaktır. Kadınların efendisinin muhtelif ...
  • Âlimler ve müçtehitlerin Savefi Şahları hakkında ki genel görüşleri nedir?
    7289 تاريخ بزرگان 2009/04/08
    Her şeyden önce bilmek gerekir ki âlim ve müçtehitler şöyle bir genel kaideye inanırlar: Dini tebliğ edip yaymak için çaba harcamak lazımdır ve onun temellerinin sağlamlaştırmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır. Ancak bu ortak hedefe ulaşmak için metot konusunda görüş ayrılığı olabilir.İmam ...
  • “A’lem, fe’l a’lem”in anlamı nedir?
    8345 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/06
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Ölüm meleği her diri varlığın canını almaktadır mı?
    20487 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    Hadislerin genel ifadesinden anlaşılan şu ki ölüm meleği (Azrail) canları alan ilahi araçların başındadır ve her canlı varlığın canını almaktadır.Ancak önemli olan şunu bilmektir ki, bütün canlıların canını alan Allah'tır. Onun uyguladığı sünnet gereği bu iş belli araçlar vasıtasıyla gerçekleşir. Bu vasıta meleku'l-mevt ...
  • Aerobik egzersizinin hükmü nedir?
    6555 Müzik Eşliğinde Spor Hareketleri 2012/05/15
    Ayetullah el-Uzma Hamanei: Genel olarak günah ortamlarına uygun olan eğlendirici bir müzik olur veya şehveti tahrik eder yahut haram bir işe neden olur veyahut fesada yol açarsa caiz değildir. Ayetullah el-Uzma Sistani: Ritmi eğlence ve oynamaya neden olursa bilerek dinlenmemelidir. Ayetullah el-Uzma Safi ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    7469 بهشت و جهنم 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • İmam Mehdi (a.s)’ın kısa biyografisini sunabilir misiniz?
    3313 امام مهدی عج 2020/01/20
  • Karz-ul hasene ev kredisi hesabına humus gelir mi?
    7618 Tasarruf Humusu 2011/04/13
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve şimdiye kadar elimize geçen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Söz konusu meblağın gelirinizden olan miktarına humus gelir, humus yılı başında onun beşte birini vermelisiniz.  Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Humusunu vermemişseniz, geri kalana humus gelir. ...
  • Zengin olan kimselerin sahip oldukları servet kendilerin göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allah’ın kendilerine vermiş olduğu lütuf müdür?
    11480 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Rızık ve azık veya servet genel anlamda Allah tarafından bağışlanan genel bir lütuftur. Ancak Allah’ın genel anlamda olan bu lütuf ile servet elde etmek için çaba harcamak ve uğraş göstermek arasında her hangi tezat söz konusu değildir. Ama Allah u Teâlâ’nın, iman eden kulları ilişkin has ...

En Çok Okunanlar