Gelişmiş Arama
Ziyaret
12610
Güncellenme Tarihi: 2007/10/25
Soru Özeti
“Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
Soru
“Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
Kısa Cevap

Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ise muhayyer ve seçme gücüne sahip bir kuldur. Bu ayet aynı zamanda cebrilere karşı açık bir ret sayılır. Çünkü onlar “İnsanın İslam ya da küfrü kabul etmede ibadet ya da günah işlemede ve diğer işlerinde mecbur olduğunu” söylüyorlar.

Yine ayetin sonu sonraki ayetle birlikte tefviz görüşüne inanlara karşı apaçık bir delil sayılır. Tefviz görüşüne inanlar insan yaratıldıktan sonra bütün işlerin kendi irade ve yetkisine bırakıldığını ve Allah’ın bir kenara çekilip kıyamet günün gelişini beklediğini ileri sürmekteler. Çünkü bu ayetin sonu ve sonrası Allah’ın ve ilahi sünnetlerin egemenliğini açıklamaktadır. Şöyle ki hiçbir şey O’nu irade ve hâkimiyetinin dışarısında değildir.

Ayrıntılı Cevap

Ayetin tam meali şöyledir: “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten olgunluk, eğrilikten ayrılmış, belli olmuştur. Öyleyse kim tağutu[1]

(Allah’tan başka tapılan şeyleri) inkâr eder ve Allah’a inanırsa, kırılması olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitendir ve bilendir.[2]

Ayetin anlamı ile ilgili açıklamaya geçmeden önce mukaddime olarak bir kaç noktaya işaret edelim:

1- Ayetteki Sözcüklerin anlamı:

“İkrah,” zorla bir işi birisine yaptırmaya denir. “Rüşt;” hidayet, kurtuluş, salah ve kemal anlamındadır.[3] “Gayy” ise helak edici yolu gitmeye denir.[4] Allame Tabatabi, “rüşt” bir şeyin gerçeğine ulaşmak ve orta yola varmak anlamında olduğunu ve “gayy”in de bunun karşıtı olduğunu söylemiş ve rüşd ile gayyin hidayet ve sapıklıktan daha geniş bir anlam ifade ettiğini bildirmiştir.[5]

2- Müfessirlerin Görüşleri:

“Dinde zorlama yoktur” ayetinin ifade etmek istediği anlam hakkında beş görüş vardır:

A. Ayet şunu ifade etmek istiyor: “Savaştan sonra Müslüman olan birisine, İslam’ı zorla kabul etmiştir,” demeyin.[6]

B. Ayet kitap ehli hakkındadır ve şu hükmü bildirmek istiyor: “Onlar cizye vermeyi kabul ettikleri takdirde onları İslam’ı kabul etmeğe zorlamayın.”[7]

C. Bu ayetten maksat bütün kafirlerdir; ancak sonradan inen savaş[8] ve cihat[9] ayetleri bu ayetteki hükmü neshetmiştir (kaldırmıştır.)[10]

D. Ayetten maksat Ensar’dan olan belli bir gruptur.[11] Bu görüş çerçevesinde ayetin iniş sebebi hakkında birkaç rivayet nakledilmiştir. Bu rivayetlerden birine göre Ensar’dan olan bir Müslüman kendi zenci kölesini İslam’ı kabul etmek hususunda baskı altına alarak onu bu işe zorluyordu. Bu olay üzerine bu ayet inmiştir.

E. Müfessirlerden bir gruba göre de bu ayet belli bir kişi veya özel bir kesim hakkında inmiş değildir. Ayetin mesajı bütün insanlığı içine alan evrensel ve insani bir mesajdır. Bunlara göre din inançla ilgili olan kalbe ait bir konudur. Böyle bir yapıya sahip olduğu için onda zorlama yapılması mümkün değildir. İnsan muhtar ve irade sahibi bir yaratıktır. Bu görüşü çağımızın müfessirleri benimsemiş ve bu hususta çeşitli açıklamalar sunmuşlardır.[12]

Bize göre son görüş diğer görüşlere göre daha isabetli ve daha doğru bir görüştür. Bu görüşe göre ayetten şu sonucu çıkarabiliriz:

Kur’an’ın mantığının özeti şudur: Din, istek dışı ve zorlamayla gerçekleşmesi mümkün olan bir şey değildir. Çünkü din apaçık bir gerçektir; apaçık hidayet ve olgunluk yoludur. Buna karşı sapıklık ve eğrilik yolu da besbellidir. İnsan bu iki yoldan birini seçmede yani iman ya da küfürden birini benimsemede serbesttir. İsteyen iman yolunu ve isteyen de küfür ve eğrilik yolunu seçer.

Ayetin öncesi ve sonrasını dikkate alarak temelde kelamı bir yapıya sahip olan ama aynı zamanda siyaset ve iktisat bilimlerinde de kullanılabilen bir ilkeyi çıkarmak mümkündür. Bu ilke Ehl-i Beyt İmamlarının dilinde “Ne cebir (insanın irade sahibi olmadığı) ne de tefviz (insanın kendi başına bırakıldığı) ilkesi diye ifade edilir. Çünkü önceki ayet, tevhit hakkında apaçık bir tasvir ortaya koyuyor. İnsan bozulmamış fitratının yanı sıra az bir tefekkür ve dikkatle gerçeği anlayabilir. Ancak eğri düşünen kimselerin, tevhit ilkesini yanlış yorumlamaları mümkün olduğu için bu ayet ve sonraki ayet genel bir ilkeyi açıklamakla onların önünü almıştır. Bu çerçevede bu ayet, kişinin İslam’ı veya küfrü kabul etmede, Allah’a kulluk yoluna gelme ya da günah yolunu seçmede mecbur olduğunu savunan cebirciler karşı açık bir rettir. Oysa cebir görüşü yanlıştır[13] ve Allah kimseyi bir işi yapmaya zorlamaz. Diğer yandan “Mufevvize” başka bir yanılgıya saplanarak insanın yaratılmasına müteakip her işin kendisine bırakıldığı ve Allah’ın bir kenara çekilip kıyamet oluncaya kadar beklediğine inanmışlardır. Nitekim Mütezile’den olan Ebu Muslim ve Kaffal bu ayetin anlamı hakkında şöyle demişlerdir:

“Allah Teala iman işini cebir ve zorlama üzerine değil insanın ihtiyar ve iradesi üzerine temellendirmiştir. Allah tevhidin delillerini her kesin bahanesini kesecek şekilde açık seçik bir şekilde ortaya koymuş ve yeterince açıklamıştır. Buna göre de kâfirin küfrü üzere kalmasında bir mazeret ve tutanağı yoktur. Küfrü üzere kalırsa tek yol onu imana zorlamaktır. Ancak bu ayet “dinde zorlama yoktur” diyerek onları imana zorlamayı yasaklamıştır. Çünkü dünya imtihan yurdudur ve zorlama ise imtihan ile bağdaşmaz.”[14] Ama bu ayet-i kerime bunların reddi konusunda açık bir delildir. Zira ayet-i kerime cebir düşüncesini - yukarıda açıklandığı şekilde reddettikten sonra - hemen şöyle demektedir: “Kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kırılması olmayan, sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir ve bilendir.” Allah’ın velayetine dikkati çeken sonraki ayeti de dikkate alarak, bu ayet hiçbir şeyin Allah’ın egemenliğinin dışında olmadığını ifade etmektedir. Başka bir ifade ile insanların iman etmelerinde zorlamanın olmaması Allah’ın egemenliğinden çıkmalarının mümkün olduğu anlamına değildir. Değişmez ilahi sünnetler, yasalar gereği küfür ve tağuttan uzak durup Allah’a iman eden kimseler neden- sonuç ilkesi gereği kırılması olmayan sağlam bir kulpa sarılmışlardır. Bu da onların ileri aşamadaki hidayetlere kavuşmalarına ve karanlıklardan kurtulup nura çıkmaları için zemin hazırlar. Buna karşılık bunca açık delillere rağmen küfür ve inkâr yolunu seçenler ilahi sünnetler gereği karanlıklara sürüklenir. Demek ki insan seçim ve irade gücüne sahip olmasıyla ve bu seçimini kullanmada serbest olmasına rağmen seçiminin sonucuna katlanmada hiçbir karşı koyma gücüne sahip değildir. Ve ilahi sünnete uymak zorundadır.

Sonuç: Yapılan açıklamalara göre ayetin başlangıcında yer alan “dinde zorlama yoktur” ifadesinden cebirciliğin doğru olmadığı anlaşılıyor. Ayetin sonunda yer alan “Kim tağutu inkar ederse…” ifadesinden de tefvizin (kendi başına bırakılmışlığın) doru olmadığı belli olur.



[1] Aslı teğeyut veya teyeğut olan bu kelime, haddi aşma ve taşkınlık anlamına gelen tuğyan kökünden alınmıştır. Şeytana, büyücüye, puta ve sapıklıkta baş olan herkese ve yine Allah’a ibadete etmeye engel olan ve O’ndan başka tapılan her şeye denir. (Bkz. Şerh-i Usul- Kafi Molla Salih Mazenderani c. 9, s. 345.) Ehl-i Beyt İmamlarından gelen hadislerde, hükümdarlık ve yargı mesnedini haksız yere işgal eden kimseler için de bu tabir kullanılmıştır.

[2] Bakara suresi, ayet 256.

[3] Kureşi, Seyyid Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 3, s. 100.

[4] Aynı kaynak, c. 5, s. 131.

[5] Tabatabi, Seyyid Muhammed, Elmizan Tefsiri c. 3. s. 342.

[6] Allame Tabarsi, Tefsir-i Mecmeu’l-Beyan, c. 2, s. 126; Şeyh Ebu’l-Futuh Razi, Tefsir-i Razi, c. 2, s. 330.

[7] Amuli, İbrahim, Tefsir-i Amuli, c. 1. s. 515- 516. Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126. Tenviru’l-Mikyas, Mısır baskısı, s. 309. Keşşaf Tefsiri, c. 1, s. 487.

[8] Tevbe Suresi, ayet, 5.

[9] Tevbe Suresi, ayet 73.

[10] Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126; Keşşaf Tefsiri, c. 1, s. 487; Amuli Tefsiri, c. 1. s. 515- 516.

[11] Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126; Keşşaf Tefsiri, c. 1, s. 487; Nasir Mekarim, Numune Tefsiri, c. 2, s. 279 ve s. 280.

[12] Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126; Elmizan Tefsiri c. 3. s. 342, Numune Tefsiri, c. 2, s. 279

[13] Teyyib, Seyyid Abdu’l-Huseyn, Etyebu’l-Beyan der tefsir-i Kur’an, c. 3. s. 18.

[14] Fehr-i Razi, Tefsir-i Kabir, c. 11, s. 15.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar