Gelişmiş Arama
Ziyaret
17919
Güncellenme Tarihi: 2007/10/25
Soru Özeti
Din nedir? Hedefleri nelerdir? İnsanların yaşantısında din gerekli midir?
Soru
Din nedir? Hedefleri nelerdir? İnsanların yaşantısında din gerekli midir?
Kısa Cevap

Din toplumun işlerine yön vermek ve insanları eğitmek için ortaya konan, akaid, ahlak, kanun ve kurallardan oluşan sistemden ibarettir. Din, toplumsal hayata yön vermek ve insanları eğitmek gayesini taşıdığından, onun kanun ve kurallarının toplumun gerçek ihtiyaçlarıyla ve toplumsal değişikliklerle uyumlu, insanın özü ve ruhuna uygun olması, onun hak ve doğru olmasının bir ölçüsüdür. İnsanlık kafilesi evrenin tamamen birbiriyle uyumlu parçalarından ayrı bir parça değil aksine kendi ölçüsünde ona etki eden ve ondan etkilenen, evrenin bir parçasıdır. Bu yüzden insanı yönlendirecek ona rehberlik edecek olan kimsenin onu çok iyi tanıması ve onun yaratılış alemi ile olan ilişkisinden de haberdar olması gerekmektedir. Bu da Allah’tan başka kimse değildir bu açıklamadan hak din, inanç sistemi, çeşitli kuralları Allah tarafından gelen dindir. Batıl din ise Allah’tan başkası tarafından düzenlenen dine denir.

Dinin gerekliliği kısaca şöyle açıklanabilir: 1- İnsan başkalarını hizmetine almak isteyen bir varlıktır. 2- Her şeyi kendi hizmetinde kullanma özelliği, insanın yapı ve tabiatında yatmaktadır. 3- Başkalarını kendi hizmetine alma istemi, hayatın bütün kısımlarında uyumsuzlukların çıkmasına sebep olur. 4- İnsanın layık olduğu kemale ulaşabilmesi için bu uyumsuzlukların ortadan kalkması gerekmektedir. 5- Bu uyumsuzlukların ortadan kalkması, ancak toplumsal hayatı düzenleyecek ve insanı saadete ulaştıracak bir kanunun olmasıyla mümkündür. 6- İnsan, tabiat ve yapısı gereği böyle bir işi yapamaz çünkü bizzat kendisi bu uyumsuzluğun asıl sebebidir. 7- İnsan düşüncesiyle oluşturulan kanunla bu uyumsuzluklar giderilemez. 8- Yukarıda açılamalardan anlaşılıyor ki: Allah’ın doğa ötesi bir yolla insana doğru yolu göstermelidir ve buna vahiy denmektedir

Dinin hedefi ise şöyle açıklanabilir: İnsanı saadete ulaştıracak ve onun dünyevi işlerini düzenleyecek tek yol, ilahi bir dindir. Fıtratı fıtratla düzelten, çeşitli güçleri taşkınlık halindeyken dengeleyen, insanın dünya ve ahiret, maddi ve manevi hayatını düzenleyen, dindir.

Din gerçeği, hayat sürecinde toplumu dengeleyen ve sonuçta doğal olarak her ferdin de hayatını düzenleyen faktördür. Din insanları fıtrat ve yaratılış yoluna koyarak ona, adaletinde gerektirdiği gibi, fıtri hürriyet ve saadeti bağışlamaktadır. Aynı şekilde, her ferde topluma zarar vermemesi şartıyla, fikrinin ve düşüncesinin onu yönlendirdiği şekilde, hayatın çeşitli alanlarından yararlanması için sınırsız bir özgürlük tanımaktadır

Ayrıntılı Cevap

Dinin sözlük anlamı, huzu, uymak, itaat etmek, teslim olmak ve yapılan amellerin karşılığını görmek demektir. Terim anlamı ise, toplumun işlerine yön vermek ve insanları eğitmek için ortaya konan, akaid, ahlak, kanun ve kurallardan oluşan sistemden ibarettir. Bazen bu sistemin hepsi hak ve doğru, bazen hepsi batıl ve bazen de hak ve batılın ikisinin karışımıdır. Eğer sistemin hepsi hak olursa, hak din ve aksi takdirde, batıl din veya hak ve batıl karışımı bir din olarak sayılır.

HAK DİN

Din, toplumsal hayata yön vermek ve insanları eğitmek gayesini taşıdığından, onun kanun ve kurallarının toplumun gerçek ihtiyaçlarıyla ve toplumsal değişikliklerle uyumlu, insanın özü ve ruhuna uygun olması, onun hak ve doğru olmasının bir ölçüsüdür.

İnsanlık kafilesi evrenin tamamen birbiriyle uyumlu parçalarından ayrı bir parça değil aksine kendi ölçüsünde ona etki eden ve ondan etkilenen, evrenin bir parçasıdır. Bu yüzden insanı yönlendirecek ona rehberlik edecek olan kimsenin onu çok iyi tanıması ve onun yaratılış alemi ile olan ilişkisinden de haberdar olması gerekmektedir. İnsan ve dünyayı yaratmayan bir kimse insanı ve dünyayı da hakkınca doğru bir şekilde tanıyamaz. Sonuç olarak sadece insan ve dünyayı yaratan kimse, insanı, dünyayı ve bu ikisi arasındaki irtibat ve ilişkiyi kâmil bir şekilde tanır ve neticede ona rehberlik edebilir.

Yalnızca o yaratıcı başkalarının da hedeflerine ulaşmalarına engel olmadan evrenin bütün parçalarına kılavuzluk edebilir.

Bu açıklamadan hak din, inanç sistemi, çeşitli kuralları Allah tarafından gelen dindir. Batıl din ise Allah’tan başkası tarafından düzenlenen dine denir.[1]

 

Dinin Yapısı

İlahi dinler genel olarak inanç ve amel olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. İnanç bölümü, insanın kendi hayatının temellerini, üzerine kurması gereken, üç genel ilkeden ibarettir; tevhid, nübüvvet ve mead. Bunlardan birisinin bozulması dine uymayı engellemektedir.

Amel bölümü ise, insanın Allah’a ve topluma karşı olan görevlerini içeren bir takım ameli ve ahlaki vazifelerdir. İlahi şeraitte insan için düzenlenen ferdi vazifeler iki kısımdır; ahlak ve ameller.

Bunların her biri de yine iki kısma ayrılır; imani özellikler, ihlâs, teslimiyet, huşu, namaz, oruç ve kurban kesmek gibi Allah’a yönelik olan ve “ibadetler” diye bilinen amel ve özellikler.

Diğer bölüm de insan sevgisi, hayırseverlik, adalet, cömertlik, insani ilişkiler, alış veriş ve bunun gibi toplumla irtibatı olan ahlak ve amellerdir. Bu kısma “muamelat” da denmektedir.[2]

 

DİNİN GEREKLİLİĞİ

Allame Tabatabai (r.a.) dinin gereklilik ve zorunluluğunu iki delille açıklamaktadır.

Birinci yöntem:

1- İnsan başkalarını hizmetine almak isteyen bir varlıktır.

2- Her şeyi kendi hizmetinde kullanma özelliği, insanın yapı ve tabiatında yatmaktadır.

3- Başkalarını kendi hizmetine alma istemi, hayatın bütün kısımlarında uyumsuzlukların çıkmasına sebep olur.

4- İnsanın layık olduğu kemale ulaşabilmesi için bu uyumsuzlukların ortadan kalkması gerekmektedir.

5- Bu uyumsuzlukların ortadan kalkması, ancak toplumsal hayatı düzenleyecek ve insanı saadete ulaştıracak bir kanunun olmasıyla mümkündür.

6- İnsan, tabiat ve yapısı gereği böyle bir işi yapamaz çünkü bizzat kendisi bu uyumsuzluğun asıl sebebidir.

7- İnsan düşüncesiyle oluşturulan kanunla bu uyumsuzluklar giderilemez.

8- Yukarıda açılamalardan anlaşılıyor ki:

Allah’ın doğa ötesi bir yolla insana doğru yolu göstermelidir ve buna vahiy denmektedir.

İkinci yöntem:

1- İnsan bu evrenin bir parçasıdır.

2- Yaratılış sistemi insanın kemale ermesi için ona gerekli donanım ve yapıya sahip kılmıştır.

3-)İnsanın doğal yapısı sosyal yaşamı gerektirmektedir.

4-)İnsan hayatı ölümle son bulmayan kalıcı ve sonu olmayan bir hayattır.

5-)İnsan dünya hayatında öyle bir yol izlemelidir ki hem bu dünyada ve hem de daimi hayatında saadete ermelidir.

6-)Bu hedefi güden yol ve yönteme din denmektedir.[3]

DİNİN HEDEFLERİ

İnsanı saadete ulaştıracak ve onun dünyevi işlerini düzenleyecek tek yol, ilahi bir dindir. Fıtratı fıtratla düzelten, çeşitli güçleri taşkınlık halindeyken dengeleyen, insanın dünya ve ahiret, maddi ve manevi hayatını düzenleyen, dindir.[4]

Din gerçeği, hayat sürecinde toplumu dengeleyen ve sonuçta doğal olarak her ferdin de hayatını düzenleyen faktördür. Din insanları fıtrat ve yaratılış yoluna koyarak ona, adaletinde gerektirdiği gibi, fıtri hürriyet ve saadeti bağışlamaktadır. Aynı şekilde, her ferde topluma zarar vermemesi şartıyla, fikrinin ve düşüncesinin onu yönlendirdiği şekilde, hayatın çeşitli alanlarından yararlanması için sınırsız bir özgürlük tanımaktadır.[5]

Dinin İnsanın Gerçek Kimliğindeki Yeri:

İnsan, bir taraftan doğa, yer ve zamanla ilişki içindedir ve diğer bir taraftan da evrendeki ilahi gücün tecelli ve göstergesi olmuştur. Doğa ve doğaüstünün insan vücudunda birleşmesi, onu, maddi ve manevi konularla yüz yüze getirmiştir. Ancak bu konuların hangisinin, insanın asıl kimliğinde etkisinin olduğu ve hangisinin olmadığı, bazen insan için bir takım hatalara sebep olmaktadır ve bu durum onu bir anda melekût âleminden ayırarak maddi bir varlık haline getirmektedir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim insanın asıl iş ve görevlerini açıklamakta ve onu sıradan günlük işlerden ayırarak, gerçek kimliğini şekillendirip onun hareket yolunu bu gerçek kimliğe doğru yönlendirmektedir.

İnsan hakikatinin dışında olan konular, örneğin; ırk, dil ve iklimsel özellikler tek başına ne insanın değer ve itibarını artırır ne de onun faziletlerini azaltır. Çünkü bu özelliklerin insanın sosyal ilişkisi ve uluslar arası tanınmasında rolü olmasına rağmen, kalıcı ve sonsuza kadar onun yanında yer almaz. Bu da söz konusu özelliklerin insanın daimi kimliğinde hiçbir rolünün olmadığının delilidir. Hatta bu özellikler, insan hayatı boyunca bile değişmekte ve insanın bir yerden diğer bir yere göçmesi sonucu, sadece onun doğum yerini terk etmesine sebep olmakla kalmayıp, kendi dil ve ırkını da unutmasına neden olmaktadır.

Her halükarda insanın ölümüyle birlikte bütün bu özellikler etkinliğini kaybetmekte ve berzah alemine girmesiyle birlikte onun, doğulu veya batılı olmasının ve hangi ırka mensup oluşunun onun asıl kimliğine herhangi bir etkisi kalmaz. Çünkü bu yolculukla birlikte hem yeryüzünden ve hem de zaman sınırlarından dışarı çıkmaktadır. İnsanın gerçek kimliğini belirleyen özellikler sürekli insanla birlikte olan, ölüm, berzah, cennet ve cehennemle değişmeyen unsurlardır. Kur’an-ı Kerim bu konuda, akaid, ahlak ve ameller adı altında üç unsurdan bahsetmekte ve bunları insanın asıl kimliğini oluşturan temeller olarak saymaktadır. Bu üç unsur, insanın Allah’la olan irtibatının durumunu simgelemektedir ve din kültüründe, bu özel irtibata “Teellüh” denmektedir. Eğer bu üç unsur yani akaid, ahlak ve ameller, ilahi peygamberlerin öğretilerine göre şekillenirse onların toplamı “din” olarak adlandırılır. Allah’ın Al-i İmran Suresinin 19. ayetinde “Allah katında din İslam’dır.” diye buyurmasından resmi ve kabul edilen tek ayinin İslam olduğu anlaşılmaktadır. Bu sözü edilen temel unsurlara sahip olan kimse gerçek manada insandır.

Sonuç olarak her insan kendi inanç, ahlak ve amel sofrasının kenarında oturmakta ve asıl kimliğini bu unsurlarla belirlemektedir yani imanlı olan, ilahi ahlakı özünde uygulayan ve o iman ahlaka dayanarak amel eden kimse, Kur’an kültüründe insan sayılmaktadır. Bu insani kimlik, onu sadece dünyada diğer insanlardan ayırmakla kalmayıp, berzah aleminde ve cennette de diğerlerinden seçkin kılmaktadır.[6]



[1] Bk. Cevadi Amuli, Abdullah, Şariat der aine-i marifet, İsra yaınları, Kum, S. 11-112.

[2] Tabatabi, Seyyid Muhammed Huseyn, Şia der İslam, s. 86.

[3] Tabatabi, Seyyid Muhammed, Berresihayi İslami, s. 35-37; Ferazhayi ez İslam, s. 23-25.

[4] Tabatabi, Seyyid Muhammed, Elmizan Tefsiri Farsça tercüme, c. 3. s. 159.

[5] Aynı kaynak.

[6] Cevadi Amuli, Abdullah, Suret ve Siret-i İnsan der Kur’an, 5. Bölüm, s. 339-340.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kopya çekmek ve tez notuyla oynamanın hükmü nedir?
    3608 Yasa Ve Kanunlara Riayet Etmek 2019/12/09
    Kopya çekmek ve aynı sonucu doğuran eylemler haramdır. Buna bina tövbe etmeli ve Allah’tan bağışlanma dilemelisiniz. Ama eğer mesleğinizi yapacak gerekli bilimsel birikime sahipseniz bu alanda çalışmanızın da ve karşılında aldığınız paranın da sakıncası yoktur.Bu soruya Taklit Mercilerin vermiş olduğu cevaplar:[1]
  • Kendisi için zararlı olduğu takdirde hastanın oruç tutması farz mıdır?
    9019 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Taklit mercileri ve İslam âlimlerinin fetvalarına göre, oruç hastaya önemli bir zarar verirse kendisinin oruç tutması farz değildir.[1] Kur’an bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı ...
  • Maliki ve Hanefi mezhebinin ne yanlışlığı var?
    4447 شیعه و دیگر مذاهب 2018/12/08
    Her şeyden önce aydınlığa kavuşması gereken nokta sizin Şia’ya olan ilginiz sadece ilgi ve sevgiden ibaret mi yoksa kuvvetli delillere mi dayanmaktadır? Eğer sizin ilgi ve alakanız delil ve burhan üzere ise bunun doğal sonucu olarak diğer mezheplerin ve fırkaların eksiklikleri ve zayıflıkları aydınlığa kavuşmuş olacaktır. Şia’nın ...
  • Kime şehid demektedirler? Diğer İslamî ve gayri İslamî ülkelerin ölüleri şehid sayılır mı?
    6459 Tefsir 2011/08/17
    Şehid şahit ve hazır anlamında olup değişik derecelere sahiptir. Bu anlamıyla Allah, peygamberler, melekler, Allah yolunda öldürülenler ve tüm müminler şahadet derecelerindeki mertebeler dizisinde yer alırlar. Elbette mukaddes “şehid” sözcüğü ilahî dürtü olmaksızın ve sadece kendi ülkesini savunmak veya hatta istemeyerek ve hedefsizce öldürülen tüm şahıslar için ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7704 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11371 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • Eğer işe acil ihtiyacımız varsa ve iş yerinde kendi isteğimiz ve normal olarak namaz kılma imkânımız yoksa ne yapmalıyız?
    3247 Varie 2019/02/18
    Namazın her ne şart altında olursa olsun eda edilmesi gerekir. İnsanın işe olan ihtiyacı vakaların büyük çoğunluğunda namazın eda edilmesini engelleyecek bir zaruret taşımamaktadır. Öyleyse insan namazını eda edecek kadar serbest olacağı bir fırsat yaratmak için bir düzenleme yapmalıdır. Bahsi geçen soruda fakihlerin fetvalarının delaleti işi bahane ...
  • Ehl-i Sünnetin Bilal hakkındaki görüşü nedir?
    6072 تاريخ بزرگان 2008/05/13
    O müşriklerin işkencelerine karşı direniş göstermiş, Peygamber’in müezzini ve savaşlarda Peygamber’le birlikte savaşmış Resulullah’tan sonra Medine’yi terketmiştir, Şam’a yerleşmiş ve orada da vefat etmiştir. Ehl-i Sünnet kaynaklarına göre o Ebubekir tarafından azat edilmiştir. ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6314 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7665 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...

En Çok Okunanlar