Gelişmiş Arama
Ziyaret
19146
Güncellenme Tarihi: 2010/09/04
Soru Özeti
Allah Teala’nın kimsenin bilmediği saklı ve müste'ser isimlerinden maksat nedir?
Soru
Allah Teala’nın kimsenin bilmediği saklı ve müste'ser isimlerinden maksat nedir?
Kısa Cevap

Ehlibeyt (a.s) kaynaklı dua ve onlardan bizlere ulaşan hadislerden anlaşıldığı üzere Allah Teala, kendine seçtiği bazı özel isimlere sahiptir. Kimse bu isimlerden haberdar değildir. Bu isimler, Esma-i Müste'ser olarak meşhur olmuştur. Hadislerden anlaşıldığı üzere bu isimler İsmi Azam'ın gayb mertebelerindendir ve ilk İlahi isimin batın ve gayp yönüdürler. Müste'ser isimlere, meknun (saklı) isimler ve mahzun (korunmuş) isimler de denilmektedir.

Ayrıntılı Cevap

İstisar kelimesinin sözlük anlamı seçmek ve kendine özgü kılmaktır. Müste'sere kelimesi de bu kökten alınmıştır ve seçilmiş anlamındadır.

Ragıb-ı İsfahani Müfredat'ta şöyle diyor: “istisar, yalnız başına bir şeye sahip olmak ve diğerlerinin ona sahip olmamasıdır ”[1] ve Biharu'l-Envar'da da şöyle gelmiştir: “Bir şeyin istisarı o şeyi kendine özgü ve has kılmaktır.[2] Hadislerden anlaşıldığı üzere bu isimler İsmi Azam'ın gayb mertebelerindendir. . Kimse de bu isimlerden haberdar değildir. İmam Muhammet Bakır (a.s)  bu konuda şöyle buyuruyor: “ İsm-i Azamın 72 harfi biz Ehlibeyt'in yanındadır.(biz onlardan haber kılınmışız) Yalnızca bu harflerden biri Allah Teala’nın yanındadır. Bu harfi gayb ilminde kendine özgü kılmıştır. (Kimsenin bu harften haberi yoktur).[3]

Usul-i Kâfi kitabının “Hudusu'l-Esma” babında bulunan rivayetten saklı veya korunmuş isim denen muste'ser isim  ilahi ilk ismin gayp ve batın yönü olduğu anlaşılmaktadır  İşte bu yüzden bir yönden bir sınır ve ismi ifade ederken, diğer yönden sınırsızlığı, gaybı ifade eder ve diğer isimlerin ortaya çıkışı için bir vasıtadır. [4]

Bu rivayet esasınca İmam Humeyni(r.a) İsmi Azamın mertebelerini beyan ederken Esmayı Müste'ser’i, İsmi Azamın gayb mertebelerinden saymaktadır. Şöyle diyor: O İsmi Azam ki, gaybının hakikatini Allah Teala’dan başka kimse bilmez daha önceden zikri edildiği üzere 73üncü harftir. Allah Teala’nın gayb ilmine özgüdür.[5]

İrfan metinlerinde de geldiği üzere Hak Teala'nın zatı, batınlığının ve gaybının şiddetinden vasıtasız hiçbir sıfat ve isminde zahir olmamaktadır. Bir isimde açığa çıkabilmesi için vasıtaya ihtiyacı vardır. Zatının kemallerinin, isim ve sıfatlarda zahir olabilmesi için halefe ihtiyaç duyar. Hakkın zatının kemallerinin zahir olmasını sağlayan vasıta iki yöne sahiptir. İlki, hakkın gaybta olan zatına yöneliktir ki bu yönüyle gaybtır ve sınırsızdır. İkincisi isim ve sıfatlara yönelik olan yönüdür bu yönüyle bilinmekte ve isimlerde zahir olmaktadır.[6]

İmam Humeyni (r.a) isimlerde zahir olan bu vasıta hakkında “halifeyi ilahi” ve “aslı hilafet” tabirlerini kullanmıştır. İrfan kitaplarında ise “vahdeti hakiki” olarak adlandırılmıştır. Zat-ı Hakta bu vahdetle vasıflanması sonucu meydana gelen belirginlik ve sınıra “teeyyüni evvel” veya “hakikat-i Muhammediye” denir.[7]

Gayb makamından ilahi isimlerin zahir olmasını sağlayan ilk sınır ve belirginlik “vahdeti mutlak” ve “vahdeti hakikidir.  Onun batın yönüne “Ehediyet” ve ilahi isimlerde zahir olan yönüne “vahidiyet” denir. İlahi sınır ve belirginliğin batın yönünü oluşturan Ehediyet makamı ism-i müste'serdir.[8]

Ama müste'ser yani seçilmiş oluşu ne anlam taşımaktadır? Acaba bu ismin seçilmiş oluşu yani bu âlemde zahir olmayışı, mazharının olmayışı anlamında mıdır? Yoksa bu isim içinde bir mazhar vardır ama o mazhar ismin kendisi gibi özgün olduğundan kimse tarafından bilinmemektedir.

Arifler genel olarak müste'sere isimleri kapalı, gizli ve gaybta olmayı isteyen isimler olarak bilmektedir. Yaratılış âleminde hiçbir eserinin olmadığına, ve bu âlemde mazharının olmadığına inanır.

Sadrettin Konevi “Miftah-ul Gayb el-Cem-ul Vucut” adlı kitabında Hakkın zati isimlerini iki gruba ayırmıştır. Bu isimlerden bir kısmının eseri ve hükmünün âlemde zahir olduğuna ve âlemde mazharlarının olduğunu kabul eder. ki ya perde arkasından bu mazharları yoluyla iyi insanlarca tanınır yâda Keşf veya Şuhut yoluyla büyük arif ve veliyullahlarca tanınmaktadır.

Bu isimlerin diğer bir kısmının ise eserinin âlemde zahir olmadığına ve bu yüzden hiç kimseye malum olamayacağı kabul edilmektedir. İşte bu ikinci kısım isimler İlahi müste'sere .[9]

Bu isimler âlemde zahir olmamalarına rağmen suretleri “Ayan-ı sabitede (ariflere göre ilahi ilim mertebesinde) mevcuttur. Bu yönüyle bu isimlerin suretleri, Ayan-ı sabitede “mümteniat” olarak adlandırılmaktadır.

Mümteni kelimesin irfan ilmindeki terim anlamı, hikmet ilmindeki terim anlamından daha geniş bir anlam taşımaktadır. İrfan ilminde mümteniat, Ayan-ı sabitede (ariflere göre ilahi ilim mertebesi) vücut taşımakla birlikte dış âlemde tahakkuk bulmayan suretlere denir.

Bu suretler ya vücutlarının şiddetinden (müstesere isimlerin suretleri gibi) veya batıl oldukları için (çelişkinin var olması gibi) dış âlemde tahakkuk bulmaları mümkün olmamaktadır. Hikmet ilminde hekim yalnızca ikinci anlam hakkında mümteni kavramını kullanmaktadır.[10] Bu görüş doğrultusunda ilahi isimler gaybta ve batında olmayı isterler ve dış âlemde de zahir olmazlar. İşte bu yüzden dış âlemde vücut taşımamakta ve mazharları da yoktur. Hiç kimseye de malum olmazlar, Hakkın seçtikleridir.

İsm-i Müsteseri Zat makamı hakkında kullanılışı:

İmam Humeyni(r.a) seher duasının şerhinde, şu ibaretin:           «اللهم انی اسئلک من اسمائک باکبرها» açıklamasında şöyle diyor: “İlahi isim ve sıfatlar nurdan hicaplardır Hakk’ın zatı için. Zat-ı ehedi yalnızca Esma ve sıfatlar vasıtasıyla zahir olmaktadır. Allahın zatının gaybında ne isim, ne ünvan ve nede had bulunmamaktadır”. Sonra şöyle devam ediyor: “Müsteser isimlerin muhtemel anlamlarından biri de Zatın bulunduğu gayb makamıdır. Gayb makamına isim- müsteser denilmesinin sebebi ise Zatın kendisinin, kendisi için alamet ve nişane olmasıdır.[11]

İmam Humeyni (r.a) “Misbahu'luns” kitabına yazdığı notlarda Konevi’nin Esmayı Zatın kısımlandırılmasını, ve müsteser isimlerin dış âlemde hüküm ve eserinin olmadığını naklettikten sonra ism-i müsteserden maksadın zatın gayb makamı olduğu görüşünü üstadı Şahabadiye isnat etmekte   ve şöyle demektedir: Konevi’nin kelamından zahiren anlaşılan şu ki Müste'ser isimlerin dı âlemde mazharının olmadığıdır. Kamil arif üstat (Şah abadi) şöyle buyururlardı: İsm-i Müsteser Zatı Eehedi’nin ve Hakkı mutlak’ın kendisidir. Zira Zatı ilahi teeyyünle isimlerin zuhur kaynağıdır. Ama taayyünsüz olan Zatı mutlak ilahi isimlerin zuhur kaynağı değildir. Zatlık makamına da isim denilmesi de tabirdeki musamahadan kaynaklanmaktadır. Hakiki bir adlandırma değildir.[12]

Bahsi geçen bu konu (Müsteser isim) irfanın ağır konularından biridir. Bu konuyu derin bir anlamak yeterli seviyede irfan ve felsefe ilimleriyle tanışıklık olmayı gerektirmektedir.

Daha fazla bilgi için bk: “Faslname-i Metin 5. sayısına, İmam Humeyni (r.a)'ın nazarında Esmay-ı Müste'serin tecelli ve zuhuru, Seyit Kıvamuddin Huseyni.



[1]  Ragıb-ı İsfahani, el-Müfredat, s. 10. Defter-i Neşr-i Kitap 2. baskı

[2]  Meclisi, Muhammet Bakır, Biharu'l-Envar, c: 85, h: 1, s: 255. Beyrut, yeni basım

[3]  Usul-u Kâfi, c: 1, Kitab-i Hüccet, s: 334. باب «ما اعطی الائمه - علیهم السلام – من اسم الله الاعظم‏»: و نحن عندنا من الاسم الاعظم اثنان و سبعون حرفا و حرف واحد عند الله تعالی استأثر به فی علم الغیب عنده

Müfessirler genelde bu hadisi قال الدی عنده علم من الکتاب  ayetinin tefsir ederken zikrederler.

[4]  Kuleyni, Muhammet ibni Yakup, Usul-u Kâfi, c:1, Babı Hudusu'l-Esma, s:152. Defter-i Neşr-i Ferheng-i Ehlibeyt  عن ابی‏عبدالله(ع) قال: ان الله تبارک و تعالی خلق اسما... فجعله کلمة تامة علی اربعة اجزاء معا لیس منها واحد قبل الآخر، فاظهر منها ثلاثة اسماء لفاقة الخلق الیها و حجب منها واحدا و هو الاسم المکنون المخزون... و هذه الاسماء الثلاثة ارکان و حجب الاسم الواحد المکنون المخزون بهذه الاسماء الثلاثة

[5]  Musavi Humeyni, Ruhullah, Şerh-i Duay-ı Seher, Tercüme-i Seyit Ahmet Fahri, s:11. İntişarat- İttilaat 5. Baskı  " اما الاءسم الاءعظم بحسب الحقیقة الغیبیة التی لایعلمها الا هو و لا استثناء فیه، فبالاعتبار الذی سبق ذکره، و هو الحرف الثالث و السبعون المستاثر فی علم غیبه."

" ان الاسماء و الصفات الالهیة ایضا غیر مرتبطة بهذا المقام الغیبی بحسب کثراتها العلمیة غیر قادرة علی اخذ الفیض من حضرته بلاتوسط شی‏ء... فلابد لظهور الاسماء و بروزها و کشف اسرار کنوزها من خلیفة الهیة غیبیة یستخلف عنها فی‏الظهور فی‏الاسماء و ینعکس نورها فی تلک المرایا... هذه الخلیفة الالهیة و الحقیقة القدسیه التی هی اصل الظهور لابد ان یکون لهاوجه غیبی الی الهویة الغیبیة ولایظهر بذلک الوجه ابدا، و وجه الی عالم الاسماء والصفات بهذا الوجه یتجلی فیها.

[6]  Musavi Humeyni, Ruhullah, Misbahu'l-Hidaye ila'l-Hilafet ve'l-Vilayet, s: 16-17.

[7]  Sa’inu'd-Din Ali et-Türkî, -el Kavaid, s. 79. Taş basımı

[8]  Tabatabayi, Muhammet Hüseyin, el-Resailu't-Tevhidiye, s. 47. Bunyad-i İlmi ve ferhengiyi Allahme Tabatabai,

[9]  Muhammet Hamza –el Fenari, Misbahu'l-Uns, s: 14.

[10] -El Keyseri, Davut ibni Mahmut, Şerhi Fususu'l-Hikem, s. 18-19. 2. Baskı  و هی الممتنعات قسمان، قسم یختص بفرض العقل ایاه کشریک الباری و قسم لایختص بالفرض، بل هی امور ثابتة فی نفس الامر، موجودة فی العلم، لازمة لذات الحق، لانها صور للاسماء الغیبیة المختصة بالباطن من حیث هو ضد الظاهر، او للباطن وجه یجتمع مع الظاهر و وجه لا یجتمع معه... و تلک الاسماء هی التی قال(رض) فی فتوحاته و اما الاسماء الخارجه عن الخلق و النسب فلایعلمها الا هو، لانه لا تعلق لها بالاکوان و الی هذه الاسماء اشار النبی(ص) او استاثرت به فی علم غیبک. "

[11] Musavi Humeyni, Ruhullah, Şerh-i Duay-ı Seher, s:114-115. "ذا فان اشرت باطلاق الاسم فی بعض الاحیان علی هذه المرتبه التی هی فی عماء و غیب کما هو احد الاحتمالات فی الاسم المستاثر فی علم غیبه، کما ورد فی الاخبار و اشار الیه فی الاثار الذی یختص بعلمه الله، و هو الحرف الثالث و السبعون من حروف الاسم الاعظم المختص علمه به - تعالی - فهو من باب ان الذات علامة للذات، فانه علم بذاته لذاته."

[12] Musavi Humeyni, Ruhullah, Tallikat ber Misbahu'l-Uns, s: 218. "قال شیخنا العارف الکامل - دام ظله - ان الاسم المستاثر هو الذات الاحدیة المطلقه، فان الذات بما هی متعینه منشا للظهور دون الذات المطلقه، ای بلا تعین، و اطلاق الاسم علیه من المسامحة و الظاهر من کلام الشیخ و تقسیمه، الاسماء الذاتیه الی ما تعین حکمه و ما لم یتعین، انه من الاسماء الذاتیة التی لامظهر لها فی العین."

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Allah Teala’nın kimsenin bilmediği saklı ve müste'ser isimlerinden maksat nedir?
    19145 Teorik İrfan 2010/09/04
    Ehlibeyt (a.s) kaynaklı dua ve onlardan bizlere ulaşan hadislerden anlaşıldığı üzere Allah Teala, kendine seçtiği bazı özel isimlere sahiptir. Kimse bu isimlerden haberdar değildir. Bu isimler, Esma-i Müste'ser olarak meşhur olmuştur. Hadislerden anlaşıldığı üzere bu isimler İsmi Azam'ın gayb mertebelerindendir ve ilk İlahi isimin batın ve gayp yönüdürler. ...
  • Rüyada bilinçli olma imkânı mevcut mudur? Bazı rüyaların gerçekleşmesinin nedeni nedir?
    10811 Teorik İrfan 2012/02/18
    Bilgelerin görüşüne göre uyku, zahiri duyuların tedricen dış dünyayla ilişkisinin kesildiği, ama batıni duyuların henüz aktif olduğu bir haldir. Uyku anında dış dünyayla uğraşmaktan ve değişik meşguliyetlerden uzaklaşması neticesinde insan nefsi, melekût âlemine odaklanır ve nefis madde âleminden ne kadar çok uzaklaşırsa, nefsin kendi âlemiyle irtibat kurması daha fazla ...
  • Ulül Azm Peygamberler Hangi Dönemlerde Yaşamışlardır?
    6427 تاريخ بزرگان 2019/10/21
     Tarihi kaynaklar Ulül azm Peygamberlerin ve diğer Peygamberlerin hangi zaman dilimlerinde yaşadıklarına değinmiştir:Adem (a.s) Ebu’l-beşer:Hz. Adem (a.s)’ın ömrü hakkında Tevrat’ta geçen 930 yıl yaşadığı yönündedir.[1]  Ayrıca başka bir kaynakta Hz. Adem (a.s)’ın Cuma günü doğduğu saatte 930 yaşında vefat ...
  • Yağmur yağdığında dualar neden daha çok kabul olur?
    152534 Ahlak Felsefesi 2012/03/08
    Duanın zamanı için yapılan tavsiyelerden biri yağmurun yağdığı zamandır. Ayet ve rivayetler bunun genel nedeninin, yağmurun Allah’ın rahmetinin göstergesi olduğunu söylemekteler. Allah’ın rahmeti şu anda açıldığına göre duanın isticabetine daha fazla ümit bağlanılabilir. ...
  • “Bizim eğer az bir grup taraftarımız olsaydı, kıyam ederdik” diye imamların buyurduğu rivayetler, bir grup bilginin yöneticinin halkın çoğunluğu tarafından kabul edilme gerekliliğiyle ilgili görüşüyle çelişmemekte midir?
    5253 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Devlet teşkil etmede çoğunluk şartı, kıyamı sınırlı bir gruba dayalı kılan rivayetler ile çelişmemektedir; zira evvela her kıyamın hedefi devlet teşkil etmek değildir ve bazen başka nedenler de olabilir, ikincisi her kıyam baştan itibaren kuşatıcı değildir ve devlet teşkil etmeye başlamak için sınırlı bir grup elit eşlik ...
  • Kimler İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat halindedirler?
    11921 ملاقات با مهدی 2012/10/24
    İmam-ı Zaman (a.c.f) ile irtibat halinde olmanın teorik temelleri ve bunun değişik türleri kendi yerinde incelenmelidir. Bununla birlikte Şia ulemasının bazı muteber kitaplarında Mukaddes-i Erdebili, Seyit Bahru’l-Ulum, Seyit b. Tavus ve başka birçok büyük şahsiyetin görüşmeleri belirtilmiştir. Aynı şekilde birçok birey de İmam-ı Zaman (a.c.f) ile özel ...
  • Şiaya göre büyük günahın konumu nedir?
    23738 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Büyük günah konusunda Müslüman fırkalar arasında çoğu siyasi olan ifrat ve tefritler vardır.Bunun en belirgin örneği Mürcie ve Hariciler’dir. Mürcie, zalim yöneticileri temize çıkarmak için zahiri imanı veya Müslümanlık iddiasını ve görüntüyü korumayı yeterli görmekte, büyük küçük hiç bir günahın hatta Ehl-i Beyt’in ...
  • Peygamber(s.a.a.)’in bütün sözleri ve konuşmaları vahiy midir?
    16385 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Bu hususta farklı görüşler vardır:Bazıları, Necm suresinin 3 ve 4’üncü ayetlerinin[i] genel olmasına bakarak şuna inanmaktadırlar: Peygamber(s.a.a.)’in bütün konuşmaları ve davranışları, vahiyden kaynaklanmaktadır.Bazıları da, Kuran-ı Kerim ve Peygamber(s.a.a.)’e nazil olan ayetler hakkında olan Necm suresinin 4’üncü ayetine bakarak, Peygamber(s.a.a.)’in ...
  • ‘İnsan öldüğü zaman Allah’a döner’ dediğimizde yaşarken onun Allah’tan uzak olduğunu mu kastediyoruz?
    7477 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Kur’an’daki bazı ayetlerde gelen Allah’a dönüş, yakınlaşmayla aynı manayı taşımıyor. Yakınlaşmanın maddi manası da Allah konusunda geçerli değildir. İnsanın ölümünden bahseden ayetler, bu dünyada Allah’tan uzaklaşma manasının anlaşılmasına neden olacak olan Ona yakın olma manasını değil, öldükten Allah’a döndüğümüz manasını kastetmektedirler. Allah’a dönüş demek maddi ...
  • Eğer tırnaktaki ojeyi temizleme imkânı yoksa vazife cebire abdesti almak mıdır yoksa teyemmüm mü?
    17864 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Belirtilen soruyu büyük mercilerin bürolarından sorduk ve alınan yanıtları aşağıda açıklıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Sorudaki durumda cebire abdesti alması gerekir.Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpaygani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer abdest ve gusül yerine bir şey yapışmışsa ve bunu kaldırmak mümkün ...

En Çok Okunanlar