Gelişmiş Arama
Ziyaret
7520
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
İlahi vahiyde lafızların yeri nedir?
Soru
Kur’an’ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur’an’ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır?
Kısa Cevap

Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir. Örneğin, Kur’an’ın dışsal varlığı hakkında şöyle demekteyiz: Bu lafızlar ile vahiy kanalıyla Peygamber tarafından algılanan bu Kur’an’ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi “Kadir Gecesinde” bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur. Daha iyi anlamak için şu örnekten istifade edilebilir: Tükenmez kalem mürekkeple dolduğunda bu ipham, hükümler ve özet merhalesidir. Detay merhalesi ise mürekkeple dolan kalemin kelime ve lafızlar şekline bürünmesidir. Kadir gecesinde hükümler, yalınlık ve birlik halini taşıyan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül bulur ve had, şekil ve özellikler kalıbına bürünür. Bu yüzden Kur’an bu gecede detaylı bir şekilde lafızlar kalıbında ve bir bütün olarak Peygamberin (s.a.a) kalbine nazil olmuştur. O halde Kur’an’ın nüzul mertebeleri hükümler, anlık detay ve tedricî detay merhalelerine sahiptir. Kur’an’ın yazımsal varlığı elimizde bulunan yazılardır. Lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır. Kur’an’ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır ve ayrıntılı cevapta buna işaret edilecektir.

Ayrıntılı Cevap

Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir:

A. Kur’an’ın yazımsal varlığı zahir ve aşikâr olan şeydir.

B. Kur’an’ın lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır.

C. Kur’an’ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır: Bir varlığı nefis sayfasındadır; emir âleminden Hak Teâlâ’nın emriyle Peygamberin (s.a.a) kalbine tenezzül eden varlıktır. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine indirmiştir.”[1] Veya okurken okuyanın kalbine gelen gaybî manadır. Nitekim şöyle buyuruyor: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir.”[2]

D. Kur’an ve onun hakikatinin aslı olan ve ahadî celal kaynağından gelen özet görüngen varlıktır. Nitekim şöyle buyuruyor: “Elif, Lam, Ra. (Bu) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Tanrı) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.”[3] Kur’an’ın bu görüngen varlığı kabirde müminin iyi bir arkadaşı olarak tezahür eden, ahirette tecessüm eden ve şefaatte bulunan şeydir. Banuy-i İsfahanî eleştirel bir bakışla şöyle demektedir: Kur’an’ın şefaatini ve diğer hususları yansıtan haberlerin deyim olduğunu ve onu tevil etmen ve de zahiri dışında başka bir anlama yüklemen gerektiğini zannetme; zira Kur’an’ın varlık mertebelerindeki her mertebesi bir şekilde zahir olur, varlık âlemi yerinde ispatlandığı üzere birbirinin boylamında yer alır, her alt mertebe kendinden yüksek mertebenin bir görüngen ve zuhurudur ve onun ışığıyla gelişip büyümektedir. Bizim halihazırda içinde gelişip büyüdüğümüz dünya, varlıklar alemlerindeki mertebelerin en alçak ve düşüğüdür. Bu mecaz ve kabuk âlemidir. Bu âlemdeki varlıklar yukarı âlemdeki varlıkların bir görüngen ve zuhurundan başka bir şey değildir. Bu âlemin yukarısında ise bizim yükseliş yayımızda yer alan ve dünya âlemi ile kıyamet âlemi arasında vasıta olan berzah âlemi bulunmaktadır. Berzah âlemi suret ve mana âlemidir. Onun yukarısında ise beşer bazında toplanma, hakikat ve hayat âlemi olan ve de beşerin yolculuğunun son durağı sayılan kıyamet âlemi yer alır. Kıyametin isimlerinden biriside (el-hakke)dir; yani hakikatin ve gerçeğin ta kendisidir. Her şeyin batın ve sırlarının aşikâr olacağı gündür. Kıyamet batınların zahir olacağı gündür. Aynı şekilde hayat âlemidir. “Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!”[4] O halde buradan anlaşıldığı üzere suret ve mana âlemi olan kabir ve berzah âleminde Kur’an’ın manevi suretiyle iyi bir arkadaş suretine bürünmesi uzak değildir. Aynı şekilde hakikat âlemi ve tam gerçeklik olan kıyamete de hakikat âleminden tenezzül eden ve bu âlemde harf ve kelime suretine bürünen Kur’an’ın görüngen ve hakiki varlığının da konuşması, şefaat etmesi ve kendisine hakaret edenlere hakaret etmesi gerçektir. Kıyamet toplanma ve hakikat âlemi olduğu için bu âlemde arazlardan sayılan şeyler orada özsel gerçekliğiyle aşikâr olur. Örneğin bu âlemdeki insan amel ve fiilleri arazlar kabilinden sayılmaktadır, lakin berzah âleminde uygun bir surette zahir ve kıyamette de özsel görünümüyle aşikâr olacak ve de onlardan özsel eserler meydana gelecektir. Bunun delili bazı ayet ve hadislerdir ve bu delillerin bütününden anlaşıldığı üzere insanın amelleri kabirde şekil bulmaktadır. Eğer amel iyiyse iyi bir surete bürünecektir, kötüyse kötü ve eziyet edecek bir surete bürünecek ve böylece kıyamete dek amel sahibine eziyet edecektir. Peygamberler ve öncülerin haber verdiği şeyleri aklî deliller de teyit etmektedir.[5] O halde Kur’an’ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi “Kadir Gecesinde” bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur. Bunun açıklaması şudur: İşler ilahi kazaya göre iki merhale taşımaktadır. Birincisi hükümler, ikincisi ise detay merhalesidir. Hüküm verilmiş işlerin Kadir Gecesinde detay merhalesine geldiğine dikkat etmek gerekir.[6] Bu işlerden birisi de Kadir Gecesinde hükümler merhalesinden çıkan, nazil olan ve insanın anlayacağı düzeye gelen Kur’an’dır; yani Kur’an detaylıca iki merhalede nazil olmuştur. Bir defa Kadir Gecesinde bir bütün olarak ve bir defasında da tedricî surette yirmi üç yılda değişik vesilelerle nazil olmuştur. Detaylıca nazil olduğu her defasında bu lafızlar ile vahiy aracılığıyla Peygamber (s.a.a) tarafından algılanmıştır. Özet ve ipham merhalesi olan hükümler merhalesinde[7] ise kelime, harf ve ayet bulunmamaktadır. Bu merhale bir tükenmez kalemin mürekkeple dolması gibidir. Ama detay merhalesine gelindiğinde ise bu doldurulmuş mürekkep kelime ve lafızlara bürünür. Kadir Gecesi hüküm, yalınlık ve birlik halinde olan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül eder ve had, şekil ve özellikler suretine bürünür.[8] Belirtilenlerden Kur’an’ın nüzul mertebelerinin hükümler mertebesi, anlık detay mertebesi ve tedricî detay merhalesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bazı müfessirlerin başka bir açıklaması vardır ve buna da bakmak faydalı olacaktır. Onlar şöyle demektedir: Birinci mertebede Kur’an’ın bu lafızlarının aynısı bismillahın b harfinden “ennas”’ın s harfine kadar Hak Teâlâ’nın icat etmesiyle yaratılmış ve kelamullah adını almıştır. Sonra kalem tarafından lavh-i mahfuza yazılmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Hayır, hayır! Kur’ân onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuzda olan pek şerefli bir Kur’an’dır.”[9] Üçüncü mertebe nurlar âleminde Peygamberin (s.a.a) mukaddes nuruyla ilintilidir. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.”[10] Sonra melekler Kadir Gecesinde Beytü’l-Me’mur veya birinci göğe onu indirdi. Ardından da Cebrail Hz. Peygamberin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde sure sure ve ayet ayet onun temiz kalbine nazil etti. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten o (Kur'an), âlemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).”[11]         



[1] Şuara, 193.

[2] Ankebut, 49.

[3] Hud, 1. Bkz: Daver Penah Ebu’l-Fazl, Envaru’l-İrfan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 13, Naşır İntişarat-ı Sadr, Tahran, 1375 ş, birinci baskı, az bir değişiklik ile.

[4] Ankebut, 64.

[5] Banuy-ı İsfahanî, Seyyide Nusret Emin, Mahzenü’l-İrfan Der Tefsir-i Kur’an, c. 1, s. 15-17, naşır: Nehzet-i Zenan-i Müselman, Tahran, 1361, birinci baskı, az bir değişiklik ile.

[6] فیها یُفْرَقُ کُلُّ أَمْرٍ حَکیمٍ؛ دخان (Duhan, 4). (Hikmetli iş, lafızları birbirinden ayrı olmayan iş anlamındadır).

[7] Hud, 1.

[8] Bu hususta bkz: Mutahhari, Mürteza, Aşinay-i Ba Kur’an, c. 5, s. 101-105; el-Mizan (tercüme-i Farsi), c. 20, s. 559-569; a.g.e. c. 18, s. 196 ve sonrası.

[9] Büruc, 21-22.

[10] Vakıa, 76-79.

[11] Şuera, 192-194. Bkz: Tayyib Seyid Abdulhüseyin, Etibu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 13, s. 177; a.g.e. c. 1, s. 68-70, Naşır: İntişarat-ı İslam, Tahran, 1378 ş, çap-ı dovvom.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Istakoz, deniz kabukları ve ahtapot yemek haram mıdır?
    59266 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/09
     Istakoz[1] ve deniz kabuklarını yemek haramdır. Dini kaynaklar uyarınca helal ve haram olan hayvanların birbirlerinden ayırt edilmesi için bir takım genel kurallar açıklanmıştır. Bu kurallar deniz ve kara hayvanları hakkında birbirinden farklıdır. Kuşların da kendilerine özgü hükümleri vardır…
  • Bir şahıstan veya bankalardan aldığımız borca ve her ay taksitini ödediğimiz paraya humus düşer mi?
    5865 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Dikkatinizi buna benzer bir soruya İmam Humeyni (r.a) ve Ayetullah Hamaney tarafından verilen cevaba çekiyoruz: 868. Soru: Birkaç yıl önce bir bankadan borç aldım ve onu bir yıllığına banka hesabıma aktardım. Bu borçtan faydalanamadım ve her ay ...
  • Kız ve oğlan elçilik ve nişanlılık aşamasından sonra ve nikahtan önceki ilişkileri nasıl olmalıdır?
    12259 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Hikmet sahibi Allah kadın ve erkeği birbiri için yaratmıştır. İslam’a göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar; zira birbirlerine sükunet vermekte, cinsel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarını gidermekteler. İslam, her iki tarafında ...
  • Hz. Ali'nin (a.s) dilenciye yüzüğünü vermesi haliyle, ayağından ok çekildiğinde bunu fark etmemesi hali arasında bir çelişki yok mudur?
    15833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2009/04/18
    Sorunuza şu şekilde cevap verebiliriz: 1- İnsan, ilahi rızaya uygun ameller yaparak kemale erişebilme gücüne sahiptir. Yani insan-ı kâmil makamına ulaşarak bütün mükemmellikleri kendisinde toplayabilir. 2- İnsan-ı kâmil makamına ulaşmak demek, bu makama ulaşanların çeşitli halleri olmayacağı anlamına gelmez. Bize ve birçok Müslüman'a göre İmam Ali (a.s), Müslümanlar için mükemmel bir örnektir ve ...
  • Cude’nin Hz. Hasan’dan (a.s) olma bir evladı var mıydı?
    19559 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cude, Eş’as b. Kays Kindi’nin kızıdır. Eşas, İslam’ın ilk yıllarındaki meşhur şahıslardan olup o dönemin tehlikeli münafıklarından sayılmaktaydı. Belazeri’nin yazdığına göre Cude babasının hilesiyle İmam Hasan Mücteba (a.s) ile evlenmiştir.[1] Bir rivayette İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Eşas, Müminlerin ...
  • Sehl bin Sa’d Saidi kimdi?
    9033 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Sehl bin Sa’d Ensari Saidi, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) tanınmış sahabelerinden olup Peygamberimiz vefat ettiği zaman 15 yaşındaydı. Onun asıl adı ‘Hazn’ idi, ama Peygamber (s.a.a) adını ‘Sehl’ diye değişti. Künyesi ‘Ebu’l Abbas’ idi. Uzun bir ömür sürdü. Medine’de ölen son sahabe olduğu söylenmektedir. Kimisi hicri 88 yılında, kimisi ...
  • Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl konu edilmiş?
    12615 Tefsir 2010/12/18
    Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpte bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.
  • Peygamberin (s.a.a.) Teşkil Etmiş Olduğu Hükümetin, Allah’ı Arayan Fıtrat ile İrtibatı nedir?
    8033 کلیات 2012/10/24
    Bize göre Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) teşkil etmiş olduğu hükümet ilahi bir emir idi. Ama bu emri iktiza eden nokta, bu hükümetin insan yaşamının tüm alanlarında tesir etmesidir. İmam Bakırdan (a.s.) “…velayete davet edildiği kadar hiç bir şeye davet edilmedi”[i] şeklinde nakledilen tabir buna yöneliktir. ...
  • “Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
    8041 Tefsir 2012/05/12
    Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    20774 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...

En Çok Okunanlar