Gelişmiş Arama
Ziyaret
6248
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İslam şeriatı kemal ve kuşatıcılığa ermeyle tebliğsel nübüvvete değil, teşriî nübüvvete son vermiştir. Bu nedenle tebliğsel nübüvvetin sona ermesi nasıl açıklanabilir?
Soru
İlahî peygamberler iki gruptur: Onların bir grubu, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bağımsız şeriat sahibi kimselerdir. Bunlar Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed b. Abdullah’tır ve kendilerine “ulu’l-azm ve teşriî” denmektedir. Peygamberlerin çoğunu teşkil eden diğer grup ise bağımsız şeriat sahibi olmayıp sadece önceki şeriatın bildiricisidir. Onlar önceki şeriat üzerindeki tahrif tozlarını alıp onu yaymışlardır. Bu gruptaki peygamberlere de “tebliğsel peygamberler” denmektedir. İslam nübüvvetin sona erdiğini ilan ettikten sonra, sadece teşriî nübüvveti sona erdirmemiş tebliğsel nübüvveti de sonlamıştır. Soru şudur: İslam şeriatı kemal ve kuşatıcılığa ermeyle teşriî nübüvvete son vermiştir, ama tebliğsel nübüvvetin sona ermesi nasıl açıklanabilir? Çünkü halkın her asırda hidayet ve kılavuzluğa ihtiyacı vardır. Bazı peygamberlerin önceki peygamberler gibi gönderilip sadece son şeriat yani İslam’ın tebliğini yapmasının ne gibi bir sakıncası vardır?
Kısa Cevap

Belirtilen şüphenin reddinde iki noktaya dikkat edilmelidir: Birinci nokta: Geçen ümmetlerde tebliğsel nübüvvetin yenilenmesinin felsefesi, o dönemdeki ümmetlerin özelliklerinden kaynaklanıyordu. Tebliğsel peygamberler, insanın henüz kendi zamanının şeriatını tebliğ edecek gücü taşımadığı ve kendi şeriatı hakkında tahlil ve çözümleme yapabilecek kabiliyetten yoksun olduğu bir dönemde gelmekteydiler. O dönemdeki insan akıl ve bilgisi böyle bir fiili yapmaya kadir değildi. Bu nedenle geçmiş peygamberlerin semavî kitapları zamanla yok olmakta ve onlardan bir eser kalmamakta ve de tahrife maruz kalmaktaydı. Ama son peygamberin (s.a.a) ümmeti, belirli usullere riayet ederek kendi dininin usullerini koruyacak ve onda derinleşecek kadar bir bilgi ve ilim seviyesine ulaştı. Bu nedenle tebliğsel peygamberlere bir ihtiyaç kalmadı. Şehid Mutahhari (r.a) geçmiş peygamberlerin ümmetlerini kitaplarını koruyacak güçte olmayan ve kısa bir müddet sonra onu parça parça eden ilkokul çocuklarına benzetmektedir. Bu sebeple, son peygamberin (s.a.a) ümmetinin ilmî ve aklî erginliği ve dinî âlimlerin yetişmesi göz önünde bulundurularak tebliğsel peygamberlik de sona ermiş ve din âlimleri tebliğsel peygamberlerin halifesi olmuştur. İkinci nokta: Birinci merhale yani son peygamberin (s.a.a) ümmetinin aklî erginliği tek başına yeterli değildir. Bu mesele birçok konuyla ilintilidir ve bunların başında da birinci asrın başından büyük gıyaba kadar süren yaklaşık üç asırlık imamların (a.s) varlığıdır. Bu müddette imamlar (a.s) büyük bir din âlimleri topluluğunu eğitebilmiş ve yetiştirebilmiştir. Sadece dört binden fazla şahıs İmam Sadık’ın (a.s) ilmî rahlesinden geçmiştir. Buna ek olarak, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) tarafından şerî hükümleri elde etmek için çözüm sıfatıyla bir dizi tümel ve temel kaide ve usulün beyan edilmesi ve aynı şekilde bu alanda hükümlerin kaynaklarından biri olarak aklın karar kılınması çok etkili olmuştur.

Ayrıntılı Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar