Gelişmiş Arama
Ziyaret
10699
Güncellenme Tarihi: 2011/11/22
Soru Özeti
İnsan cennette düşünür mü?
Soru
İnsan cennette düşünür mü? Eğer cevap müspet ise bunun niteliği nasıldır? Örneğin, aklın göstergesi olan seçmek için şartlar ve icat etme mevcut mudur? Cehennem nasıldır? Aklın varlığının yokluğunda insan hayvan gibi olmaz mı? Bu iki mekânda insan nefsi nasıldır?
Kısa Cevap

Akıl ve düşünce her zaman insan ile beraber olmuştur. İnsan maddî âlemden geçtikten sonra düşünme gücünü kaybetmeyecektir. Aksine bazı hicap ve engellerin kalkmasıyla hakikat ve gerçekleri daha keskin ve kesin bir bakışla kavrayacaktır. Kur’an-ı Kerim’de bulunan birçok ayeti okumayla, insanların hem kıyamet gününde, hem cennette ve hem de cehennemde düşündüğü ve bu düşünmenin kaynaklık ettiği davranış ve hareketlerde bulunacağı neticesini elde ediyoruz. İnsanlar öldükten sonra hayat, hayvanların hayatı gibi olmayacaktır. Elbette sadece bu dünyaya özgü olan aklın bazı işlevlerinin ahiret âleminde bulunmaması gayet tabiidir. Mesela icadın cennet ve cehennemde bir yeri olmayacaktır; çünkü cennetliklerin ona ihtiyacı olmayacaktır ve Yüce Allah cehennemliklerin de bir takım sınırlamalara mahsur kalmasını mukarrer kılmıştır. Onların halini iyileştirecek her icat imkânsız veya faydasız olacaktır.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu yanıtlarken ilkönce şu noktaya dikkat etmek gerekir: İslamî kaynaklarda akıl ve düşünmek değişik manalara sahiptir.[1] Aklın ilk manası mutlak anlamda tefekkür ve düşünmektir. Akıl kökünden türemiş türevleri barındıran birçok Kur’an ayetleri bu tür bir manayı kastetmektedir.[2] Bazı rivayetler belirtilen manayı reddetmemekle birlikte, başka özel manaları da dile getirmişlerdir. Örneğin aklı aracılığıyla ilahi rızanın kazanılabileceği ve ebedi cennete gidilecek bir şey bilmektedirler.[3] Allah rızasının gölgesinde imanlı bireylerin ebedi hayata ulaştıkları cennette, aklın dünyadaki kullanımının işlevsiz hale gelmesi doğaldır. Cehennemliklerin fırsatlarının tamamlanması nedeniyle, onlar da Allah’ın rızasını kazanmaya ve cennete girmeye vesile olacak tarzda akıldan yararlanamayacaktır. Ama ahiret dünyasında aklın bazı işlevlerinin mana ve mefhumunu yitirecek olması nedeniyle, kıyamette yer alan insanların ve ardından cennetlik ve cehennemliklerin düşünme yetisini kaybedecekleri ve başlarına neyin geldiğini bilmeyecekleri ve anlamayacakları neticesini almamalıyız! Bu bağlamda ve Kur’an ayetlerinden yararlanarak, aşağıda üç kısım halinde, bu alanda insanların düşünme yetisini ifade eden örnekleri bilgilerinize sunacağız:

1. Kıyamet gününü niteleyen birçok Kur’an ayetinde insan akıl ve düşüncesinin göstergesi olan bir takım hususları gözlemlemekteyiz. İnananlar ve sakınanlar amel defterlerini sağ taraftan alarak ebedi cennetin kendilerini beklediğini anlar ve tam bir sevinçle[4] diğer insanları yıldızlı karnelerini okumaya çağırır ve bunun dünya hayatındaki düşünce ve davranış tarzlarının bir neticesi olduğunu ilan ederler.[5] Bunun karşısında menfi davranışlarını içeren karnelerini başka bir taraftan alan bireyler ise ağıt ve figan yakar[6] ve de kendilerini bekleyen cehennemden korkar ve ürker. Onlar dünyevî kudret ve azami servetlerinin hiçbir işlerine yaramadığını tam olarak kavrayacak ve bu yüzden keşke karnemizden haberdar olmasaydık ve keşke yine ölsek diyeceklerdir.[7] Yüce Allah, insanın dünyayı terk ettikten sonra ve bunun ardından düşünme gücünü sınırlayan bazı engel ve hicapların kalkmasıyla geçmişte olanlar ve önünde bulduklarıyla ilgili olarak keskin bir bakış ve özel bir dikkate sahip olacağını açıkça buyurmaktadır.[8] Bu yüzden Yüce Allah bireylerin amel karnesini kendilerine vererek her insandan yalnız başına kendi amelleri hakkında yargıda bulunmasını isteyecektir![9] Belirtilenler, kıyamet gününde insan düşünce ve aklının kudretinin göstergesi olan az sayılı ayetlerden alıntılanmıştır. Şimdi ise cennet ve cehennemde düşünme gücünün baki kalacağını dile getiren delillere değineceğiz:

2. Akıl ve düşünmenin Allah tarafından insana bahşedilen en üstün nimet olduğunu[10] ve bu ilahi hediyeden yararlanmayan bireylerin Kur’an-ı Kerim’de en alçak canlılar olarak tanıtıldığını bilmeliyiz.[11] Bununla birlikte, Yüce Allah’ın ebedi cennette yer edinen salih kullarını bu büyük nimetten yoksun kılması yakışır kalır mı?! Cennetliklerin durumunu niteleyen ayetleri okumayla düşünmenin göstergelerini gözlemlemekteyiz: Onlar, cennetteki nimetleri Allah’ın dünyada kendilerine verdiğiyle mukayese etmekte[12], bu hayırlı akıbete ulaşmada Allah’ın yardım elini gözlemlemekte[13] ve ilahi vaatlerin doğruluğunu cehennemliklere hatırlatmaktadır.[14] Peygamberler ile beraber olmaktan[15] ve orada beyhude bir söz işitmemekten[16] … lezzet alacak ve sonsuz ilahi nimetlerin içinde seçme gücüne sahip olacaklardır.[17] Mevcut durumlarını değerlendirerek ve bundan daha iyisini tasavvur etmenin mümkün olmadığını göz önünde bulundurarak, hiçbir zaman değişim ve dönüşümü istemeyeceklerdir.[18] Bütün bunlar akıl ve bilginin göstergesi değil midir? Bu tatlı ve duygu ve de düşünceyle dolu hayat, sadece tabii yaşamın noksan faydalarına odaklanan hayvanların hayatına benzetilebilir mi?!

3. Öte taraftan cehennemlikler de düşünecek ve kendilerinin başına gelenlerden acı duyacaktır. Bazen cennetliklere hitap edecek ve onlardan bir miktar su veya bazı ilahi nimetleri kendilerine vermelerini isteyeceklerdir.[19] Bazen cehennem bekçisi olan meleklere hitap edecek ve Allah’tan izin alarak azaplarının hafifletilmesini talep edeceklerdir.[20] Veya o meleklerin büyüğü olan “Malik”’e yalvaracak eğer bir hafifletme yoksa en azından bu durumdan kurtulmaları için ölümü talep edecek[21] ve hatta kendilerine yeniden bir fırsat vermesi ve bu fırsatta geçmişteki çirkin davranışlarını telafi etmeleri için direkt olarak ağlayarak ve sızlayarak Allah’a yalvaracaklardır.[22] Cehennemlikler birbirlerini lanetleyecek ve sövecek[23] ve her biri kendi günahını diğerinin boynuna atacaktır.[24] Onlar Allah ve O’nun peygamberinin sözlerini kabul etmedikleri için hayıflanacak[25] ve sonra onların sözlerini kabul etseydik ve akıl ve bilgilerimizden doğru bir şekilde yararlansaydık asla bu akıbete duçar olmazdık diye bir netice alacaklardır.[26] Yukarıdaki ayetleri gözden geçirme neticesinde cehennemliklerin de düşünce ve tefekkür gücünü kaybetmeyecekleri, bilakis bu düşünce ve tefekkürün onlar için cismanî azaptan derecelerle daha acı verici olan vicdanî azap getireceğini anlamaktayız; çünkü kalpler ve canları etkisi altında bırakacaktır.[27] Bu yüzden Kumeyl duasında şöyle okunmaktayız:

"فهبنی یا الهی ... صبرت علی عذابک فکیف أصبر علی فراقک و هبنی صبرت علی حر نارک فکیف أصبر ...".

Eğer cehennemde akıl ve düşünme olmasaydı ve insanlar hayvanî bir hayat sürseydi, bu tür kelimeleri beyan etmenin bir anlam ve mefhumu kalmayacaktı.

İcat etme hakkındaki örneğiniz bağlamında da ne cennette ve ne de cehennemde bugün bizim tanımladığımız ve sizin tanımladığınız manada icat imkânının mevcut olmadığını belirtmeliyiz; zira icat ihtiyaçtan doğar ve insan daha iyi bir hayatının olması için icatta bulunur. Ama cennette ne istersek zihnimize gelmeyen başka nimetlerle beraber istediğimiz şey istediğimiz anda elimize ulaşacak[28] ve bu hususta düşüncemizi kullanmaya gerek kalmayacaktır. Başka bir ifadeyle orada seçme icat etme özelliği taşıyacaktır![29] Cehennemde her ne kadar ihtiyaç olsa da, cehennemlikleri daha iyi bir duruma getirecek bir icat mümkün değildir; çünkü Yüce Allah mevcut durumdan onların kurtulmasını istememektedir. Elbette niteliği bizim için aşikâr olmayan değişik yöntemler ile cehennemliklerin cehennemden çıkmak için çabaladıklarını, ama onların bu çabasının sürekli başarısız olduğunu ve cehenneme geri döndürüldüklerini belirten Kur’an ayetleri mevcuttur.[30] Son olarak insanların ne kıyamette ve ne de cennet ve cehennem de düşünce ve akıl gücünü kaybetmeyecekleri ve yaşamlarının hayvan yaşamı gibi olmayacağını söylemek gerekir.



[1] Bu hususta, 227. (Site: 1866) ve 788. (Site: 847) Yanıtları da okuyunuz.

[2] Bakara, 242; Ali İmran, 65; Yunus, 16; ve …

[3] Şeyh Saduk, Men La Yehziruhu el-fakih, c. 4, s. 369, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1413 k.

[4] İnşikak, 7 – 9, "... و ینقلب إلی أهله مسرورا"

[5] Hakka, 17 – 19, "فیقول هاؤم اقرؤا کتابیه. إنی ظننت أنی ملاق حسابیه"

[6] İnşikak, 10 11, "... فسوف یدعوا ثبورا"

[7] Hakka, 25 – 30, یا لیتنی لم أوت کتابیه و لم أدر ما حسابیه یا لیتها کانت القاضیه..."

[8] Kaf, 22, "... فکشفنا عنک غطاءک فبصرک الیوم حدید"

[9] İsra, 13 – 14, "... کفی بنفسک الیوم علیک حسیبا"

[10] Bkz: Usul-i Kafi kitabının ilk cildinde mevcut olan ilk rivayetler.

[11] Enfal, 22, "إن شر الدواب عند الله الصم البکم الذین لا یعقلون"

[12] Bakara, 25, " کلما رزقوا منها من ثمره رزقا قالوا ..."

[13] Araf, 43, "و قالوا الحمد لله الذی هدانا لهذا و ما کنا لنهتدی ..."

[14] Araf, 44, "... قد وجدنا ما وعدنا ربنا حقا فهل وجدتم..."

[15] Nisa, 69, "فأولئک مع الذین أنعم الله علیهم من النبیین و ..."

[16] Ğaşiye, 11, "لا تسمع فیها لاغیة"، واقعه، 25، "لا یسمعون فیها لغوا و لا تأثیما"

[17] Nahl, 31, "لهم ما یشاؤن"

[18] Kehf, 108, "...لا یبغون عنها حولا"

[19] Araf, 50, "و نادی آصحاب النار اصحاب الجنة أن أفیضوا علینا..."

[20] Ğafır, 49, "و قال الذین فی النار لخزنة جهنم ادعوا ربکم یخفف عنا یوما من العذاب"

[21] Zuhruf, 77, "و نادوا یا مالک لیقض علینا ربک..."

[22] Fatır, 37, "و هم یصطرخون فیها ربنا أخرجنا نعمل صالحا غیر الذی کنا نعمل..."

[23] Araf, 37, "کلما دخلت أمه لعنت أختها"

[24] Ğafır, 47, و إذ یتحاجون فی النار..."؛ احزاب، 67؛ "و قالوا ربنا إنا أطعنا سادتنا و ..."

[25] Ahzab, 66, "یقولون یا لیتنا أطعنا الله و أطعنا الرسولا"

[26] Mülk, 10, "و قالوا لو کنا نسمع أو نعقل ما کنا فی اصحاب السعیر"

[27] Hümeze, 6 – 7, "نار الله الموقدة التی تطلع علی الأفئدة"

[28] Kaf, 35, "لهم ما یشاؤن فیها و لدینا مزید"

[29] Biz bu dünyada nasıl hiçbir zaman kokmuş bir şeyi yemeyi ve kirli bir suyu içmeyi istemiyorsak, cennet sakinleri de keskin görüşleri hasebince Allah rızasının olmayacağı bir şeyi asla talep etmezler.

[30] Hac, 22; Secde, 20, "کلما أرادوا أن یخرجوا منها أعیدوا فیها..."

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar