Gelişmiş Arama
Ziyaret
17461
Güncellenme Tarihi: 2012/05/19
Soru Özeti
Hz Meryem için cennetten yiyecek ve meyve gönderilmesi nasıl mümkündür? Cennette bulunanlar da dünyaya dönebilir mi?
Soru
1. Hz Meryem’e cennetten yiyecek ve meyve geldiği konusu doğru mudur? 2. Bu tür şeylerin cennetten yeryüzüne gelmesi nasıl mümkündür? Çünkü yüce Allah Kur’an’da cennetlik şeylerin sürekli ve ebedi olduğunu beyan etmektedir. Eğer cennetten bazı şeylerin yeryüzüne gelebileceğini kabul edersek, cennette bulunanlar da dünyaya gelebilir mi sorusu akla gelmektedir.
Kısa Cevap

Ayet ve hadislerde bulunan karine ve delillere binaen Hz Meryem’in yiyeceği direkt olarak ve maddi aracılar kullanılmaksızın Allah tarafından ve cennetten sağlanıyordu. İslami öğretiler esasınca, cennette insanların hayatı ebedi olacak, onlar cennetteki nimet ve lezzetlerden daimi olarak yararlanacak ve nimetler yenilenecektir. Bundan dolayı bu nimetler için bir son düşünülemez.  Ama doğal olarak her nimetten yararlanmak, bir tür onun sonu sayılır ve bu açıdan her ne kadar yenilense de o ebedi addedilemez. Bu esas uyarınca evvela, Meryem’in cennetlik yiyeceklerden istifade etmesi cennetlik nimetlerin ebedi oluşuyla çelişmez. İkincisi, onun yemeğinin berzah cennetinden sağlanmış olması muhtemeldir ve berzah cennetinden dünyaya dönüşün muhal olmadığı bilinmelidir. Ama dünyanın sona ermesi ve insanın son durumunun belirginleşmesiyle artık geri dönülebilecek bir dünya olmayacaktır.  

Ayrıntılı Cevap

Bu soru birkaç açıdan incelenmelidir:

1. Hz Zekeriya’nın (a.s) Hz Meryem’in (a.s) yanında gördüğü yiyecekler ona cennetten mi getirilmekteydi?

2. Cennetlik yiyecekler zorunlu olarak ebedi midir veya maddi dünyada bulunan eşyalar gibi değişim ve dönüşüme uğrar mı? 

3. İnsanların cennetten dünyaya dönmesi mümkün müdür yoksa mümkün değil midir?

Şimdi bu düzenle bu soruları cevaplıyoruz:

1. Birinci kısımla irtibatlı olarak şöyle söylemek gerekir: Kur’an Hz Meryem’in yiyeceği hakkında şöyle buyurmaktadır: Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.[1] Bu yiyeceğin ne tür bir yiyecek olduğu ve nereden Hz Meryem’e geldiği ayette belirtilmemiştir; lakin hadis kitaplarında nakledilen değişik rivayetlerden bu ilahi hanımın yiyeceğinin mevsim dışı meyveler olduğu ve Allah’ın izniyle onun mihrabının yanında yer aldığı anlaşılmaktadır.[2] Allah’ın sakınan kulunu bu şekilde ağırlaması hayret edilebilecek bir husus değildir. Ama bazı müfessirler (el- Menar yazarı gibi) rızık kelimesinden maksadın dünyadaki normal yiyecekler olduğuna inanmaktadır; zira İbn. Cerir’den nakledildiği üzere İsrail oğulları kıtlığa yakalanmıştı ve Hz Zekeriya (a.s), Hz Meryem’in (a.s) yaşamını temin edemiyordu. Bu esnada kura çektiler ve bu kura marangoz bir erkeğe çıktı. O, bir övünç vesilesi olarak Hz Meryem’in yiyeceğini temin etmeyi üstlendi. Hz Zekeriya (a.s) Hz Meryem’in (a.s) mihrabının yanına yaklaştığında belirtilen mevcut şartlarda böyle bir yiyeceğin varlığından dolayı şaşırıyor ve Hz Meryem onun sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu: “Bu Allah tarafındandır”; yani Allah imanlı bir erkeğin böyle zor şartlarda bu hizmete ilgi duymasını sağlamıştır. Bu tefsir, ne ayetteki karineler ve ne de ayet hakkında nakledilmiş rivayetler ile bağdaşmaktadır! Ayyaşi tefsirinde İmam Bakır’dan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Bir gün Hz Peygamber (s.a.a) Hz Fatıma Zehra’nın (a.s) evine geldi. Bu esnada onun evinde birkaç gündür bir yiyecek görülmemişti. Aniden Hz Peygamber (s.a.a) onun yanında bir yiyecek gördü ve ondan bu yiyecek neredendir diye sordu.  Hz Fatıma (s.a) bu Allah tarafındandır; o istediğine hesapsızca bağışlar dedi. Hz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Bu hadise Hz Meryem’in mihrabının yanına gelen ve orada özel bir yiyecek gören ve Hz Meryem’den bu yiyecek nerdendir diye soran ve Hz Meryem’in Allah tarafındandır diye cevap verdiği Hz Zekeriya’nın (a.s) hadisesi gibidir.[3] Elbette “ bir rızık” kelimesinden kastedilenin cennetlik yiyecek olduğu hususu ayetin köşe ve bucağında bulunan karinelerden de anlaşılmaktadır; zira evvela “bir rızık kelimesi genel bir şekilde zikredilmiş ve bu Hz Zekeriya (a.s) için rızkın özel ve tanınmayan bir şey olduğunu yansıtmaktadır. İkincisi, Hz Meryem’in “bu Allah tarafındandır” diyerek verdiği cevap bu konu için başka bir göstergedir. Üçüncüsü, sonraki ayette işaret edilen Hz Zekeriya’nın (a.s) heyecanlanması ve Allah’tan bir evlat talebinde bulunması da bu iddia için başka bir karine sayılır.”[4] Öte taraftan kelam ilminde fiilsel tevhit konusunda ispatlandığı üzere yüce Allah mutlak kudrete sahiptir ve yaratmak rızık, diriltmek, öldürmek, zenginlik, fakirlik, izzet, zillet, sağlık, hastalık vb. konular onun kudret elindedir; ama bazen feyizlendirmek normal sebepler aracılığıyla (insanın iradi ve iradi dışı sebepleriyle) gerçekleşir ve bazen de normal sebepler olmaksızın vuku bulur. Hz Adem ve Hz. Havva’nın yaratılışı ve diğer peygamberlerin gerçekleştirdiği mucizeler de bu türden sayılır ve olağanüstü addedilir. Aynı şekilde Hz Meryem’in rızkı da olağanüstü bir şekilde ve zahiri sebepler olmaksızın sağlanmaktaydı.[5]

Sorunuzun ikinci kısmıyla irtibatlı olarak da şöyle söylemek gerekir: Bugün maddi dünyada kabul edilmiş bir kaide mevcuttur ve bu kaide esasınca madde ve enerji hiçbir zaman yok olmaz, birbirine dönüşüverir ve değişik şekillerde zahir olur. Bu anlamıyla bu dünyada normal bir şekilde tüketilen bir yiyeceğin bir miktarı beden içinde enerji ve maddeye dönüştükten sonra, onun kalan kısmı insan bedeninden dışarıya atılmaktadır. Ama bunun maddeye dönüştürme yönünde geçerli tek sistem olduğuna dair her hangi bir delil mevcut bulunmamaktadır ve akli açıdan atılmış maddelerdeki mevcut mikrobun bertaraf edilmesi veya tüketilmiş tüm maddelerin enerjiye dönüştürüleceği başka bir sistemin göz önünde bulundurulması imkânsız değildir. Uhrevi âlem hakkında da bilinmelidir ki ayet ve rivayetler cennette insanın ebedi olarak yaşayacağına ve oradaki nimet ve lezzetlerin daimi olacağına işaret etmektedir. Bu, cennetliklerin yediği yiyeceklerin de daimi olması anlamına gelmez, bu konunun aksi yönünde deliller mevcuttur. Zeyd b. Erkam şöyle nakletmektedir: Ehlikitaptan bir şahıs Hz. Peygamberin (s.a.a) yanına geldi ve siz cennetliklerin yediklerine ve içtiklerine inanıyorsunuz diye söyledi. Hz Peygamber (s.a.a) evet diye buyurdu. Soru soran şahıs orada yenilen ve içilenler nasıl dışarı çıkmaktadırlar diye tekrar soru sordu. Hz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu maddeler bedenlerinden ter şeklinde ceylan kokusu gibi güzel bir koku şeklinde dışarıya çıkar.”[6] Başka bir ifadeyle cennetteki nimetler sonsuz değildir, ama onlarda değişim ve dönüşüm mümkündür. Belirtilen hususlar ve Allah’ın kudretini göz önünde bulundurmayla cennetlik türden yiyeceklerin bu dünyadaki seçilmiş bireylere verilmesi hiçbir sorun yaratmaz.

Cennetliklerin dünyaya dönmesi bağlamında sorunuzun üçüncü bölümü hakkında da şöyle söylemek gerekir: İslami metinlerde cennet ve cehennem hakkında en az iki mana göze çarpmaktadır: 

1. İnsanın ölmesiyle ve dünya berzahından başlayan cennet ve cehennem. Bir rivayette okuduğumuz üzere her insanın kabri ya kendisi için cennetten bir bahçe veya cehennemden bir çukur olacaktır.[7] Kur’an’da ölülerin dirilmesiyle ilgili hususlar göz önünde bulundurulduğunda[8], böyle bir cennetten insanın geri dönmesi mümkün gözükmektedir.

2. Borunun üflenmesi ve amellerin muhasebe edilmesinden sonra insanların gireceği cennet ve cehennem. Bu cennetten dışarıya çıkmak Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirtmesiyle imkânsızdır[9] ve esasen artık kendisine dönülebilecek bir dünya mevcut olmayacaktır.

Cennet ile ilgili olarak aşağıdaki konuları okumanız yararlı olacaktır:

1. Hali hazırda cennet ve cehennemin varlığı, 101 (Site: 1798).

2. Cennet ve cehennemin hakikati, 1945 (Site: 1948).

3. Cennet nimetlerinin usandırmaması, 11270 (Site: tr11125).

 


[1] A’li İmran Suresi, 37. ayet.

[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c: 14, s: 195, Müessesetu El- Vefa, Beyrut, 1404 h.k

[3] Arusiyi Huveyzi, Abdu Ali bin Cuma, Nuru’s Sakaleyn, c: 1, s: 333, İntişaratı İsmailiyan,çapı çaharum,Kum, 1415 h.k.

[4] Tefsiri Numune, c: 2, s: 530; Tefsiri El- Mizan, c: 3, s: 273 ve 274.

[5] Tefsiri Numune, c: 2, s: 530.

[6] Biharu’l Envar, c: 8, s: 149, hadis 82.

[7] Biharu’l Envar, c: 6, s: 214.

[8] A’li İmran Suresi, 49. ayet.

[9] Hicr Suresi, 48. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar