Gelişmiş Arama
Ziyaret
15681
Güncellenme Tarihi: 2009/12/19
Soru Özeti
Kur’an neden hilallerin faydasını eve girme yöntemiyle birlikte belirtmiştir?
Soru
Bakara suresinin 189. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Burada soru şudur: Kur’an hilalin nedeninden bahsettikten hemen sonra iyilik duvar arkasından eve girmeniz değildir diye buyurmaktadır. Bu ikisinin birbiri ile irtibatı nedir?
Kısa Cevap

Bu ayet önemli bir konuya işaret etmekte ve toplumlardaki yaygın ahlaki meseleler ve hayat yöntemlerini açıklamada İslam dininin kendine özgü dikkat ve özelliklerini göstermektedir. Bu, hem günlük yaşam ve hem de yılın özel bir vaktinde yapılan ibadetlerde kendisinden istifade edilmesi gereken tabii bir takvimden haber vermektedir. Gerçekte ay ve hilaller insanlar için tabii bir takvim sayılır ve halkın okumuş veya okumamış kesimi dünyanın her noktasında olursa olsunlar bu tabii takvimden istifade edebilir. Kur’an, ardından hac hakkında cahili hurafelerden sayılan bir gelenek ve göreneğe (cahiliyet döneminde insanlar ihram elbisesi giyer, evin kapısından içeriye girmez ve bunu ihramlılar için yasak bilirlerdi) işaret etmekte ve insanları bundan men etmektedir.

Ayrıntılı Cevap

İlgili ayet şöyle buyurmaktadır: Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.[1] Bu ayet önemli bir konuya işaret etmekte ve toplumlardaki genel ahlaki meseleler ve hayat yöntemlerini beyan etmede İslam dininin kendine özgü dikkat ve özelliklerini göstermektedir. Bu ayetteki konular hakkında bilgilenmek ve onlar arasındaki ilişkiyi kavramak için ayetin iniş sebebi ve tefsirini belirtmemiz gerekir: Bir rivayette şöyle belirtilmiştir: “Muaz b. Cebel Hz. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) yanına geldi ve ona bizden birçoğu hilalin manasının ne olduğunu sormaktadır diye söyledi. Hilalin hangi faydası vardır ve neden ay kâmil bir hilal şekline bürünmekte ve sonra ilk haline dönmektedir? Bunun üzerine yüce Allah yukarıdaki ayeti nazil etti ve onlara cevap verdi.” Bir başka rivayette de şöyle belirtilmiştir: Yahudilerden bir topluluk Allah Resulünden (s.a.a) ayın hilali ne içindir ve onun faydası nedir diye sordu. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu ve hayat düzenindeki hilalin maddi ve manevi faydalarını açıkladı. Kur’an onların sorusunu şu şekilde yansıtmıştır: “Ayın hilalleri hakkında senden soruyorlar” (يَسْئَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ) “Ehille” hilalin çoğulu olup birinci ve ikinci gecedeki ay manasına gelir. Bazıları, ayın ilk üç gece “hilal” adını taşıdığını ve sonra ona “kamer” dendiğini söylemiştir. Bazıları ise bundan öncesini hilal olarak adlandırmıştır.[2] Kur’an ardından şöyle buyurmaktadır: “Deki bunlar insanlar ve hac için vakitlerdir” (قُلْ هِيَ مَواقِيتُ لِلنَّاسِ وَ الْحَجِّ) insanlar hem günlük hayatlarında ve hem de yıllık belirli vakti olan ibadetleri yapmada ondan istifade eder.  Gerçekte ay ve hilaller insanlar için tabii bir takvimdir ve halkın bilgili ve bilgisiz kesimi dünyanın her neresinde olurlarsa olsunlar bu tabii takvimden istifade eder. Ayın başını, ortasını ve sonunu tanıyarak tecrübeli bireyler dikkat etmeleri durumunda ayın tüm gecelerini onunla tespit edebilir. İnsanın toplumsal hayat düzeninin takvimsiz yani tarihi belirlemek için hesaplı ve genel bir vesile olmadan sürüdürülmesinin imkânsız olduğu apaçıktır; bu delil uyarınca yüce Allah hayat düzeni için bu evrensel takvimi herkesin istifadesine sunmuştur. Esasen İslam kanunlarının üstünlüklerinden biri, onun kanunlarının tabii kıstaslar esasınca oluşturulmuş olmasıdır; zira tabii kıstaslar herkesin elinde olan ve zaman aşımının etki etmediği bir vesiledir. Bunun tersine tabii olmayan kıstaslar ise herkesin elinde değildir, hatta çağımızda henüz insanların tümü evrensel kıstaslardan istifade edememektedir. Bundan dolayı İslam’ın bazen avuç, bazen adım, bazen parmak bendi ve bazen de boy uzunluğunca ölçüler tayin ettiğini ve güneşin batması, fecrin doğması, güneşin öğlenin ortasından geçmesi ve ayın görünmesiyle vakti tayin ettiğini belirlediğini gözlemlemekteyiz. Burada kameri ayların şemsi aylardan üstünlüğü ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar her ikisi de gök cisimlerinin hareketinden alınmışsa da kameri aylar herkes için gözlemlenebilir özelliktedir, şemsi aylar ise ellerindeki araçlar ile sadece yıldızbilimciler için tespit edilebilir niteliktedir. Örneğin herhangi bir ayda güneşin hangi felek şekilleri karşısında bulunduğu ve hangi gök burcunda olduğu meselesi bu kabildendir. Burada şu soru akla gelmektedir: Soru soranların kastettiği şey bu değişimlerin faydası mıydı yoksa kâmil ay şekline dönüşünceye dek hilalin nasıl ortaya çıktığı ve dönüşümlerimidir. Bazı müfessirler birinci ihtimali benimsemiş, bazıları ise ikinci ihtimali kabul etmiş ve şöyle demiştir: Hilallerin ortaya çıkma nedenlerini sormak, kendileri için her hangi bir fayda sağlamıyordu ve belki de bunun cevabının anlaşılması birçoğu için zordu. Kur’an bunun neticelerini açıklamış ve böylece insanlara her yerde neticelerin peşinde olmaları gerektiğini öğretmiştir. Ardından ayetin devamında Kur’an hac konusuyla ve hilal vesilesi ile mevsimin belirlenmesi konusuyla uyuşur bir şekilde hac hakkındaki cahiliyetin hurafe gelenek ve göreneklerinden birine işaret etmiş ve insanları bundan men etmiştir. Ayet şöyle buyurmaktadır: İyi iş evin arkasından eve girmenizde değildir, iyilik takvalı olmanız, evin kapısından içeriye girmeniz ve kurtulmak için Allah’tan sakınmanızdır. Birçok müfessir, cahiliyet döneminde insanların ihram elbisesi giydiğinde normal bir yolla ve kapıdan eve girmediklerini ve bunun ihram elbisesi giymiş kimseler için yasak olduğunu söylemiştir. Bu yüzden onlar evin arkasında bir tünel açmakta ve ihramlı oldukları sırada sadece o tünelden içeriye girmekteydiler. Onlar bunun iyi bir iş olduğuna inanmaktaydı; çünkü bu iş bir adeti terk etmek idi ve ihramlı olmak da bir grup adeti terk etmekten ibaretti. O halde bu işle adet terk etmek tamamlanmalıydı.[3]  Bazıları da bu işin ihram halindeyken tavan altından geçmemek gayesiyle yapıldığını söylemiştir; zira kapıdan geçmektense duvardan açılmış bir tünelden geçmek bu hedef için daha iyiydi. Ama Kur’an iyiliğin takvada olduğunu, hurafe adet ve geleneklerde olmadığını açıkça belirtmekte ve ardından normal şekilde evinize girin diye emretmektedir. Bu ayetin daha geniş ve genel manası vardır ve bu şudur: Dinsel olan veya dinsel olmayan her işe teşebbüs edildiğinde doğru yoldan işe başlanmalı, sapkın ve ters yollara başvurulmamalıdır. Nitekim Cabir, İmam Bakır’ın (a.s) sözünden bu manayı nakletmiştir. Burada bundan istifade ederek ayetin başı ve sonu arasında başka bir bağlantı da kurulabilir: Her iş kendine has doğru bir yöntemle yapılmalı ve hac gibi bir ibadet de ayın hilali ile tayin edilmiş kendi belirli vaktinde yerine getirilmelidir.[4]  Bundan dolayı bu ayetin tefsirine müracaat eden kimseler ondaki tutarlılığı kavrayacaktır.

 


[1] Bakara Suresi, 189. ayet: "يَسْئَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَواقِيتُ لِلنَّاسِ وَ الْحَجِّ وَ لَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِها وَ لكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقى‏ وَ أْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوابِها وَ اتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ".

[2] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c: 2, s: 10, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1374 h.ş.

[3] Tefsiri Beyzavi, Tefsir-i Numune’den ilgili ayet c. 2, s. 10’dan alıntılanmıştır.

[4] Tefsir-i Numune, c. 2, s. 10.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    22055 زیارت قبور و بنای مراقد 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27822 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • İnsanın kendi zihninde küfür etmesi günah mıdır?
    62670 Teorik Ahlak 2019/09/29
    İnsanın işlediği günahlar bazen zihin dünyamızın dışında dış alemde gerçekleşir. Örneğin: yalan, gıybet, iftira,... bazen ise zihin dünyamızda ve kalbimizde vuku bulur. Örneğin: insanın hakkı gizlemesi, şirk, riya,... insanın iç dünyasında işlediği günahların dışa vuran sonuçları ve etkileri olsada bu etkiler ve sonuçlar günahın kendisi değildir.
  • Eğer birisi oruçluyken eşiyle oynaşır ve bedeni gevşer ama meni gelmez ise görevi nedir? Eğer meni gelirse görevi nedir?
    9933 Cünüpte Şüphe Etmek 2018/12/08
    Meni bedeninizden dışarı çıkmadığı sürece cenabet olmazsınız ve gusül size farz olmaz. Taklit Mercilerin bu konuda fetvaları şöyle: “Eğer meni mecrasından hareket eder ama dışarı çıkmaz ise veya insan dışarı çıkıp çıkmadığından şüphe duyarsa gusül almak vacip olmaz.”[1] Buna göre cenabet olmadığı için orucu ...
  • Hz. Ali’nin (a.s) kaç tane çocuğu vardı? Çocukların ve annelerinin isimleri nedir?
    128911 Masumların Siresi 2011/04/13
    Şeyh Müfid, İrşad adlı eserinde Hz. Ali’nin (a.s) erkek ve kız olmak üzere on yedi çocuğunun olduğunu yazmıştır. O şöyle diyor: ‘Bir kısım Şii alimler diyorlar ki, Fatıma, Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra Peygamberin Muhsin adını verdiği çocuğuna düşük yaptı. Onlara göre İmamın (a.s) on sekiz evladı vardı.’
  • Hz. Mehdi'den gelen tevki'lerin doğru olduğuna nasıl güvenebiliriz?
    7512 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/07/26
    Masumlardan bize ulaşan hadisler sözlü ve yazılı olarak iki kısma ayrılır. Masum İmam'ın yazılı olarak sorulara verdiği cevaba tevki' denir. Buna göre tevki'ler yazılı hadisler sınıfına girer. Bu hadislerin Hz. Mehdi'den geldiğini bilmek için izlenen yol diğer hadislerin doğruluğunu belirlemekle ayınıdır. Aslında rical ve diraye ilimleri hadis ve rivayet kaynaklarında ...
  • Kur’an insanları humus ve zekât vermeleri ve farzlarını yerine getirmeleri için neden efsanevi canlılardan korkutmaktadır?
    7310 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    1.     Kur’an-ı Kerim’de insanların efsanevi varlıklardan korkmaları gerektiğine yahut Kur’an’ın onları korkuttuğuna dair bir örnek bile mevcut değildir.2.     Bazı rivayetlerde bazı günahların cezaları (Kur’an ehli olup şarap içenler gibi) hakkında bin ...
  • Kuran’ı anlamakta aklın hata yapmayacağını nasıl iddia edebiliriz?
    3841 Tefsir 2019/12/03
    Eğer insan temelsiz ön kabuller olmadan, ruhsal açıdan selim bir kalple ve insaf üzere Kuran ayetlerini aklıyla tahlil, analiz ederse ve  gerekli tefekkürü yaparsa Kuran’ı anlamakta hataya duçar olmaz.  Elbette Kuran’da bulunan bazı müteşabih ayetlerde gerekli birikime sahip olmayan veyahut hasta ruhlu şahıslar bilinçli veya bilinçsiz bir ...
  • Baba gaipte veya hapiste olsa, anne, baba tarafından dedenin yerine çocuğuna bakabilir mi?
    6764 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/13
    Hz. Ayetullah-ul Uzma Hamanei’nin bürosunun cevabı: Baba ölürse İslami kanunlara göre çocuğun bakımı ve korunması buluğa kadar anneye aittir. Ama baba kaybolursa çocuğun korunma hakkı kaybolmasa da bu durumda annenin de çocuğa bakmasına bir engel yoktur. Hz. Ayetullah-ul ...
  • İtret kelimesinin manası nedir? Ehlibeyt’in bakışında Sakaleyn hadisindeki manası nedir?
    23484 اهل بیت و ذوی القربی 2014/05/18
    İtret sözlükte yakın akrabalar ve zürriyet anlamına gelir. Ama Şia’nın bakışında rivayetlere binaen Allah Resulü'nün (s.a.a) Sakaleyn hadisindeki itretten kastettiği, müminlerin önderi Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) zürriyetinden biri diğerinin ardınca gelen ve en sonuncusu ...

En Çok Okunanlar