Gelişmiş Arama
Ziyaret
7945
Güncellenme Tarihi: 2010/05/26
Soru Özeti
Fakirlere infak etmenin felsefesi nedir?
Soru
Bakara Suresinin 254. Ayetinde olduğu gibi birçok ayetlerde insanlar infak etmeye davet edilmiş ve çoğu zaman malından infak etmeyen kimselerin cezası cehennem ateşi olarak karar kılınmıştır. Ben başkalarına yardım etmenin iyi bir şey olduğunu inkâr etmiyorum. Ama Allah, bana muhtaç olmaması için niçin ona da mal mülk vermedi? Allah’ın ondan esirgediğini niçin ben telafi edeyim? Yani benim Allah’tan daha merhametli olmam gerekiyor ve böyle olmaması durumunda yerim ateş mi olacaktır?
Kısa Cevap

Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor; biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü  kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!! Denilir. Hâlbuki infak emrinin çeşitli hikmet ve felsefeleri vardır. Bunların bazıları:

1. Servet sahibi kimselerin imtihan edilmesi. 2. İnsanların kalbini şiddetli dünya sevgisinden kurtarmak. 3. İnsanda kalp yumuşaklığını icat etmek. 4. İlahi nimetlere şükür. 5. Nimetlerin çoklaşması. 6. Psikolojik ve ruhi dinginlik. 7. Bela ve kötü ölümün kaldırılması… Elbette infakın helal ve meşru mallardan olması suretinde eserlerin tamamı söz konusudur ve Allah bunun dışında kabul etmez ve bereket vermez.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu edilen ayette şöyle buyrulur: Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir”.[1] Bu ayet Müslümanlara hitaptır ve toplumun vahdeti ve hükümetin, savunmanın ve cihat bünyesinin güçlenmesine sebep olacak vazifelerin birisine işaret edilmektedir.

Daha sonra kıyamet gününde insanın kurtuluş sebebi olacak ve aksi takdirde infakın terk edilmesi durumunda mal biriktirip başkalarına cimrilik ederek zor duruma düşmesini sağlayacak infakın uhrevi eserlerine işaret edilmektedir.[2]

Söz konusu ettiğiniz soru hakkında şöyle denilmesi gerekiyor: Kur’an böyle bir soruyu kâfirlerin dilinden nakletmiş ve onların inatçılık ve yüz çevirmeleri gibi önemli konulardan birinin üzerine parmak basarak müminlere şöyle buyurmuştur: “Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler”.[3]

Sıradan ve dar görüşlü cimri kimselerin mantığı şöyledir: Kendilerince daha çok mal biriktirmek ve cimriliklerini yorumlamak için şöyle derler: Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor. Biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü  kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!!

Eğer rızık veren Allah-u Teâlâ ise siz niçin bizden fakirlere rızık vermemizi istiyorsunuz? Allah onların mahrum olmasını istediyse o halde biz niçin Allah’ın mahrum bıraktığını rızıklandıralım?

Bu kimseler Allah’ın çeşitli hikmet ve felsefeler içermesinden dolayı infakı emrettiğinden gafildirler. Bu hikmet ve felsefelerin bazıları şunlardır:

1. Servet sahibi fertlerin imtihan edilmesi: Dünya denenme ve imtihan sahasıdır. Allah-u Teâlâ kimini yoklukla ve kimini de zenginlik ve servetle imtihan ederken bazen de bir insanı farklı iki zamanda ve her ikisiyle imtihan eder ve kulun fakirlik anındaki şükrü ve zenginlik anında kendisine verilenden infak edip etmeyeceği bakımından sınanır.

2. İnsan kalbinin şiddetli dünya sevgisinden kurtarılması: İmamların hadislerinde dünya sevgisi, her türlü hata ve günahın sebebi sayılmıştır.[4]İnfak, yerilen bu sevginin ortadan kalkmasına sebep olur.

3. İnsanda kalp yumuşaklığını doğurur: Kalp yumuşaklığı, taş kalpli olmanın karşısındadır. Kalbin kasaveti, insanı insanlıktan çıkarır ve çoğunlukla bu haldeki insanın günah ve cinayet işlemesi kolaylaşır. Ama insan ne zaman başka fertlerin ihtiyaçlarının temin edilmesine teveccüh eder ve onların rahat yaşamaları için kendini sorumlu bilirse, yumuşak bir kalbe sahip olacaktır.

4. İnfak ilahi nimetlerin şükrüdür: İlahi nimetlere şükretmek çeşitli yollarla elde edilir ve şükrün en iyisi, ameli şükürdür.

5. Nimetin artması: Allah-u Teâlâ infak eden mümin ve takvalı insanları kaç mislisiyle ve bazen binlerce – en azından on mislisi – maddi ve manevi bağışlarıyla infaklarının yerini doldurmakla güvence altına almıştır.[5]Böylelikle infak edenler, böyle bir ruhiye ve inançla meydana gelecek ve bu doğrultuda el ve kalpleri daha bir açık olacaktır. İnfak eden kimseler hiçbir zaman eksiklik ve fakirlik hissine kapılmazlar, aksine böyle bir karlı ticarette başarılı olduklarından dolayı Allah’a şükür ederler.

Mümin insan malının azalmasından, fakirliğe düşmekten vb. şeylerden korkmadığı gibi yaptığı bu işin, karlı bir alış veriş olduğuna ve bunun yanında varlığının aslının korunduğuna ve malının artma vesilesi olduğuna emindir.

6. İnfak, imanın doğruluk ölçüsüdür: İmanın ölçüsü, onun doğrulukla yerine getirilmesidir ve doğruluğun olmadığı iman ise sadece söz mesabesinde olup amelde kendini göstermezse bir değeri olmayacaktır. Kur’an bu konuda şöyle buyurur: İman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir”.[6]

7. Psikolojik ve ruhi dinginlik: Genel olarak amellerin ve özel olarak infakın eserlerinden bir tanesi psikolojik ve ruhi dinginliğe ulaşmaktır. Dinginliği icat edecek infakın rolü konusunda şu ayet şahit gösterilebilir: “Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir”.[7]

8. Bela ve kötü ölümün önünü alır: Belanın kalkması, kötü ölümden uzak kalınması ve… İnfakın eserlerindendir ve rivayetlerde de buna işaret edilmiştir. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurur: “Sadaka yetmiş belayı ve kötü ölümü insandan uzaklaştırır, çünkü sadaka veren kimse hiçbir zaman kötü ölümle dünyadan gitmez.”[8]

Buna binaen her ne kadar tekvini düzen Allah-u Teâlâ’nın yeryüzünü tüm bağışlarıyla insanın ihtiyarına bırakmasını ve bunları insanın kendi ameliyle tekâmül mesirini kat etmesi için özgür bırakmasını; insanda her birinin bir yöne yönlendirdiği içgüdüleri yaratmasını gerekli kılmaktadır. Ne var ki Allah-u Teâlâ kendi teşri düzeninde, içgüdülerin kontrol edilmesi, nefislerin süslenmesi ve insanların eğitilmesi için isar, fedakârlık, bağışlama ve infak yolunu kararlaştırmıştır ki bu vesile ile Allah’ın yüce halifelik makamına ulaşma yetisine sahip olan insan bu yollardan o yüce makama ulaştırılacaktır. Aynı şekilde Allah-u Teâlâ zekât yoluyla nefisleri temizleyecek, infak yoluyla kalpten cimriliği arındıracak ve insan yaşamında binlerce fesadın kaynağı olan tabakalar arasındaki mesafeyi ortadan kaldıracaktır ve… Başka bir ifadeyle Allah-u Teâlâ, hem bu dünyanın tekâmüle ulaşması hem de insanın tekâmüle ulaşması için dünya işlerinin düzeltilmesi rolünü insana bırakmıştır.  Bu eserlerin tamamının, sadece helal ve meşru mallardan infak edilmesi suretinde olması ve Allah’ın bunun dışındaki infakı kabul etmeyeceği ve bereket vermeyeceği son derece önemli bir noktadır.

 


[1] Bakara Suresi, 254.

[2] Tefsiri Numune, c. 2, s. 258.

[3] Yasin Suresi, 47.

[4] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, El-kâfi, Tahran 1365 ş, Daru’l kutbü’l İslamiye, c. 2, s. 131.

[5] “Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.” Hadid Suresi, 18.

[6] Hucurat Suresi, 15.

[7] Bakara Suresi, 274.

[8] El-kafi, c. 4, s. 3 ve 7.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar