Gelişmiş Arama
Ziyaret
9559
Güncellenme Tarihi: 2010/06/17
Soru Özeti
Toprağa verildiğimiz vakit, kabirde kendimiz için uygun bir ikametgâh seçebilmemiz için bir yol var mıdır?
Soru
Toprağa verildiğimiz vakit insan kabirde ne gibi bir duygu hisseder? Orada kendimiz için uygun bir ikametgâh seçebileceğimiz bir yol var mıdır?
Kısa Cevap

Kabre girme esnasında insanın hisleri, kendisi için gözetilmiş yere bağlıdır ve bu yer de insanın dünyada iken yapmış olduğu davranış ve hareketlerine tabidir. Doğal olarak bu değişik durumlarda farklı olacaktır. Yanı sıra öldükten sonra ölen şahsın artık iyi bir davranış sergileme imkânı bulunmaması nedeniyle, tabii olarak onun kabirdeki yerinin de değişmemesi gerekir. Lakin insan geride öldükten sonra da sürecek iyi eserler bırakırsa kabirde kendi durumunun iyileşmesini ümit edebilir.

Ayrıntılı Cevap

Ölüm sonrası dünya, bilinmeyen bir dünyadır; zira bu yolculuğa çıkmış kimseler geriye dönme veya gördüklerini söyleme imkânına sahip değildirler. Bu esas uyarınca, sadece bizim ölüm ve ondan sonraki vaziyet hakkındaki bilgimiz yüce Allah’ın ve dini önderlerin bildirdikleridir ve biz onların sözlerinin doğru olduğuna inanıyoruz. Hz. Peygamber (s.a.a) öldükten ve kabirde yer edindikten sonra insanın durumu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kabir ya cennet bağlarından bir bağ veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.”[1] Bu rivayetin bir benzeri masum imamlardan da nakledilmiştir.[2] Benzeri bir nakilde de kabirde yatan ölüye soru sormak ve ondan cevap almak için müracaat eden iki meleğin değişik şekillere bürüneceği belirtilir. Eğer ölmüş şahıs, iyi bir şahıs ise melekler “Beşir” ve “Mübeşşir” olarak adlandırılırlar.[3] Onların adlarında müjde mefhumu bulunur. Lakin kabirde yatan şahıs zalim ve günahkâr bir birey ise, adlarından tanınmazlık ve sır algılanan “Nekir” ve “Münker” adında melekler olarak belirirler. İşte burada duada şöyle okuruz: “Ey Allah’ım Nekir ve Münkeri benden uzak tut ve o ikisinin yerine Beşir ve Mübeşşir’i bana görünür kıl!”[4] İnsanın kabirdeki yerini belirleyecek olan şey kesinlikle onun dünyada iken yapmış olduğu hareket ve davranışlardır. İnsanın duyacağı his de kendisi için gözetilmiş yere tabidir. Tabii olarak bir cennet bağında yer bulacak ve müjdeleyici melekler tarafından karşılanacak bireyler ile cehennem çukurlarında sürünecek ve azabı hatırlatan melekler ile karşılaşacak bireyler ortak hisler taşımayacaklardır. Sorunuzun ikinci bölümüyle yani öldükten sonra uygun bir yer seçme imkânı hakkında ise şöyle söylemek gerekir: Belirtildiği gibi insanın kabirdeki durumu onun dünyadaki davranışlarına tabidir ve bu da ölüm ile sona erer. Bu esas uyarınca insan kendi durumunu değiştirme gücüne sahip değildir. Elbette öldükten sonra da dünyada etkisi sürecek olan bir takım iyi eserler bırakırsak, böyle bir durumda kabirde kendi durumumuzun iyileşeceğini ümit edebiliriz. Hz. Peygamber (s.a.a) bu hususta şöyle buyuruyor: “Mümin birey dünyadan göçtüğünde kendisinin eli üç şey dışında her şeyden kesilir:

1. Cari sadaka; yani mescit, hastane ve okul gibi iyi eserleri zaman boyunca sürecek olan her şey.

2. İnsanın ölmesinden sonra bile faydası başkalarına ulaşan bilgi.

3. Kendisine dua eden hayırsever evlat (ölen şahsın doğru terbiyesinin bir eseri).”[5]

Evet, eğer bir şahıs geriye böyle eserler bırakırsa kabirde durumu iyileşebilir ve azabı sevaba dönüşebilir. Hz. Peygamberden (s.a.a) aktaracağımız bir hadis bu yanıtta bizim son sözümü olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: “İsa Mesih (a.s) bir gün bir kabrin yanından geçer ve kabirde bulunan şahıs azap görmektedir. Sonra bir yıl geçtikten sonra kendisinin yolu o kabrin yanından geçer ve artık bir azabın olmadığını gözlemler. O, bu değişimin nedenini Allah’tan sorar ve Allah tarafından kendisine şöyle bir vahiy gelir: Ey Allah’ın ruhu! Bu şahsın hayırsever bir evladı rüşt yaşına erdi. Kendisi bir yolu tamir etti ve bir yetimi kendi bakımı altına aldı. Ben de bu ölüyü evladının iyi davranışından ötürü bağışladım.”[6]

Aşağıdaki konuları okumanız sizin için faydalı olabilir:

Kabirde soru, 15968, (Site: 15691).

Berzahta sevap ve ceza, 19576, (Site: 18939).

Berzahta tekâmül, 21038, (Site: 20315).

 


[1] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’lEnvar, c. 6, s. 275, Müessesetü El- Vefa, Beyrut, 1404 h.k.

[2] a.g.e, c. 6, s. 214, İmam Seccad’dan (a.s) nakil.

[3] a.g.e, c. 56, s. 234.

[4] a.g.e, c. 95, s. 391.

[5] a.g.e, c. 2, s. 23, hadis 65.

[6] a.g.e, c. 6, s. 220, hadis 15.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar