Gelişmiş Arama
Ziyaret
15548
Güncellenme Tarihi: 2011/12/07
Soru Özeti
Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye veya Sakine adında üç veya dört yaşında Şam’da vefat eden her hangi bir kızı var mıydı?
Soru
Acaba İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye veya Sakine adında üç veya dört yaşında Şam’da vefat eden her hangi bir kızı var mıydı?
Benim bildiğime göre bu konu elimizde bulunan (örneğin el-irşat kitabında) hiçbir kaynak kitabında açık bir şekilde beyan edilmemiştir. Bu konuyu nakleden ilk ravinin kendisi; yani “kâmil behayi’nin” yazarı bile bu konuyu müphem ve bu ufak kızın ismini zikretmemiş bununla ilgili her hangi bir unvan kaleme alınmamış. (Bu ravinin kendisi haddi zatında güvenilir bir kimse olarak kabul ettiğini farz ediyoruz. Zira kendilerine isnat edilen raviler silsilesinde bu güvence görülmektedir). Diğer taraftan “tabakatü’l-kübra” ve… gibi kaynaklara göre şöyle yazılmaktadır: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızı yeterince yaşama şansına sahipti. Hatta çocuk sahibi bile oldu. Bu konuyu okuduğumda gerçekten çok şaşırdım. Acaba siz İmam Hüseyin’in (a.s.) böyle bir kızının var olduğuna dair yeterli delillerin var olduğunu düşünüyor musunuz?
Kısa Cevap

Her ne kadar birçok tarihçi kendi kaynak kitaplarında İmam Hüseyin’in (a.s.) Rukiye, Fatime, Suğra veya başka bir isime şeklinde bir adından bahsetmemişlerdir. Ama bazı kitaplarda bu küçücük kızın biyografisini ve Şam harabelerinde ciğerini pare pare eden kıssayı anlatmışlardır. Bizim de rivayi ve tarihsel kaynaklarımızda buna dair şahitler vardır. Örnek temsil etsin diye burada ikisine işaret edeceğiz. Birinci delil: Kufede hz. Zeynep başı kesilmiş İmam Hüseyin (a.s.) kardeşinin bedeniyle karşılaştığında bazı şiirler okudu ve okuduğu o şiirlerinin zımnında şöyle bir mısra okur: “ey kardeşim küçük Fatime ile konuş, neredeyse kalbi pare olacaktır”. İkinci delil: İmam Hüseyin hayatının son dakikalarında Şimr ile karşılaştığında şöyle buyurdu: Zeynebim, Sakine m, çocuklarım benden sonra sizin sorumluluğunuzu kim üstlenecek? Rukiyem!, ümmü Gülsümüm! sizler Rabbime emanetsiniz!. Bu gün vaat edilen şey artık yaklaşmıştır.

Şeyhi Taberesi şöyle naklediyor: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızı aşura gününde on yaşında idi.

Buna binaen birçok kitap imam Hüseyin’in (a.s.) kızı Sakine hakkında konuşmuşlardır. Bu rivayetlerden şöyle anlaşılmaktadır ki İmam Hüseyin’in (a.s.) Sakine adında başka bir kızı var ve kerbela hadisesi gerçekleşmeden önce evlenme çağına gelmiş idi.

Zikredilen konuların tümünden şu netice alınması mümkündür: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızlarından birisi (Rukiye ya Fatime) Şamın harebesinde babası İmam Hüseyin’in (a.s.) eşiğinde ve beraberinde başının yanı sırada şehit olmuştur. Bu bayan imam Hüseyinin şahadetinden sonra senelerce yaşayan Sakine  dışında bir kızdır.

Ayrıntılı Cevap

Tarihçiler ve Maktel kitaplarını yazan yazarların bir çoğu İmam Hüseyin’in (a.s.) çocuklarını yazarlarken Fatime ve Sakine  adında iki kıza da işaret etmişler[1]. Bazıları da “Zeyneb”i de onlara eklemişler.[2] Bir diğer kısım tarihçiler de imam Hüseyin’in ciğerini yakan küçücük kızının Şam harabelerindeki kısasını anlatmışlardır.[3] Bu yazarların bir çoğu bu olayı yedinci asırda yazılan “kamil-i behayi” adlı kitabından nakletmişler.

 Bizim de rivayi ve tarihsel kaynaklarımızda buna dair şahitler vardır. Örnek temsil etsin diye burada birisine işaret edeceğiz.

Küfede Hz. Zeynep, başı kesilmiş kardeşi İmam Hüseyin’le karşılaştığında bazı şiirler söyledi ki bu şiirlerin zımnında şöyle diyor: “ey kardeşim küçük! Fatime ile konuş, neredeyse kalbi pare pare oluyorr”.[4] Bu sözler şunu göstermektedir ki imam Hüseyin’in (a.s.) küçük yaşta bir kızının var ve onsuz yaşamaya takat getiremiyordu.

Daha fazla bilgi için aşağıdaki indeks’e müracaat ediniz: “Rukiye Duhteri İmam Hüseyin, no: 7235 (sayt 7318).

Tarih ve maktel adı altında yazılan kitaplarını dakik bir şekilde incelediğimizde tarihçilerin imam Hüseyin’in (a.s.) Sakine  adında bir kızının var olduğunu yazdıklarını göreceğiz. Şeyhi Müfit Şöyle yazıyor: Sakine İmam Hüseyin’in (a.s.) kızlarındandır ve annesi de Rubab’dir.[5] Şeyh Taberisi de bu konuya işaretle şöyle buyuruyor: İmam Hüseyin (a.s.) onu (kızını) Kerbelada şehit olan kardeşinin oğlu Abdullah ile evlendirmişti.[6] “Maktelül Hüseyin” kitabında şöyle nakledilmiştir: “O amcasının oğlu Abdullah b. Hasan ile evlendi ama daha aralarında vuslat gerçekleşmeden aşura (muharremin onuncu) gününde şehit oldu. Onlardan hiçbir çocuk dünyaya gelmedi”.[7] Taberisi de şöyle naklediyor: Hüseyin’in (a.s.) kızı Sakine  aşura gününde on yaşındaydı”.[8]

Zehebi de “İslam Tarihi” adlı yapıtında Sakine’yi Hz. Hüsyin’in (a.s.) kızı olarak biliyor ve Sakine’nin ismini zikreden kitapların fihristini sayıyor[9] ve bu bağlamda yirmi kitabın ismini zikrediyor.

Buna binaen imam Hüseyin’in (a.s.) kızı Sakine den bahseden kitapların sayısı çoktur. Metinde zikredilenlerinin yanı sıra bir kısmını da dip notta zikretmişiz.[10]

Ama bu değerli bayanın yaşı hakkında açık ve net bir açıklama yoktur. Ama tarihçilerin bütün sözlerinden anlaşılan şu ki o Kerbela olayında evlenmiş veya evlenme yaşına gelmiş yaşlarındaydı.  

Rivayetlerden Hz. Hüseyin’in (a.s.) Sakine adında başka bir kızının var ve Kerbela olayından önce evlenme yaşına gelmiş olduğu anlaşılmaktadır.[11]

 Zikredilen konuların tümünün’den şu neticeye varmamız mümkündür: İmam Hüseyin’in (a.s.) kızlarından birisi (Rukiye ya Fatime) Şamın harebesinde babası İmam Hüseyin’in (a.s.) başının yanı sırada şehit olmuştur. Bu kız imam Hüseyin’in (a.s.) şahadetinden sonra senelerce yaşayan Sakine dışında bir kızdır.



[1] Müfit, Muhammed b. Numan, “silsilei müellifat Şeyh-i Müfit (el-irşad)” , Darul-Mifit , Beyrur , 1414 h. , c. 2, s. 135; İbni Şehr Aşub, “Menakibi Ali Ebi Talip” Müessesei İntişarat Allame, çapi ilmiye Kum, c. 4, s. 77; Tebrisi, “ilamul-vera”, Müesesei Alil-Beyt, baskı 1, 1417 h, c. 1, s. 478; ez-Zübeyri, Musap, “Neseb-i Kureyş”, Daru’l- mearıf, baskı 3, Kakire, s. 59; Belazeri, “Ensabu’l – Eşraf”, Daru’l – Fikr, Beyrut, baskı 1, 1417 h., c. 3, 1288; Sıbt b. Cevzi, Müesesei Ehlülbeyt, Beyrut, baskı 1, 1401 h. s. 249.

[2] El-Erbili, “Keşful-Gumme fi Marifetil- Eimme”, Tahkik; Resuli, Tebriz, suk-i Mescidu’l-Cami, c. 2, s. 38.

[3] Kumi, Şeyh Abbas, “Nefsu’l- Humul”, intş. Mektebetu’l- Hayderiye, baskı 1, 1379 ş., s. 415- 416; Şah Abdul Azimi, “el’ikad”, baskı, 1, tahki-ki Razevi, Menşur-i Firuzabadi, 1411, h. s. 179; Hairi, “meali es-sibteyn”, Müesesei en-nüman, Beyrut, 1412 h., c. 2, s. 170; Kumi, Şeyh Abbas, “Müntehel Amal”, baskı 4, Müesesei intş. Hicret, 1411, h. c. 1, s. 807; Taberi, Umaddudin, “Kamil-u Behai”, Mehktebetül-Müstefevi, c. 2, s. 179.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, “Biharul-Envar”, c, 45, s. 115, “…ey kardeşim Küçük Fatime seni her kayıp ettiğinde kalbi erip bitercesine (seni arıyor)”; el-Kunduzi, “Yenabiul Müvedde”, intş. Eş-Şerif er-Rezi, baskı, 1, 1371, ş. c. 2, s. 421.

[5] Müfit, Muhammed b. Numan, “el-irşad”, İntişarati İlmiye İslamiye, c. 2, s. 37.

[6] Teberisi, “ilamu’l-vera”, Müesesei Alu’l-Beyt, baskı 1, 1417 h, c. 1, s. 418; Müfit, Muhammed b. Numan, “el-irşad”, s. 25; Erbili, “Keşful-Gumme”, s. 157;

[7] Musevi, Abdurrezak, “Mektelu’l-Hüseyn (a.s.)”, Menşurati Besireti, s. 397.

[8] A.g.e.

[9] Ez-Zehbei, “Tarihu’l-İslam”, Darul-Kitabul- Arebi, Beyrut, Lübnan, c. 7, s. 371.

[10] Ebul-Ferec el-İsfehani, “Mekatilu’t-Talibin”, s. 94, 119, 133, 167; el-Belazeri, “ensabul- el-Earaf”, c. 3, s. 362. ; İbni Hbban, “Es-Sukat”, Müesesetül- Kütubus-Sukkat, c. 4, s. 351. ; el-Buhari, “Et-Tarhu Es-Sagir”, Darul- Marife, Lubnan / Beyrut, c, 1, s. 273.; el-Usfuri, “Tarihi Halifei b. Hayat”, Darul- Fikr, s. 274. ; Muhammed b. Sad, “Et-Tebakatul- Kubra”, Beyrut, c. 8, s. 475. ; el-Müsni, “Tehzibu’l- Kemal”, Müesesei er-risale, c. 6, s. 397.; ibn. Amır, “Tarihu’l- Medine”, darul-fıkr Dımışk, c. 2, s. 52, c. 29, s. 69, ve değişik sayfalar.; ibn. Makula, “ikmalu’l- Kemal”, Darul Kütübül İslami, el-Kahire, c. 4, s. 316, c. 7, s. 107.; Meclisi, Muhammed Bakır, “Biharu’l- Envar”, Beyrut, c. 45, s. 47 ve 169.; Kumi, Şeyhi Abbas, “Müntehel Amal”, Metbuati Hüseyni, c. 1, s. 547. ; d b. Numan, “el-irşad”,

[11] Müfit, Muhammed b. Numan, “El-İrşad”, Tercüme: Resuli Muhallati, İntş. İlmiye İslamiye, c. 2, s. 22. Bkz. Ferzendan İmam Hüseyin (a.s.).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar