Gelişmiş Arama
Ziyaret
8893
Güncellenme Tarihi: 2007/11/18
Soru Özeti
Eğer Peygamber Efendimizin (s.a.a) vasisi başlangıçtan beri belliydiyse, niçin Peygamber Efendimiz (s.a.a) vasilik konusunu davetini kabul etmeğe bağlı kıldı?
Soru
Eğer Peygamber Efendimizin (s.a.a) vasisi başlangıçtan beri belliydiyse, niçin Peygamber Efendimiz (s.a.a) vasilik konusunu davetini kabul etmeğe bağlı kıldı?
Kısa Cevap

Şia’ya göre, imamet, yüce Allah tarafından verilen bir makamdır ve sadece Peygamber vasıtasıyla insanlara ulaştırılır. Çünkü imam, masumluk makamını taşımalıdır. Yalnızca Allah ve Peygamber kimin masumluk makamını taşıdığını ve yüce vilayet ve imamet makamına liyakatli olduğunu bilir. Ama görünürde o makamın daveti kabul etmeye bağlı kılınmasının sebepleri vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu işi insanlara hücceti tamamlamak için ve ileride “Niçin bizi ya da diğer birisini seçmedi” demesinler diye yerine getirdi. Ve yine aynı toplantıda Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kendi iradesiyle Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetine icabet etmedi. Dolayısıyla da itiraz için hiçbir bahane kalmadı.

2- Bu iş sebebiyle Hz. Ali'nin (a.s) üstünlüğü ve fazileti diğerlerine ispat oldu. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) yalnız olduğu ve düşmanların muhalefet ve baskılarının yoğun olduğu zamanlarda, kimin açık bir şekilde hiçbir korku ve endişe duymadan Allah'ın Peygamberini savunma cesaretine sahip olduğu belli oldu.

3- Peygamber Efendimizin (s.a.a) işi, kendisinden sonra hakikat peşinde olanların yoldan çıkmamaları için toplumu iki konuya hazırlamak için idi: Birisi imamet konusu. Çünkü imamsız ve rehbersiz toplum yok olup gitmeye mahkûmdur. Diğeri ise Hz. Ali'nin (a.s) şahsının kabul edilmesi için gerekli zeminin hazırlanması idi.

4- Gelecek topluluklar için Hazreti Ali'nin (a.s) yaşının küçük olmasına rağmen Peygamber Efendimizin (s.a.a) yerine seçilmesinin sebebinin ortaya koymak. Zira imamet makamının ilahi bir makam olmasının yanı sıra başkaldırma ve muhalefet için her türlü bahanenin de ortadan kalkması için ikna edecek bir sebebin de olması gerekirdi.

5- Bu iş, insanın ilahi teklifleri yerine getirmede özgür iradeye sahip olduğu konusu ile uyum içindedir. Nasıl ki Şia mezhebi bu inançtadır. Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu ve zeminini kendisinin oluşturduğu işlerden dolayı olduğuna işaret etmektedir.

6- İnzar günün olayı, İslam toplumunun özgürlük ve seçme ilkesine ve kişilerin iradelerine dayalı olduğunu ve hiçbir zorlamanın, diktatörlüğün ve ayırımcılığın olmadığını göstermektedir. Hatta kişilerin liyakatleri onların belli bir sorumluk ve görevi üstlenmeleri için gerekli zemini meydana getirir. Bu liyakat da ilahi ölçülerle belli olur sırf akrabalıkla vb. ölçülerle değildir.

Ayrıntılı Cevap

Şia’nın görüşüne göre, imamet, yüce Allah tarafından verilen bir makamdır ve Peygamber vesilesi ile iblağ edilir. Çünkü imam, masumluk makamını taşımalıdır. Yalnızca Allah ve Peygamber kimin masumluk makamı taşıdığını ve yüce vilayet ve imamet makamına liyakati olduğunu bilir. Ama görünürde o makamın daveti kabul etmeye bağlı olmasının bir takım sebepleri vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu işi insanlara hücceti tamamlamak ve ileride “Niçin bizi ya da diğer birisini seçmedi” demesinler diye yerine getirdi. Söz konusu toplantıda Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kendi iradesiyle Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetine icabet etmedi. Dolayısıyla da itiraz için hiçbir bahane kalmadı.

Elbette Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) diğerlerinin, kendisinin yerine geçmeye ve hilafete layık olmadıkları açıkça belirtmesi uygun değildi.. Bunun doğal olarak olayların akışsı içinde açık ve delilli bir şekilde anlaşılması gerekirdi. Böylece Müslümanlar için hem daha somut, ve idrak edilir olurdu hem de Peygamber Efendimize (s.a.a) karşı kin ve düşmanlık icat edilmemiş olurdu. Hilafet olayına benzer[1] olaylar da vardır. Öyle ki Peygamber Efendimiz (s.a.a) başlangıçtan beri bazılarının bir işi yapmaya liyakatlerinin olmadığını ve bir işin uhdesinden gelemeyeceklerini biliyordu. Handek savaşının olayı gibi.[2] Peygamber Efendimiz (s.a.a) ashab içinde hiç kimsenin Amr İbni Abdevid'e rakip olamayacağını biliyordu. Ve yine Hayber savaşında Peygamber Efendimiz (s.a.a) bazılarının savaşmak için gönderdi ama onlar yenildiler Hayber'i fethtmeye muvaffak olamadılar.[3] Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) ashabtan bazılarını Tövbe suresini müşriklere okumak için göndermesi daha sonra da onu bu mesuliyetten alması olayı da buna bir örnektir.[4]

2- Bu iş sebebiyle Hz. Ali'nin (a.s) üstünlüğü ve fazileti diğerlerine ispat oldu. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) yalnız olduğu ve düşmanların muhalefet ve baskılarının yoğun olduğu zamanlarda, kimin açık bir şekilde hiçbir korku ve endişe duymadan Allah'ın Peygamberini savunma cesaretine sahip olduğu belli oldu.

Hayber'in fethi olayında olduğu gibi. Hayber’in fethinde Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Yarın bayrağı savaştan asla kaçmayan ve sürekli saldırana birine vereceğin.”[5] Peygamber Efendimiz (s.a.a) başlangıçtan beri bu işi sadece Hazreti Ali'nin (a.s) becereceğini biliyordu. Ve yine Hendek savaşında olduğu gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.a) önce gerekli ortamı hazırladı ve sonra da Hazreti Ali'yi (a.s) gönderdi. Neticede onun fazileti diğerlerine açık bir şekilde belli oldu. Ve bu fazileti tamamlamak için Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Şüphesiz İslam'ın tamamı ile küfrün tamamı karşı karşıya gelmiştir.”[6] Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) Medine'den ayrıldığı her defasında Hz. Ali'yi (a.s) kendi yerine bırakıyordu. Neticede ima yoluyla pratikte onun üstünlüğünü açıklamış oluyordu. Eğer böyle olmasaydı, Müslümanların çoğunluğu Hz. Ali'nin (a.s) diğerlerine karşı üstünlüğünü kabul etmezler ve itaat etmezlerdi. Özellik muhalifler ve münafıklar Peygamber Efendimizin (s.a.a) yaptığı işi etkisiz hale getirmek ve kendi kötü hedeflerine ulaşmak için aleyhte propaganda yapıyorlardı.

3- Peygamber Efendimizin (s.a.a) işi, kendisinden sonra hakikat peşinde olanların yoldan çıkmamaları için toplumu iki konuya hazırlamak için idi: Birisi imamet konusu. Çünkü imamsız ve rehbersiz toplum yok olup gitmeye mahkûmdur. Diğeri ise Hz. Ali'nin (a.s) şahsının kabul edilmesi için gerekli zeminin hazırlanması idi.4- Gelecek topluluklar için Hazreti Ali'nin (a.s) yaşının küçük olmasına rağmen Peygamber Efendimizin (s.a.a) yerine seçilmesinin sebebinin ortaya koymak. Zira imamet makamının ilahi bir makam olmasının yanı sıra başkaldırma ve muhalefet için her türlü bahanenin de ortadan kalkması için ikna edecek bir sebebin de olması gerekirdi.

Zira her hangi bri ön hazırlık olmadan bizzat kendisi onu İmam olarak seçseydi, bu sonraki topluluklar bir yanan bizzat Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanındaki insanlara bile şaşırtıcı bir olay olurdu. Şöyle ki nasıl bir çocuk diğer insanlardan daha öncelikli olabilir? Buna göre Hz. Ali (a.s)’ın diğerlerinden öne geçirilmesi onun diğerlerinden seçkinlik ve üstünlüğünü ortaya koymakla beraber olmalıydı. Eğer böyle olmasaydı muhalifler Peygamber Efendimizin (s.a.a) onlara yetenek ve faziletlerini ortaya koyacak bir görev vermediğini söyler ve bunun onlarda üstünlük ve faziletin olmadığını göstermediğini ileri sürebilirlerdi.

5- Bu iş, insanın ilahi teklifleri yerine getirmede özgür iradeye sahip olduğu konusu ile uyum içindedir. Nasıl ki Şia mezhebi bu inançtadır. Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler [7] ve diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. [8] Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu işlerden ve kendinde oluşturdu hazırlık ve yetenekten dolayı olduğuna işaret etmektedir

5- Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu ve zeminini kendisinin oluşturduğu işlerden dolayı olduğuna işaret etmektedir

6- İnzar günün olayı, İslam toplumunun özgürlük ve seçme ilkesine ve kişilerin iradelerine dayalı olduğunu ve hiçbir zorlamanın, diktatörlüğün ve ayırımcılığın olmadığını göstermektedir. Hatta kişilerin liyakatleri onların belli bir sorumluk ve görevi üstlenmeleri için gerekli zemini meydana getirir. Bu liyakat da ilahi ölçülerle belli olur sırf akrabalıkla vb. ölçülerle değildir.



[1] Belazi, Ensab'ul Eşraf, c1 s580 İbni Kuteybe Deynevi, s 9 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, c2 s30

[2] Subhani, Cafer, Furuğ-i Ebediyet, s545 Biharu’l-Envar, c20 s227 ve…

[3] Tarihi Taberi, c2 s300 Furuğu Ebediyet, s467 İbni Hacer Askalani, el-İsabe, c2 s508 ve…

[4] Bihar'ul Envar, c21 s266 ve sonrası el-Mizan Tefsiri, c9 s162 ve…

[5] Furuğ-i Ebediyet, s647 Sirei Halebi, c3 s41

[6] Age.

[7] Tarihi Taberi, c2 s63 Sirei Halebi, c1 s286 Biharu’l-Envar, c38 Kenzu’l-Ummal, c15 s15 ve…

[8] Age.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12632 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Senetleri sahih olan Mütevatir-i Lafzi, Mütevatir-i Manevi ve Mütevatir-i İcmali hadis çeşitlerinin kuralı nedir?
    15900 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Şii alimleri, bir haberin her tabakasında ki senet silsilesinde ravilerin sayısı ilime neden olacak ve rivayetin Masum’un (a.s) söylediğine yakin haddine ulaştıracak habere mütevatir hadis demekteler. Her tabakada yerine göre kişilerin sayısını farklı saymış ve ravilerin sayısı hakkında belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre ölçü sözün Masumdan çıktığını ...
  • Dini mektep ve nizamlarla dini olmayanların arasında ne gibi ayrıcalıklar vardır?
    7258 Teorik Ahlak 2012/05/12
    İlk önce şunu hatırlatmamız gerekmektedir ki; İslam dini ve tahrif olmamış diğer semavi dinler arasındaki asli benzerlik, yeryüzünde tevhidin istikrarı ve Allah’a ibadet etme ve insanların kulluktan uzaklaştırma ve Allah’tan başkasına ibadet etmektir; Nitekim Kur’an’-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” ...
  • Acaba Mütalaada başarılı olmak ve daha iyi öğrenmek için Kur’an-ı Kerimden bir ayet veya bir dua var mıdır?
    11238 Pratik Ahlak 2010/01/16
    Mütalaa etmek, bir şey üzerinde onu anlamak ve öğrenmek için yoğunlaşmak ve düşünmektir. Bu yüzden bu özelliği taşımayan her okuma mütalaa değildir. Bir Mütalaanın faydalı ve verimli olması için diğer işler gibi özel şartların hazırlanmasına ihtiyacı vardır.
  • Şia mezhebinde namazın sırları ve felsefesi nedir?
    10034 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    Şüphesiz ilahi hükümlerin tümünün felsefe ve delili vardır, ama ilahi hüküm ve buyrukların tümünün delillerini bulmamız gerekli değildir. Müslümanlar vahiy mesajı karşısında teslim olmalıdır. Bu teslim ve kabul etme psikolojisi insanın kemalidir ve esasen bazı buyruklar teslim ve kulluk ruhunu sınamak içindir. Ama bununla birlikte Kur’an defalarca ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    10594 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • Neden İmam Hüseyin (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmedi?
    13678 Masumların Siresi 2010/04/07
    İmam Hüseyin’in (a.s) Muaviye’nin döneminde kıyam etmemesinin sebebi hakkında şunları söyleyebiliriz:1- İmam (a.s) kardeşi ve imamı olan İmam Hasan’ın (a.s) hayatı döneminde Muaviye’yle yaptığı anlaşmaya gösterdiği saygı ve Muaviye’nin de böyle bir anlaşmaya göstermelik olarak yaptığı saygıdan dolayı.2- ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6333 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Bütün peygamberlerin kitabı var mıydı? Vardıysa Hz. Nuh’un kitabının adı nedir?
    29340 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde Hz. Nuh’un kitabının olduğuna dair bir şey gelmemiştir. Ama ‘Andolsun ki biz, peygamberlerimizi, apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla beraber kitap ve terazi de indirdik...’ ayetinden bütün peygamberlerin kitap sahibi olduğu anlaşılsa da bazı rivayetlerde bu ayet değişik şekillerde ...
  • Farz namazların kazaları yerine sünnet namazları kılınabilir mi?
    7489 Kaza Namazı Ve Kiralık Namaz 2012/10/01
    İmam Humeyni (r.a) benzeri bir soruya yanıtta şöyle buyurmuştur: Geçmiş farz namazların kazası farzdır ve sünnet namazlarını kılmayla bir çelişki arz etmez. Lakin sünnet namazı, farz namazın kazasının yerini almaz.[1] Bundan dolayı her ne kadar sünnet namazları birçok fazilete sahip olsa da sizin kaza ...

En Çok Okunanlar