Gelişmiş Arama
Ziyaret
7788
Güncellenme Tarihi: 2011/04/21
Soru Özeti
Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
Soru
el-Mizan tefsirinde neden-sonuç konusunda Mutezile’nin bakışına işaret edilmiş ve bu hususta onların bakışıyla Şia’nın bakışı arasında fark olduğu belirtilmiştir. Mutezile’nin görüşünü lütfen açıklar mısınız?
Kısa Cevap

Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame Tabatabai bir takım ön açıklamalardan sonra şöyle söylemektedir: İnsan varlığı ilahi iradeye nasıl bağlıysa, filleri de ilahi iradeye bağlıdır. O halde Mutezile’nin insan fiilleri Yüce Allah’a bağlı ve müstenit değildir diye ifade edilen görüşü temelden yanlış ve geçersizdir. Bundan dolayı neden ve sonuç bağlamında Mutezile ile Şia filozofları arasında göze çarpan ihtilaf, Mutezile’nin Şiilerin aksine, nedenlerin ilk ve baş nedene bağlı olduğunu inkâr etmesi ve bunu reddetmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Allame Tabatabai el-Mizan tefsirinde insan fillerinin Allah ile irtibatının niteliği hususunda Mutezile’nin görüşüne işaret etmektedir.[1] Mutezile mensupları, insan fillerinin hiçbir şekilde Allah ile irtibatlı ve O’na müstenit olmadığına inanmaktadır. Çünkü insan mecbur değildir, özgür ve muhayyerdir. Onlar, Allah’ın kendi kullarının filleriyle herhangi bir irtibat kurması halinde, bunun gereği olarak insanın mecbur olacağını düşünmüşlerdir. Bu sebeple de Allah’ın insan fiilleriyle irtibatını inkâr etmişlerdir. Allame Tabatabai el-Mizan tefsirinde bu düşüncenin yanlış olduğunu ve reddedilmesi gerektiğini belirtirken sonucun nedene bağlılık niteliğine işaret etmiş ve bu konuyu irdelerken bu düşünceyi hatalı saymıştır. Allem şöyle demektedir: “Her şeyin varlığı, nedene ihtiyaç duyar; çünkü sonuç kendi başına bağımsız değildir. O, evvela, bir sonucun kendi nedenine bağlı olmasının zorunlu varlığa muhtaç olmamaya sebep teşkil etmeyeceği neticesini almıştır. Çünkü her neden zorunlu bir varlığa ihtiyaç duyar (bundan ötürü her ne kadar ilk etapta insan fiillerinin nedeni insanın kendisi olsa da insan zorunlu bir nedene ihtiyaç duyar ve o neden de Yüce Allah’ın zatıdır). İkinci olarak, insan varlığı ilahi iradeye nasıl bağlıysa, filleri de varlığı gibi ilahi iradeye bağlıdır. O halde Mutezile’nin insan fiilleri Yüce Allah’a bağlı ve müstenit değildir diye ifade edilen görüşü temelden yanlış ve geçersizdir. O halde her sonuç taşıdığı varlıksal had ile kendi nedenine bağlıdır. Neticede bir insan baba, anne, zaman, mekân, şekil, ölçü, nicelik, nitelik ve diğer maddi özelliklerini de içeren tüm varlıksal hadlerle ilk nedene nasıl bağlıysa, insan fiili de tüm varlıksal özellikleriyle aynı ilk nedene bağlıdır.”[2] O halde sonucun varlığı sürekli ilk nedenine bağlıdır. Sonucun, nedenlerin nedeniyle irtibatlı olmadığı bir örnek dahi tasavvur etmek makul değildir. Mutezile en azından bazı yerlerde bu bağlantıyı inkâr etmektedir. Onlar neden ve sebeplerin etki etmede tamamıyla bağımsız olduğuna inanmaktadır. “Mutezile Allah’ı tenzih etmek ve zulüm gibi çirkin günah ve filleri Allah’a isnat etmemek için, neden ve sebepleri etki etmede bağımsız bilmiş ve mümkün varlıkların sadece zatlarında Allah’a ihtiyaç duyduklarını ve fillerinde ise bağımsız olduklarını belirtmişlerdir. Böylece Mutezile etkiyi neden ve sebeplere bırakmaktadır. Mutezile gerçekte Allah’ı çirkin fiillerden tenzih etmek için, O’na fiillerde ortak yaratmıştır.”[3] Şehid Mutahhari de bu hususa işaret etmiş ve Mutezile’nin en azından bazı yerlerde neden-sonuç gerekliliği esasını inkar ettiğini belirtmiştir: “Nedensellik kaidesini evrenin seyrinden ve en azından insan amel ve fiillerinden dışlamamız mümkün müdür?! Mutezile ve bu ekolün takipçileri bu işi yapmış ve neden-sonuç gerekliliği esasını en azından muhayyer özne bağlamında inkâr etmişlerdir. Avrupalı bir grup bilgin de Mutezile’nin bu husustaki düşüncesini dile getirmiş ve “özgür irade” yani nedensellik kaidesine tabi olmayan bir iradeden söz etmiştir. Hatta onlar nedensellik kaidesinin sadece atomlardan teşkil olan maddi dünya için geçerli olduğunu, ama ruhsal dünya ve atomların iç dünyasında ise bunun geçerli olmadığını iddia etmişlerdir.”[4] 

Nihai Netice:

 Neden ve sonuç bağlamında Mutezile ile Şia filozofları arasında göze çarpan ihtilaf, Mutezile’nin Şiilerin aksine nedenlerin ilk ve baş nedene bağlı olduğunu inkâr etmesi ve bunu reddetmesidir.



[1] Bu konu el-Mizan tefsirinin şu ciltlerinde yer almaktadır: c. 1, s. 166; c. 9, s. 260. Defter-i İntişarat-ı İslami Came-i Müderrsisin-ı Havza-i İlmiye-i Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[2] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, c. 1, s. 168; Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır; Naşir: İntişarat-ı İslam’i Came-i Müderrsisin-ı Havza-i İlmiye-i Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[3] Peşuheşkede-i Tahkikat-ı İslami, Ferheng-ı Şia, s. 202, Zemzem-ı Hidayet, Kum, 1385 ş.

[4] Mutahhari, Mürteza, Mecmua-i Asar-ı Üstat Mutahhari, c. 1, s. 387-388, İntişarat-ı Sadra, çap: yazdehom, Tir 1381 ş.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar