Gelişmiş Arama
Ziyaret
6207
Güncellenme Tarihi: 2011/04/20
Soru Özeti
Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
Soru
Müminin bir ferdin mutlu bir çehresinin olduğu, ancak hüzün ve gamını kalbinde sakladığı; gam ve hüznünü, kendi eşine karşı gizleyip yalnızca Rabbiyle kendi arasında gündeme getirdiği dikkate alındığında, böyle bir kimsenin gam ve hüzün hissini eşiyle paylaşması daha iyi değil midir? Size göre hangisi daha tercihli ve daha iyidir?
Kısa Cevap

Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine karşı duygusal bağı ve sevgilerinin şiddetli olması halinde birbirlerinin sorunlarını daha iyi bileceklerini ve musibetleri gizlemenin de bir delilinin olmadığını söylememiz gerekir. Zira mutlu görünüp hüzünlerin gizlenmesinden maksat, eşler arasındaki var olan sevgi ve muhabbetin artmasını icat etmektir ve eşler arasındaki sırlardan haberdar olunması, onların sorunlarının kaldırılmasında birbirlerine yardım etmelerine sebep olur.

Elbette bu konu, ortak yaşamda ahlaki ve şer’i temellere riayet eden eşler için geçerlidir ve eğer Allah göstermesin, eşlerin birbirlerine karşı ahlaki ve dini kaygıları yoksa onlar arasında böyle bir irtibatın olmaması daha iyidir.

Ayrıntılı Cevap

Bizim ilerleyip gelişmemizde çok olumlu işlerden birisi güzel ahlaktır ve Peygamber’in (s.a.a) bi’setinin güzel işlerin tamamının illeti olmasından ötürü bu konu, ödevlerin başında yer alır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurur: “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[1] Bu buyruğunda Peygamber onca güzel hasletler içinde halka güzel ahlaklı ve güler yüzlü davranmayı örnek davranışlardan birisi olduğuna işaret etmektedir ve rivayetlerde böyle bir ahlaktan, aşağıdaki ibaretlerde şöyle anılmıştır:

Müminin hasleti,[2] hür ve kerim kimselerin özelliği, iyiliğin ilki, düşmanlık ateşinin söndürücüsü, dostluğun bağı, sevgi ve muhabbetin sebebidir ve tıpkı misafirin ağırlanması gibidir, zira güler yüzlülüğün misafir ağırlama gibi sevabı vardır.[3]

Dini öğretilerin bir diğerinde müminin hüzün ve musibetlerini kalbinde tutup başkalarından saklamasına işaret edilmiştir. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şu buyruğu bunun örneklerinden birisidir, İmam (a.s) şöyle buyurur: “Dört şey paha biçilmez hazinelerdendir: İhtiyacını gizleyip haysiyeti korumak, sadakayı gizlemek, hastalığı gizlemek ve musibet ve sorunu gizlemek.”[4]

Söylenmesi gerekir ki, erkeğin eşini kendi içsel gam ve hüznünden haberdar etmesi, bir tür eşlerin birbirlerine karşı ilgi ve alakalarına bağlıdır. Eşlerin her birinin itikadi ve ahlaki açıdan birbirlerine yakınlıkları ölçüsünde sorunların bildirilmesi faydalıdır, zira eşler birbirlerinin yaşamlarına ortak oldukları sürece, karşılıklı yardımlaşmayla yaşamın olumsuzluklarını kaldırabilirler ve daha şirin bir yaşama sahip olabilirler.

Sözüne bağlı ve yaşam sorunları içinde İslami vazifelerine aşina bir kimsenin, sorun ve hüznünü eşine bildirmesi, ailesel yaşamın güçlenmesine sebep olur ve Allah’ın rızası ve cennete girilmesi de bunun bir sonucudur. Bu alanda şu rivayete dikkat ediniz: Adamın birisi Peygamber’in (s.a.a) yanına gelerek şöyle arz etti: Ya Resulallah! Öyle bir eşim var ki; eve geldiğimde beni karşılar, dışarı gideceğim zaman beni uğurlar ve beni hüzünlü gördüğünde şöyle der: Üzülme, eğer geçim için tasalanıyorsan Allah-u Teâlâ onu kendi sorumluluğuna almıştır; ahiret için gamlanıyor ve bunu düşünüyorsan, Allah-u Teâlâ senin bu gam ve düşünceni arttırsın. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdular: “Onu cennetle müjdele ve ona, Allah-u Teâlâ’nın görevli memurlarından birisi olduğunu ve her gün yetmiş şehit sevabı verileceğini söyle.”[5]

 


[1] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biahru’l Envar, Beyrut: 1404 h. k, Müessesetü’l Vefa, c. 67, s. 371.

[2] -a.g.e. c. 64, s. 305

[3] -Âmedi, Abdu’l Vahit, “Gureru’l Hikem”, Kum: 1366 h. k, İntişarati Defetri Tebligat,  c. 1, s. 434.

[4] -“Biharu’l Envar”, c. 75, s. 175.

[5] -Tabersi, Hasan b. El-Fazl, Mekarimü’l Ahlak, Kum: 1412 h. k, İntişarati Şerifi Razi, c. 1, s. 200.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar