Gelişmiş Arama
Ziyaret
26171
Güncellenme Tarihi: 2012/04/09
Soru Özeti
Allah-u Teâlâ Kur’an’ı Kerim’de Âdem ve Havva’nın yasak meyveyi yemelerinden sonra avret yerlerinin açığa çıktığını buyurmaktadır. Hâlbuki Allah-u Teâlâ Âdem ve Havva’yı cahil yaratmışken nasıl oldu da yasak meyveyi yemelerinden sonra kendi ayıp yerlerinin farkına vardılar?
Soru
Allah-u Teâlâ Kur’an’ı Kerim’de Âdem ve Havva’nın yasak meyveyi yemelerinden sonra avret yerlerinin açığa çıktığını buyurmaktadır. Hâlbuki Allah-u Teâlâ Âdem ve Havva’yı cahil yaratmışken nasıl oldu da yasak meyveyi yemelerinden sonra kendi ayıp yerlerinin farkına vardılar?
Kısa Cevap

Bazı dinlerde Hz. Âdem ve Havva hakkında onların Allah tarafından yasaklanan meyveyi yemelerinden sonra avretlerinin aşikâr olduğu gelmiştir. Kur’an’ı Kerim’de de ayetlerin akışında bu olaya değinilmiştir. Bu ayetler iki kısımda incelenebilir ve biz daha ziyade ikinci kısım üzerinde duracağız. İkinci kısımda yer alan ayetlerde, kelime kökeni olarak açığa çıkmak anlamına gelen “Beda-Yebdi” kelimesinden yararlanılmıştır ve bu anlam, hem sayısal olarak çoktur hem de işaret edilen anlam itibariyle söz konusu edilen soruyla daha çok alakalıdır. Kur’an’ı Kerim’in başka ayetlerinde de bu kelimeden yararlanılmıştır. Bu lafzın anlamını ve başka ayetlerde bu anlamdan istifade edilmesini göz önünde bulundurarak, müfessirlerin ayetin açıklanması için bu kelimenin lâfzî tercümesini getirdiklerini görürüz. Yani bu ayetlerden, Âdem ve Havva yasak meyveyi yemeden önce çirkinliği bilmiyorlardı ve meyveyi yedikten sonra çirkinliği öğrendiler gibi bir anlam çıkartılamaz aksine, ayetlerin zahiri, meyveyi yemeden önce avretlerinin farkında değillerdi ve meyveyi yedikten sonra avretlerini fark ettiler anlamına gelmektedir. Bir takım gizli sebeplerden dolayı onların avret meselesine müptela olmadıklarını ve bunu sorun haline getirmediklerini zikretmemiz mümkündür.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevaplandırılması için bu merhalede sınıflandırdığımız araştırmaları ortaya koyacağız:

1. Bu alanda var olan ayetleri araştıralım ve sırasınca konuyla alakalı ayetleri zikrederek var olan farklılıkları sınıflandırıp ortaya koyalım.

2. Ayetlerde yararlanılan kelimelerin neye delalet edebileceği ve delalet edilen şeylerden nasıl bir netice çıkarabileceğimiz üzerinde düşünelim.

3. Ayetlerin araştırılmasından sonra, ayetlerin delaleti gereğince Hz. Âdem ve Havva’nın yasak meyveyi yemeden önce avretlerinin açığa çıkmasının çirkin bir şey olduğunu biliyorlar mıydı yaksa meyveyi yedikten sonra bunun çirkinliğinin farkına mı vardılar?  Sorularını cevaplayalım.

Yasak meyveyi yedikten sonra avretlerinin açığa çıktığı kıssası, sadece İslami metinlerde yer alan kıssalar değil, Yahudi ve Hıristiyanların mukaddes metni olan Ahdi Atikte de bu kıssaya rastlamak mümkündür:

“Kadın, o ağacın meyvesi güzel olduğu için; hoş görünümlü, gönlü okşayıcı ve bilgi bahşedici olduğunu düşünüp ağacın meyvesini alarak yedi ve eşine de verdi ve o da yedi. O anda her ikisinin gözleri açıldı ve çıplak olduklarını anladılar. Sonra incir yapraklarını birleştirerek kendilerine örtü yaptılar.”[1]

Kur’an’ı Kerim’de de biz Müslümanların mukaddes kitabı unvanıyla bu kıssayı nakletmiştir. Bu konudaki ayetleri Kur’an’ın birçok yerinde bulmak mümkündür ve bu ayetlerin bir kısmı, diğer bir kısmının tekrarıdır. Ama kelimelerinden yararlanma açısından delaletlerinde de değişimlerin oluştuğu bu ayetleri iki kısma ayırabiliriz ki; her iki kısımda Âdem ve Havva’nın yasak meyveyi yemekle avretlerinin açığa çıktığına işaret etmektedir.

Birinci kısımda yer alan ayetlerde meçhul fiilden yararlanılmıştır: Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın.”[2]

Bu ayetin pek çok temsili yönleri vardır. Özellikle bu ayetten önce takva en güzel elbise unvanında hatırlatılmıştır: Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır.”[3] Müfessirlerin bir kısmı bu ibareyi, ayetin temsili bir yönü olarak bilmektedirler ve temsili olarak bilinmesi durumunda ibarenin neticesi şöyle olacaktır: “Ey Âdemoğulları! Biliniz ki; sizin için sadece takva elbisesinin örteceği ayıplarınız vardır ve takva elbisesi, fıtrat yoluyla size giydirdiğimiz bir elbisedir! Şeytan cennette baba ve annenizin bedeninden çıkarttığı gibi, sizi kandırarak Allah vergisi olan bu elbiseyi bedeninizden çıkartmak istiyor. Evet! Biz, şeytanları ayetlerimize iman etmeyen ve kendi ayaklarıyla onları izleyen kimselerin dostu kararlaştırdık.” Buradan, İblis’in cennette Âdem ve Havva’ya yaptığı işin (avretlerinin açığa çıkması için elbiseyi çıkartmak) temsili olduğu anlaşılmaktadır yani Âdemoğullarının hepsinin bedeninden takva elbisesini çıkartarak onları kandırdığını göstermektedir.[4]

Fahrettin Razi bu ayet hakkında birkaç noktayı hatırlatmaktadır ve hatırlatılan bu noktalar Şia tefsirlerinde de gelmiştir:

Birinci nokta: “İkisinin elbisesini soyarak…” ibaresinde elbisenin çıkartılma sebebine istinat edilmesi yönüyle bu fiil, şeytana dayandırılmıştır.

İkinci nokta: “Liyuriyehuma” fiilindeki “lam” harfi, akıbet “lamı” dır yani onların işinin akıbeti, avretlerinin açığa çıkmasıyla sonuçlandı anlamındadır. Başka bir ifadeyle, Allah-u Teâlâ Âdem ve Havva’nın avretlerinin açığa çıkmasını, şeytanın hedefi kararlaştırmış ve yasak meyveyi yemekle onların akıbeti çıplaklık olmuştur.

Üçüncü nokta: Yasak meyveyi yemeden önce onların bedenlerindeki elbise neydi? Acaba günümüz elbiseleri gibi miydi yoksa başka bir türden miydi? Fahrettin Razi bu konuda şöyle der: Bazıları bu elbisenin nurdan olduğunu bazıları bu elbisenin takvayı temsil ettiğini bazıları da ayetin zahirinden anlaşıldığı gibi bu elbisenin cennet elbisesi olduğunu kabul etmişlerdir.[5]

2. İkinci kısımda “beda-yebdi(açığa çıktı-açığa çıkıyor)” fiilinin türevlerinden istifade edilen ayetler yer almaktadır: Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar.”[6]

“Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi.”[7] Ve çeşitli surelerde zikredilen ayetler, bu kısımda yer alan ayetlere örnek gösterilebilir.

İlk etapta “beda” kökünden türetilen “bedet- yebdi” fiilinin ne anlama geldiğine bakmak gerekir. Acaba bu kelimeden, söz konusu hadisenin gerçekleşmesinden önce Âdem ve Havva’nın bu meseleyi bilmedikleri mi yoksa fiilin işlenmesinden önce bilgilerinin olmadığı ve fiili işledikten sonra bilgi edindikleri mi anlaşılmaktadır? Müfessirler “beda” kelimesinin açıklamasında “cahil olmak” değil, “gizli olmak” anlamının karşısında yer alan “ortaya çıkmak” anlamını seçmişlerdir.[8]

Kur’an’ın birçok yerinde “beda” kelimesi yer almaktadır ve burada bunların birkaç tanesinden istifade edebiliriz. En’an Suresi’nin 28. Ayetinde şöyle buyrulur: Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan).” Bu ayet günahkârlar hakkındadır. Günahkârlar cehennem ateşinin karşısında yer aldıkları zaman yapmadıkları iyi amelleri telafi etmek için dünyaya tekrar gönderilmek isterler. Burada “beda” kelimesi, “olmamak” ve “yokluk” tan sonra “olmak” anlamında değildir ve bu kelimeden cahillik ve cahilliğin ardından ilim ve bilmek anlaşılamaz. Söz konusu ayette de böyle bir akış vardır ve bu kelimeden Hz. Âdem ve Havva’nın, bu meseleyi bilmedikleri ve cahil oldukları anlaşılmamaktadır ve Kur’an ve hadislerde, onların meseleye karşı cahil olduğunu ispat eden delil yoktur.

“Mavuriye anhüma” ibaresindeki “vuriye” kelimesi, bir şeyi arkada gizli tutmak anlamındadır.[9] Her iki ayette de geçen ve manasına dikkat edilmesi gereken bir diğer kelime de “sev’at” kelimesidir. Tefsirlerde bu kelimeye “avret” anlamı verilmiştir[10] ve bundan, beden uzuvlarından bir tanesi kastedilmiş olup genel olarak çirkinlik ve kötülük anlamına gelmediği dikkate alınmıştır. O halde yasak meyvenin yenilmesiyle, onların avretlerinin açığa çıktığını buyuran ayetlerden, sorunun metninde de zannedildiği gibi onların ayıpları değil, onların avretleri kastedilmiştir.

Şimdi bu çirkinliğin gizli olmasının sebebini inceleyelim. İnsanlar meselelerin ve çirkinliklerin saklanmasına sebep olan nimetlere sahiptirler. Bu nimetlere sahip oldukları sürece, onlardan bilinçsizce istifade ederler ve nimetlerin yok olmasıyla olabilecek bir takım sorun ve meseleleri dikkate almazlar. Örneğin insan, düşünmeksizin sağlıklı olma nimetinden yararlanır; hastalığı ve beden sağlığını düşünmeksizin ihtiyaç duyduğu işleri yerine getirir. Ama bu nimeti kaybettiği zaman, sağlıklı olma nimetinin örttüğü kabahatler ortaya çıkar. Elbette bu, insanın daha önce kabahate karşı cahil olduğu anlamına gelmez aksine, insan bu meseleyi biliyordu, ama nimet kabahatin üzerini örtmüştü ve nimetin elden çıkmasıyla insanın kabahati ortaya çıktı.

Nimetin selbinden ve avretlerinin çirkin görünümü apaçık ortaya çıktıktan sonra onların kendilerini ağaç yapraklarıyla örtme telaşı, ilimlerinin olduğuna işaret etmektedir: Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar.”[11] Bu ibarelerden onların cahil değil, nimetin onlara gizli olduğu anlaşılmaktadır, zira nimetin alınmasıyla bu iş, onlar için aşikâr olmuş ve avretlerini örtme telaşına düşmüşlerdir. Bununla birlikte eğer bu fiilin işlenmesinden önce cehalet söz konusu olmuş olsaydı, bu durumda, ikisinin meyveyi yemeden önce bu meseleye karşı cahil olduklarını ve sonra meseleyi bildiklerini gösteren cehlin karşısında kullanılan “ilim” kelimesinin türevlerinden istifade edilirdi. Onların avretlerinin aşikâr olmasının çirkin olduğunu bilmelerinin bir diğer kanıtı da şudur: Onların elbiseleri çıkartılır çıkartılmaz, elbise arayışı içinde olmuşlar ve cennet ağacının yapraklarından elbise unvanıyla yararlanmışlardır.

Bu incelemenin sonucunda ayetlerin, Âdem ve Havva’nın çirkinliğe karşı cahil olduklarına işaret etmediğini kabul etmek gerekir ve tefsirlerde de nakledildiği gibi ibarelerin zahiri, onların ilimlerinin nimet arkasında gizli olduğunda ısrar etmektedir. İstifade edilen “Gizli olmak” lügatinin zahiri manası daha ziyade ilimle örtüşmektedir, yani onların bu mevzuya ilimleri vardı, ama söz konusu bu meseleye müptela olmamaları hasebiyle bu işin çirkinliği onlar için gizli kalmıştı.

 

 


[1] Kitabı Mukaddes, Seferi peydayış, Babı 3, ayet 6-7.

[2] A’raf Suresi, 27.

[3] A’raf Sursi, 26.

[4] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsiru’l Mizan, Farsça Mütercim: Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, Kum:  Defteri İntişarati İslami, 1374 ş,  c. 8, s. 87.

[5] Fahrettin Razi, Ebu Abdullah, Mefatihu’l Guyup, Beyrut:  Daru İhyai’t turasi’l Arabî, 1420 k, c. 14, s. 223.

[6] Tâhâ Suresi, 121.

[7] A’raf Suresi, 20.

[8] Kurşi, Seyit Ali Ekber, Tefsiru ahseni’l hadis, Tahran: Bunyadi Bi’set, y. 1377, c. 6, s. 45; Hüseyni Şirazi, Seyit Muhammed, Tebyinu’l Kur’an, Beyrut: Daru’l Ulum, y. 1423 k,  s. 332.

[9] Tabersi, Fazl b. Hasan, Tefsiru Cevamiu’l cami”,  baskı, 1, Meşhet: Bunyadi Pejoheşhayi İslami Astani Kudsi Rezevi, y. 1377 ş,  müterciman, c. 2, s. 303.

[10] Feyzi Kaşani, Molla Muhsin, Tefsiru’s Safi,  baskı, 1. Tahran: İntişarati sadr, y. 1415 k,  Araştırma: A’lemi, Hüseyin, c. 2, s. 186.

[11] Taha Suresi, 121.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7481 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
    10676 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak ...
  • acaba hem Allah-ı sevmek ve hem de ondan korkmak mümkün müdür?
    9244 Pratik Ahlak 2010/12/18
    Allah u Teâlâ'ya yönelik, ümit ile korkunun birlikte ve beraber oluşları, bazı yerlerde ve zamanlarda da mehabetin oluşu hiç de hayret verici bir durum değildir. Zira bu durum yaşamımızın her tarafını kapsamış, ancak biz bu durumdan, bu durumun şiddetli bir şekilde açık olduğundan dolayı gafiliz. ...
  • Hz Zehra’nın şehadetinin kesin tarihi nedir?
    10332 تاريخ بزرگان 2012/04/15
    Hz Zehra’nın (a.s) şehadet günü hakkında tarih kitaplarında birkaç görüş vardır. Bazı tarihçiler bunun Hz Peygamberin vefatından 40 gün sonra bazıları 6 ay sonra ve bir grup da 8 ay sonra gerçekleştiğini belirtmiştir. Aynı şekilde imamlarımızdan (a.s) nakledilen rivayetlerde iki tarih belirtilmiştir ve birçok Şia âlimi Hz ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10983 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Yaşamımda sürekli sorun ve buhranlarla karşı karşıyayım, benim için bir çözüm yolu var mıdır?
    7409 Eski Kelam İlmi 2011/04/11
    İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyilileşmesi için çalışın. Her halükarda ...
  • Neden Allah boşanmadan çok nefret etmektedir?
    9671 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/12
    Boşanma ve evlilik arasında bir karşıtlık bulunduğundan, Allah’ın boşanmadan nefret etmesinin nedenini öğrenmek için, ilkönce evliliğin önemi açıklanmalıdır.[1] Yüce Allah Kur’an’da insanların çift yaratılmasını huzur ve sükûnet sağlayan ilahi ayet ve nişanelerden saymıştır.[2] Masumların (a.s) rivayetlerinde de evlilik büyük bir öneme ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8109 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Yezit İmam Hüseyin’i (a.s) neden öldürdü?
    14560 Eski Kelam İlmi 2011/08/03
    Birçok delil Yezit b.Muaviye’nin ahiret ve kıyamete hiçbir inancı olmadığını göstermektedir. O, üç yıllık yönetimi süresince İmam Hüseyin’i (a.s) şehit etmek, Medine’yi yağmalamak ve tahrip etmek, sahabelerden ve diğer kesimlerden[1] birçok ferdi öldürmek ve Allah’ın evini taşa tutmak ve ...
  • İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
    6344 Pratik Ahlak 2012/01/18
    İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî ...

En Çok Okunanlar