Gelişmiş Arama
Ziyaret
9636
Güncellenme Tarihi: 2011/06/20
Soru Özeti
Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
Soru
Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için merasim düzenleniliyor. Bu merasime katılmak caiz mi ve katılabilir miyiz, ?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir sevabı ve mükâfatı olmamakla birlikte Allahın gazabı ve azabına maruz kalınmaya bile neden olabilir.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz sorudan ismi zikredilmiş olan grubun akidesinin batıl olduğuna kuşku ve tereddüt etmiyor olmanız anlaşılmaktadır. Sorunuz sadece zahiri olarak dindar ve mezhebi olan kimseler tarafından düzenlenen merasimlere katılmanın hükmüyle alakalıdır. Dolayısıyla cevap verirken bu mezhep ve akidenin batıl[1] olduğunu müsellem biliyor ve sadece bu mezhebe mensup olanlarla ilişkili olmak ve onlarla oturup kalkmanın hükmünün ne olduğu konusunu inceleyeceğiz:

Bizim Mevla'mız Hazreti Ali (a.s.) tarihte eşi emsali olmayan bir kimsedir. Bir grup onun hakkında içinde beslemiş olduğu kin ve nefretten ötürü onu sahip olduğu kesin hakkından mahrum bıraktı. Zahiri olarak kendini onun dostu olarak tanıtan bir diğer grup ise onun hakkında ifrat ederek onu ilah makamına kadar yükseltmiştir. Hz. Ali'nin kendi değimiyle her iki grupta delalet ve sapıklık vadisine saplanmışlardır.[2]

Onu kendi imamı ve rehberi olarak kabul eden bizler onun bu bağlamda var olan buruklarına kulak vermemiz gerekir. Bu bağlamda söylemiş olduğu şey şu: "Günah işlemiş ve özellikle onu ilah makamına çıkararak müşrik olanlara karşı en hafif ve en az itirazımızı yanı onlara karşı asık yüzlü ve ihtiramı içermeyen davranışla zahir olmamız gerekir".[3]

Doğal olarak bu mezhebe mensup kimseler tarafından düzenlenen merasimlere katılmak karşılıklı ihtiramların yapılmasına neden oluyor ki bu imam Ali'nin (a.s.) söylemiş olduğu bir başka buruğuyla çelişiyor. Şöyle buyurmuşlardır: "bidatçinin yanına gidip ona saygı gösteren bir kimse adeta İslam dininin temelini yıkmak için yola koyulmuş anlamındadır".[4]  

Eğer onlara saygı göstermemek için ben bir adım geride otururum deniliyorsa o zaman imam Sadık'ın (a.s.) bidatçiler hakkında söylemiş olduğu aşağıdaki buruğuna maruz kalacağız: "Onlarla oturup kalkmayın ta başkaları sizi onlardan birisi olarak saymasınlar"[5]

Her kes sizin onlarla hem akide olmadığını bilmiyordur. Diğer taraftan siz imam Hüseyin (a.s.) adına düzenlenmiş merasime onlarla birlikte olmuş ve oturmuşsunuz. Bu nedenle sizi onlarla hem akide olduğunu bilip netice itibariyle sizin bunlar tarafından düzenlenmiş olan merasimlere katılmanız o grubun güçlenmesine ve topluluk olarak sayılarının fazlalaşmasına neden oluyor. Zira altıncı İmam (a.s.) şöyle bir tavsiyede bulunmuşlardır: "İmanlı bir kimseye, içinde günah işleniyor bir mecliste o günahı değiştiremiyorsa oturmak yakışmıyor".[6] Her halükarda bu tür insanlarla kurulan her türlü ilişki Allahın bu topluma nazil edeceği her türlü gazabı bu mecliste bulunan tüm fertleri kapsamaya neden olacaktır. Bu toplumda bulunan bazı insanlar batini olarak bunlardan farklı düşünseler bile. Bu bağlamda aşağıdaki rivayete dikkat ediniz:

Caferi isminde bir şahıs imam Rıza (a.s.) bana şöyle buyurdu diyor: "neden bazen seni Abdurrahman b. Yakup'un yanında görüyorum?! O benim dayımdır dedim. İmam şöyle buyurdu: O Allah hakkında yanlış bir akideye sahiptir. Eğer onunla oturup kalkmayı devam etmek istiyorsan artık bizim yanımıza gelme. Ama eğer bizimle beraber olmaya meyilliysen artık onun yanına gitme! Şöyle arz ettim: o kendi içinde ne diyorsa söylesin, ben onun sahip olduğu akideyi kabul etmiyorum ve onun söylediklerini teyitte etmiyorum. Hal böyle olunca onunla kalkıp oturmamda ne gibi bir günah işlemiş olurum? İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ona bir musibet ve azap geldiği takdirde sen o azaptan korunmayacağından korkmuyor musun?! Hazreti Musa'nın yaranlarından olup babası Firavunun ordusunda yer almış olan kişinin kıssasını duymadın mı? Firavun kendi ordusuyla Hz. Musa ve ona tabi olanları takip etti. Onlara yakınlaştığında bu şahıs Allah ın peygamberi olan hazreti Musa'dan ayrıldı kendi babasına nasihat yapıp onu kurtarmak için firavunun ordusunun arasına girdi. Babasını bulup onu firavun ve firavunculardan ayırıp kurtarmak amacıyla ona nasihat yaparken bir anda Allahın azabı geliverdi. O ve babası diğer firavuncularla birlikte boğuldu. Bu haber Hz. Musa'ya (a.s.) ulaştıktan sonra Hz. Musa şöyle buyurdu: bu oğlan her ne kadar şimdi Rabbinin kenarında ilahi rahmetin içindedir ise de ama bir musibet nazil olduğunda suçlu ve günahkâr olanların yanında bulunduklarında o musibetten korunmaz ve nasıpsız kalmazlar".[7]

Bu şahıs birisi hak diğeri batıl olan iki grup bir biriyle buluştuğunda iyi niyetle batıl olan tarafın ordusunun arasına katıldı. Ama diğer taraftan artık nasihat ve mev'ize yapma zamanı kalmamış ve diğer taraftan o karanlıklara bürünmüş olan firavunun ordusunun arasındaydı dünyevi azaba maruz kaldı ve denizde boğuldu. Bu rivayetten alabileceğimiz netice şudur: Her ne kadar biz insanlar sahip olduğumuz niyetlerimizle kıyamet gününde haşir olunacağız ve bu bağlamda imamların düsturundan haberdar olmadan önce halisane ve sadece Allahın rızasını gözeterek bu meclis ve bunları güçlendirme amacını gütmeden bu merasimlere katılırsak ahrette mükâfatlanırız. Ama her halükarda sapmış olan kimselerin mahfillerine katılmak ilahi gazaba ve ilahi azaba neden olan her çeşit davranış ve hareket nedeniyle gelen azaptan en azında bu dünyada nasibimizi alırız. Mümkündür bu ilahi azaplar zahiri olarak kendini göstermemiş olsun ama gerçek ve pratikteki yaşamamızda tesirini gerçekleştirecektir.

Konunun sonunda kuranı kerimden esinlenerek sorunuzla alakalı bir noktayı huzurunuza sunmak istiyoruz:

Müşrik olan kimselerin hac'da yaptıkları ameller Müslüman kimselerin amellerine birçok bakımdan benzediği halde Allah u Teâlâ Müşrikleri Allahın evi olan Beytullaha yaklaşmalarını ve haccın gereksinimlerini yerine getirmelerini yasaklıyor.[8] Bu yasaklamanın hikmetini şu noktada yattığını söylemek mümkün: İman etmeyenlerin hatta dini merasimleri yerine getirmelerine müsaade edilmemelidir. Zira sahip oldukları bu konumlarından yararlanarak kendi o yanlış akidelerini tebliğ etmeyeceklerini nerden biliyorsun.! Bu duruma benzer bir durum sizin hakkınızda da sormuş olduğunuz konuda rastlanılmaktadır. Hz Hüseyin'le alakalı merasim ve meclislerin düzenlenmesi imamlar (a.s.) tarafından defalarca dile getirilmiştir. Ama böyleli meclis ve merasimlerin yanlış ve sapık düşünceler için bir tebliğ vesilesi konumuna düşmemesine kesinlikle müsaade edilmemelidir. Bu nedenle bu merasimlere katılmak kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Elbette söylenenlerin tümü onlara katıldığında onları etkileyemiyor durumda geçerlidir. Ama eğer onların arasına katılarak emr-i bilmaruf ve nehyi ez münker yaparak onları etkileyebiliyorsak durum değişiyor. Zira bu durumda bırakın katılmasındaki işkâllı olmasını bir kenara belki bazı durumlarda[9] vacip bile oluyor.[10]



[1] Bu bağlamda kuşkulu ve tereddütlü isen ayrı bir soru şeklinde sorarsan size cevap verebiliriz.

[2] "Nehcül-balaga", Kum: intişarit-i darul-hicre, baskı tarihi yok, s. 489, kelimat-i kısar no: 117. (benim hakkımda iki kişi helak oldu: birisi ifratça seven diğeri kindar).  

[3] AMİLİ, Şeyh Hur, "vesailuş-şia", Kum: müesesei alul beyt, 1409 hicri kameri, c. 16, s. 143, hadis no: 21194.

[4] A.g.e., c. 16, s. 267 – 268, hadis no: 21533.

[5] A.g.e., c. 12, s. 48, hadis no: 15610.

[6] A.g.e., c. 16, s. 260, hadis no: 21512.

[7] A.g.e., c. 16, s. 260– 261, hadis no: 21513.

[8] "Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir". (Tevbe, 28).

[9] İmma HUMEYNİ, "tevziu'l-mesail (elmuhaşi)", c. 2, s. 756 – 758

[10] İmma HUMEYNİ, "tevziu'l-mesail (elmuhaşi)", c. 2, s. 756, mesele no: 2786, 2787, 2788 ve 2789.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar