Gelişmiş Arama
Ziyaret
9851
Güncellenme Tarihi: 2011/06/20
Soru Özeti
Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
Soru
Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için merasim düzenleniliyor. Bu merasime katılmak caiz mi ve katılabilir miyiz, ?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir sevabı ve mükâfatı olmamakla birlikte Allahın gazabı ve azabına maruz kalınmaya bile neden olabilir.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz sorudan ismi zikredilmiş olan grubun akidesinin batıl olduğuna kuşku ve tereddüt etmiyor olmanız anlaşılmaktadır. Sorunuz sadece zahiri olarak dindar ve mezhebi olan kimseler tarafından düzenlenen merasimlere katılmanın hükmüyle alakalıdır. Dolayısıyla cevap verirken bu mezhep ve akidenin batıl[1] olduğunu müsellem biliyor ve sadece bu mezhebe mensup olanlarla ilişkili olmak ve onlarla oturup kalkmanın hükmünün ne olduğu konusunu inceleyeceğiz:

Bizim Mevla'mız Hazreti Ali (a.s.) tarihte eşi emsali olmayan bir kimsedir. Bir grup onun hakkında içinde beslemiş olduğu kin ve nefretten ötürü onu sahip olduğu kesin hakkından mahrum bıraktı. Zahiri olarak kendini onun dostu olarak tanıtan bir diğer grup ise onun hakkında ifrat ederek onu ilah makamına kadar yükseltmiştir. Hz. Ali'nin kendi değimiyle her iki grupta delalet ve sapıklık vadisine saplanmışlardır.[2]

Onu kendi imamı ve rehberi olarak kabul eden bizler onun bu bağlamda var olan buruklarına kulak vermemiz gerekir. Bu bağlamda söylemiş olduğu şey şu: "Günah işlemiş ve özellikle onu ilah makamına çıkararak müşrik olanlara karşı en hafif ve en az itirazımızı yanı onlara karşı asık yüzlü ve ihtiramı içermeyen davranışla zahir olmamız gerekir".[3]

Doğal olarak bu mezhebe mensup kimseler tarafından düzenlenen merasimlere katılmak karşılıklı ihtiramların yapılmasına neden oluyor ki bu imam Ali'nin (a.s.) söylemiş olduğu bir başka buruğuyla çelişiyor. Şöyle buyurmuşlardır: "bidatçinin yanına gidip ona saygı gösteren bir kimse adeta İslam dininin temelini yıkmak için yola koyulmuş anlamındadır".[4]  

Eğer onlara saygı göstermemek için ben bir adım geride otururum deniliyorsa o zaman imam Sadık'ın (a.s.) bidatçiler hakkında söylemiş olduğu aşağıdaki buruğuna maruz kalacağız: "Onlarla oturup kalkmayın ta başkaları sizi onlardan birisi olarak saymasınlar"[5]

Her kes sizin onlarla hem akide olmadığını bilmiyordur. Diğer taraftan siz imam Hüseyin (a.s.) adına düzenlenmiş merasime onlarla birlikte olmuş ve oturmuşsunuz. Bu nedenle sizi onlarla hem akide olduğunu bilip netice itibariyle sizin bunlar tarafından düzenlenmiş olan merasimlere katılmanız o grubun güçlenmesine ve topluluk olarak sayılarının fazlalaşmasına neden oluyor. Zira altıncı İmam (a.s.) şöyle bir tavsiyede bulunmuşlardır: "İmanlı bir kimseye, içinde günah işleniyor bir mecliste o günahı değiştiremiyorsa oturmak yakışmıyor".[6] Her halükarda bu tür insanlarla kurulan her türlü ilişki Allahın bu topluma nazil edeceği her türlü gazabı bu mecliste bulunan tüm fertleri kapsamaya neden olacaktır. Bu toplumda bulunan bazı insanlar batini olarak bunlardan farklı düşünseler bile. Bu bağlamda aşağıdaki rivayete dikkat ediniz:

Caferi isminde bir şahıs imam Rıza (a.s.) bana şöyle buyurdu diyor: "neden bazen seni Abdurrahman b. Yakup'un yanında görüyorum?! O benim dayımdır dedim. İmam şöyle buyurdu: O Allah hakkında yanlış bir akideye sahiptir. Eğer onunla oturup kalkmayı devam etmek istiyorsan artık bizim yanımıza gelme. Ama eğer bizimle beraber olmaya meyilliysen artık onun yanına gitme! Şöyle arz ettim: o kendi içinde ne diyorsa söylesin, ben onun sahip olduğu akideyi kabul etmiyorum ve onun söylediklerini teyitte etmiyorum. Hal böyle olunca onunla kalkıp oturmamda ne gibi bir günah işlemiş olurum? İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ona bir musibet ve azap geldiği takdirde sen o azaptan korunmayacağından korkmuyor musun?! Hazreti Musa'nın yaranlarından olup babası Firavunun ordusunda yer almış olan kişinin kıssasını duymadın mı? Firavun kendi ordusuyla Hz. Musa ve ona tabi olanları takip etti. Onlara yakınlaştığında bu şahıs Allah ın peygamberi olan hazreti Musa'dan ayrıldı kendi babasına nasihat yapıp onu kurtarmak için firavunun ordusunun arasına girdi. Babasını bulup onu firavun ve firavunculardan ayırıp kurtarmak amacıyla ona nasihat yaparken bir anda Allahın azabı geliverdi. O ve babası diğer firavuncularla birlikte boğuldu. Bu haber Hz. Musa'ya (a.s.) ulaştıktan sonra Hz. Musa şöyle buyurdu: bu oğlan her ne kadar şimdi Rabbinin kenarında ilahi rahmetin içindedir ise de ama bir musibet nazil olduğunda suçlu ve günahkâr olanların yanında bulunduklarında o musibetten korunmaz ve nasıpsız kalmazlar".[7]

Bu şahıs birisi hak diğeri batıl olan iki grup bir biriyle buluştuğunda iyi niyetle batıl olan tarafın ordusunun arasına katıldı. Ama diğer taraftan artık nasihat ve mev'ize yapma zamanı kalmamış ve diğer taraftan o karanlıklara bürünmüş olan firavunun ordusunun arasındaydı dünyevi azaba maruz kaldı ve denizde boğuldu. Bu rivayetten alabileceğimiz netice şudur: Her ne kadar biz insanlar sahip olduğumuz niyetlerimizle kıyamet gününde haşir olunacağız ve bu bağlamda imamların düsturundan haberdar olmadan önce halisane ve sadece Allahın rızasını gözeterek bu meclis ve bunları güçlendirme amacını gütmeden bu merasimlere katılırsak ahrette mükâfatlanırız. Ama her halükarda sapmış olan kimselerin mahfillerine katılmak ilahi gazaba ve ilahi azaba neden olan her çeşit davranış ve hareket nedeniyle gelen azaptan en azında bu dünyada nasibimizi alırız. Mümkündür bu ilahi azaplar zahiri olarak kendini göstermemiş olsun ama gerçek ve pratikteki yaşamamızda tesirini gerçekleştirecektir.

Konunun sonunda kuranı kerimden esinlenerek sorunuzla alakalı bir noktayı huzurunuza sunmak istiyoruz:

Müşrik olan kimselerin hac'da yaptıkları ameller Müslüman kimselerin amellerine birçok bakımdan benzediği halde Allah u Teâlâ Müşrikleri Allahın evi olan Beytullaha yaklaşmalarını ve haccın gereksinimlerini yerine getirmelerini yasaklıyor.[8] Bu yasaklamanın hikmetini şu noktada yattığını söylemek mümkün: İman etmeyenlerin hatta dini merasimleri yerine getirmelerine müsaade edilmemelidir. Zira sahip oldukları bu konumlarından yararlanarak kendi o yanlış akidelerini tebliğ etmeyeceklerini nerden biliyorsun.! Bu duruma benzer bir durum sizin hakkınızda da sormuş olduğunuz konuda rastlanılmaktadır. Hz Hüseyin'le alakalı merasim ve meclislerin düzenlenmesi imamlar (a.s.) tarafından defalarca dile getirilmiştir. Ama böyleli meclis ve merasimlerin yanlış ve sapık düşünceler için bir tebliğ vesilesi konumuna düşmemesine kesinlikle müsaade edilmemelidir. Bu nedenle bu merasimlere katılmak kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Elbette söylenenlerin tümü onlara katıldığında onları etkileyemiyor durumda geçerlidir. Ama eğer onların arasına katılarak emr-i bilmaruf ve nehyi ez münker yaparak onları etkileyebiliyorsak durum değişiyor. Zira bu durumda bırakın katılmasındaki işkâllı olmasını bir kenara belki bazı durumlarda[9] vacip bile oluyor.[10]



[1] Bu bağlamda kuşkulu ve tereddütlü isen ayrı bir soru şeklinde sorarsan size cevap verebiliriz.

[2] "Nehcül-balaga", Kum: intişarit-i darul-hicre, baskı tarihi yok, s. 489, kelimat-i kısar no: 117. (benim hakkımda iki kişi helak oldu: birisi ifratça seven diğeri kindar).  

[3] AMİLİ, Şeyh Hur, "vesailuş-şia", Kum: müesesei alul beyt, 1409 hicri kameri, c. 16, s. 143, hadis no: 21194.

[4] A.g.e., c. 16, s. 267 – 268, hadis no: 21533.

[5] A.g.e., c. 12, s. 48, hadis no: 15610.

[6] A.g.e., c. 16, s. 260, hadis no: 21512.

[7] A.g.e., c. 16, s. 260– 261, hadis no: 21513.

[8] "Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir". (Tevbe, 28).

[9] İmma HUMEYNİ, "tevziu'l-mesail (elmuhaşi)", c. 2, s. 756 – 758

[10] İmma HUMEYNİ, "tevziu'l-mesail (elmuhaşi)", c. 2, s. 756, mesele no: 2786, 2787, 2788 ve 2789.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar